Sayfa Yükleniyor...
Üzerine hac farz olup da, bunu yerine getiremeden ölen kişi, vasiyet etmişse, vasiyetinin yerine getirilmesi gerekir. Vasiyet etmemişse, varisleri isterlerse onun adına hac yapabilirler.
Nitekim hacca gitmeyi adayan, fakat edâ edemeden ölen bir kadının kardeşi, ne yapması gerektiğini öğrenmek amacıyla Hz. Peygamber'e sorduğunda Hz. Peygamber, "ölen kardeşinin borcu olsaydı öder miydin?" diye sormuş, adam da, "evet ya Rasulallâh!" deyince, Allah Resulü: "O halde Allah'a karşı olan borcunu da öde! Çünkü o ödenmeye daha lâyıktır." buyurmuştur.
Buna göre kendisine hac ibadeti farz olduğu halde eda etmeden ölen kişinin yerine hacca gidilebilir.
Ancak ölünün yerine gidecek kimsenin Şafii Mezhebine göre daha önceden hacca gitmiş olması gerekir. Şayet daha önceden hacca gitmemiş ise başkasının yerine hacca gidemez. Fakat Hanefi mezhebine göre daha önce hacca gitmemiş kimse başkasının yerine hacca gidebilir.
Namaz kılarken secdede en az ne kadar beklemek gerekir?
Fıkıh dilinde, rüku ve secdede beklemeye tadili erkan denir. Tadili erkan, rükünleri düzgün, yerli yerinde ve düzenli olarak yapmak demektir. Namaz, müminin miracı ve İslam'ın ana direklerinden bir direk olduğundan kılındığında belli bir hassasiyet, önem ve düzgünlük içerisinde kılınması lazım.
Tadili erkana uyularak kılınan namaz, şekil olarak düzgün ve kıvamında yerine getirilmiş olur. Böyle bir ehemmiyet içinde kılınan namaz "üstün körü" kılınmadığından bilakis tabiri caizse "dört başı mamur" kılınmadığından Allah indinde makbul olur. Böylece namazdan beklenen ibadet amacı da hasıl olmuş olur.
Tadili erkan, Şafii, Hanbeli, Maliki ve Hanefi fıkıhçısı Ebu Yusuf'a göre farzdır. Bu fıkıhçılara göre namazda tadili erkan mutlaka yerine getirilmesi gerekir. İmam-ı Azam Ebu Hanife'ye göre ise tadili erkan vaciptir.
İslam fıkıhçılarından anlaşılan şudur ki namazda tadili erkan farzdır. Namazda dinin temel direklerinden bir direk olduğundan, namaz kılarken özellikle rükuda, rükudan doğrulmada secdede ve iki secde arasındaki oturuşta dikkat edilmesi gerekir. Buralarda en aza bir suphanallah diyecek kadar beklemek gerekir. Yoksa namaz eksik kaldığından fasit olur.
Ölmeden mirası dağıtmak caiz mi?
İslamiyet de ölüm hak, miras helal diye bir söz vardır. Kişi ölmediği sürece malı miras olmaz ve yakınlarına miras olarak intikal etmez. Yaşamakta olan mal sahibi malını, helal ve caiz olmak şartıyla dilediği gibi harcar, tüketir ve -akrabası olsun, olmasın- istediğine verir. Yakınlarının ona "Bizim mirasımızı azaltıyor veya yok ediyorsun" deme hakları yoktur.
Mümin, yakınlarına miras bırakmakla yükümlü değildir, ihtiyaç içinde iseler onların nafakaların (geçimlerini) temin etmekle yükümlüdür. Nafaka temin ödevini yerine getirmekte olan bir mümin, geriye kalan malı üzerinde dilediği gibi tasarrufta bulunabilir.
Buna göre kişi ölmeden önce malını istediği gibi kullanma hakkına sahiptir. Kişi ölmeden önce ister malını dağıtır, ister yiyer, ister miras bırakır, isterse de çocukları arasında ölmeden dağıtabilir. Bütün bunlar caizdir ve de geçerlidir.
Günün Ayeti
Bir insanı öldüren bütün insanları öldürmüş gibidir. Bir insanı yaşatan bütün insanları yaşatmış gibidir.
Günün Hadisi
İnsan dostunun yaşayış tarzından etkilenir. O halde her biriniz dost edineceği kişiye dikkat etsin.
Günün Sözü
Diş ağrısı çekenler, dişleri sağlam olanları; yoksulluk çekenler parası bol olanları mutlu sanırlar.
(Geoge Bernard Shaw)
Günün Duası
Allahım bizi zalimlerin zulmünden ve kötülerin şerrinden uzak tut ve bizi iyi insanlarla karşılaştır.
Bunları biliyor muyuz?
Haşr Nedir?
Allahın ölülere ruhları iade edip onları hesaba çekmek üzere toplaması ve toplanma yerine sevketmesi demektir. Toplanacak olan yere de "Mahşer" denir
Günün Nüktesi
Şükreden bir kul olmayayım mı?
Bir gün Hz. Aişe validemize ey Aişe! Resulullahın can çekici hallerinden gördüğünü bize haber verir misin diye sorulduğunda; Hz. Aişe hüngür hüngür ağladı ve şöyle devam etti: Onun hangi durumu can çekici değildi ki? O bir gece bana geldi. Beraberimde yatağıma girdi. Bedenime dokunacak şekilde bana yaklaştı. Sonra:
Ey Ebu Bekirin kızı! Rabbime ibadet etmem için bana izin verir misin? dedi. Ben de:
Ey Allahın Resulü! Ben sana yakın olmayı isterim. Fakat izin verdim dedim.
Kalktı; su kavasına varıp abdest aldı. Bolca su kullandıktan sonra namaza durdu. Göğsünü ıslatacak kadar ağladıktan sonra rükuya varıp ağladı. Ve Bilal gelip sabah namazını haber verinceye kadar bu durumu devam etti. Kendisine:
Ey Allahın Resulü! Siz bağışlanmış en değerli kulsunuz neden ağlıyorsunuz? dediğim zaman:
Allaha çok şükreden bir kul olmayayım mı? Neden böyle yapmayayım? Halbuki yüce Allah Kuranında üzerime şu ayeti indirmiştir:
Göklerin ve yerin yaradılışında gecenin ve gündüzün gidip gelişinde elbetteki aklı selim sahipleri için ibret verici deliller vardır (Al-i imran 190)