Sayfa Yükleniyor...
Namaz kılmayan insanın inancına bakılır, kılmayış sebebine nazar edilir. Namazı kılmayışı farz olduğuna inanmayışından mıdır, yoksa tembellik ve ihmalden midir? Şayet (Allah korusun) namazın farz olduğuna inanmayışından kılmıyorsa imanı gider, küfre düşmüş olur. O zaman da imanını kaybettiği için bu kimsenin kestiği hayvanın eti yenmez. Zira Allahın açık ve kesin olan bir emrini inkâr etmiş, bu inkârıyla da imandan çıkmış, mürted olmuş olur.
Ancak, imansızlıktan değil de, ihmal ve tembellikten kılmıyorsa ki günümüzde kılmayan Müslümanlar öyledir. O zaman bu kişi namazı kılmadığı için iman sahibi günahkâr bir Müslüman sayılır. Müslüman ama günahkâr kişinin ise kestiği hayvanın eti yenir.
İslam dininde çalışmanın ibadet sayılması için hangi şartlara riayet edilmesi gerekir?
Çalışmak meşru bir işte olduğunda ve ibadetler ihmal edilmediğinde evet ibadettir. Yani çalışmanın ibadet olabilmesi için farzların yerine getirilmesi konusunda ihmal ve tembellik gösterilmemesi ve haramlardan kaçınılması şartına bağlıdır.
Nitekim iki namaz vakti arasında kalan diğer saatlerin, vakit namazları kılındığı takdirde bir ibadet şekline geleceği ve iki namaz arasında işlenen günahların affedileceği verilen müjdeler arasındadır.
Meselenin bir başka yönü de, farzlarını yerine getiren, haramdan kaçınan kimsenin ailesi için çalışmasının da ibadet olduğudur. Bir hadislerinde kişinin kendisi, ailesi, çocukları ve hizmetçisi için harcadığı paranın birer sadaka olacağını bildiren Peygamberimiz başka bir hadislerinde de bununla ilgili olarak şöyle buyurur:
Allah yolunda sarf ettiğin, bir kölenin hürriyetine kavuşturulması için harcadığın, fakire sadaka olarak verdiğin, bir de ailen için harcadığın paranın hepsi hayırlıdır. Fakat bunlar içinde ailen için sarf ettiğin paranın sevabı hepsinden daha çoktur.
Buna göre farz ibadetlerini yerine getiren, günahlardan uzak kalan kimsenin meşru yani helâlinden olan çalışması ibadet hükmüne geçer.
Cünüp olan kimse havuza veya denize girip çıkmakla gusül abdesti almış olur mu?
Guslün Hanefiler göre bütün vücudu yıkamak, ağzı çalkalamak ve buruna su çekmek olmak üzer üç, Şafiilere göre ise niyet ve bütün vücudu kuru yer kalmayacak şekilde yıkamak olmak üzere iki şartı vardır.
Buna göre, havuza veya denize cünüpken gusül abdesti almak niyeti ile giren bir kimse, ağız ve burnunun içini yıkaması halinde Hanefilere göre, niyet ederek yıkanması halinde ise Şafiilere göre gusül etmiş kabul edilir. Tabi bedeninde hiç bir yerin kuru kalmaması şartı ile bu gusül geçerli olur.
Günün Ayeti
Fitne ölümden beterdir
Günün Hadisi
Bize silah çeken bizden değildir
Günün Sözü
Korkuya direnmek, korkuya hükmetmektir.
(Mark Twain)
Günün Duası
Ya rabbi bizi, ülkemizi ve de ümmeti İslamı insanların ve şeytanların fitnesinden koru.
Buları biliyor muyuz?
Erhamü'r-râhimîn nedir?
Merhamet edenlerin en merhametlisi anlamına gelen ve Allah'ın merhametinin çokluğunu ifade etmek için kullanılan bir tabirdir.
Günün Nüktesi
Bir VAV hikayesi
Hafız Osman fırtınalı bir günde dolmuş kayıkla Beşiktaşa geçecektir. Bir kayığa biner. Yol bitmek üzereyken kayıkçı ücretleri ister. Fakat Hafız Osman o gün aceleyle çıktığı için yanına para almayı unutmuştur. Kayıkçıya; Efendi, yanımda param yok, ben sana bir vav yazayım, bunu sahaflara götür, karşılığını alırsın der. Kayıkçı yüzünü ekşitip söylenerek yazıyı alır.
Bir müddet sonra kayıkçının yolu sahaflar tarafına düşer. Bakar ki yazılar, levhalar iyi fiyatlarla alınıp satılıyor. Cebindeki yazıyı hatırlar ve götürür satıcıya. Satıcı yazıyı alır almaz Hafız Osman vavı diyerek açık artırmaya başlar. Sonuçta iyi bir fiyata vavı satar kayıkçı. Kayıkçı bir haftalık kazancından daha fazlasını bu vav ile kazanmıştır.
Bir gün Hafız Osman yine karşıya geçecektir ve yine aynı kayıkçıyla karşılaşmıştır. Yol bitmek üzereyken yine ücretler toplanır. Hafız Osman da yol ücretini uzatır kayıkçıya. Kayıkçı efendi para istemez, sen bir vav yazıver yeter der.
Hafız Osman gülümseyerek ; efendi o vav her zaman yazılmaz. Sen dua et para kesemi yine evde unutayım der...