İslam’ın ekonomik anlayışında serbest piyasa anlayışı vardır. Bu anlayışta isteyen istediği oranda mal alır ve satar. Bu malı da istediği fiyata alır ve satar. Tabi olağan durumlar için geçerlidir. Ancak olağan üstü dönemlerde deprem, afet, kıtlık… Dönemlerinde devlet gerektiğinde malın hem stokunu, karaborsasını, önlemek hem de kıtlıktan dolayı insanların mağdur duruma düşmemeleri için fiyatlara fıkhi bir tanımla narh koyabilir. Yani fiyatlara sınırlama getirebilir. Lakin bugünkü piyasa koşulları gibi zamanlarda fiyatlara sınırlama getirilmez. Fiyatlara sınırlandırma getirilmediği gibi aynı zamanda kar oranlarına da bir sınırlandırma getirilmez. Çünkü istenilen bütün temel ihtiyaçlar her yer de var. Günümüzde de serbest rekabet piyasası var. Bir markette ya da iş yerinde satılan malının fiyatını beğenmeyen vatandaş hemen diğer marketten ya da iş yerinden ihtiyacını alabiliyor. Kıtlık ve karaborsa olmadığından fiyatlara ve kar oranlarına bir oran koyulmaz. Tabi her ne kadar dinen fiyatlara bir oran koyulmasa da Müslüman yakışan başta ticaretinde olmak üzere hayatın her alanında ehli vicdan olmasıdır. Buna göre fetva anlamında kişinin yüzde yüz karla bir malı satmasında dinen bir sakınca yoktur.
Doğal afetleri ve musibetleri nasıl değerlendirmek lazım?
Afet, belaları ve musibetleri üç gurupta değerlendirmek gerekir.
a.) İnsan iradesinin söz konusu olmadığı belalar ve musibetler (depremler, engelli olarak doğmak gibi).
b) İnsan iradesinin kısmen söz konusu olduğu belalar ve musibetler (kısmen kabahatli olduğumuz trafik kazaları gibi).
c) İnsan iradesinin söz konusu olduğu belalar ve musibetler (alkollü araç kullanarak sebebiyet verilen kazalar, dikkatsizlik ve tedbirsizlik sonucu maruz kalınan hastalıklar gibi).
Allah’ın ilmine bakan boyutuyla bunların hepsi kader olmakla birlikte, ilki ve belli oranda ikincisi terim anlamıyla da kaderdir. Bu çeşit bela ve musibetler sabretmek şartıyla günahlara kefaret olduğu gibi Allah indinde daha yüksek derece almaya da vesiledir. Sonuncusu ise insanların hatasından kaynaklandığı için, ilahi ilim açısından kaderin dışında olmamakla beraber insanlar bundan sorumludur. Mümine düşen her çeşit bela ve musibetlerden Allah’a sığınmak, fakat eğer bunlara maruz kalınırsa sabretmek ve kadere inanarak teselli bulmaktır. Şunu unutmamak gerekir ki Allah sonsuz rahmet ve inayet sahibidir. Dolayısıyla musibete maruz kalan bir kimseyi, sabretmesi şartıyla büyük mükâfatlara nail kılacaktır. Ayrıca Allah insanları imtihan ettiği için, dilerse birtakım bela ve musibetler verebilir. İnsanlar bu durumda kulluklarının gerektirdiği tutum içinde olmalıdırlar.
Anne karnında ölen çocuğun cenaze işlemleri nasıl yapılır?
Çocuk doğarken canlı doğmuşsa, yani bağırmış yahut hareket etmiş, canlı doğduğuna kanaat getirilmişse, bu çocuk cenaze işlemleri açısından tıpkı büyük insan gibi muamele görür. Canlı olarak doğduktan hemen sonra da vefat etse, ismi konulur, cenazesi yıkanır, bir beze sarılır, namazı kılınır ve sonra defnedilir. Yeter ki canlı doğduğuna kanaat getirilsin. Lakin doğan çocuk canlılık işareti göstermemişse, ağlamamış, aksırmamış, esnememiş, ölü olarak doğduğuna kanaat getirilmişse; yine bir isim verilir, yıkanır, beze sarılır, ama namazı kılınmadan defnedilir. Ölü olarak doğması, sadece namazdan mahrum bırakır, diğer hususlar aynen icra edilir. Bu durumdaki çocuklara böyle bir işlemin yapılması insanlığa gösterilen saygının bir ifadesidir. Öyle ki ölenin insan oluşu, onu böyle bir hizmete lâyık kılar. Çünkü insan küçük de olsa mükerrem, hürmete lâyık bir varlıktır.
Günün Ayeti
Kim Allah’ın sınırlarını aşarsa, şüphesiz kendine zulmetmiş olur.
Talak, 65/1.
Günün Hadisi
Büyük günahlar dışında, beş vakit namaz ve iki Cuma Namazı, aralarında işlenen günahlara kefaret olurlar
Müslim, “Tahâre”t, 16.
Günün Sözü
Şerefle bitirilmesi gereken en önemli görev hayattır.
Günün Duası
Allah’ım bugün senin ve kullarının hakkına riayet edebilmeyi bana nasip eyle.
Bunları biliyor muyuz?
Hadîs-i Mütevâtir nedir?
Birçok Sahabenin Peygamber efendimizden ve başka birçok kimsenin de bunlardan işittiği ve kitaba yazılıncaya kadar, böyle pek çok kimsenin haber verdiği Hadîs-i Şerîfler. Mütevâtir hadîsleri rivayet edenlerin yalan üzerinde sözbirliği yapmaları mümkün değildir
Günün Nüktesi
Bir ibadet tavsiye et…
Ebu Hüreyre anlatıyor: “Bir gün Peygamberimize bir bedevi gelerek: -Ey Allah’ın Resulü, bana bir ibadet tavsiye ediniz ki, ben onu yapınca cennete gireyim” dedi.
Peygamberimiz: -Allah’a ibadet edersen ve O’na hiçbir şeyi ortak koşmazsan, farz olan beş vakit namazını kılar, farz olan zekatı verir ve Ramazan orucunu tutarsan cennete girersin” buyurdu.
Bedevi bunları eksiksiz yapacağım deyince bunun üzerine Efendimiz: “Kim bir cennetlik görmek isterse şu temiz simaya baksın” buyurdu.