Allah'a, peygamberlere, Kur'an-ı Kerim'e, namaza, kabeye,...ve dinen mukaddes kabul edilen değerlere sövmek insanın imanına zarar verir. Böyle bir fiili gerçekleştiren dinden çıkmış olur. Dinden çıktığı gibi nikahı da bozulmuş olur.
Hanefi mezhebine göre, eşlerden birinin dinden çıkması ile evlilik kendiliğinden sona erer. İslam dinine dönse bile yeni bir nikah akdi olmaksızın evlilik hayatını devam ettiremez.
Şafii mezhebi bilginlerine göre ise böyle bir duruma düşen kişi kadının iddet bekleme süresi içinde islama dönerse yeni bir nikah akdine gerek kalmaksızın evlilik hayatını devam ettirebilir.
Böyle bir duruma düşmemek için ahiret hayatında da hüsrana uğrayanlardan olmamak çin bu mukaddesata saygı gösterip hakaret, sövme, alay,.. gibi çirkin ve imana zarar veren fiil ve sözlerde bulunmamalıyız.
Belli bir yaştan sonra isim değiştirmek dinen caiz mi?
Yeni doğan çocuğa güzel bir isim koymak anne ve babaların en önemli görevlerindendir. Çocuğa konulan isim hem bu dünyada hem de ahirette geçerlidir.
Hz. Peygamber sadece çocukların değil, büyük insanların ismiyle dahi ilgilenmiştir. Kötü bulduğu bazı isimleri değiştirme yoluna gitmiştir. Yine konulması gereken güzel isimler hakkında bilgiler vermiş, zaman zaman bizzat kendileri çocuklara isimler vermiştir.
Hz. Peygamber güzel isim koymanın önemini bir sözünde şöyle ifade etmektedir: Sizler kıyamet günü isimlerinizle ve babalarınızın isimleriyle çağrılacaksınız. Öyleyse isimlerinizi güzel koyun.
Bu çağırma işlemini Allah'ın görevlendirdiği bir melek Allahın izniyle yapacaktır. Hiç kimse kıyamet günü Allahın hoşlanmayacağı isimle Onun karşısına çıkmak istemez. Öyleyse kötü olan isimlerin çocuklara verilmemesi gerekir.
İsmin bu ehemmiyetinden dolayıdır ki, Peygamber'imiz kötü manaya gelen yabancı isimleri iyi manaya gelen Müslüman isimleriyle değiştirmiştir.
Bu anlamda kişi sahip olduğu isimden memnuniyetsizlik duyuyorsa yeni bir isim almasında bir sakınca yoktur.
Ancak bunun için ezan okumak, kurban kesmek vs. gibi herhangi bir merasim düzenlemeye gerek yoktur. Peygamberimizin, isimlerini değiştirdiği sahabelere bu tür bir merasim yaptırdığı bilinmemektedir. Ancak yine de ezan okumak isterse ya da kurban keserse de sakıncası yoktur.
Alınan abdestle bütün namaz çeşitleri kılınabilir mi?
Abdest, namazın ön şartıdır. Abdest bozulmadığı müddetçe onunla kılınacak namaz konusunda herhangi bir sayı sınırlaması yoktur. Çünkü abdestin eskisi yenisi olmaz.
Abdest var olduğu sürece bütün namaz çeşitleri farzı, sünneti, nafilesi, kazası, teravihi fark etmeksizin bu abdestle kılınabilir. Yani kişi ne kadar abdestli kalabilirse o kadar o abdestle namaz kılabilir. Dolayısıyla her namaz için ayrıca bir abdest almak gerekmez.
Günün Ayeti
Allah ile birlikte kimseye yalvarmayın
Günün Hadisi
Allah'ı hatıra getirmeden çok konuşmak kalbi katılaştırır
Günün Sözü
Gelecek, bugünden ona hazırlananlara aittir.
Malcolm X
Günün Duası
Allahım bugün ölülerinin ruhlarına hayır göndere bilen kullarından eyle.
Buları biliyor muyuz?
Erhamü'r-râhimîn nedir?
Merhamet edenlerin en merhametlisi anlamına gelen ve Allah'ın merhametinin çokluğunu ifade etmek için kullanılan bir tabirdir.
Günün Nüktesi
Kardeşlerimi Özledim
Ebû Hureyreden rivâyet edildiğine göre Peygamber Efendimiz bir gün:
Benden sonra öyle kimseler gelecektir ki, «Keşke Peygamberi görseydik de, bugün sahip olduğumuz mal, servet ve çoluk çocuğumuz olmasaydı » diye hasret çekerler!..
Ebû Yala rivâyeti tamamlar:
Allahın Rasûlü:
Kardeşlerimi ne zaman göreceğim diye içini çekti. Çevresindekiler:
Ey Allahın Rasûlü!.. Senin kardeşlerin biz değil miyiz?
O ise:
Sizler benim ashâbımsınız!.. Kardeşlerim ise sonra gelecekler!.. Bana, görmeden iman edecekler!.. buyurdu.
Yine Ebû Hüreyre -radıyallâhu anh-dan rivâyet edildiğine göre, birgün Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, ashâbıyla birlikte kabristana gitti ve:
Allâhın selâmı üzerinize olsun ey müminler diyârının sâkinleri! İnşâallâh birgün biz de size katılacağız. Kardeşlerimizi görmeyi çok isterdim. Onları ne kadar da özledim! buyurdu.
Ashâb-ı kirâm:
Biz Senin kardeşlerin değil miyiz, yâ Rasûlallâh? dediler.
Rasûl-i Ekrem -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:
Sizler benim ashâbımsınız, kardeşlerimiz ise henüz gelmemiş olanlardır. buyurdular.
Bunun üzerine ashâb:
Ümmetinden henüz gelmemiş olanları nasıl tanıyacaksın, ey Allâhın Rasûlü? dediler.
Peygamber Efendimiz -aleyhissalâtü vesselâm-:
Bir adamın alnı ve ayakları ak olan bir atı olduğunu düşünün. Adam bu atını hepsi de simsiyah olan bir at sürüsü içinde bulamaz mı? diye sordu.
Sahâbe:
Evet, bulur, ey Allâhın Rasûlü! dediler.
Bunun üzerine Rasûl-i Ekrem -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurdu:
İşte onlar da abdestten dolayı yüzleri nurlu, el ve ayakları parlak olarak gelecekler.Ben önceden gidip havuzumun başında ikram etmek için onları bekleyeceğim. Dikkat edin! Birtakım kimseler yabancı devenin sürüden kovulup uzaklaştırıldığı gibi benim havuzumdan kovulacaklar. Ben onlara «Gelin buraya» diye nidâ edeceğim. Bana:
« Onlar senden sonra hâllerini değiştirdiler, (Senin Sünnetini tâkip etmeyip başka yollara saptılar, büyük günahlar işlediler.)» denilecek.
Bunun üzerine ben de:
« Uzak olsunlar, uzak olsunlar» diyeceğim. (Müslim, Tahâret, 39)