Sayfa Yükleniyor...
İslam’a göre din ayrılığı mirasçı olmaya mani hallerdendir. Baba ve oğul birbirine mirasçı olması için ikisinin de aynı inanç ve dinde olması gerekir. Yani ikisinin de Müslüman olması gerekir. Biri kafir diğeri Müslüman olursa ne baba oğula ne de oğul babaya mirasçı olamaz.
Buna göre Müslüman çocuk Müslüman olmayan babadan kalan mirası alamaz.
Ağlamak kişinin abdestine zarar verir mi?
Sevinçten ya da kederden fark etmeksizin ağlamanın hiç bir çeşidi abdeste zarar vermez.
Aynı şekilde ağlamak namaza da zarar vermez. Nitekim Hz. Peygamberin secde ettiği yeri ıslatacak kadar ağladığına dair rivayetler vardır.
Ağlamak abdeste ve namaza zarar vermez ama gülmek namaz esnasında olursa Hanefi mezhebine göre hem namaz hem de abdest bozulmuş olur.
Kişinin namazlarını kısalta bilmesi için kaç günlük yolculuğa gitmesi gerekir?
Yolculuğa giden kimse Hanefi mezhebine göre bu yolculuk 15 gün olmalıdır. 15 günden fazla olursa bu yolcu seferi olmaz mukim olur. O zamanda yolcu sayılmadığından evinde kıldığı namazlar gibi namazlarını dört rekat olarak kılması gerekir.
Şafii mezhebine göre ise kişinin yolcu sayılması için girdiği ve çıktığı günden başka yolculuk üç günden fazla olmamalıdır.
Münker ve Nekir Meleklerin görevi nedir?
Dinen ölümle başlayıp yeniden dirilmeye kadar devam edecek hayata, kabir hayatı denir. Hz. Peygamber, “Kabir, ahiret duraklarının ilkidir. Bir kimse o duraktan kurtulursa, sonraki durakları daha kolay geçer. Kurtulmazsa, sonrakileri geçmek daha zor olacaktır.” (Tirmizi, “Zühd”, 5.) şeklinde buyurarak, ahiret hayatının ölümle başladığını bizlere bildirmiştir.
İnsanı öldükten sonra kabirde sorgulayacak melekler Münker ve Nekirdir. Bu melekler ölünün kendisine gelerek “Rabb’in kimdir?”, “Peygamberin kimdir?” “Dinin nedir?” diye soracak, iman ve güzel amel sahipleri, bu sorulara doğru cevaplar verecekler ve kendilerine cennet kapıları açılarak gösterilecektir.
Kâfir ve münafıklar ise bu sorulara doğru cevap veremeyecek, onlara da cehennem kapıları açılarak cehennem gösterilecektir. Kâfirler ve münafıklar kabirde acı ve sıkıntı içinde azap görürlerken, müminler nimetler içerisinde mutlu ve sıkıntısız bir hayat süreceklerdir.
Ölen kimsenin 52. gününde mevlit okumak dinen gerekli mi?
İslam dininde, ölen kimse için haftası, kırkı veya elli ikisi diye bir şey yoktur. Aynı şekilde belli bir gün ya da gece de yoktur. Ancak belli bir gün veya gece olmamakla beraber her zaman vefat eden kimse için Kur’an-ı Kerim okunabilir, dua edilebilir, mevlid okutulabilir.
Ancak bütün bu güzel amellerin mutlaka şu veya bu günde olma zorunluluğu yoktur. Yılın her gün veya gecesinde olabilir. Ancak bu farz ya da zorunluluk anlamında değildir. Müstahaplık ve ölülerimize sevap kazandırma anlamındadır.
Günün Ayeti
O (Allah) size istediğiniz her şeyi verdi. Allah’ın nimetlerini saymaya kalksanız başa çıkamazsınız. Şu bir gerçek ki insanoğlu çok zalim, çok nankördür.
İbrahim, 14/34.
Günün Hadisi
İnsanların Allah'tan en uzak olanı, katı kalpli kimselerdir.”
Tirmizî, “Zühd”, 61
Günün Sözü
Hayat yaşla değil, yaşamakla anlaşılır.
Andre Gide
Günün Duası
Allah’ım hiçbir insanın ahını, hakkını ve bedduasını almadan ahirete intikal etmeyi nasip eyle.
Bunları biliyor muyuz?
Yed-i Beydâ Nedir?
Hz. Mûsâ’nın mûcize olarak gösterdiği ve koynundan çıkardığında gözleri kamaştıran ve güneş ziyâsı saçan beyaz eli demektir.
Günün Nüktesi
Bu ne sabır…
Mevlana Celaleddin-i Rumi Mesnevi'de anlatır:
“Lokman Hakîm, zengin bir adamın kölesiydi. Bir gün Lokman Hakîmin efendisine olarak bir meyve getirdiler. Efendisi, Lokman Hakîmi sevdiği için, onu çağırdı ve meyveyi kesip ona bir dilim verdi. Lokman, o dilimi bal gibi, şeker gibi yedi. Hem de öyle lezzetle yedi ki Lokman'ın efendisi, ikinci dilimi de kesip sundu. Böyle, böyle meyveyi tekmil yedi; yalnız bir dilim kaldı.
Efendisi “Bunu da ben yiyeyim; bir bakayım, nasıl şey, herhalde tatlı bir meyve” dedi. Çünkü Lokman, öyle lezzetle, öyle zevkle, öyle iştahlı yiyordu ki görenlerin de iştahı geliyordu. Efendisi o dilimi yer yemez meyvenin acılığından ağzını bir ateştir sardı, dili uçukladı, boğazı yandı. Bir eyyam acılığından adeta kendisini kaybetti.
Sonra Efendisi:
“A benim canım, böyle bir zehri nasıl oldu da tatlı tatlı yedin, bu ne sabır? Niçin ben yiyemem demedin” dedi.
Lokman dedi ki:
“Ey marifet sahibi efendim! Elinle sunduğun bir şeye nasıl olur da “bu acıdır” diyebilirim! Senin verdiğin her şey bana şifadır. Senin mülkünden o kadar rızıklandım ki, utancımdan adeta iki kat olmuşumdur.