İtikâf fıkıhta bir mescitte belirli kurallara uyarak ibadet niyetiyle kalmak demektir. Buradaki kalma zaruri ihtiyaçlar olmadıkça dışarıya çıkılmayacak şekilde olmaktadır. İtikâfın meşruiyeti Kur’an ve sünnetle sabittir. Nitekim Allah’u Teala bu hususta Kur’an-ı Kerim’de mealen şöyle buyurmaktadır:
“Mescitlerde itikâf halinde iken eşlerinizle birleşmeyin. Bunlar Allah’ın koyduğu sınırlardır. Onlara yaklaşmayın. Allah ayetlerini insanlara böyle açıklar, belki sakınırlar.” (Bakara, 2/187)
Ayetten de anlaşıldığı gibi itikâf, Allah Teala tarafından uygun görülmüş ve belli kurallara uyarak bu itikafın yerine getirilmesi istenmiştir. Hz. Peygamber de Medine’ye hicret ettikten sonra vefat edinceye kadar her yıl Ramazan ayının son on gününde itikâfa çekilirdi. Bu delillerden hareketle bir Müslüman’ın Ramazan ayının son gününde itikâfa girmesi, sünnet-i müekkede olarak kabul edilmiştir. İmkân bulabilenler Peygamberimizin bu güzel sünnetini yaşatırlarsa büyük bir ecre nail olurlar.
Baliğ olmuş bir kimse oruç, namaz gibi ibadetleri yerine getirmediğinde ebeveynin bundan dolayı sorumlu olur mu?
Çocuklar reşit oluncaya kadar ana-baba kendilerine düşen görevleri yerine getirmekle sorumludur. Buluğ çağından sonra sorumluluk herkesin kendisine aittir. Dolayısıyla baliğ olmuş bir çocuğun günahında anne ve babanın bir vebalı yoktur. Aynı şekilde namaz, oruç gibi ibadetleri yapma hususunda vebal ve sorumluluk evlattadır. Çocuk, bu ibadetleri ihmal ederse sorumluluk ve ceza kendisine olur. Ebeveynin bir günahı ve vebali olmamakla beraber onlara düşen görev güzel öğüt ve sözlerle daima çocuklarına rehberlik etmeleridir.
Zekat veya sadaka-i fıtır cami inşaatı için verilebilir mi?
Zekâtın ve fıtır sadakasının geçerlilik şartlarından biri de temliktir. Temlik, bir malı, mal edinmeye ehil bir kişinin mülküne geçirmektir. Cami, okul, köprü, yol vb. yerlere temlik söz konusu olmadığından, buralara zekât ve fıtır sadakası verilemez.
Zekâtta niyet ne zaman yapılmalıdır?
Hanefi ve Şafi bilginlerine göre kaide olarak niyetin ödeme anında bulunması gerekir. Çünkü zekat ibadettir ve ibadetlerde niyet şarttır. Fakat ödemeler parça parça yapıldığı için kolaylık olsun diye niyetin zekat borcunun çıkarıldığı anda bulunması da yeterlidir. Bu durum oruç ibadetinde olduğu gibi niyetin önceden yapılması durumuna benzer.
Ramazan’da teheccüd namazı kaç rekat kılınmalıdır?
Teheccüd namazının rekatları hususunda farklı ifadelerin yer aldığı sahih rivayetler vardır. Bu rivayetlerde Allah Resulü’nün 4, 8, 11, 13 rekat teheccüd kıldığı anlatılır. Hz. Peygamber bazen 4, bazen 8, bazen de 11 veya 13 rekat kılmıştır. Fakat Hanefi mezhebi, 11 rekat rivayeti en kavi rivayet olarak görmüş ve görüşünü bu istikamette belirlemiştir. Buna göre, 11 rekatın 3 rekatı vitir, geriye kalan 8 rekat ise teheccüd namazıdır. Dolayısıyla teheccüd namazı kılınacaksa, 8 rekat kılınmalıdır.
Yalnız bu kesin hatlarla yapılmış bir sınırlandırma değildir. Yani farz namazlarda olduğu gibi, 8’den az veya çok olursa, teheccüd olmaz denilemez. Bu nafile bir namazdır. Onun için bir insan teheccüd adına kaç rekat kılarsa kılsın, o makbuldür. Ama Allah Resulü, bunu genellikle 8 rekat olarak kılmıştır. Bu teheccüdü kişi ister ramazanda ister başka bir zamanda kılsın aynı şekilde kılar. Ramazan olması bunun rekatını ya da şeklini değiştirmez.
Günün Ayeti
Allah yolunda sevdiğiniz şeylerden harcamadıkça iyiliğe asla eremezsiniz. Ne harcarsanız Allah onu hakkıyla bilir.
Âl-i İmrân, 3/92.
Günün Hadisi
Yarım bir hurmayı sadaka vermek suretiyle dahi olsa, cehennem ateşinden korununuz. Bunu da bulamasanız güzel bir söz söyleyin.
(Müslim, “Zekat”, 68.)
Günün Sözü
“İbadet bir kuş olsaydı, şüphesiz onun kanatları namaz ve oruç olurdu.”
Yahya bin Muaz
Günün Duası
“...Ey Rabbimiz! Bize dünyada da ahirette de iyilik ver...”
Ramazan Kavramları
Takva nedir?
İman edip emir ve yasaklarına uyarak, Allah’a karşı gelmekten sakınmak, dünya veya ahirette insana zarar verecek ilahi azaba sebep olabilecek inanç, söz, eylem, davranış ve günahlardan sakınmak demektir.
Günün Nüktesi
Babasının evinde otursaydı bunlar ona verilir miydi? İbni Sa’d es-Sâidî şöyle dedi: Resûlullah efendimiz, Ezd kabilesinden İbni Lütbiyye denilen bir adamı zekât toplamak üzere görevlendirmişti. Bu zat vazifesini yapıp Resûlullah’ın huzuruna gelince: “Şu mallar sizindir, şunlar da bana hediye edilenlerdir” dedi. Bunun Hz. Peygamber ayağa kalktı ve Allah’a hamd ü senadan sonra şöyle buyurdu: “Size söyleyeceğime gelince: Allah Teâlâ’nın benim idareme verdiği işlerden birine sizlerden birini görevli tayin ediyorum, sonra da o kişi dönüp geliyor ve bana diyor ki: “Şunlar size ait olanlardır; şunlar da bana hediye edilenler. “Eğer o kişi sözünde doğru ise, babasının veya anasının evinde otursaydı da kendisine hediyesi gelseydi ya! Allah’a yemin ederim ki, sizden biriniz haksız olarak bir şey alırsa, kıyamet gününde o aldığı şeyi yüklenmiş vaziyette gelir.
(Buhârî, “Hiyel”, 15, “Zekât”, 3.)