İslamiyet boşama hakkını niçin erkeğe vermiştir?


  • Oluşturulma Tarihi : 06.08.2014 07:23
  • Güncelleme Tarihi :
İslamiyet boşama hakkını niçin erkeğe vermiştir?

İslamiyet boşanma hakkını erkeğe vermiştir. Zira boşama gibi yuvayı bir anda yıkma salâhiyeti, çoğu zaman hissî hareket edebilen kadına verilmesi durumunda boşamaların artması yuvaların erken yıkılması kuvvetli muhtemeldir.

Şayet erkeğe ait bu hak aynı şekilde kadına da verilmiş olsaydı, yuva yıkımı sık sık vaki olur, her öfke ve hiddet zamanında boşama kelimesini kullanacak kadın yuvayı ayakta tutamaz, yıkıverirdi. Kadının bu hissiliğindendir ki, atasözlerinde “her zaman kadında his, erkekte akıl hâkimdir” denmiş, hissîliği fazla olan tarafa boşama hakkı ilk anda verilmemiştir.

Bununla beraber İslam kadını, bu haktan büsbütün mahrum da bırakmamıştır. Nitekim Hanefi Mezhebine göre Nikâh sırasında kadın isterse boşama hakkını isteyebilir. Bu hakta diretmesi durumunda koca vermeyecek olursa kadın bu kişi ile evlenmeyebilir.

Erkek nikâh esnasında verdiği bu boşama hakkını sonradan pişmanlık eseri gösterip de geri alamaz. Ne söz vermişse ona sadık kalmaya mecbur ve mahkûmdur.

Yani nikâhtan sonra ben bu hakkı geri aldım diyemez.  Verilen bu boşama hakkı da üç boşamadan erkek açısından bir şey eksiltmez.  İki taraftan ister kadın ister erkek fark etmeksizin boşamayı veren nikâhı düşürmüş olur. Aynı zaman da kaç talak verilirse o kadar sayı üç talaktan düşmüş olur.

Çocuğum sağ-salim doğarsa bir kurban keseceğim diyen kimse bu adaktan yiyebilir mi?

Bu bir adaktır şart yerine gelirse kesilmesi vacip hale gelir. Yani çocuk doğarsa bu adak kesilmek zorundadır. Ancak adak yapan kimse, adadığı hayvanın etinden yiyemez. Etin tamamını dağıtması gerekir. Şayet bir miktar yemiş olursa, yediği etin kıymetini fakirlere para olarak vermesi gerekir

Adak yapan, adadığı hayvanın etini, fakir olsalar bile, usul ve füruna ve geçimi üzerine bağlanmış bulunanlara yediremez. Usul, ana ve baba tarafından yükselen soya denir. Füru, evlatlardan aşağı inen soylara denir.

Vefat eden bir kişi ile ilgili olarak “nasıl bilirsiniz” sözünün dini bir dayanağı var mıdır?

Sevgili Peygamberimiz bir hadisi şeriflerinde, Müslümanlar arasında iyi intibah bırakmış ve hayırla anılan kimselerin arkasından iyi sözler söylenmesi sebebiyle Allah’ın rahmetine kavuşacakları; kötü intibah bırakan ve kötülüğü ile anılan kişilerin de Allah’ın cezasına çarptırılacakları ifade edilmiştir (Buhari, Cenaiz, 86; Müslim, Cenaiz, 60) Şüphesiz bu, o kişiyi bilip-tanıyan kimselerin şahadetidir.

Buna göre, cenaze namazından önce veya sonra, “Bu kişiyi nasıl bilirsiniz?” şeklindeki soruya, iyi olarak bilinen kişiler için “iyidir” diye şahitlik etmek, kötü olarak bilinen kişiler için de susmak uygun olur. Tanınmayan kimseler için de, “Allah rahmet eylesin” denilmelidir.

İslam’da mezar şeklinin bir standardı var mı?

İslam dini, hayatında olduğu gibi ölümünde de insana gereken değeri vermiş, saygıyı göstermiş ve öldüğü andan itibaren ona yapılacak muameleyi de belirlemiştir. Bu anlamda İslam dini, kabir ve kabristanın düzenli ve tertipli yapılmasını, temiz tutulmasını ve yeşillendirilmesini, hayatta bulunan insanların ölülere karşı bir vefa borcu olarak görür.

Ancak kabirlerin yükseltilmesi, üzerine kubbeli binalar yapılması, taşına övücü veya kaderden şikáyet edici sözler yazılması yasaklanmıştır. Buna karşılık mezarın bir-iki karış yükseltilmesi, israfa kaçmadan ve tevhid inancına zarar vermeyecek şekilde yapılmasında bir sakınca yoktur.

Günün Ayeti

Hiç kimse nerede öleceğini bilemez.

Lokman sûresi 34

 Günün Hadisi

 Dua, inen ve henüz inmeyen her çeşit (musibet) için faydalıdır.

 (Tirmizi, Da'avat 112)

Günün Sözü

 İnsan ulaşamadığı her şeyin delisi, ulaştığı her şeyin nankörüdür.

 Pablo Neruda.

Günün Duası

Allah’ım bu bugünümüzü dünyamız için de ahiretimiz için de kazançlı eyle.

 Bunları biliyor muyuz?

Eimme-i Erbaa nedir?

Dört imam anlamına gelen bu tamlama, dört büyük fıkıh mezhebinin kurucuları olan İmam-ı Azâm Ebû Hanîfe, İmam Malik b. Enes, İmam Muhammed b. İdris eş-Şafiî ve İmam Ahmet b. Hanbel için kullanılmaktadır.

Günün Nüktesi

Ey çocuk niçin ağlıyorsun?

Behlül-i Dânâ bir gün Bağdât sokaklarından birinde giderken, oynayan çocuklar gördü. Çocuklardan biri ise bir köşeye çekilmiş onlara bakıyor ve ağlıyordu. Behlül-i Dânâ o çocuğun yanına gitti ve;

 "Ey çocuk niçin ağlıyorsun? Gel sana bir şeyler alayım da sen de arkadaşlarınla oyna." dedi ve çocuğun başını okşadı.

Çocuk bakışlarını Behlül'e çevirdi ve;

 "Ey aklı az adam! Biz oyun için yaratılmadık." dedi.

 Behlül-i Dânâ bu söze şaştı ve çocuğa;

 "Ey oğlum! Peki, niçin yaratıldık." diye sordu.

 Çocuk;

 "Allah-ü Teâlâ’yı bilmek ve O'na ibâdet etmek için." dedi.

 Behlül-i Dânâ hazretleri;

 "Peki bunun öyle olduğunu nereden biliyorsun?" diye sordu.

 Çocuk, Mü'minûn sûresinin 115. âyet-i kerîmesini okuyuverdi. Meâlen; "Sizi ancak boşuna yarattığımı ve gerçekten bize döndürülmeyeceğinizi mi zannettiniz?"

 Hazret-i Behlül tekrar;

 "Ey çocuk. Sen hakîmâne konuştun. Bana biraz daha nasîhat et." dedi ve ağlamaya başladı. Kendinden geçmişti.

 Kendine geldiğinde çocuğa;

 "Ey oğlum! Senin günâhın yok. Sen bir çocuksun. Nasıl oluyor da böyle düşünebiliyorsun?" diye sordu.

 Çocuk da;

 "Ey Behlül! Babamı ateş yakarken gördüm. İri odunları küçük çırpılarla tutuşturuyordu. Ben de Cehennem'in yanan küçük odunlarından olacağımdan korkuyorum." dedi.

 Bu sözler üzerine Behlül-i Dânâ hazretleri tekrar ağladı. Kendinden geçti. Kendine geldiğinde çocuğu yanında göremedi. Oradakilere bu çocuğun kim olduğunu sordu.

 Onlar;

 "Tanımadın mı?" dediler.

 Behlül;

 "Hayır." deyince, onlar;

 "Bu, hazret-i Hüseyin evlâdından seyyid bir çocuktur." dediler. Behlül de; "Ancak böyle bir ağacın meyvesi bu kadar olgun olabilirdi." deyip oradan ayrıldı.

İslamiyet boşama hakkını niçin erkeğe vermiştir?
Doç. Dr. Zeki Uyanık
Yazarımız Kim ?

Doç. Dr. Zeki Uyanık