Sayfa Yükleniyor...
Hayvanlardan yalnız koyun, keçi, deve ve sığır kurban edilebilir. Bunların dışında horoz, tavuk, hindi, kaz ve diğer hayvanlar kurban niyetiyle kesilemez. Âlimler bu hususta ittifak etmişlerdir. Zira ne Peygamber Efendimizden, ne de Ashabı Kiramdan bunların dışında hayvanların kurban edildiğine veya edilebileceğine dair herhangi bir nakil gelmiş değildir.
Buna göre;
- Fakir bir kimsenin kurban niyetiyle kurban bayramında tavuk ve cinsi hayvanları kesmesi caiz değildir.
- Zengin bir kimsenin de Hem kurban kesmiş olayım, hem de artan parayı fakirlere tasadduk edeyim! diyerek tavuk vb. hayvanları kesmesi caiz değildir.
Ortaklaşa kesilen büyükbaş hayvanın paylaşımı nasıl olmalıdır?
Ortak kesilen büyükbaş hayvanın eti tartılarak paylaşılır. Göz kararıyla paylaşmak caiz değildir.
Yedi kişi bir kurbana ortak olsalar birinin hissesi diğerlerinden az olmak şartı koşulsa bu kurban geçersizdir. Ortaklar yedi kişiden az olursa hisseleri ister eşit olsun ister olmasın caiz olur. Ancak bir kişinin hissesi yedide birden az olmamalıdır.
Bayram namazının İslam dinindeki yeri nedir?
Bayram namazı biri Ramazan Bayramı'nda diğeri Kurban Bayramı'nda olmak üzere yılda iki defa kılınan iki rekatlık bir namazdır. Bayram namazı Hanefi mezhebinde Cuma Namazının vücut şartlarını taşıyan kimselere vaciptir. Şafii göre ise bayram namazları müekked sünnettir. İster vacip, ister sünnet kabul edelim hangi mezhepten olursak olalım Müslümanların kaynaşmasına, görüşmesine vesile olan bayram namazlarına iştirak etmekte fayda ve sevap vardır. Kadınlar ve erkekler İslam nazarında temel ibadetlerde (namaz, oruç, zekat...) fark etmeksizin eşittirler. Erkeğe farz olan farz namazlar kadına da farzdır. Ama meşakkat olmasın diye bazı ibadetler kadın için farz kılınmamıştır. Cuma Namazı, bayram namazı gibi.
Ama kadın istemesi halinde Cuma Namazını da bayram namazını da camiye gidip eda edebilir. Dini anlamda bunun bir mahzuru söz konusu değildir. Nitekim Peygamber efendimiz döneminde bu ibadetler kadınlar tarafından mescitlerde eda ediyordu. Onun için kadın dilemesi halinde camiye gidip bayram namazını kılabilir.
Bulunduğu yerde kurbanını dağıtacak fakir bulamayan kimse vekalet yoluyla başka yerde kestire bilir mi?
Dinimize göre kurban, zekat, fıtır sadakası, keffaret gibi malî ibadetlerin ifasında başkasına vekalet vermek caizdir. Buna göre kendisine kurban vacip olan bir kimse, kurbanını bizzat kendisi kesebileceği gibi vekalet yoluyla memleketinde veya başka bir yerde de kestirebilir.
Kurban keserken nelere dikkat edilmelidir?
Kurban edilecek hayvana acı çektirilmemeli ve eziyet verilmemelidir. Hayvanlar ehil kişiler tarafından ve İslami ölçülere göre kesilmeli ve kesim işlemi süratli bir şekilde yerine getirilmelidir. Ayrıca, çevre temizliği ve ekolojik dengenin korunması için gerekli tedbirler alınmalıdır. Kurban kesimi esnasında, psikolojik açıdan etkilenmemesi için çocukların kesim mahallinden uzak tutulmalarına dikkat edilmelidir. Aynı şekilde, hayvanların diğerinin kesimini görecek şekilde yan yana bulundurulmamalarına özen gösterilmelidir.
Günün Ayeti
Biz sana kevseri verdik. Allah için namaz kıl ve kurban kes.
Günün Hadisi
Allah için mütevazi olanı Allah yüceltir. Böbürleneni ise alçaltır.
Günün Sözü
Ramazan ve Kurban bayramının gecelerini ihya eden kimsenin kalbi, kalplerin öldüğü gün ölmez.
Hadis-i Şerif
Günün Duası
Ya rabbi bizi bayrama kavuşan ve bayramda insanları güldürenlerden eyle.
Bunları Biliyor Muyuz?
Bayram Namazı Nedir?
Bayram namazı, biri Ramazan Bayramı ve diğeri Kurban Bayramında olmak üzere yılda iki defa kılınan iki rekatlık bir namazdır. Hanefî mezhebine göre, Cuma Namazı kılmak farz olan kimselerin bu namazı kılması vaciptir. Bayram namazının sıhhatinin şartları, hutbe hariç, Cuma Namazının şartları gibidir. Farklı olarak bu namazda hutbe sünnetidir.
Günün Nüktesi
Peygamberimiz İle Yetim Abdullah
Abdullah küçük yaşta iken, bir savaşta babasını kaybetmişti. Annesi yeniden evlenince üvey baba, Abdullah'ı istememişti. Ve Abdullah sokaklarda sâhipsiz kalmıştı. Dertliydi. Yardımsever halkın verdikleriyle karnını doyurabiliyordu. Arkadaşları gülüp oynarken, o, bir köşede oturur, başını elleri arasına alır, düşüncelere dalardı.
Bir bayram günü, Abdullah yine böyle bir kenara oturmuş, başını ellerinin arasına almıştı. Cıvıldaşan çocuklara bakıp ağlıyordu. Üstü başı lime lime idi. Gömleği belki kırk yerden yamanmıştı. Üstelik sabahtan beri yiyecek bir şey de bulamamıştı.
O sırada Peygamberimiz geçiyordu. Oynaşan çocukları seyretmek için biraz durdu. Gülümsedi. Birkaç çocuğu okşadı. Sonra Abdullah'ı gördü. Kenarda durup ağlaması dikkatini çekmişti. Yanına gitti. Ve niçin arkadaşlarıyla oynamadığını, niçin ağladığını sordu. Abdullah üzüntüsünden Peygamberimizi tanıyamamıştı.
- Amca, dedi, babam bir savaşta şehid düştü, anam evlendi. Üvey babam beni istemedi. Yapayalnız kaldım. Ne yiyecek bir dilim ekmeğim, ne giyecek yeni bir gömleğim var. Bu yüzden arkadaşlarıma katılamıyorum. Peygamber Efendimizin mübarek gözleri doldu.
- Peki yâ Abdullah, dedi, sen Hasan ile Hüseyin'e kardeş olmak ister misin?
Hasan ile Hüseyin, Peygamberimizin torunlarıydı. Abdullah istekle atıldı:
- Çok isterim.
- Fâtıma'ya evlât, Peygamber'e torun olmak ister misin?
Abdullah hemen cevap verdi:
- Çok isterim.
- Öyleyse yürü bize gidelim, bundan sonra benim torunumsun...
Abdullah ancak o zaman Peygamberimizin karşısında bulunduğunu anladı ve ellerine sarılıp öptü.
Birlikte eve gittiler. Abdullah'ın karnı aylardan beri ilk defa güzelce doydu. İlk defa yeni elbiseler giydi. Ve Peygamberimizden izin alıp tekrar çocukların arasına döndü. Ama bu sefer kenardan seyretmiyordu. Oyuna katılmış, onlar gibi hoplayıp zıplamaya başlamıştı. Çocuklar bu değişikliği merak edip Abdullah'a sordular:
- Ey Abdullah, bir saat önce ağlıyordun, üstün başın dökülüyordu, şimdi bakıyoruz yeni elbiseler giydin, aramıza katılıp oynuyorsun. Sebebi nedir?
Abdullah memnun memnun gülümseyerek dedi ki:
- Benim yerimde olsaydınız siz de sevinirdiniz. Ben Hazret-i Ali ile Hazret-i Fâtıma'ya evlat, Hasan ile Hüseyin'e kardeş, Peygamber Efendimize de torun oldum.
Çocuklar gıpta ile iç çektiler. Bir ağızdan şöyle dediler:
- Keşke biz de senin gibi yetim kalsaydık da, Peygamberimizin torunu olma şerefini kazansaydık.