2

Ölen kişinin elbisesini giymek caiz mi?


  • Oluşturulma Tarihi : 14.09.2019 07:50
  • Güncelleme Tarihi :

Ölen kimsenin eşyalarını kullanmada bir sakınca yoktur. Kişi hayattayken elbise ve eşyalarını nasıl kullanabiliyorsa aynı şekilde öldükten sonra da onun bu geride bıraktıklarını bir başkasının kullanmasında da bir sakınca yoktur. Ancak ölen kişinin şahsi eşyaları, diğer malları gibi mirasçısına intikal eder. Mirasçılarını intikal ettiğinden bu eşyaları kullanma hakkı da mirasçıların hakkıdır. Mirasçılar da o eşyaları istedikleri gibi kullanabilirler. Kendileri kullanabilecekleri gibi aynı şekilde ölmüş kimsenin hayrına başkalarına bağışlayabilirler. Bunda da hiçbir sakınca yoktur.
Firmalara iş ya da müşteri bulan kişinin bundan dolayı para alması caiz mi?
Dinen helal olan bir malın veya hizmetin alım satımında aracı olan kişinin (komisyoncunun), yaptığı hizmetin karşılığında alıcı veya satıcıdan yahut her ikisinden tespit edilen oranda ücret alması caizdir. Ancak hizmetinin karşılığında alacağı ücretin önceden belirlenmesi uygun olur. Ücretin önceden belirlenmemiş olması halinde ise, mevcut uygulama ve örfe göre hareket edilir. Buna göre belli bir ücret (komisyon) karşılığında firmalara iş ya da müşteri bulan kişinin elde ettiği gelir dinen helaldir.
İmanın bazı şartlarına inanmamak caiz mi?
“İman tecezzi kabul etmez.” Yani, iman hakikatleri bir bütündür. İmanın altı esasından birine iman etmemek insanı dinden çıkarmaya yeter. Allah’a inanan bir mümin O’nun kitabı olan Kur’an’a da iman edecektir ki Rabbini hak bir itikat üzere bilebilsin. İnsan aklı ancak kendisini ve bu alemi bir yaratanın olduğunu bilebilir, ama onun sıfatlarını, fiillerini, isimlerini, emir ve yasaklarını, ebed yurdunu, cennetin yollarını, Allah bildirmedikçe bilemez. O halde Allah’a ve Kur’an’a imanın birbirinden ayrı düşünülmesi kabil değil. Kur’an’a inanan insan, Peygamberimizin risaletine ve vahiy meleği Cebrail’e de inanma durumundadır. Bu ise peygamberlere ve meleklere imanın ilk ve en büyük adımıdır. Kur’an’a ve peygambere inanan bir insan ise Kur’an’ın bildirdiği ve Allah Resulünün öğrettiği bütün hakikatlere inanır ve bütün ibadetlere sarılır. Onun için İman bir bütün olduğu için inanmış sayılmak için imanın bütün esaslarını kabul etmek ve iman etmek gerekir.
Sadaka-i Cariye Nedir?
Sürekli sevap kazandıran sadaka anlamına gelir ve herkesin faydalanacağı süreklilik arzeden hayır demektir. Buna “kurumlaşmış hayırlar” da demek mümkündür. Cami ve mescidler, mektep ve medreseler, yollar ve köprüler, çeşmeler ve sebiller, hanlar ve hamamlar, her çeşit hayır vakıfları bunun örneğidir. Bunları yapanların, yapımına vesile olanların, katkı sağlayanların amel defteri kapanmaz ve sevabı sürekli olur.
Peygamberlerin Fetanet sıfatının anlamı nedir?
Peygamberlerin zeki ve dikkatli olduklarını belirten bir sıfattır. Yüce Allah gönderdiği bütün Peygamberlerine üstün bir zeka, büyük bir dikkat ve olgunlaşmış bir akıl ihsan etmiştir. Hiçbir peygamber haşa noksan bir zekaya ya da akla sahip değildir.
Günün Ayeti
(Ey insanlar!) Sizin yaratılmanız ve öldükten sonra tekrar diriltilmeniz ancak bir tek insanı yaratmak ve diriltmek gibidir. Şüphesiz Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir. Lokman, 31/28.
Günün Hadisi
“Cennet size, ayakkabınızın bağından daha yakındır. Cehennem de öyledir.” Buhari, Rikak 29
Günün Sözü
Gençlikte ve güzellikte akıl arama. Homeros
Günün Duası
Allah’ım bugün beni hiçbir konuda senden başkasına muhtaç etme.
Bunları biliyor muyuz?
Aleyhi’s-Selam Nedir?
Selam üzerine olsun anlamına gelen bir dua ve dilek cümlesidir. Bu dua, peygamberlerin adı anılınca saygı ifadesi olarak kullanılır.
Günün Nüktesi
Sessiz Ders…
Bir bilgenin ders halkasının müdavimlerinden biri, nice seneler sonra, halkayı terk etmişti. Haftalar aylar geçip adam ortalarda gözükmeyince, bilge kişi kendisini ziyarete karar verdi. Mevsim kıştı, adam evde yalnızdı ve evin salonundaki büyük ocakta gürül gürül odun yanıyordu. Bilgenin kendisini niye ziyaret ettiğini tahmin eden adam, üşümüş olan bilgeyi ocağın başına davet etti, kendisi de bir şeyler ikram etmek için mutfağa yöneldi. Ocağın yanı başına oturan bilge, gelen ikramı kabul etti, fakat adama hiçbir şey demedi. Sanki adam evde yokmuş, sanki kendi evinde tek başına oturuyormuş gibiydi. Bütün dikkatini ocağa vermiş gözüküyordu. Bilge birkaç dakika sonra maşayı eline aldı, iyice köz haline gelmiş odunlardan birini ocağın bir kenarına koydu. Sonra minderine oturdu. Hala bir şey söylemiyordu. Kenara konmuş olan közün ateşi yavaş yavaş azaldı, sonra söndü. Odada çıt çıkmıyordu. İlk baştaki selamlama hariç, bir kelime bile konuşulmuş değildi. Bilge gitmeye hazırlanırken, sönmüş közü aldı ve yeniden ateşin ortasına koydu. Köz, ateşle ve yanan odunların ısısıyla çabucak parladı. Bilge ayrılmak için kapıya yöneldiğinde, ev sahibi “Sebeb-i ziyaretinizi anlıyorum” dedi. “Ateş dersiniz için de teşekkür ederim. Bundan sonra sohbetlerinizi hiç aksatmayacağım.”
 

Ölen kişinin elbisesini giymek caiz mi?
Doç. Dr. Zeki Uyanık
Yazarımız Kim ?

Doç. Dr. Zeki Uyanık