Nikah akdinin geçerlilik ve sıhhat şartları arasında abdestli olmak gibi bir durum yoktur. Dolayısıyla abdestsiz olma hali nikaha zarar vermez. Ancak Müslüman’ın her zaman abdestli olması güzel ve sevap olduğundan gelin ile damadın nikah esnasında abdestli olması daha doğru ve daha güzeldir.
Evde tek başına kılınan namazda kamet getirmek gerekir mi?
Cemaatle beş vakit namaz kılınan cami ve mescitlere o vaktin farz namazını kılmak üzere giren kimseler, cemaatle veya yalnız başına namaz kılacak olmaları halinde tekrar ezan ve kamet getirmelerine gerek yoktur. Çünkü kendilerinde önce kılınan cemaat namazında ezan okunmuş, kamet getirilmiştir. Ancak beş vakit namazın pek kılınmadığı camii ve mescitlerde ise ezan okunarak ve kamet getirerek namaz kılmak daha faziletli olup sadece kametle de yetinilebilir. Aynı şekilde evde tek başına namaz kılındığında kamet getirmek getirik. Ancak kamet getirilmediğinde ise namaza bir zararı gelmez.
Kubbeli Mezar yapmak caiz mi?
İslam dini, hayatında olduğu gibi ölümünde de insana gereken değeri vermiş, saygıyı göstermiş ve öldüğü andan itibaren ona yapılacak muameleyi de belirlemiştir. Bu anlamda İslam dini, kabir ve kabristanın düzenli ve tertipli yapılmasını, temiz tutulmasını ve yeşillendirilmesini, hayatta bulunan insanların ölülere karşı bir vefa borcu olarak görür. Ancak kabirlerin yükseltilmesi, üzerine kubbeli binalar yapılması, taşına övücü veya kaderden şikayet edici sözler yazılması yasaklanmıştır. Buna karşılık mezarın bir-iki karış yükseltilmesi, israfa kaçmadan ve tevhid inancına zarar vermeyecek şekilde yapılmasında bir sakınca yoktur.
Kişi kurbanını kestirmek için başkasına vekalet verebilir mi?
Kurban kesecek kimse Kurbanını kendisi kesebileceği gibi başkasına da vekalet vererek kestirebilir. Zira kurban mal ile yapılan bir ibadettir; mal ile yapılan ibadetlerde de vekalet caizdir. Vekalet yoluyla kurban kestiren kişi, bulunduğu yerde ki birisine vekalet verebileceği gibi, başka bir yerdeki kişi veya kuruma da vekalet verebilir.
Mirasçıya mal vasiyet edilse bu vasiyet geçerli olur mu?
Vefat edenin vasiyet ettiği para veya mal, bıraktığı terekenin, yani geride bıraktığı servetin üçte birini geçmiyorsa (çünkü vefat eden kimse ancak mirasının 1/3 ünü vasiyet etme hakkı vardır.) vasiyet ettiği malını mirasçılar vermek zorundadırlar. Ama üçte birini geçiyorsa üçte birinden fazla olan kısma engel olabilirler. Mesela vefat edenin bıraktığı miras 300 milyar olsun. Bundan 100 milyar hayır kurumuna verilmesi vasiyet edilmiş ise, bu 100 milyar üçte birini geçmediği için vasiyet edilen kişi veya kuruma verilmek zorundadır. Tabi bu vasiyet mirasçı olmayanlar için geçerlidir. Çünkü İslam fıkhına göre ölünün mirasından miras alacak kimseye aynı zamanda vasiyet etmek caiz değildir. Edilse bile vasiyet geçersizdir.
Günün Ayeti
Göklerde ve yerde nice ayetler, nice ibret içerikli belgeler vardır, yanlarından geçtikleri halde onları umursamazlar.”
Yusuf, 12/105.
Günün Hadisi
Allah’ın rızası, anne ve babanın rızasındadır.
Tirmizî, Birr, 3.
Günün Sözü
Hayatta en büyük hata, kendini hatasız sanmaktır.
Yunus Emre
Günün Duası
Allah’ım bugün utanacağım bir iş yapmayı nasip etme.
Bunları biliyor muyuz?
Berâet-i Zimmet Nedir?
Aksine bir delil bulunmadığı müddetçe kişinin suçsuz ve borçsuz olması demektir.
Günün Nüktesi
Bu akşam Hindistan’da…
Hz. Süleyman’ın sarayına kuşluk vakti saf bir adam telaşla girer. Nöbetçilere, hayati bir mesele için Hz. Süleyman’la görüşeceğini söyler ve hemen huzura alınır. Hz. Süleyman benzi sararmış, korkudan titreyen adama sorar:
- Hayrola ne var? Neden böyle korku içindesin? Derdin nedir? Söyle bana...
Adam telaş içinde:
- Bu sabah karşıma Azrail çıktı. Bana hışımla baktı ve hemen uzaklaştı. Anladım ki, benim canımı almaya kararlı.
- Peki ne yapmamı istiyorsun?”
Adam yalvarır:
- Ey canlar koruyucusu, mazlumlar sığınağı Süleyman! Kurt, kuş, dağ, taş senin emrinde. Rüzgârına emret de beni buradan ta Hindistan’a iletsin. O zaman Azrail belki beni bulamaz. Böylece canımı kurtarmış olurum. Medet senden!
Hz. Süleyman, Rüzgârı çağırır ve:
- Bu adamı hemen al. Hindistan’a bırak!” emrini verir. Rüzgar bu... Bir eser, bir kükrer. Adamı alır ve bir anda Hindistan’da uzak bir adaya götürür.
Öğleye doğru Hz. Süleyman, divanı toplayarak gelenlerle görüşmeye başlar. Bir de ne görsün, Azrail da topluluğun içine karışmış, divanda oturmaktadır. Hemen yanına çağırır:
- Ey Azrail! Bugün kuşluk vakti o adama neden hışımla baktın? Neden o zavallıyı korkuttun?” der.
Azrail cevap verir:
- Ey dünyanın ulu sultanı! Ben, o adama öfkeyle, hışımla bakmadım. Hayretle baktım. O yanlış anladı. Vehme kapıldı. Onu, burada görünce şaşırdım. Çünkü Allah bana emretmişti ki:
- “Haydi git, bu akşam o adamın canını Hindistan’da al!” Ben de bu adamın yüz kanadı olsa, bu akşam Hindistan’da olamaz. Bu nasıl iştir, diye hayretlere düştüm. İşte ona bakışımın sebebi bu idi.