Vesvese bir evham ve kuruntu olduğu için temeli yoktur. Temeli olmadığından vesvese geldiğinde kişi önemsemezse geçer gider. Ama önemser ve üzerinde durursa temeli olmaya başlar şişer, büyür ve bir hastalık haline gelir. Namaz Allah'a manevi anlamda en yakın olunan ibadet olduğunda şeytan sürekli bu ibadet esnasında kişiyi rahatsız etmekte, kafasını karıştırmaktadır.
Günlük yaşamda aklına gelmeyeni namaz esnasında kafasına sokar, düşüncesini değiştirir ve onu namazdan namazın hususundan uzaklaştırmakta. Şeytan bununla kalmaz kişinin ruhi dengesini de bozmakta. Oysa şeytanın bu boş kuruntusundan hemen kaçınmak lazımdır.
Çünkü vesvese gerçek olmayan bir olaydır. Kişinin de namazına zarar vermez. Hatta fıkıhçılar namaz esnasında rekatların sayısı sık sık çağırıldığında vesveseye sebep olmaması için zannı galip ile hareket etmeyi tavsiye etmiş. Öyleyse şeytanın bu tuzağına düşmemek için güçlü, iradeli olup, bu güzelim ibadeti huşu içinde eda edip onun boş evhamlarına bakmamak lazım.
Uçakla yapılan yolculuk ibadet açısından diğer vasıtalarla yapılan yolculuklar gibi mi değerlendirilir?
Yolculuk genelde sıkıntılı olduğu için, dinimiz dört rekat olan farzlara iki rekat olarak kılma kolaylığını getirmiştir. Hiçbir sıkıntı olmasa da farz olan namazlar iki rekat olarak kılınır. Çünkü bu yolcuya bir ruhsat ve kolaylıktır. Zamanımızda yolculuk rahat ve konforlu olsa da iki rekat kılma hadisesi biz müminler rahatlık olsun diye konulmuştur. Zaman ve konfor değişti diye ruhsat ve kolaylık değişmez.
Dolayısıyla nerde ve ne zaman ve ne ile yapılırsa yapılsın fark etmeksizin yolculuk mesafesini aştıktan sonra her mümin seferi sayılır. Bu kişi farz namazları Hanefi mezhebine göre iki rekat olarak kılması vacip, Şafii mezhebine göre ise sünnettir. Şafiilere göre ister iki kılar isterse dört ama iki kılması sünnete uygun olandır.
Okunan Kuran hatimlerini ölülere bağışlamak caiz mi?
Yapılan ibadetlerin ve hayırların sevaplarını başkasına bağışlamak dinen caizdir. Kişi okuduğu Kur'an'ın, yaptığı hatmin, kıldığı namazın ve istediği bir hayrın sevabını başkasına bağışlayabilir.
İster sağ, ister ölmüş olsun, kendisine sevap bağışlanan kimsenin, bundan yararlanacağı umulur. Başkası tarafından bağışlanan sevapla, bir kimsenin bizzat yapması gereken ibadet borçları ödenmiş olmaz ise de bunlar iyilik ve sevaplarının çoğalmasına ve derecesinin yükselmesine vesile olabilir. Nitekim annesi babası öldükten sonra onlara bir iyilik yapıp yapamayacağını soran bir kimseye: Evet yapabilirsin diye cevap veren efendimiz. Aynı şekilde annesinin aniden öldüğünü, şayet konuşabilseydi sadaka verilmesini vasiyet edeceğini zannettiğini, onun adına sadaka verirse sevabının kendisine ulaşıp ulaşmayacağını soran Sahabeye de: Evet ulaşır. Onun namına sadaka ver buyurmuşlardır.
Buna göre, okuduğumuz hatimleri, yasinleri, fatihaları, duaları Ölen akrabalarımızın ruhlarına bağışlayabiliriz. Ayrıca kişi sevabı bağışlarken kendi sevabından da bir şey kaybetmez. Sevap her iki kişiye de aynı şekilde yazılır
Günün Ayeti
Ölçüyü tam yapın. Eksik verenlerden olmayın.
Günün Hadisi
Müslüman geçimi güzel olan kişidir.
Günün Sözü
Daha iyi olmaya çalışmayan iyi olarak da kalamaz.
(Oliver Cromwell)
Günün Duası
Allahım sen ve kulların benden razı olmadan ruhumu alma.
Bunları biliyor muyuz?
Sevm-i şirâ nedir?
Bir malın değeri belirlenerek satın almak üzere müşteri tarafından teslim alınıp götürülmesini ifade eder.
Günün Nüktesi
Benim gücüm bu kadar
Bir gün Nemrut, Hz. İbrahimı ateşe atmaya karar verir. O kadar büyük bir ateş yakar ki bu sefer kendisi ateşe yaklaşamaz. Bir mübarek zat, bakmış bir karınca ağzına su alıyor, uzaktan getiriyor ateşi söndürmek için. Fakat yaklaşamıyor, yakın bir yere bırakıyor. Evliya zat sormuş:
- Ne yapıyorsun sen?
Karınca, demiş ki:
- Sorma, Allahın Peygamberini yakacaklar. Ateşi söndürmeye çalışıyorum.
O zat sormuş:
- Senin bu küçük cüssenle taşıdığın bir damla su ile bu koca ateş söner mi?
- Vallahi Allah herkese gücüne göre hesap sorar. Benim gücüm bu kadar.