Sayfa Yükleniyor...
Hastalık, dert, keder, sıkıntı ve de mutluluklar hep biz insanlar için vardır. Ve bütün bunlar fani olan dünya hayatının bir gereği ve imtihanıdır. Başa gelen hayırlar ve mutluluklar bazen bizim için şer, başa gelen musibetler de bazen bizim için hayır olabilmektedir. Nitekim Allah’u Teala Kur’an-ı Kerim’de mealen şöyle buyurmaktadır: “Hayır bildiğinizde şer, şer bildiğinizde de hayır vardır.” Bundan hareketle kişinin başına ne kadar ağır ve büyük bir musibet gelirse gelsin ölümü direk istemesi, temini etmesi uygun değildir. Zira Hz. Peygamber kişinin ölümü temenni etmesini hoş görmemiş bilakis yasaklamıştır. Ancak karşılaşılan bu hadise esnasında “Allah’ım ölüm benim için hayırlıysa beni öldür. Eğer hayat benim için hayırlıysa beni yaşat” diye dua etmesinde bir sakınca yoktur. Sakınca olmadığı gibi aynı zamanda efendimizin de tavsiyesidir.
Cuma ya da başka vakit namazlarda camii içinde yer bulamayan kimse caminin dışında kıldığı namazı geçerli olur mu?
Şafii mezhebine göre, cemaatle kılınan namazda imama tabi olan kişinin namazının sahih olması için muktedinin uyduğu imamı ya da imama tabi olan birisini görmesi ve imamın sesini duyması gerekir. Aynı zamanda imam ve cemaat aynı mekanda olacak şayet aralarında bir engel olursa namaz yine sahih olmaz. Yani imam içeride namaz kıldırırken cemaat dışarıda olursa ve aralarında da duvar gibi bir engel varsa imam ve cemaat birbirinden habersiz ise bu namaz geçersizdir. Hanefi mezhebine göre ise, imamın kendisi ya da cemaatten birilerinin hareketleri görülüyorsa, okuyuşu mikrofonla duyuluyorsa imama uyan kimse cami dışında bir yerde de olsa aralarında duvar ya da başka engeller de varsa bu namaz geçerlidir.
Abdestsiz Ayetül Kürsi ve İhlas suresini okumak caiz mi?
Kur’an-ı Kerimi abdestsiz tutmak ya da taşımak dinen caiz değildir. Ancak abdest yokken Kur’an-ı kerime dokunmadan ezberden okumanın bir sakıncası yoktur. Buna göre kişi abdestli olarak Ayetel Kürsiyi, İhlas suresini ya da bir başka ayet veya sureyi okuyabileceği gibi abdestiz olarak da kurana dokunmadan bunları ezberden okuyabilir. Ancak tabii ki müslümanın her daim abdestli olması ya da abdestli olarak bu kısa sureleri okuması daha evladır.
Nafile oruca niyet eden yolculuğa çıksa bu orucunu bozabilir mi?
Dinimiz, yolculuk hali genellikle sıkıntılı ve meşakkatli olduğu için yolcu olanlara birçok konuda kolaylıklar tanımıştır. Yolcu olanlar için namazın terkine değil kısaltılmasına veya ileri vakti bir arada kılma ruhsatı verildiği halde, namaza göre daha yorucu ve yıpratıcı olduğu için orucun da tutulmayıp sonraya bırakılması ruhsatı verilmiştir. Bunun için geceden niyetlendiği orucu tutarken gündüz yola çıkmak durumunda kalan kimse Hanefilere göre bu orucunu tamamlasa daha iyi olur, fakat bozması durumunda sonradan bunu kaza etmesi gerekir ancak ayrıca kefaret gerekmez. Şafii mezhebine göre ise Ramazan ayında geceden niyet edilmiş orucun bile sefer durumunda bozulabileceğini söylemişlerdir. Tabi yolcu dilemesi halinde orucunu da tutabilir. Hatta tutması daha hayırlıdır. Ancak nafile orucu bozması halinde kaza etmesi gerekmez.
Günün Ayeti
İnsan, kendisine karşı kimse güç yetiremez mi sanıyor? Beled, 90/5.
Günün Hadisi
Allah gönderdiği her derdin, şifasını da göndermiştir. Ebu Dâvud, “Tıbb”, 11.
Günün Duası
Allah’ım bu yeni günde hakkımda hayırlı olan işleri nasip et. Hayırlı olmayanları da nasip etme.
Günün Sözü
Acı, akıllı adamların hocasıdır. Byron
Bunları biliyor muyuz?
Ribâ’l-Fadl Ne Demektir?
Ölçü veya tartıyla alınıp satılan şeyleri, kendi cinsleriyle peşin olarak, karşılığı olmayan bir fazlalıkla değişmek emektir. Bir dirhem gümüşü, bir buçuk dirhem gümüş ile, peşin olarak değişmek, ribâ’l-fadl olur.
Günün Nüktesi
Kendimi Sana Feda Ederim...
Ebu Talip Mekki anlatıyor: “Allah’a aşık bir veli vardı, bütün malını mülkünü ve canını Allah yoluna adamıştı. Her nesi varsa Allah için harcıyor, geride hiçbir şey bırakmıyordu.” Kendisine: “Senin bu muhabbetinin sebebi nedir? diye sorulduğunda; “İki insan gördüm aralarında konuşuyorlardı. Onlardan işittiğim sözler, beni bu hale sevk etti” dedi. Tanıdıkları: “Ne işittin?” diye sordular. Aşık şunları anlattı: “Sevdiğiyle baş başa kalan birisi sevgilisine, “Allah’a yemin ederim ki, ben seni bütün kalbimle seviyorum, sen ise benden yüz çeviriyorsun” dedi. Bunun üzerine sevgilisi, “Beni gerçekten seviyorsan, benim için ne vereceksin? diye sordu. O da, “Sahip olduğum bütün malımı mülkümü sana veririm. Ayrıca son nefesime kadar da hizmetinde bulunur, kendimi sana feda ederim” dedi. İşte o zaman ben, “Bir insan kendisi gibi bir insanı bu kadar sever ve her şeyini onun hizmetine feda ederse, ya bir kulun yüce yaratıcısına ve Mabuduna karşı sevgisi nasıl olmalı?” diye düşündüm. Ve ben de her şeyimi yüce Allah’a feda ettim.