Sayfa Yükleniyor...
Bir Müslüman diğer Müslüman kardeşine çeşitli şekillerde yardımda bulunur. Bu yardımların bir kısmı maddî şekilde olduğu gibi manevi de olabilir. Meselâ kişi duasında Müslüman kardeşinin bağışlanmasını, günahının affolunmasını, Allah’ın rızasına ermesini isteyebilir. Diğer taraftan, hayatta olan insan rahmete, duaya ve sevaba ölmüş gibi muhtaçtır. Çünkü hayattaki kişi, devamlı surette şeytan, nefis ve çevresiyle mücadele halindedir. Mü’min kardeşleri onun manen imdadına yetişir, duaları, ibadetleri ve sevaplarıyla onu desteklerse bu mücadeleyi kazanma ihtimali kuvvet bulur. Kur’ân ise bu hususta en büyük şefaatçi ve destekçidir. Bir insanın din kardeşine Kur’ân’ı şefaatçi yaparak dua etmesi ve onun sevabını bağışlaması yapılacak en güzel amellerden birisidir.
Adak kurbanının etinden, adağı yapan kişinin yemesi caiz olmadığı gibi; bu kişinin usûl ve fürûu yani annesi, babası, nineleri, dedeleri, çocukları, torunları sayılan kimseler yiyemezler. Adak kurbanının etini bu sayılanlar dışında kalan ve dinen fakir olan kimseler yiyebilirler. Şayet adak kurbanını kesen kişi bu adaktan yemiş ise fıkıhçılara göre yediği miktarın fiyatını fakirlere para olarak verecektir.
Yabancı yani Müslüman olmayan kişilerin sahip olduğu şirketlerde, işyerlerinde yapılan iş haram olmadığı sürece çalışmada bir sakınca yoktur. Yani içki, domuz gibi haram bir mamul yoksa kazancın ve çalışmanın bir sakınca yoktur. Elde edilen kazanç ve para helaldir. Kaldı ki yapılan iş ve imalat haram olsa Müslüman kişinin yanında da çalışılmaz. Mesela: Müslüman kişi içki üretse onun da yanında çalışmak caiz değildir. Dolayısıyla kimin yanında çalıştığınızın bir anlamı yok ama yaptığınız işin bir anlamı var. İş helalse kazançta helaldir. İş haram ise kazançta haramdır. Orada da çalışmak caiz değildir.
Allah adını anarak yapılan yeminler üçe ayrılır
a-Yemin-i lağv: Yanlışlıkla veya doğru zannıyla yalan yere yapılan yemindir. Bu çeşit yeminden dolayı kefaret gerekmez.
b-Yemin-i gamus: Bile bile yalan yere yapılan yemindir. Yalan yere yapılan yemin günahtır.
c-Yemin-i mün’akide: Mümkün olan ve geleceğe ait bulunan bir şey hususunda yapılan yemindir. Böyle bir yemine riayet gerekir.
Dolayısıyla yanlışlıkla yapılan (öyle olduğu zannedilen) yemin-i Lağv, yemin sayılmaz bu yemin çeşidi geçersizdir. Günahı ve kefareti de yoktur. Tabi insan elinden geldiğince yeminden kaçınmaya çalışmalıdır
Günün Ayeti
Kötülükten sakınanlara vaad edilen cennetin durumu şöyledir: Orada bozulmayan temiz sudan ırmaklar, tadı değişmeyen sütten ırmaklar, içenlere lezzet veren şaraptan ırmaklar ve süzme baldan ırmaklar vardır. Onlar için cennette her çeşit meyve ve Rablerinden bir bağışlanma vardır.
Muhammed, 47/15.
Günün Hadisi
Büyük günahlar dışında, beş vakit namaz ve iki Cuma Namazı, aralarında işlenen günahlara kefaret olurlar
Müslim, “Tahâre”t, 16.
Günün Sözü
Geceler uzundur. Onu uyuyarak kısaltma. Gündüzler aydınlıktır, onu günahlarınla karartma.
Muhammed İkbal
Günün Duası
Allah’ım bugün hastalıkla mücadele edenlere şifa, borçla mücadele edenlere kolaylık, huzur arayanlara da huzur nasip eyle.
Bunları biliyor muyuz?
Üslûbü’l-Kur’ân nedir?
Kur’an’ın hem içerik ve anlam hem de şekil ve lafız yönünden kendine özgü bir metodunun olması demektir.
Günün Nüktesi
Bozgunculuğun başlangıcı…
Hz. Peygamber Beni İsrail arasında bozgunculuğun başlangıcını şöyle ifade eder:
“Beni İsrail arasında bozgunculuk şöyle başladı. Onlardan biri günah işleyen bir adama rastladığı zaman:
“ Be adam Allah’tan kork, yapmakta olduğun işi bırak; zira o iş sana helal değildir.” der. Ertesi gün yine o adama aynı halde rastlar. Bununla beraber; o adamla yiyip içmekten ve onunla düşüp kalkmaktan çekinmezdi. Sonra, İsrailoğulları içinde kafir olanlar, isyanları ve hududu aşmaları yüzünden, Davud ve Meryemoğlu İsa diliyle lanetlendiler. Onlar yaptıkları günahlardan birbirini men etmeye uğraşmazlardı.” ayetini okudu. (Mâide 5/77)
Arkasından şöyle dedi:
“Ya marufu (iyiliği) emreder ve münkerden (kötülükten) nehyeder, zalimi zulmetmekten men eder, onu hakka çevirir, hak üzerinde durursunuz; yahut Allah kalplerinizi birbirinize benzetir de sonra sizi de beni İsrail’i lanetlediği gibi lanetler. (Ebu Davut, “Melahim”, 17)