İslam dininde ibadetler Allah ve Resulü tarafından belirlenmiştir. Ne Kuranda ne de sünnette kul hakkı namazı diye bir namazdan söz edilmemiştir.
Kişinin kul hakkından kurtulmasının yolu, hak sahibine hakkını vermesi ve onunla helalleşmesidir. Yaptığı bu haksızlık için de Allaha tövbe etmelidir. Ancak tövbe etmeden önce iki rekat namaz kılması menduptur.
Kul hakkı konusunda sevgili Peygamberimiz şöyle buyurmuştur: Kimin üzerinde birinin namusu ya da malıyla ilgili bir zulüm varsa altın ve gümüşün bulunmadığı kıyamet gününden önce onunla helalleşsin. Aksi takdirde kendisinin salih amelleri varsa, yaptığı zulüm miktarınca sevabından alınır, hak sahibine verilir. İyilikleri yoksa zulüm yaptığı kardeşinin günahından alınır, onun üzerine yükletilir. (Buhari, Mezali, 11).
Buna göre kul hakkı namazı diye bir namaz yoktur. Ancak kul hakkı varsa sahibine bu hak geri verilip helâlaşmalı, bundan sonra da Allaha tövbe etmelidir. Bu tövbeden önce de iki rekat namaz kılması ise menduptur tavsiye edilir.
Tabaka yapan her madde abdest ve gusle mani midir?
Oje ve benzeri maddeler tırnak ve benzeri organların üzerinde tabaka yaptıklarından vücudun üzerinde bulunmaları halinde bunlarla abdest ve gusül olmaz.
Onun için oje ve benzeri maddeler varsa bunlar iyice yıkanıp temizlendikten sonra abdest ve gusül alınmalıdır.
Kişi ölmeden malını başkalarına bağışlayabilir ya da vasiyet edebilir mi?
Bir insan malının üçte birini ister mirasçılarına isterse mirasçısı olmayan başka kişilere bağışlayabilir veya vasiyet edebilir. Yalnız mirasçılarından bazılarına yapmış olduğu vasiyetin yerine getirilmesi, diğer mirasçıların iznine tabidir. Çünkü Allah Resulü bir hadis-i şeriflerinde "varise vasiyet yoktur, Allah her hak sahibine hakkını vermiştir" buyurmuştur.
Bu hadisten hareketle Hanefi fukahası varise yapılan vasiyetin yerine getirilmesini, sair varislerin iznine bağlamıştır. Ancak kendisine vasiyet edilen kimse varis değilse, kendisine mirasın üçte birisi kadar vasiyet edilebilir.
Öte yandan Allah Resulü, malının hepsini Allah yolunda infak etmek için kendinden izin isteyen Sa'd b. Ebi Vakkas'a "madem istiyorsun üçte biri yeter. Vereseni zengin bırakman, insanlara el-avuç açıp dilenen dilenciler olarak bırakmandan daha hayırlıdır" demiştir.
Dolayısıyla hayır kurumlarına ya da kişilere vasiyet etmek ya da bağışlamak hayırlı bir iş ve sevap olmakla beraber bunu yaparken çoluk çocuğumuzu da muhtaç duruma düşürmemek lazım.
Mazereti bulunmadan namazı terk eden dinden çıkar mı?
Namaz ibadeti inançtan sonra sorumlu olduğumuz ilk ibadettir. Ahiret gününde de hesabını vereceğimiz ilk ibadettir. Dolayısıyla hiçbir mazereti olmadığı halde namazı terk eden kimse büyük bir günah işlemiş olur. Ama büyük günah işledi diye kafir olmaz ve İslamdan çıkmaz.
Çünkü ehl-i sünnet inancına göre iman, kalben onaylama ve kabullenmedir, bu ortadan kalkmadıkça insan kâfir olmaz; yani dinden çıkmaz. Namaz kılmada inanç meselesi olmadığından ibadet olduğundan onu kılmamak Müslümanı kafir yapmaz. Ama Müslüman bir kimse her zaman ve her şartta namazını kılmalıdır. Asla ama asla ihmal etmemelidir.
Günün Ayeti
Onlar, kendi canları çekmesine rağmen yemeği yoksula, yetime ve esire yedirirler.
İnsan Suresi 8.
Günün Hadisi
"Farz ibadetlerden sonra, Allah yanında amellerin en sevgilisi (rızasına muvafık olanı), Müslümanın kalbine sevinç koymaktır."
Günün Sözü
Hayatta her şey olabilirsin; Fakat mühim olan hayatın içinde "İNSAN" olabilmektir.
Şems-i Tebrizi
Günün Duası
Ya rabbi bugün beni kötü ve günah bir iş yapmaktan koru
Bunları biliyor muyuz?
Şedidül- İkab Nedir?
Cezalandırması çok şiddetli olan demektir. Bu vasıf, Kur'ân'da 14 âyette geçmiştir.
Günün Nüktesi
Bizim Haticenin dostlarındandı
Eline aldığı kuru bir hurma dalına dayanarak Resûlüllahın kapısına kadar gelmiş olan yaşlı bir kadın, içeri girmek arzusunu izhar etmesi üzerine;
Ya Resûlâllah, kim olduğunu bilmediğimiz bir ihtiyar kadın, zatınızı görmek istiyor, dediler.
Resûl-i Ekrem: Müsaade edin, gelsin, buyurdular. İhtiyarlıktan âdeta rükû eder halde duran kadın, hurma dalından edindiği asasına dayana dayana Resûlüllahın kapısından içeri girdi, bir-iki adım ilerledikten sonra, kendisini tanıyan Resûlüllah hemen ayağa kalktılar; altlarındaki içi hurma lifi dolu minderlerini göstererek oturmasını istediler.
Resûlüllahın bu kadına gösterdiği hürmet ve alâka, orada hazır bulunan Hazret-i Ömerin dikkatini çekti; hatta kim olduğunu merak ettiği bu ihtiyariye gösterilen bu ikramı, biraz da fazla gibi bulduğu içindir ki, ihtiyare kalkıp gittikten sonra: Yâ Resûlâllah, bu kadın kimdi ki, kendisine ayağa kalkacak kadar hürmet ettiniz, minderinizi verecek kadar alâka gösteriniz? Dedi.
Resûlüllahın cevabı tek cümleden ibaretti:
Bu kadın, bizim Haticenin dostlarındandı!