Sayfa Yükleniyor...
Toplumun huzur ve saadetine büyük önem veren dinimiz, bunu gerçekleştirmek için bir takım tedbirler getirmiştir. Bu tedbirlerin başında da zekat müessessi gelmektedir. Dinimiz, zekatı farz kılarak zenginlerin mallarının ve paralarının belirli bir miktarını, her yıl muntazam bir şekilde fakirlere vermelerini istemiştir. Hatta zekatı fakirlerin zenginlerden alacağı bir hak olarak kabul etmektedir. Onların mallarında muhtaç ve yoksullar için bir hak vardır.(Zâriyât, 51/19.)
Söz konusu bu ayetten de anlaşılacağı gibi zekat vermek, kişinin kendisine bırakılmış bir yardım değildir. Bilakis fakirin hakkı ve zenginin yerine getirmesi gereken mecburi bir görevdir.
Zekatın İslamın beş erkanı, temeli arasında yer alması ve Kuran-ı Kerimin bir çok yerinde Hidayet ve müjde namaz kılan, zekat veren müminler içindir., (Lokman, 31/3-4) Namazı kılınız, zekatı veriniz. (Nûr, 24/56) namaz ile birlikte zikredilmesi onun İslamda ne kadar önemli bir ibadet olduğunu göstermektedir.
Sosyal bir yardımlaşma olan zekatın dinin beş temelinden biri olması İslamda sosyal adalete verilen önemin de bir kanıtıdır.
Zenginlerin fakirleri gözetmesini tavsiye eden dinimiz, zenginlere zekat yükümlülüğünü getirmekle de bu yardımlaşmayı sistemleştirmiştir.
Kuran-ı Kerim zekat vermeyi, müminlerin, iyi ve muttaki kulların vasıflarından saymıştır. Ayrıca Allah-u Teala kurtuluşa erecek müminlerin bir özelliğinin de zekatlarını vermelerini veya zengin olup da zekat verebilmek için çalışmaları olduğunu Kuran-ı Kerimde haber vermektir:
İyilik, yüzlerinizi doğu ve batı tarafına çevirmeniz değildir. Asıl iyilik, o kimsenin yaptığıdır ki, Allaha, ahiret gününe, meleklere, kitaplara, peygamberlere inanır. (Allahın rızasını gözeterek) yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, dilenenlere ve kölelere sevdiği maldan harcar, namaz kılar, zekât verenler dir. (Bakara, 2/177.)
Kuran-ı Kerim müşrikleri kötülerken onların kötü vasıflarından birisinin de zekat vermemek olduğunu zikreder.
Yazıklar olsun o müşriklere ki, onlar zekat vermezler ve ahireti de inkar ederler.(Fussılet, 41/6-7)
Söz konusu bu ayetlerde, hem müşriklerin toplumdaki ihtiyaç sahibi kimseler için harcama yapmadığı; bencil davrandığı ifade edilmiş hem de zekatın ve ahirete imanın müminlerin iki temel özelliği olduğu vurgulanmıştır.
Kuran-ı Kerimde zekat vermeyen bir zengin Allahın geniş rahmetine, Allah ve Resulünün dostluğuna da hak kazanamayacağını ifade edilmektedir. Rahmetim her şeyi kuşatmıştır. Ben onu, sakınan, zekat veren ve ayetlerine iman edenlere has olmak üzere tespit edeceğim. (Arâf, 7/156.) Bütün bu ayetler zekatın ne büyük önem taşıdığının açık delilleridir.
Zekatın ayrıca şöyle sıralanacak önemi vardır:
-Zekat, Allahın verdiği servete bir teşekkürdür. Namaz, oruç gibi bedeni ibadetler, Allahın ihsan ettiği vücut sıhhat ve selametin şükrüdür. Zekat gibi gönüllü ödemeler de mal nimetinin şükrüdür.
İnsan, küçük bir ikramının gördüğü kesmeye karşılık vermek için vesile ararken, sayılamayacak kadar nimetlerine eriştiği yaratıcının şükretmeyecekte ne yapacak? Tabi ki şükredecek şükrettiği zamanda Allah onun malını da kat kat artırır. Eğer şükrederseniz elbette size nimetlerini artırırım. (İbrahim, 14/7.) ayeti de bunu vurgulamaktadır.
-Zekat malı temizler:
Zekat hem malı hem de mal sahibinin gönlünü temizler. Çünkü zekat, malı temizleme fonksiyonu görmektedir. Ey Muhammed, servet sahiplerinin mallarından zekat al; Zekat; onların mallarını temizler, vicdanları arıtır. (Tevbe, 9/103.)
-Zekat malın bereketlenip çoğalmasını sağlar:
Malların zekatını seve seve verenlerin ve yoksullara yardım edenlerin mallarının arttığı bilinen bir gerçektir. Zekatı verilen mal da azalmaz bilakis azalır gibi görünse de gerçekte çoğalmakta ve artmaktadır. Nitekim Kuran-ı Kerimde şöyle buyurulur: Siz Allah için verirseniz, Allah onun yerine daha iyisini verir. (Sebe, 34/39.)
-Zekat vermek meleklerin duasına mahzar kılar:
İslamın beş temelinden biri olan zekat ibadetini yerine getirmek sevap olduğu gibi aynı zamanda meleklerin zekatı verene dua etmesine sebep olur.
-Zekat mala olan hırsı azaltır:
İnsanın gözünü ancak bir avuç toprak doldurur. İnsan ne kadar malı mülkü olsa da yine de daha fazlasını ister. Çünkü mal hırsı kolay kolay dinmez. İşte böyle bir hırs içerisinde olan kimse ile ilgili olarak Peygamber efendimiz şöyle buyurmaktadır:
Ademoğlunun iki deve dolu altını olsa bir üçüncüsünü ister. Âdemoğlunun bu muhteris gönlünü topraktan başka hiçbir şey doldurmaz ( Müslim, Zekat, 39.)
Dolayısıyla insan zekat ibadeti ile mala ve dünyaya olan hırsına ve tamahına bir dizgin vurmuş olur. Sevap defterine de kat kat sevaplar yazdırmaktadır.
Yüce Mevla, sizi malını zekat yolu ile temizleyen kullarından eylesin
Soru ve Cevaplar
Zekat illaki Ramazan ayında mı verilmelidir?
Zekat vermenin belli bir zamanı olmayıp, farz olduğu andan itibaren verilmesi gerekir. Bunun için belli bir ayı veya Ramazanı beklemeye gerek yoktur. Yani zekat vermekle yükümlü olanların, yükümlü oldukları andan itibaren en kısa zamanda zekatlarını vermeleri gerekir.
Dinen bu böyle olmakla beraber ramazan ayında ibadetlerin sevabı daha fazla olduğu için Müslümanlar zekat ödemeyi bu aya denk getirmektedirler.
Zekat çıkarılırken niyet ne zaman yapılır?
Hanefi ve Şafi müçtehitlere göre kaide olarak niyetin ödeme anında bulunması gerekir. Çünkü zekat ibadettir ve ibadetlerde niyet şarttır. Fakat ödemeler parça parça yapıldığı için kolaylık olsun diye niyetin zekat borcunun çıkarıldığı anda yapılması da yeterlidir.
Bu durum oruç ibadetinde olduğu gibi niyetin önceden yapılması durumuna benzer.
Evi olmayan kişi ev yapmak veya almak için biriktirdiği paradan zekat vermek zorunda mıdır?
Ev edinmek için biriktirilen paralarla tabii olarak çoğalma ve artırma özelliği vardır. Binaenaleyh bu maksatla biriktirilen paralar borçtan ve temel ihtiyaçtan sonra nisap miktarına ulaşmış ise o paradan zekat vermek gerekir.
Ancak evi almışsa ama daha ödemesini yapmamış ise bunun zekatını vermez.
Amca, hala, teyze gibi akrabalara zekat vermek caiz mi?
Zekat, Usül ve Fürûa verilemez. Yani zekatı verecek kimse, alt ve üst soyu olan anası, babası, dedesi, ninesi, çocukları ve torunlarına veremez. Aynı şekilde hanımına da zekat veremez. Çünkü akrabalarına bakma yükümlülüğü söz konusudur.
Fakat bunların dışında kalan amca, hala, teyze, dayı gibi akrabalara ve bunların çocuklarına zekat vermesinde bir sakınca yoktur.
Zekatı başka memleket veya ülkeye göndermek caiz mi?
İster yakında, ister uzakta bulunsun, zekat da öncelikle yoksul akrabaların tercih edilmesi efdaldir. Akrabalar içerisinde yoksul kimse yoksa yakın komşulardan başlamak üzere kişi bulunduğu yerdeki fakirlere zekat verebilir.
Zekat, öncelikle kişinin bulunduğu yerde yaşayan akraba ve fakirlere verilmelidir. Ancak bölgenin dışında fakir akraba ve muhtaç kimseler varsa onlara göndermek de caizdir.
Alacağı olan kimse bu alacağının zekatını vermek zorunda mı?
Geri ödeneceği kesin olan alacakların, her yıl alacaklı tarafından zekatlarının ödenmesi gerekir. Alacak tahsil edilmeden önce zekatı verilmemişse, tahsil edildikten sonra, geçmiş yıllara ait zekatlar da ödenmelidir.
İnkar edilen veya geri alınma ihtimali olmayan alacakların her yıl zekatının verilmesi gerekmez. Şayet böyle bir alacak daha sonra ödenirse geçmişe dönük olarak zekatını öder.
Günün Ayeti
Zekat malı temizler.
Günün Hadisi
İki haslet bir müminde bulunmaz. Cimrilik ve kötü ahlak.
(Tirmizî, Birr, 41)
Günün Sözü
Cimri zengin, cömert yoksuldan daha yoksuldur.
Hz. Ali
Günün Duası
Allahım kıldığımız namazları, tuttuğumuz oruçları, verdiğimiz zekat ve sadakaları, yaptığımız dua ve tövbeleri kabul et ve bizlere ahirette şefaatçi kıl.
Ramazan kavramları
Nisap miktarı nedir?
Zekat vermek için kişinin dinen zengin sayılmanın ölçüsüdür.
Günün Nüktesi
Zekât malı korur
Hz. Peygamber Efendimiz, bir gün ashabına zekatın faydalarından bahsediyor:
- Zekât malınızı manevi bir kale ile muhafaza altına alır, buyuruyordu. Yoldan geçmekte olan bir Nasranî, bu sözleri duydu ve denemeye karar verdi; eve gitti nesi varsa zekatını ve sadakasını ayırdı; fakir fukaraya taksim etti. Bu sıralarda onun bir ortağı ticaret maksadıyla sefere çıkmıştı.
Hıristiyan:
- Eğer diyordu, Muhammedin dediği doğru çıkarsa onun hak peygamber olduğuna karar verir ve dinini kabul ederim, yok eğer bu kadar mal; taksim ettiğim halde bir faydası olmazsa, kılıcımı alır onunla harp ederim diyordu. Hıristiyan, verdiği sadakanın neticesini beklerken ortağından bir mektup aldı.
Mektupta:
- Maalesef yolumuzu eşkıyalar kesti ve kervanda ne varsa her şeyi aldılar, deniyordu. Hıristiyan beyninden vurulmuşa döndü. Kılıcı aldığı gibi Hz. Peygamberi öldürmek üzere yola çıktı. Pür hiddet yoluna devam ederken ikinci bir mektup daha geldi ortağından. Orda ise şöyle yazıyordu:
- Daha evvel size yazdığım mektup tamamen ters çıktı. Bizim devenin biri sakatlanmış ve ben kervandan birkaç yüz metre geri kalmıştım. Önümdeki kervanın tamamen yağma edildiğini görünce mutlaka beni de yakalarlar diye sana birinci mektubu yazmıştım. Fakat ne hikmetse beni görmeden çekip gittiler ve bizim malımız eşkıyalardan böylece kurtuldu. Hiç müteessir olmayınız sağ salim yolumuza devam ediyoruz Adam ortağından bu haberi alınca, doğru Resulüllahın huzuruna varıp:
- Ya Resulüllah! Bana İslamiyeti tarif et. Senin söylediklerini denedim ve faydasını gözlerimle gördüm. Artık Müslüman olmak istiyorum, der ve şahadet getirip Müslüman olur.
Allahın Sıfatları
Semi:
İşitmek demektir. Gizli, açık, fısıltı halinde, yavaş veya yüksek sesle ne konuşulursa Allah onu işitir, duyar. Duymamak veya sağırlık Allah hakkında düşünülemez.
Ramazan Manileri:
Aldanma sağa sola,
Gel gidelim hak yola,
Güzel oruç tutanın,
Akıbeti hayrola.
Günahın olsa yığın,
Yine de Ona sığın.
Gazabından fazladır,
Rahmeti Allahımın.
İzmir Âlimleri
Davud-ı Karsi
Aslen Karslıdır doğumu bilinmemekle birlikte 1756 yılında Birgide vefat etmiştir. tahsilini Dersaadet ve Mısırda tamamlayan Davud-ı Karsinin ulema arasında meşhur olan eseri Şerhu ala Usulil-Hadis lil Birgiviyi 1738de Mısırda telif eder. Ayrıca, Risale minet-Tefsir, Şehru Kaside-i Nuniyye minel Akaid, Şerhu Muhtasarüt-Tehzib el müsemma be Tekemmületi minel-Mantık vel Adab, Şerhu İsagoci minel-Mantık, Risale fi Beyan-ı Kaza-yı Kadr mine-l-Kelam, Şerhu Emsile mines-Sarf isimlerinde eserleri vardır. 1733de Birgideki Aydınoğlu Medresesinde müderrislik yapmış olan Davud-ı Karsi, hayatının son onbeş yılını Birgide geçirir ve 1756da orada vefat eder. Kara Davut ismiyle de anılan Karslı müderris, vasiyeti üzerine kendisine hayran olduğu Birgivi Mehmed Efendinin kabrinin yanına defnedilir. Mahdumu Ömer Efendinin de beraberinde medfun bulunduğu mezar taşından anlaşılmaktadır.