Çocuk doğarken canlı doğmuşsa, yani bağırmış, yahut hareket etmiş, canlı doğduğuna kanaat getirilmişse, bu çocuk cenaze işlemleri açısından tıpkı büyük insan gibi muamele görür. Canlı olarak doğduktan hemen sonra da vefat etse, ismi konulur, cenazesi yıkanır, bir beze sarılır, namazı kılınır ve sonra defnedilir. Yeter ki canlı doğduğuna kanaat getirilsin.
Lakin doğan çocuk canlılık işareti göstermemişse, ağlamamış, aksırmamış, esnememiş, ölü olarak doğduğuna kanaat getirilmişse; yine bir isim verilir, yıkanır, beze sarılır, ama namazı kılınmadan defnedilir. Ölü olarak doğması, sadece namazdan mahrum bırakır, diğer hususlar aynen icra edilir.
Bu durumdaki çocuklara böyle bir işlemin yapılması insanlığa gösterilen saygının bir ifadesidir. Öyle ki ölenin insan oluşu, onu böyle bir hizmete lâyık kılar. Çünkü insan küçük de olsa mükerrem, hürmete lâyık bir varlıktır.
Mezar yeri satın almada bir sakınca var mı?
Kişinin sevdikleri ve ailesi ile birlikte gömülmek için mezar yeri satın almasında dinen bir sakınca yoktur. Hele büyükşehirlerde bazen mezar yeri bulunmadığını düşünürsek bulduğunda mezar yeri almada hiçbir sakınca yoktur. Çünkü ailece bir arada gömülmek arzusu ile mezar satın alınıyor. Dinimiz açısından bunun bir sakıncası yoktur.
Ancak kişi nerede nasıl öleceğini bilinmediği için kedisine veya akrabalarına mezar satın almak yerine, kendini mezara hazırlaması daha uygundur
Baba hayattayken evladına verdiği mal babanın vefatından sonra mirasa dahil edilir mi?
Vefat eden kimse daha hayattayken birilerine bir malını hibe etmişse ve bu mal teslim alınmışsa artık o mal vefat eden kişinin malı olmaktan çıkmıştır.
Böyle olunca da bu kimse vefat ettiğinde hibe ettiği bu mal onun mirasına dahil edilmez. Yani baba hayattayken bir evladına ya da bir başkasına bir mal vermiş ise ve bu mal teslim alınmış ise artık bu mal kalacak olan mirasa dahil olmaz.
İnsanlara rızkın farklı verilmesinin bir hikmeti var mı?
Allah herkesin rızkını farklı yaratmıştır. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de bu hususta şöyle buyrulmaktadır: “Biz bazılarınızı bazılarınıza rızık hususunda üstün kıldık.”(Nahl,16/71.)
Tabi bunda pek çok hikmetler vardır. Kimisi servet ile imtihan olurken kimisi de yokluk ya da az rızık ile imtihana tabi tutulmaktadır. Yani rızkın uhrevi sorumluluğu söz konusudur. Dolayısıyla Allah dilediğine az rızık verir, dilediğine ise bol rızık verir. Ama hangisi daha hayırlı onu da ancak Allah bilir.
Biz kullara düşen teslimiyet içinde olmak ve kadere rıza göstermektir. Öyle ki bu hususla ilgili olarak Allah’u Teala, Kur’an-ı Kerim’de mealen: “Eğer Allah bütün kullarına (eşit olarak) bol rızık verseydi, yeryüzünde muhakkak ki taşkınlık ederler, azarlardı. Fakat O, ne miktar dilerse (rızkı o kadar) indirir. Şüphe yok ki O, kulların (ın her halin)den hakkıyla haberdardır, (her şeyi) kemaliyle görendir.” (Şûra, 42/27) Şeklinde bizi uyarmaktadır.
Günün Ayeti
Eğer şeytandan gelen kötü bir düşünce seni dürtecek olursa, hemen Allah’a sığın.
Fussilet, 41/36.
Günün Hadisi
“Kim: ‘Rab olarak Allah’ı, din olarak İslâm’ı, Resûl olarak Hz. Muhammed’i seçtim derse cennet ona vâcip olur”.
Ebu Dâvud, “Salât”, 361.
Günün Sözü
Ne kadar yaşadığımız değil, nasıl yaşadığımız önemlidir.
Bailey
Günün Duası
Allah’ım hesabını veremeyeceğim hiçbir malı, makamı, sözü ve işi bize nasip etme
Bunları biliyor muyuz?
Mîzan Ne Demektir?
Mahşerde hesap görüldükten sonra herkesin amellerinin tartılacağı ilahi adalet terazisidir.
Günün Nüktesi
Kuyuya düşseydi çıkarmaz mıydınız?
Ebu Kilabe anlatıyor:
Ebu Derda bir gün büyük bir günah işlemiş bir adamın yanına uğradı. Oradakiler adama sövüp sayıyorlardı.
Ebu Derda bu gruba sordu:
Bu adam bir kuyuya düşseydi kendisini çıkarmaya çalışmaz mıydınız?
Çalışırdık.
Öyleyse kardeşinize sövmeyiniz de sizleri onun durumuna düşmekten koruyan Allah’a hamd ediniz!
Sen ona buğz etmiyor musun?
Ben ona değil, onun yaptığı işe buğzediyorum