Ölü kimse cenneti ya da cehennemi görür mü?


  • Oluşturulma Tarihi : 23.02.2024 08:41
  • Güncelleme Tarihi : 23.02.2024 08:41

Ölen kişi kabre konduktan sonra, oraya iyi amellerle ve sevaplarla gelebildiyse sevinçli ve mutlu olur. Kötü amellerle gelmişse şüphesiz bunun sıkıntısını yaşar. Kabirde kişiyi sorgulamak için Münker ve Nekir isminde iki sorgu meleği gelir. Şayet sorgulanan kişi mümün ise onların sorularına rahatlıkla cevap verir. Bu sorgu neticesinde takvalı mü’minin kabri genişler. Cennet bahçelerinden bir bahçe olur. Kabirden cennete bir pencere açılır, oradan kıyamete kadar cennet nimetlerini tadar da tadar. Ancak ölen kişi mümin değilse yani inanmayan bir kimse ise Münker ve Nekirden korkar ve sorulara doğru cevap veremez. Meleklere doğru cevap veremediği gibi aynı zaman da kabir onun üzerine daraltılır. Azap üzerine azap görür. Bunun da ötesinde cehennemdeki yeri günde iki defa ona gösterilir. Nitekim sevgili Peygamberimiz bir hadisi Şerifinde bu hususla ilgili olarak şöyle buyurmaktadır: “Kul kabrine konulup, yakınları da ondan ayrılınca ki, o geri dönenlerin ayak seslerini işitir. Kendisine iki melek (Münker ve Nekir) gelir. Onu oturtup: “Muhammed denen kimse hakkında ne diyordun?” diye sorarlar. Kişi, Mümin ise bu soruya, “Şahadet ederim ki, o Allah’ın kulu ve elçisidir!” diye cevap verir. Ona: “Cehennemdeki yerine bak! Allah orayı cennette bir mekana tebdil etti.” denir. (adam bakar) her ikisini de görür. Allah da ona, kabrinden cennette bakan bir pencere açar. Eğer ölen kafir ve münafık ise sorduğunuz zatı bilmiyorum. Ben de herkesin söylediğini söylüyorum! diye cevap verir. Kendisine “Anlamadın ve uymadın denir. Sonra kulaklarının arasına demirden bir sopayla vurulur. (sopanın acısıyla) öyle bir çığlık atar ki onu insan ve cin dışındaki herkes duyar.” (Buhari, “Cenaiz”, 68, 87.) Buna göre kişi öldükten sonra kabirde kendisine gideceği yer olan cennet ya da cehennem gösterilir.

Kazaya kalan namazlar cemaatle kılınabilir mi? 

Namaz belli vakitlerde yerine getirilmesi gereken bir farz olduğu için, bir mazeret olmaksızın tembellik ve ihmal yüzünden namazı vaktinde kılmayan kimse günahkar olur. Hz. Peygamber, uyuyakalma ve unutmayı bir mazeret kabul etmiş ve bu iki sebepten biriyle bir namazın vaktinde kılınamaması durumunda, hatırlanıldığı vakit kılınmasını söylemiştir. Nitekim sevgili peygamberimiz bu hususta şöyle buyurmaktadır: “Biriniz uyuyakalır veya unutur da bir namazı vaktinde kılamaz ise, hatırladığı vakit o namazı kılsın; o vakit, kaçırdığı namazın vaktidir” (Buhari, Mevakit, 37.) Buna göre kazaya kalmış namazı kaza etmek dini bir görevdir. Bu kazayı da kişi tek başına kılabileceği gibi aynı şekilde cemaatle de kılarak kaza edebilir. 

Namazın kılınış şekli neye göre belirlenmiştir?

İslam dininde ibadetler tevkifidir. Yani hem farz oluş gerekçelerinin hem de uygulamalarının her yönüyle akılla bilinmesi mümkün değildir. Aynı şekilde ibadetlerle ilgili hususlar Kur’an’da genel olarak emredilmiş, Hz. Peygamber’in uygulamasıyla belirgin hale gelmiştir. Kur’an’da, namazların belli vakitlerde farz kılındığı ve kıyam, kıraat, rüku ve secde gibi birtakım rükünlerinin olduğu bildirilmiş ancak söz konusu ibadetin detayları ve namaz içerisinde yapılması gereken diğer davranışlar ile ilgili hususlar Hz. Peygamber’in sünnetine bırakılmıştır. Nitekim sevgili Peygamberimiz, “Beni namazı nasıl kılarken gördüyseniz siz de öyle kılınız” (Buhari, Ezan, 18) buyurmuştur. Buna göre namazla ilgili genel hüküm, rükün ve şartlar veya kılınış şekli Kur’an’la, bunlara ilişkin ayrıntılar ise Hz. Peygamberin sünnetiyle belirlenmiştir.

Günün Ayeti

Hiçbir günahkar, başkasının günahını çekmez. Eğer yükü ağır gelen kimse onu taşımak için (başkalarını çağırsa) onun yükünden hiçbir şey (alınıp) taşınmaz. Akrabası dahi olsa (kimse onun yükünü taşımaz. (Fatır, 35/18).

Günün Hadisi

En hayırlınız, kendisinden hayır umulan ve şerri dokunmayacağı hususunda emin olunandır; en şerliniz de kendisinden hayır ümit edilmeyen ve şerrinden de emin olunmaya kimsedir. Tirmizi, “Fiten”, 76.

Günün Sözü 

Allah üç şeyi sevmez. Vakti boşa geçirmek, insanlarla alay etmek, gıybet etmek. Seri-i Sakati 

Günün Duası

Allah’ım bugün bir gönül kırmadan ve haram yemeden evimize dönmeyi nasip et.

Bunları Biliyor Muyuz?

Sadr-ı Evvel Nedir?

Hz. Peygamber efendimiz, sahabeleri ve onlardan sonra gelen tabiunun yaşadığı asır demektir.

Günün Nüktesi

Zararını Ben Ödeyeceğim...

Şeyhülislam Molla Fenari, Bursa kadısı iken bir adam pazardan bir at satın almıştı. Fakat alış-verişten döndüğü zaman atın hasta olduğunu fark etti. Atı alıp sahibine iade etmek için geri götürmeye karar verdi. Tam yola çıkmıştı ki, bu atı hasta olduğunu bile bile satan adamın onu geri almak istemeyeceği, parasını iade etmekte zorluk çıkarabileceği aklına geldi. “En iyisi önce kadı efendiye gidip durumu izah edeyim. Atın hasta olduğunu bilirkişiye tespit ettireyim, ondan sonra adamın kapısına gideyim. Böyle yolu yordamıyla gidersem itiraz edemez” diye düşündü. Yolunu değiştirip önce mahkemeye gitti. Fakat mahkemeye gittiğinde görevliler ona, “Molla Fenari bugün mahkemeye gelmeyecek. Yarın gelirsen onunla görüşürsün” dedi. Adam ertesi gün tekrar gelmek üzere evine döndü. Fakat hasta at o gece öldü. Adam bu duruma çok üzüldü. Çünkü artık ölü bir atı iade etmenin imkanı yoktu. Parası da yanmıştı. Yine de “Kadıya durumumu anlatsam bana bir yol gösterir mi?” diye ümit ederek ertesi gün olanları Molla Fenari’ye anlattı. Mola Fenari, mağdur adama, “Senin zararını ben ödeyeceğim” dedi. Adam bu işe şaşırmıştı. “Niçin siz ödeyeceksiniz? Atın alım satımıyla hiçbir ilginiz yok ki?” dedi. Molla Fenari ise, “Eğer sen dün makamıma geldiğinde ben yerimde olsaydım, o zaman duruma müdahale eder, atı geri verir, paranı iade ettirirdim. At da sahibinin elinde ölmüş olurdu. Ama yerimde olmadığım için at senin evindeyken öldü. Şimdi adama ölü atı iade etsem, adil olmadığımı iddia eder. Madem benim yerimde olmamam senin zararına sebep oldu, öyleyse benim bu zararı ödememe en uygunudur” dedi ve adama atın parasını ödedi.

Ölü kimse cenneti ya da cehennemi görür mü?
Doç. Dr. Zeki Uyanık
Yazarımız Kim ?

Doç. Dr. Zeki Uyanık