Kaza sonucu ölen bir kimse eceliyle mi ölmüştür? 


  • Oluşturulma Tarihi : 19.11.2020 07:48
  • Güncelleme Tarihi :

İslam inancına göre herkesin bir eceli vardır. Bu ecel ne geri alınır, ne de ileri alınabilir. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de bu konuda şöyle buyrulmaktadır: “Her ümmet için takdir edilen bir ecel vardır. Ecelleri geldiği zaman ne bir an ileri ne de geri alınamaz.” (Araf, 7/34) 
Bu bağlamda trafik kazasında ölen kimse eceliyle ölmüştür. O kimse için bundan başka bir ecel yoktur. Trafik kazası, ölen kimsenin hayatını kısa kesmiyor, onu eceli gelmeden öldürmüş olmuyor. Bilakis ölen kişinin ölüm sebebi böyleydi ve vadesi dolduğundan bu kaza olmuş oluyor.
Buna göre Trafik kazası, cinayet ya da bir başka ölüm şekli kişinin ecelini değiştirmez. Çünkü insanın eceli veya ömrü değişmez. O kişinin o şekilde o zaman öleceği takdir edilmiş demektir. 
Sebepsiz olarak bir mezarı başka bir yere nakletmek caiz mi? 
Kabrin olduğu yerden yol geçmesi, su altında kalması veya bulunduğu yerin başkasına ait olup sahibinin orada cenaze defnine izninin bulunmaması gibi zorunlu bir durum bulunmadıkça, defnedilen cesedin başka bir mezarlığa nakledilmek üzere, çıkarılması dinen caiz değildir. 
Bu konuda ölenin vasiyetinin bulunması, mezarın yakınları tarafından ziyaret edilmesinin çok zor olması, yolunun olmaması gibi hususlar, kabrin nakli için geçerli mazeret sayılmaz. 
Kişi ölmeden malını vasiyet edebilir mi?      
Vefat edenin vasiyet ettiği para veya mal, bıraktığı terekenin, yani geride bıraktığı servetin üçte birini geçmiyorsa  (çünkü vefat eden kimse ancak mirasının 1/3 ünü vasiyet etme hakkı vardır.) vasiyet ettiği malını mirasçılar vasiyet edilen yere vermek zorundadırlar. Ama üçte birini geçiyorsa üçte birinden fazla olan kısma engel olabilirler. Mesela vefat edenin bıraktığı miras 300 milyar olsun. Bundan 100 milyar hayır kurumuna verilmesi vasiyet edilmiş ise, bu 100 milyar üçte birini geçmediği için vasiyet edilen kişi veya kuruma verilmek zorundadır. 
Tabi bu vasiyet mirasçı olmayanlar için geçerlidir. Çünkü İslam fıkhına göre ölünün mirasından miras alacak kimseye aynı zamanda vasiyet etmek caiz değildir. Edilse bile vasiyet geçersizdir. 
Namaz kılarken yapılan secdede burun yere değmese namaz geçerli olur mu? 
Namazın geçerli olmasının rükünlerinden birisi de namazda secdeye varmaktır ki her rekatta iki defa secde etmek farzdır.  Bu secde de yedi aza ile yapılır. Yani 2 ayak, 2 diz, 2 el ve yüz ( alın ve burun) ile secde yapılır.  yani secdede aynı anda hem alnı hem de burnu yere değdirmek gerekir. Bir özür olmadan secdede burnu yere koymamak ise mekruhtur. 
Buna göre, namaz kılarken secdede özürsüz olarak burnun konulmaması mekruhtur. Ancak mekruh da olsa bu namaz geçerlidir. Fakat namazda alın yere konulmazsa namaz geçersizdir. 
Günün Ayeti 
Allah’ın zikri hususunda kalpleri katılaşmış olanların vay haline! İşte bunlar, apaçık bir sapıklık içindedirler. 
Zümer, 39/22. 
Günün Hadisi 
“Söz taşıyanlar (cezalarını çekmeden ya da affedilmedikçe) cennete giremezler.” 
Müslim, “Îmân”, 168. 
Günün Sözü 
“Bir kişi Allah’tan başka kimseye ihtiyacı olmadığına inanırsa Allah da onu başkasına muhtaç etmez.” 
Şems-i Tebrizi 
Günün Duası 
 Allah’ım ömrümüzün geri kalanını geçmiş ömrümüzden daha hayırlı ve bereketli eyle. 
Bunları biliyor muyuz? 
Nezir Nedir?  
Dinen mükellef olmadığı halde, kişinin farz veya vacip türünden bir ibadeti yapacağına dair Allâh’a söz vermesine denir. Nezir, ferdin, arzu ettiğine kavuşmak, korktuğundan sakınmak hususunda Allâh’ın yardım ve desteğini sağlamak amacıyla, kendiliğinden birtakım dinî mükellefiyetler altına girmesi olarak yorumlanabilir. 

  
Günün Nüktesi 
Günaha dalmışa dua edin… 
Hz. Ömer’in huzurunda bulunan müminlerden biri anlatıyor: “Şam ehlinden güçlü kuvvetli, nüfus sahibi bir kimse vardı. O adam zaman zaman Hz. Ömer’in yanına gelirdi. Bir ara Hz. Ömer o kimseyi göremez oldu. Çevresindekilere sordu. ‘Falan zat ne yapıyor, artık görünmez oldu?’ 
Cemaat şöyle dedi: ‘Ey Müminlerin Emiri! O kendini içkiye verdi.’ 
Bu sözü duyan Hz Ömer hayli üzüldü ve kâtibini çağırarak, ‘Bu adama şöyle yaz: Ömer b. Hattab’dan falan kimseye... Selam sana! Kendisinden başka ilah olmayan, günahları bağışlayan, tevbeleri kabul eden, azabı çetin ve ihsanı bol olan Allah’a hamd ederim. O’ndan başka hiçbir ilah yoktur, dönüş ancak O’nadır.’ 
Hz. Ömer mektubu yazdırdıktan sonra arkadaşlarına dönerek, ‘Allah’a yönelmesi ve Allah’ın tevbesini kabul buyurması için kardeşinize dua ediniz!’ dedi. O zat Hz. Ömer’in mektubunu alınca ‘Allah günahları bağışlayan, tevbeleri kabul edip, azabı çetin olandır’ cümlesini tekrar tekrar okudu ve ‘Allah beni hem azabı ile korkutmuş, hem de günahlarımı affedeceğini vaat etmiş’ diyerek ağladı ve güzelce tevbe etti. 
Hz. Ömer o zatın tevbe ettiğini haber alınca sevindi ve şöyle dedi: ‘Bir kardeşinizin yoldan çıktığını, günaha saplandığını gördüğünüzde onu doğru yola getirmeye, Allah’ın affına güvenmesini sağlamaya çalışınız. Tevbe nasip etmesi için Allah’a dua ediniz. Kendisine beddua ederek aleyhinde şeytana yardımcı olmayınız.’ 
 

Kaza sonucu ölen bir kimse eceliyle mi ölmüştür? 
Doç. Dr. Zeki Uyanık
Yazarımız Kim ?

Doç. Dr. Zeki Uyanık