Öldükten sonra ruh bedene geri döner mi?


  • Oluşturulma Tarihi : 01.11.2014 06:43
  • Güncelleme Tarihi :
Öldükten sonra ruh bedene geri döner mi? yazının resmi

İslamiyet'te kabir hayatı vardır ve bu kabirde nimet ve azap da haktır. Buna delalet eden ayetler olduğu gibi tevatür derecesine varan hadis-i şerifler de vardır. Her ölü, ister bir kabre defnedilsin, ister denizlerin derinliklerinde kaybolup gitsin, isterse hayvanlar tarafından parçalanıp yenilsin, ahirette mut'aka ya nimetler içinde olacak veya azap görecektir.

        Kafirler ve asî olan bazı mü'minler azab görecekler; salih mü'minler ise Allah Teala'nın dilediği şekilde nimet içinde bulunacaklardır. Bu hususta Kur'an-ı Kerim'de "Allah yolunda öldürülenleri sakın ölü sanmayın. Bilakis onlar diridirler. Allah'ın lutuf ve kereminden kendilerine verdikleri ile sevinçli bir halde Rableri yanında rızıklara mazhar olmaktadırlar." ayeti ile Nuh kavmi hakkındaki: "Onlar, günahları yüzünden suda boğuldular, ardından da ateşe sokuldular..." (Nuh Suresi, 25) anlamındaki ayetler birer delil teşkil etmektedir. Hz. Peygamber Efendimiz de; "Kabir ya cennet bahçelerinden bir bahçe veya cehennem çukurlarından bir çukurdur" diye buyurmuşlardır.

       Kabir azabı hem ruha, hem de cesede her ikisine beraber yapılacaktır. Çünkü ölen insanın ruhunun, kabirdeki cesediyle ilişkili olacağı sahih hâdislerde belirtilmektedir. Nitekim insanın uyku halinde gördüğü güzel veya korkunç rüyalar bunu açıklamaktadır. İnsan korkulu rüya görünce elem; İyi rüya görünce de zevk duyuyor. Halbuki bu acı veya tatlı rüyayı görenlerin yanında bulunanlar, onların ne acılarına ve ne de zevklerine muttali olabiliyorlar. İşte bunun gibi ölüler de kabirlerinde ya büyük bir neşe ve zevk içindedirler, ya da çeşit çeşit azaplara maruz kalıyorlar. Fakat biz onların bu hallerine muttali olamıyoruz.

 Çocuğu verdiği isimden dolayı baba sorumlu olur mu?

       Yeni doğan çocuğa güzel bir isim koymak anne ve babaların en önemli görevlerindendir. Çocuğa konulan isim hem bu dünyada hem de ahirette geçerlidir.

       Hz. Peygamber sadece çocukların değil, büyük insanların ismiyle dahi ilgilenmiştir. Kötü bulduğu bazı isimleri değiştirme yoluna gitmiştir. Yine konulması gereken güzel isimler hakkında bilgiler vermiş, zaman zaman bizzat kendileri çocuklara isimler vermiştir.

       Hz. Peygamber güzel isim koymanın önemini bir sözünde şöyle ifade etmektedir: “Sizler kıyamet günü isimlerinizle ve babalarınızın isimleriyle çağrılacaksınız. Öyleyse isimlerinizi güzel koyun.”

       Bu çağırma işlemini Allah'ın görevlendirdiği bir melek Allah’ın izniyle yapacaktır. Hiç kimse kıyamet günü Allah’ın hoşlanmayacağı isimle ahirete gitmek istemez. Öyleyse kötü olan isimlerin çocuklara verilmemesi gerekir.

Kalp temizliği ibadet sorumluluğunu düşürür mü?

     Elbette ki kalp temizliği önemlidir. Ama kalbin temizliği ibadete, dini görev ve sorumluluklara uymayı ortadan kaldırmaz. Bilakis kalbi temiz olan kişi dini ibadetlerine daha da sarılır.

    Buna göre kişi ne kadar iyi bir kul olursa olsun, ne kadar iyi bir insan olursa olsun, aynı şekilde gönlü kalbi ne kadar geniş ve temiz olursa olsun ibadet görev ve sorumluluğu ondan asla ama asla düşmez.

    Zira Allah’u Teala Kur’an-ı Kerim’de mealen şöyle buyurmaktadır: “Ben insanları ve cinleri bana ibadet etsinler diye yarattım.” Demek ki her kulun bu dünyadaki görevi Allah’a ibadet etmektir. Bu görev de insanın ömrü boyunca geçerlidir.

     Eğer ki kalp temizliği ile ibadet birilerinden düşecek olsaydı öncelikle peygamberlerden düşerdi. Kaldı ki kalpleri temiz olmasına rağmen, günah işlememelerine rağmen Allah’a en çok ibadet edenler yine peygamberler olmuştur. Bu ibadeti ençok yapan peygamberlerin başında gelen de şüphesiz sevgili Peygamberimizdir ki rivayetlere göre Allah’ın en sevdiği kul, cenneti garantilemiş son Peygamber ayakları şişene kadar namaz kılarmış. Eğer ki kalp temizliği ile ibadet görevi düşeydi efendimizden düşerdi. O da ayakları şişene kadar namaz kılmazdı.

     Onun için böyle bir düşüncenin İslam dininde bir yeri ve değeri yoktur. mükellef olan her kul ölene kadar ibadet etmekle mükelleftir.

Günün Ayeti

Ey insanlar! Siz Allah'a muhtaçsınız. Allah ise zengin ve her hamde lâyıktır.

Fatır 15

Günün Hadisi

“Cennet size, ayakkabınızın bağından daha yakındır. Cehennem de öyledir.”

Buhârî, Rikak 29

Günün Sözü

Gençlikte ve güzellikte akıl arama

Homeros

Günün Duası

Allah’ım bugün beni hiçbir konuda senden başkasına muhtaç etme.

Bunları biliyor muyuz?

Mescid-i Kıbleteyn nedir?

     İki kıbleli mescid demektir. Namazlar önceleri Kudüs'teki Mescid-i Aksâ cihetine yönelerek kılınıyordu. Peygamberimiz kıblenin Mekke'deki, ortasında Kâ'be bulunan Mescid-i Haram cihetine çevrilmesini arzu ediyordu.

       Hicretin 2. yılı Şaban ayının 15'inde ashâbı ile birlikte Medine'de Seleme oğulları Mescidinde öğle namazı kılıyordu. Namazın iki rekatını kılmıştı. Bu esnada namazın Mescid-i Haram cihetine dönülerek kılınması ile ilgili Bakara sûresinin 144. âyeti indi. Peygamberimiz hemen yönünü Kâ'be cihetine çevirdi. Son iki rekatı da bu şekilde kıldı. Bu mescide iki kıbleli mescid denildi.

Günün Nüktesi

Emir Sultan hazretlerinin size selâmı var…

            Emir Sultan hazretlerinin çok talebesi vardı. Bunlardan bazıları gündüzleri oruç tutar, geceleri de sabaha kadar namaz kılarlardı. Haftada bir gün Emir Sultan hazretlerine gelip, ihtiyaçlarını alıp giderlerdi. Aldıkları ile bir hafta boyunca idare ederlerdi. İhtiyaçları bitince, yine gelir alırlardı. Bir gün bu talebelerin biri, Emir Sultan'ın huzuruna gelerek, elini öptü.

Emîr Sultan talebesine;

"Bulunduğunuz yerdeki Müslümanlar iyiler mi? Hâlleri nasıldır?" diye sordu.

Talebe;

"Sizin himmetinizle, sıhhat ve selâmetteler, hepsi duacınızdır." deyince,

Emir Sultan elini cebine soktu ve bir akçe çıkardı. O talebesine verdi ve;

"Bizden onlara selâm söyle, biz hayatta olduğumuz müddetçe bu akçe ile yetinsinler. Bize dua etsinler. Başkalarına muhtaç olmasınlar." dedi.

O talebe, o bir akçeyi alıp, arkadaşlarının yanına geldi ve onlara;

 "Emir Sultan hazretlerinin size selâmı var." dedi.

Hepsi selâmı ayakta alarak;

"Sultan hazretleri ne buyurdular?" diye sordular.

Bunun üzerine o talebe;

"Emir Sultan hazretleri bir akçe verdi ve;

"Ben ölünceye kadar bununla iktifa etsinler, kimseye muhtaç olmasınlar." buyurdu." dedi.

Bu söz üzerine hepsi dünya malından soğudular. Kimseden bir şey almaz oldular. Pencerelerinde bir kutu vardı. Kimin ihtiyacı olursa, o kutunun içinden bir akçeyi alır, iftar için herkese bir miktar ekmek ve üzüm alıp, onunla oruçlarını açarlardı. Ertesi gün o akçe yine yerinde dururdu. Emir Sultan vefat edinceye kadar ihtiyaçlarını böyle karşıladılar. O akçe yerinden hiç eksilmedi.

Öldükten sonra ruh bedene geri döner mi?
Doç. Dr. Zeki Uyanık
Yazarımız Kim ?

Doç. Dr. Zeki Uyanık