Sayfa Yükleniyor...
Yapılan ibadetlerin ve hayırların sevaplarını başkasına bağışlamak dinen caizdir. Kişi okuduğu Kur’an’ın, yaptığı hatmin, kıldığı namazın ve istediği bir hayrın sevabını başkasına bağışlayabilir.
İster sağ, ister ölmüş olsun, kendisine sevap bağışlanan kimsenin, bundan yararlanacağı umulur. Başkası tarafından bağışlanan sevapla, bir kimsenin bizzat yapması gereken ibadet borçları ödenmiş olmaz ise de bunlar iyilik ve sevaplarının çoğalmasına ve derecesinin yükselmesine vesile olabilir. Annesi babası öldükten sonra onlara bir iyilik yapıp yapamayacağını soran kimseye peygamber, “Evet onlara rahmet dilemek, onlar için istiğfar etmek, vasiyetlerini yerine getirmek, dostlarına hürmet edip ikramda bulunmak, akrabaları ile ilgilenip onlara karşı üzerine düşeni yapmaktır” buyurmuştur.
Annesinin aniden öldüğünü, şayet konuşabilseydi sadaka verilmesini vasiyet edeceğini zannettiğini, onun adına sadaka verirse sevabının kendisine ulaşıp ulaşmayacağını soran Sahabeye de “Evet ulaşır. Onun namına sadaka ver” buyurmuşlardır. Buna göre, sevabı ölen kimsenin ruhuna bağışlanmak üzere ibadet yapılabileceği gibi, çeşitli vesilelerle dua da edilebilir. Ancak 7, 40 ve 52. gün duası gibi uygulamaların hiçbir dini dayanağı yoktur. Ayrıca kişi sevabı bağışlarken kendi sevabından bir şey kaybetmez. Her iki kişiye de aynı şekilde yazılır.
Hangi yemine kefaret gerekir?
Yemin çeşitleri üç bölüme ayrılır.
a-Yemini lağv: Bir şey hakkında öyle olduğu zannedilerek yanlış yere edilen yemindir.
b-Yemini münakide: Geleceğe ait bir fiili işlemek ya da terk etmek için yapılan yemindir.
c-Yemini Ğamus: Geçmiş zamanda yapılmış veya yapılmamış bir iş için hakkında bilerek yalan yere yapılan yemindir.
Birinci yeminin kefareti yoktur. İkincinin kefareti zamanı geldiğinde yapıp yapmamaya göre hükme tabi olur. Fakat üçüncü çeşidin kefareti vardır. O da Kur’an-ı Kerim’de belirtilmiştir. Bu yemin kefareti ile ilgili olarak Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurulmaktadır: “Bir köle azad etme, yoksa sabahlı akşamlı on fakiri doyurma ya da on fakiri giydirme yoksa 3 gün oruç tutulacak.” Edilen yeminin mahiyeti de önem arz eder. Şayet edilen yemin Allah’a isyan anlamında bir yemin ise yerine getirilmez. (İçki içme gibi) Haram olmayan yeminlerin ise yerine getirilmesi gerekir. Yoksa kefaretini ödemek lazımdır.
Hacca gitmemiş bir kimse, başkasının yerine bedel olarak hacca gidebilir mi?
Kişi üzerine farz olan hac ibadetini bizzat kendisi yerine getirmekle yükümlüdür. Ancak üzerine hac farz olduğu halde, bizzat hac yapamayacak duruma düşen kişinin, hacca vekil göndermesi veya kendisi adına vekil gönderilmesini vasiyet etmesi gerekir. Hanefi mezhebine göre Hacca bedel (vekil) gönderecek kimse, haccın nasıl yapılacağını bilen ve hac yapabilecek nitelikleri taşıyan, buluğ çağına erişmiş, akıllı, tercihen daha önce hac yapmış Müslüman bir kimseyi hac yapmak üzere vekil tayin eder. Şafii mezhebine göre ise hacca vekil olarak gidecek kişinin daha önceden hacca gitmiş olması gerekir. Daha önceden hacca gitmemiş bir kimse Şafii mezhebine göre vekil olarak başkasının yerine hacca gidemez.
Günün Ayeti
Kim zerre ağırlığınca bir hayır işlerse onun mükafatını görecektir. Kim de zerre ağırlığınca bir kötülük işlerse onun cezasını görecektir.
Günün Hadisi
Allah hayrını dilediği kimseyi günahlarını bağışlamak ve derecesini yükseltmek için sıkıntıya sokar.’
Günün Sözü
Hakiki arkadaşlık sıhhatten farksızdır, kıymeti ancak elden gittikten sonra anlaşılır.” Golti
Günün Duası
Allah’ım güne ve haftaya hayırla başlamayı ve hayırla bitirmeyi nasip eyle.
Bunları Biliyor muyuz?
İfrad Haccı nedir?
Umresiz yapılan hacdır. Aynı yılın hac ayları içinde, hacdan önce umre yapmaksızın hac niyetiyle ihrama girilir ve yalnızca hac yapılırsa ifrad haccı olmuş olur.
Günün Nüktesi
Ağlayan Deve
Hz. Peygamber bir gün, bir bahçeye girdi. Orada bir deveye rastladı. Deve, Peygamber efendimizi görünce, hüzünlü hüzünlü inledi ve gözlerinden yaşlar akmaya başladı. Bunun üzerine efendimiz, onun ensesini okşadı. Bu büyük iltifat neticesinde deve, ağlamayı ve inlemeyi kesti. Peygamber Aleyhisselam, “Bu devenin sahibi kim, bu deve kimindir?” diye sordu. Ensar’dan bir genç gelip:
“Benimdir, ey Allah’ın Resulü” diye cevap verdi. Peygamber Aleyhisselam, “Allah’ın sana mülk olarak verdiği bu hayvan için, Allah’tan korkmuyor musun? Çünkü bu hayvan bana, senin kendisini aç bıraktığını ve çok yorduğunu söyleyerek, senden şikâyetçi oldu” buyurdu.