Sayfa Yükleniyor...
Oruç ibadeti, insanın Allaha itaat ve teslimiyetle bağlandığı ve bu sayede azim ve iradesinin güçlendiği bir ibadettir. Oruç, Allahın ihsan ettiği nimet ve faziletleri tercih ederek bedeni arzuları yenmek ve nefsi baskılara tahammül etmek demektir.
Oruç, beden ve ruh dengesini sağlayan en kolay ve en pratik bir araç ve ibadettir. İnsanın hem ruh hem beden dengesini sağlayan bu muazzam ibadet Hz. Muhammed ümmetinden önceki ümmetlere de farz kılınmış, biz Müslümanlara da hicretin 2. yılında İslamın beş erkanından biri olarak farz kılınmıştır.
Oruç ibadeti, insanlar üzerinde maddi ve manevi birçok faydaları olduğundan Allah tarafından önceki ümmetlere farz kılındığı gibi bize de farz kılınmıştır.
Oruç ibadetinin insanlara sağladığı faydaları şöyle özetleyebiliriz:
-Allahın rızasını kazanmak:
Her şeyden önce oruç Allahın rızasını kazanmaya vesiledir. Çünkü bütün ibadetlerden maksat Allahın rızasını kazanmaktır. Onun rızası ise her şeyin üstündedir.
Oruç, riyanın en az karışacağı bir ibadet olduğu için ancak Allah rızası için tutulur. Allahın rızası olmazsa hiç kimse riyakarlıkta olsa sabahtan akşama kadar aç kalmaz, kalamaz. Kişi orucu bu niyetle tutuğu zaman Allah indinde sevabı büyüktür. Nitekim sevgili peygamberimiz bir hadisinde şöyle buyurmaktadır: Oruç benim içindir, onun karşılığını ben vereceğim. (Buhari, Savm, 2)
-Oruç günahları bağışlatır:
Oruç ibadeti daha önce işlenmiş günahların da bağışlanmasına vesile olur. Hz. Peygamber efendimiz bir veciz sözünde buna şöyle işaret etmektedir:
Kim inanarak ve mükafatını Allahtan bekleyerek Ramazan orucunu tutarsa geçmiş günahları bağışlanır. (Riyazüs- Salihin, II, 489, Had. No. 1223)
-Oruç tutan cennete Reyyan kapısından girer:
Oruç tutmanın bir mükafatı da, oruç tutanın kıyamet gününde kendileri için özel olarak ayrılan Reyyan denilen kapıdan cennete girmesidir.
Resulu Ekrem efendimiz Reyyan kapısı hakkında şöyle buyurmuştur:
Cennette Reyyan denilen bir kapı vardır ki kıyamet gününde oradan sadece oruçlular girer. Onlardan başkaları girmez. (Buhari, Savm, 4)
-Oruç kişiye sabrı öğretir:
Oruç, insana sabır ve tahammülü öğretir. Hayat içerisinde zahmetle rahmet, acı ile tatlı, mihnet ile nimet bir arada bulunur. Çoğu kere nimet ve rahmete ulaşmanın yolu zahmet ve mihnetlere katlanmaktan geçer. Bu yönüyle sabır ve tahammül başarı ve zaferin anahtarıdır.
İnsanın sabra ihtiyacı, sadece zorluk ve sıkıntılarını aşmak için değildir. Genişlik ve rahatlık zamanlarında da insan, elindeki nimetlerle şımarmak, onları harama ve isyana vasıta yapmamak için sabra muhtaçtır.
İşte oruç, insanı güçlüklere katlanmaya ve meşakkatlere karşı tahammüle alıştırır. İnsanda sabır duygusunu geliştirir ve olgunlaştırır. Bu sebeple Peygamber efendimiz:
Oruç sabrın yarısıdır. (İbn Mace, Sıyam, 44) buyurmuştur.
-Oruç nefsi terbiye eder:
Oruç, insanı kötülüklerden uzaklaştırır, iffetini korur. Ramazan orucunun farz olduğunu bildiren ayetin sonunda bu husus açıkça belirtilir. Umulur ki oruç sayesinde kötülüklerden korunursunuz. (Bakara, 2/183)
Bazen insan çeşitli sebeplerden dolayı evlenme imkanı bulmayabilir ya da uzun müddet ailesinden uzak kalabilir. Bu sebeple karşı cinse rağbeti artabilir. İşte peygamber efendimiz bu durumda insanın iffetini muhafaza etmesi için oruç tutmasını tavsiye etmiştir. Çünkü oruç şehevi arzuları kırar, gem vurur.
-Oruç nimetin kadrini bildirir:
Denizdeki balıklar suyun kendileri için ne kadar önemli, hayati bir nimet olduğunu suyun içerisinde iken anlayamazlar. Ancak sudan mahrum olunca anlarlar.
İnsanlar da Allahın cömertçe vermiş olduğu sayısız nimetlerden ve güzelliklerden faydalanırlar, yerler, içerler, fakat bunun yokluğunu ve sıkıntısını çekmedikleri için kadrini hakkıyla bilemezler, anlayamazlar. Bu sebeple Ramazan ayı boyunca aç ve susuz kalan insan, Allahın vermiş olduğu sayısız nimetlerin kadrini bilir, Ona şükreder.
-Oruç fakirlere yardımı hatırlatır:
Oruç sayesinde insanın merhamet duyguları kabarır, yoksullara acır, merhamet ve yardım eder. İnsanda merhamet hissi elemden doğar, hastalanan kimse hastaların halinden anlar, aç acın halinden anlar. Bu yönüyle oruç, insanda acıma ve merhamet duygusunu geliştirir. Kendinden yukarıya değil, kendinden aşağıya bakmasını öğretir. Kişi oruç vesilesiyle aç ve susuz kaldığından ekmeğe, suya muhtaç insanların halini düşünerek onlara yardımcı olur.
-Oruç insanın sağlığını korur:
Orucun sağlık ve tedavi yönünden de önemi büyüktür. Oruç tutunuz ki sıhhat bulasınız. Hitabı buna işaret etmektedir. İnsan vücudunun bütün gün çalışarak yorulan organları uyku ile dinlendiği gibi, bir yıl durmadan çalışan mide ve sindirim organları da oruç sayesinde dinlenir ve görevlerini daha iyi yapma imkanı kazanır.
-Oruç bedenin zekatıdır:
Zekatın malı temizlediği gibi oruç da vücudu temizler. Hadis-i şerifte: Her şeyin bir zekatı vardır. Bedenin zekatı da oruçtur Buyrulmuştur.
-Oruç kişiyi bir kalkan gibi cehennemden korur:
Allah için ihlaslı tutulan oruç, sahibini cehennem ateşinden korur. Peygamber efendimiz orucun bu yönü hakkında şöyle buyurmuştur: Savaşta sizden birinizi koruyan bir kalkan gibi oruç da cehennemden koruyan bir kalkan, ateşe karşı bir siperdir. (Buharı, Savm, 2)
-Oruç tutan orucun şefaatine nail olur:
Allah-u Teala kıyamet gününde Kuranın ve Orucun şefaat etmesine izin verecektir. Nitekim Hz. Peygamber bu konuda şöyle buyurmaktadır: Oruç ve Kuran kula kıyamet gününde şefaat edecekler. (el-Fethur-Rabbani, IX, 216)
-Oruç tutanın duası makbul olur:
Ramazan ayı rahmet ve mağfiret ayıdır. Allahın rahmetinin, feyiz ve bereketinin taştığı bütün müminleri kuşattığı bir aydır. Bu ayda ona açılan eller boş çevrilmez. Resül-ü Ekrem efendimiz buna atıfta bulunarak şöyle buyurmuşlardır: Üç kişinin duası geri çevrilmez. İftar edinceye kadar oruçlunun, adaletle hükmeden devlet başkanının, zulme uğrayanın duası. (Müsned, II, 445)
-Oruç kişinin ahlakını güzelleştirir:
Oruç, fertlerin ahlakı üzerinde olumlu ve derin tesirler bırakır. Oruç, kalpteki katılığı yumuşatır, şefkat ve merhamet duygularının kalbe yerleşmesine vesile olur. Nefsin kötü arzularını kontrol altına alarak kişiyi ruhen yükseltir, ahlaken olgunlaştırır.
Soru ve cevaplar
Oruçlu kimseye serum takılsa orucu bozulur mu?
Ramazan ayında gündüz vakti serum takmak, iğne yaptırmak imam-I Azam Ebu Hanifeye göre orucu bozar ve kazayı gerektirir. Çünkü bu serum ve iğne hem oruçlunun rızası ile yapılmakta hem de vücudun yararına bir davranıştır.
İmam Yusuf ve Muhammed'e göre ise bir şey tabii yoldan içeriye gitmedikçe orucu bozmaz. Çünkü iki imama göre orucun anlamı: "Yaratılışta bir yol ve kanal olan bir uzuvdan bir şeyi içeriye sokmaktan kendini tutmaktır."
Böyle bir imsak ile emrolunduğundan, bu hususta geçici olan yol ve kanallara itibar edilmez. Dolayısıyla serum ve iğne orucu bozmaz.
Ama her halükarda serumu ve iğneyi imkan varsa iftardan sonraya bırakmak daha doğru ve yerinde bir davranış olur.
Makyaj yapmak orucu bozar mı?
Krem sürmek, makyaj yapmak veya yaptırmakla oruç bozulmaz. Ancak, makyaj malzemeleri, herhangi bir şekilde ağız ya da burun yoluyla boğaza ulaşması halinde oruç bozulur. Tabii böyle bir şüpheye ve tehlikeye düşmemek için gerekmediği sürece oruçlu halde makyaj yapmamak daha doğrudur.
Kişi eşini öpmekle orucuna zarar verir mi?
Fakihler kişinin eşini öpmesini mekruh kabul etmişler. Çünkü bu davranış orucu bozacak bir fiili işlemeye götürebilir. Öpme ile başlayan mekruhluk daha ileri bir dereceye gidip cinsel ilişkiye dönüşürse hem orucun bozulmasına hem de haram işlemeye sebebiyet verdiğinden iyi görülmemiştir.
Oruçlu iken banyo yapmak orucu bozar mı?
Oruçluyken banyo yapmak orucu bozmaz. Aynı şekilde sıcaklardan dolayı harareti azaltmak için ağza, burna su almak ve soğuk suyla yıkanmak oruca zarar vermez. Fakat bu davranış bazı alimlere göre mekruhtur.
Teravih namazı ismini nereden olmaktadır?
Teravih namazında her selamdan sonra bir miktar oturup istirahat edildiği için bu dört rekata bir "Teravih" denilmiştir.
Bunun için teravih namazı ismini bu dinlenmeden olmaktadır. Hz. Peygamber ve sonraki asırlarda teravih namazı kılındığında selamdan sonra biraz oturup dinlendikten sonra kalkıp namaza devam edilirdi.
Fakat günümüzde bu pek uygulanmaktadır.
Teravihi illaki cemaatle mi kılmak gerekir?
Camii ve mescitlerde teravih namazı cemaatle kılındığı halde bir özrü olmaksızın cemaati terk edip bu namazı evinde kılan kimse, günah işlemiş olmaz. Ama cemaat sevabından ve faziletinden mahrum kalır.
Aynı şekilde bir kimse evinde cemaatle teravih namazını kılsa cemaat sevabını alır ama mesciddeki sevaba erişemez. Çünkü mescitlerin fazileti fazladır. Ayrıca bu namaza gitmek için de yürümek ayrıca sevaptır.
Haram para ile hayır yapılabilir mi?
Belli bir sahibi bulunmayan haram servet, fakirlere ya da bazı kurumlara verilerek elden çıkarılır. Ancak, bundan sevap beklenmez.
Fakat hayrî hizmetlere sarf etmek niyet ve amacıyla, dinen meşru olmayan yollardan kazanç sağlama girişiminde bulunulamaz. Örneğin kişi hayır yapmak için kumar oynayamaz.
Günün Ayeti
Ey İnananlar! Oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi, Allah'a karşı gelmekten sakınasınız diye, size sayılı günlerde farz kılındı.
Günün Hadisi
"Sahur yemeği yiyin, zira sahurda bereket var."
Günün Sözü
Gerçek oruç, sadece yiyip içmeyi değil, boş ve hayâsızca sözleri de terk ederek tutulan oruçtur.
Hakim
Günün Duası
Allahım elimizi, ayağımız, gözümüzü, bütün organlarımızı haramdan, oruçlarımızı da riyakarlıktan koru.
Ramazan kavramları
İmsak Nedir?
Oruç niyetiyle yeme, içme ve cinsel ilişki gibi orucu bozan şeylerden uzak durmaktır.
Günün nüktesi
Cehennem Korkusu ve Sıcak Günde Oruç
Haccac ve adamları Mekke ile Medine arasında yolculuk yaparken bir suyun başında mola verdiler.
Sofra kurulunca; Haccac etrafa bakın fakir birisi varsa getirin beraber yiyelim dedi. Hizmetçiler yakınlarda üzerinde bir hırka olan birini gördüler. Onu uyandırıp; Seni Haccac çağırıyor, dediler ve adamı Haccac'ın yanına götürdüler.
Haccac:
-Gel beraber yemek yiyelim, dedi.
Adam yemem diyerek Haccac'ın teklifini reddetti cevaba şaşıran Haccac sebebini sorunca:
-Beni senin sofrandan daha iyi bir sofraya çağırdılar.
-Nereye çağırdılar? Deyince adam:
-Allah'ın ikramına çağırdılar. Ben oruç tutuyorum deyince,
Haccac böyle sıcak günde oruç mu tutuyorsun? Deyince adam şöyle cevap verdi:
-Evet, bu sıcak günde oruç tutuyorum ki kıyamet gününün sıcaklığından kurtulayım, dedi.
Esmaül Hüsna ve Anlamları
(Allahın İsimleri)
Allah: Yaratıcının özel ismidir. Kur'an'daki Esma'ül Hüsna'dan ilk inen isimdir. Çünkü ilk inen ayet besmeledir. Allah'ın doksan dokuz isminin en büyüğüdür.
Esmâ'ül Hüsna'nın bütün anlamını içinde toplar. Yüce yaratıcı'nın diğer bütün isimlerini kapsar. Bu yüzden el-Esmau'l-hüsna olarak bilinen bütün isim ve sıfatlar bu ada yandırılır.
Büyük Tasavvufçular:
Şeyhi Nakşibend
Bahauddin Nakşbend'in adı, Muhammed b. Muhammed el-Buharî' dir. 718/1318 tarihinde Buhara da doğdu.
Nakşibend Farsça bir kelimedir ve "nakış yapan" demektir. Kalbi işlediği, kalbin üzerine süsler yaptığı için bu adı almıştır.
Nakşibend dünyaya geldiği zaman, Hacegan tarikatının şeyhlerinden Muhammed Baba Semmâsî müridleriyle birlikte o köye gelmiş ve henüz çok küçük yaşlarında bulunan Nakşibendi mânevî evlatlığına almıştır.
Bahauddin kendi hallerinden bahsederken, bu konuda şöyle der: "Benim hakkımda zuhûr eden Allah Teâlânın lütuflarından ilki, daha çocukluk çağımda iken, kadri yüce Şeyh Hâce Muhammed Baba Semmâsî'nin nazarları ile müşerref olmam ve beni evlâtlığa kabul etmeleridir".
Baba Semmâsî vefât ettikten sonra, Semerkant'a gitmiş, oradaki dervişlerin sohbetine iştirak etmiş, kısa bir zaman içinde onların saygısını kazanmış ve tekrar memleketi Kasr-ı Arifân'a dönmüştür.
Nakşibend, Hanefi mezhebine mensuptu. Her fırsatta sohbet eder, va'z ve nasihatte bulunur ve "Tarikimiz sohbet üzerinedir" diyerek, müridlerini de buna teşvik ederdi. Aynı zamanda o, çok mütevâzi idi; misafirlere çok saygı gösterirdi. Hayvanlara karşı bile sevgi beslerdi ve haramdan son derece sakınırdı. Ölümünden bir gün önce müridlerine, halifelerinden Muhammed Parsa (ö. 922/1516)'ya tâbi olmalarını vasiyet etti ve 3 Rebiül-Evvel 791/2 mart 1389 pazartesi günü, doğduğu yer olan Kasr-ı Arifan'da, yetmiş üç yaşında iken Hakk'ın rahmetine kavuştu.
Osmanlı padişahları Nakşibendiliği himâye ettiler. İstanbulda, altmış beş adet Nakşibendi dergahının bulunması, halk arasında ne kadar yaygın hale geldiğini göstermektedir.
Sonraki yıllarda Nakşibendiye tarikatının Mevlâna Halid Bağdâdî (ö. 1242/1826) tarafından kurulan Halidiye kolu, Anadolunun çeşitli yerlerinde, Suriye ve Irak yörelerinde yaygınlık kazandı.
Bazı alimlerde, Nakşibendiye Tarikatının esaslarını şu maddelerle özetlemişlerdir:
1- Şeriatla zahiri temizlemek.
2- Tarikatla batını temizlemek.
3- Hakikatle Kurb-ı ilâhiye ulaşmak.
4- Marifetle Allah'a ulaşmak.
Başta işaret edildiği gibi, Ehl-i Sünnet itikâdına bağlı olan Nakşibendiye tarikâtı çeşitli ilimlerle meşgul olmaya, va'z ve sohbetler vasıtasıyla bu ilimleri tebliğ etmeye son derece önem vermiştir. İlimle meşgul olmanın, pozitif ilimlerden, bilhassa fizik, kimya, biyoloji vs. gibi Hakk'ın kudret ve azametini idrake vesile olan ilimlerden faydalanmanın bir çeşit zikir olduğunu kabul etmiştir.