Sayfa Yükleniyor...
Kuranın toplanması, mushaf haline getirilmesi demektir. Hz. Peygambere inen ayetler; ince ve yassı taşlara, kaburga kemiklerine, derilere, kağıtlara, hurma dallarına vb. şeylere yazılıyor ve muhafaza ediliyordu. Ayetler, inmeye devam ettiği için Peygamberin sağlığında Kur'an, mushaf haline getirilmemişti.
Hz Peygamberin vefatından altı ay sonra, Yemame savaşında birçok hafızın şehit olması üzerine Hz. Ömerin teşvikiyle Halife Hz. Ebu Bekir, Kuran-ı mushaf haline getirme kararı aldı ve bu görevi, Peygamberin Kuranı vahiy meleği Cebraile son okuyuşunda hazır bulunan, vahiy katibi ve hafız olan Zeyd ibn Sabite verdi. Zeyd, titiz bir çalışma ile Kuranı mushaf haline getirdi ve halifeye teslim etti.
Bu mushaf, Hz. Osman zamanında yine Zeyd ibn Sabitin başkanlığında Abdullah ibn Zübeyr, Said ibn As ve Abdurrahman ibn Harisden oluşan bir komisyon tarafından çoğaltıldı. Yeryüzündeki bütün mushaflar, bu ilk mushafların aynıdır.
Yemin edip yerine getirmeyen kişi ne yapması gerekir?
Yerine getirilmesi mümkün ve mubah olan bir şeyi, ileride yapacağına veya yapmayacağına yemin eden kişi, bu yeminini yerine getirmelidir. Yeminin yerine getirilmemesi halinde, kefaret ödemesi gerekir.
Yeminin kefareti ise, on fakiri doyurmak veya giydirmek ya da köle azat etmektir. Buna gücü yetmeyen kimse üç gün oruç tutar. Nitekim Allahu Teala yemin kefareti ile ilgili olarak Kuran-ı Kerimde mealen şöyle buyurmaktadır: Allah sizi kasıtsız olarak ağzınızdan çıkıveren yeminlerinizden dolayı değil, fakat kalplerinizin kastettiği yeminlerden dolay sorumlu tutar. Yeminin kefareti, ailenize yedirdiğinizin ortalamasından on fakiri yedirmek yahut giydirmek ya da bir köle azat etmektir. Bulamayan üç gün oruç tutmalıdır; yemininizin kefareti budur. Yemin ettiğinizde yeminlerinizi tutun.
Farz olan bir şeyi yapmamaya; ya da haram veya günah olan bir şeyi yapmaya yemin eden kişinin, bu yeminini yerine getirmesi gerekir. Çünkü bu yemin şekli yerine getirilmesi halinde Allaha karşı işlenmiş bir günah olur bu da dinen caiz değildir.
Hac ibadeti kul hakkını da affettiriyor mu?
Müslümanın dünya ve ahiret hayatı bakımından çok önemli bir dönüm noktası olan hac, samimi ve ihlasla yerine getirildiğinde Müslümanı günahlarından arındırır. Kişinin Allah indindeki derecesini yükseltir. Ödül olarak cenneti kazanmasına vesile olur. Haccı hayatında yaşayan Müslüman ahlâken mükemmelleşir. İnsanlarla olan ilişkileri hoşgörülerle güzelleşerek olgunlaşır.
Haccın faziletinin büyüklüğünü açıklayan birçok hadis-i şerif Hz. Peygamberimiz tarafından dile getirilmiştir. Sevgili Peygamberimiz bu hususta şöyle buyurmaktadır:
- Kim Allah için hacceder de kötü söz ve davranışlardan sakınır ve günahlara sapmazsa -kul hakları hariç- annesinin onu doğurduğu günkü gibi günahlardan arınmış olarak döner.
- Haccedenler ve umre yapanlar Allah'a dua ederlerse, dualarını kabul eder, bağışlanma dilerlerse onları bağışlar.
- Hac ve umreyi art arda yapınız. Çünkü bu ikisi, körüğün demir, altın ve gümüşün pasını giderdiği gibi fakirliği ve günahları yok eder.
Hz. Peygamber'in bu hadislerinden de anlaşıldığı gibi hacca giden kimse kul hakkı dışındaki bütün günahlarından kurtulmaktadır.
Hac ibadeti hep aynı aylarda mı yapılmak zorundadır?
Hac, hep aynı aylarda yapılır. Çünkü hac ayları, Hicri takvime göre Şevval, Zilkade ayları ile Zilhicce ayının ilk 10 günüdür. Bu günlere hac ayları denmesi, hac menasikinin yerine getirilmesi bakımından değil, haccın şartı olan ihramın bu zaman dilimi içerisinde gerçekleşmesinin zorunlu olması itibariyledir.
Bu süre içerisinde ihrama girmeyen kişi, zamanında hacca başlayamadığı için, o yıl haccı kaçırmış olur.
Günün Ayeti
Allahın sana verdiği şeylerde ahiret yurdunu ara. Dünyadan da nasibini unutma.
Günün Hadisi
İnsanlar öyle günler görecek ki, katil niçin öldürdüğünü, maktul de niçin öldürüldüğünü bilemeyecek.
Günün Sözü
Geçmişin keşkeleri ve geleceğin endişeleri ile oyalanma ders al ve yoluna devam et.
Günün Duası
Allahım bugün vatanımızı ve milletimizi her türlü kaza, bela, afet ve terörden muhafaza eyle.
Bunları biliyor muyuz?
Takdir-i İlâhi:
Allahın olacak hâdiseleri ezelde ilm-i ezelîsi ile bilip tâyin etmesi demektir.
Günün Nüktesi
Ne için güldüğümü niye sormuyorsunuz?
Bir gün Hz. Osman abdest alıyor. Abdest bitiyor, kurulanıyor, gülmeye başlıyor. Yanındakiler, hayırdır inşallah diyorlar. Hz. Osman onlara soruyor.
Ne için güldüğümü niye sormuyorsunuz?
Yanındakiler de soruyorlar.
Efendim affedersiniz, niye gülüyorsunuz?
Hazreti Osman anlatıyor.
Bir gün, benim şu abdest aldığım yerde Rasulullah efendimiz abdest alıyordu. Biz de oradaydık. Rasulullah abdestini aldı, gülmeye başladı. Sonra, 'Neden güldüğümü, niye sormuyorsunuz?' buyurduğu hatırıma geldi.
Peki efendim, ne oldu?
Biz de, Ya Resulallah niye güldünüz? diye sorduk.
Cevaben buyurdu ki:
Bir müminin abdestte, yüzünü yıkarken, bütün (küçük) günahlarının, suyla beraber aktığını görüyorum. Elini yıkarken, başına mesh ederken, ayaklarını yıkarken, bütün günahlarının döküldüğünü görüyorum. Ümmetim kurtuluyor diye sevinip, ben gülmeyeyim de, kim gülsün?