Sayfa Yükleniyor...
Ölen kimsenin ölmeden önce yapacağı vasiyetin üç şartı vardır. Birincisi vasiyet, mal varlığının üçte birini (1/3) geçemez. İkincisi mirasçıya böyle bir vasiyet yapılamaz. Çünkü miras paylarını bizzat Allah belirlemiştir. Üçüncüsü de vasiyetten maksat bir insanın ihtiyacını gidermek, bu yolla Allahın rızasını kazanmak olmalıdır. Mirasçıların paylarını azaltmak niyetiyle yapılması yasaktır. Bu bir maddi vasiyettir.
Ancak maddi vasiyetten başka bir de mecazi ya da manevi diyeceğimiz vasiyet vardır. Örneğin: Bir kimse anne-baba öldükten sonra çocuklarından bir şeyin yapılmasını ya da yapılmamasını talep ediyorsa sadece kendilerini ilgilendiren ve imkân dâhilinde olanlar yerine getirilir.
Ama tamamen sorumluluğun çocuklara ait olduğu ve sadece kendilerini ilgilendiren bir konuda ise çocuklar buna uymak zorunda değiller. Mesela anne veya baba falancayla konuşmayacaksın dese ya da mubah bir iş için şu işi yapmayacaksın dese çocuklar bunlara uymak zorunda değildir ve anne-babalarına saygısızlık etmiş olmazlar.
İslamın yasakladığı bir malın ticaretini yapmak caiz mi?
İslam fıkhına göre bir kimsenin herhangi bir malı satabilmesi için, önce o mala sahip olması gerekir. Sahip olunmayan bir şeyin satılabilmesi, şüphesiz söz konusu değildir.
İslamî hükümlere göre, domuz eti, sarhoşluk veren içki ve benzerleri mallar Müslümanın sahip olabileceği mütekavvim bir mal değildir. Müslüman bunları satın alamaz, imal edemez ve edinemez.
Bu itibarla, bir Müslümanın, müşteriler gayr-ı Müslim bile olsa, bu tür haram malların ticaretini yapması, dinen caiz değildir.
İnsanlar ahirette bu dünyadaki isimleriyle mi çağırılacaklar?
Yeni doğan çocuğa güzel bir isim koymak anne ve babaların en önemli görevlerindendir. Çocuğa konulan isim hem bu dünyada hem de ahirette geçerlidir.
Hz. Peygamber sadece çocukların değil, büyük insanların ismiyle dahi ilgilenmiştir. Kötü bulduğu bazı isimleri değiştirme yoluna gitmiştir. Yine konulması gereken güzel isimler hakkında bilgiler vermiş, zaman zaman bizzat kendileri çocuklara isimler vermiştir.
Hz. Peygamber güzel isim koymanın önemini bir sözünde şöyle ifade etmektedir: Sizler kıyamet günü isimlerinizle ve babalarınızın isimleriyle çağrılacaksınız. Öyleyse isimlerinizi güzel koyun.
Bu çağırma işlemini Allah'ın görevlendirdiği bir melek Allahın izniyle yapacaktır. Hiç kimse kıyamet günü Allahın hoşlanmayacağı isimle ahirete gitmek istemez. Öyleyse kötü olan isimlerin çocuklara verilmemesi gerekir.
Ezan okunmaya başlar başlamaz namaz kılınabilir mi?
Namaz kılmada esas olan ezanın okunması değil namaz vaktinin girmiş olmasıdır. Yani bir namaz vakti girmişse ezan okunmamış olsa dahi o namaz kılınabilir.
Aynı şekilde bir namaz vakti girmemişse ezan okunsa dahi kılınmaz. Mesela hoca yanlışlıkla sabah namazı vakti girdi diye ezan okursa ve vakit girmemişse velev ki ezan okunmuş olsa dahi namaz kılınmaz kılınsa da geçersizdir. Çünkü vakit girmemiştir.
Aynı şekilde namaz vakti girmişse ama gerek elektrik olmayışından, gerekse imamın herhangi bir maruzatından dolayı ezan okunmamışsa bile namaz vakti girmiştir. Kişi namazını kılabilir
Buna göre vakit girmiş ise ezan okunurken namaz kılmamızda bir sakınca yoktur. Ancak imkan varsa ezanın bitimine kadar beklemek daha evladır.
Günün Ayeti
Birbirinizle tanışmanız için sizi milletlere ve kabilelere ayırdık.
Günün Hadisi
Haset, ateşin odunu yiyip tükettiği gibi hayırları yer tüketir."
Günün Sözü
Çok sert olma, kırılırsın. Çok yumuşak olma, ezilirsin.
Hz. Ali
Günün Duası
Allahım bizi ve evlatlarımızı kaybedeceği imtihanlara tabi tutma.
Bunları biliyor muyuz?
Dergah ne demektir?
Tarikat pirlerinin veya büyük şeyhlerinin ikâmet edip irşad faaliyetini sürdürdükleri ve mezarlarının bulunduğu merkezi tekke demektir.
Günün Nüktesi
İslamdan daha üstün ve şerefli bir şey var mıdır?
Hz. Ömer bir gün Şam"a gitmek üzere ashabı kiramdan bir grup ile yola çıktı. Bir deveden başka bir şeyi yoktu. Kölesi Muğire ile nöbetleşe deveye biniyordu. Bir saat kadar kendisi biniyor, kölesi deveyi çekiyor, sonra bir saat kadar köle biniyor, Hz. Ömer deveyi çekiyordu. Allah"ın hikmeti, tam Şam"a yaklaştıklarında deveye binme sırası Muğireye gelmişti. Ashab-ı kiram, Hz. Ömere deveye kendisinin binmesinin uygun olacağını söylediler.
Hz. Ömer de:
-Nöbet Muğirenindir. Benim deveye binme nöbetim geçti, buyurdu.
Ashab-ı kiram:
-Bugün Şam"a gireceğiz. Şehrin ileri gelenleri sizi atları üzerinde karşılayacaklar. Onların karşısında yaya olmanız münasip olmaz. Lütfedin de ricamızı kabul edin, dediler.
Hz. Ömer; bu sözden huzursuz olup:
-Hala bu evhamdan kurtulamadınız mı?
-İslam dininin yüceliğini böyle mi anladınız?
-Bize İslamın şerefi yetmez mi?
- İslamdan daha üstün ve şerefli bir şey var mıdır?
Allah bu izzeti ve devleti bize ihsan eylemiştir. İslam tacını başımıza, Resulullahın şeriat hırkasını sırtımıza, kelime-i şahadeti dilimize, Kuran-ı Kerim"i kalbimize koymuştur. İslam"ın kıymetini anlamışız. Halka at ile elbise ile gösteriş yapmanın ne kıymeti vardır. Yalnız Resul-i Ekrem"in ümmeti olmak şerefi size yetmez mi, diye cevap verdi.