Sayfa Yükleniyor...
Genel Köşe
Ömre ve mala bereket vesilesi Akrabalık bağları
Yüce dinimiz İslâm, bizlere, Allaha ibadet etmenin yanı sıra, çeşitli konularda bazı görev ve sorumluluklar da yüklemiştir. Hısım ve akrabalarımıza karşı hak ve görevlerimiz de bu tür yükümlülüklerimizdendir.
Bu bağlamda, kısaca akrabalık bağı demek olan sıla-i rahim, dinimizin üzerinde önemle durduğu bir toplumsal iletişim ilkesidir.
Sıla-i rahim, kan veya evlilik bağıyla oluşan akrabalıklarda, onlara iyilikte ve yardımda bulunma, ziyaret etme, ilgilenme ve akrabalık bağlarını güçlendirip koruma şeklinde kendini gösterir.
Bilindiği gibi, insana en yakın olanlar; anne, baba, dede, nine, kardeşler, torun, amca, dayı, hala, teyze ve diğer yakınlardır. İmkânlarımız ölçüsünde maddî ve manevî yönden akrabalarımıza faydalı olmak, hizmet etmek, ilgi ve alâka göstermek, yerine göre iletişim araçlarıyla da olsa onlarla irtibatı devam ettirmek, dinî bir görevimizdir.
Nitekim Allah Teala Kuran-ı Kerimde bu hususta mealen şöyle buyurmaktadır:
Allaha ibadet edin ve Ona hiçbir şeyi ortak koşmayın! Ana-babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yakın arkadaşa, yolcuya, idare ve himayeniz altında olanlara iyi davranın! Allah, kendini beğenen ve daima böbürlenip duran kimseyi sevmez.
Toplumun çekirdeğini oluşturan aile ve onun etrafını sıkıca saran akrabalar arasındaki bağ ne kadar sağlam olursa, toplum da o kadar sağlam ve güçlü olur. Çünkü fert ve toplumların birbirlerini sevmelerinin mayası sıla-i rahimdir. Bu yüzden Yüce Allah, akrabalık bağını koparmaktan kesinlikle bizi sakındırmaktadır. Muhammed Suresi 22. ve 23. ayetlerde şöyle buyrulmaktadır:
Demek, yüz çevirdiğinizde yeryüzünde bozgunculuk çıkaracak ve akrabalık bağlarını koparacaksınız, öyle mi? İşte bunlar, Allahın lânetleyip kulaklarını sağır, gözlerini kör ettiği kimselerdir.
Peygamber Efendimiz de bir hadîs-i şeriflerinde şöyle buyurmuşlardır: Hayırlar içerisinde sevabı en çabuk olanı, iyilik yapmak ve akraba ziyaretinde bulunmaktır. Şerler içerisinde cezası en çabuk olanı ise, zulmetmek ve akrabalarla alakayı kesmektir.
Sıla-i rahim, ziyaret edene de edilene de pek çok faydalar sağlayan bir davranıştır. Sıla-i rahim yapıldıkça manevî bağlar kuvvetlenir, ilişkiler düzelir, muhabbet ve sevgi artar, aradaki kin ve düşmanlıklar sona erer, kalplerdeki bencillik ve yalnızlık duyguları da ortadan kalkar.
Nitekim Peygamber Efendimiz şöyle buyururlar:
Nesebinizden sıla-i rahim yapacaklarınızı öğrenin (Yani yakın akrabalarınızı tanıyın). Zira sıla-i rahim, akrabalarda sevgi, malda bolluk, ömürde uzamadır.
Akrabalık bağlarına önem vermenin bir diğer güzelliği de insanı, Allah Teâlânın muhabbetine eriştirmesidir. Bir Kutsi hadiste şöyle buyrulur:
Akraba ve dostlarıyla irtibatını kesmeyenlere ve Benim için ziyaretleşenlere benim de muhabbetim hak olmuştur.
Peygamber Efendimiz de: Akrabasıyla ilgiyi kesen (cezasını çekmeden veya affedilmeden) cennete giremez buyurmuştur.
Ömrümüzü bereketlendiren, sevgiyi arttıran, rızkımızı bollaştıran, Allahın sevgisini ve rızasını kazandıran, bencilliği körelten, yalnızlığı ve terk edilmişliği gideren sıla-i rahimi her vesileyle çokça yapalım. Akrabalarımızın bizi ziyaret etmediklerinden yakınmak yerine, biz gidip onlarla irtibat kuralım.
Unutmayalım ki, Allah Resulü şöyle buyurmuştur:
Akrabadan gelen iyiliğe dengiyle karşılık veren kimse, tam manasıyla akrabasına sıla etmiş değildir. Gerçek sıla, kendisiyle ilgiyi kesenleri görüp gözetmektir.
Bir başka hadisinde de Rahm, arşa tutunmuş, akrabalık Arşın Rabbine sığınmış ve şöyle demiştir: Beni görüp gözeteni, Allah gözetsin! Benimle ilgiyi kesenden de Allah rahmetini kessin!buyurmaktadır.
O halde bu bayramı vesile bilerek akrabalık bağlarını koruyup güçlendirelim.
Soru ve cevaplar
Emlakçılık yapan kimse mülkiyetindeki dairelerin zekâtını vermekle yükümlü müdür?
Ticaret malları zekâta tabidir. Emlakçıların ticari amaçlı olarak alıp sattıkları daireler de ticaret malı kapsamında yer alır.
Buna göre, büro, ikamet gibi kullanım amaçlı olmayıp alıp satmak amacı ile Emlakçıların ellerinde bulundurdukları dairelerin, borçları çıktıktan sonra değeri nisap miktarına ulaşmış ve üzerinden bir yıl geçmiş ise kırkta bir oranında zekâtının verilmesi gerekir.
Zekatı başka memleket veya ülkeye göndermek caiz mi?
İster yakında, ister uzakta bulunsun, zekat da öncelikle yoksul akrabaların tercih edilmesi efdaldir. Akrabalar içerisinde yoksul kimse yoksa yakın komşulardan başlamak üzere kişi bulunduğu yerdeki fakirlere zekat verebilir.
Zekat, öncelikle kişinin bulunduğu yerde yaşayan akraba ve fakirlere verilmelidir. Ancak bölgenin dışında fakir akraba ve muhtaç kimseler varsa onlara göndermek de caizdir.
Camii Kuran kursu gibi hayır kuruluşlarına zekat vermek caiz mi?
Zekat; camii, Kuran kursu, okul, medrese gibi tüzel kuruluşlara verilemez. Verilse de dinen uygun değildir. Aynı zamanda kişinin zimmetinde borç kalır. Zekatı alacak kişinin kabul iradesi olması lazım onun için zekat ancak insanlara verilebilir.
Dolayısıyla saydığımız bu ve benzeri kuruluşlara zekat verilemez. Ama burada okuyan fakir çocuklara, öğrencilere verilebilir.
Gusül abdesti alması gereken kimse sahur yemeği yiyebilir mi?
Cünüp olan kimsenin elini ağzını yıkamadan yiyip içmesi güzel görülmemiştir. Fakat yinede boy abdesti almadan kişi elini yüzünü yıkayarak sahur yemeğini yiyebilir. Fakat bir Müslümana yakışan her zaman temiz olmasıdır.
Hele Ramazan ayı gibi bir ibadet ve taat ayında geceleyin de olsa cünüp kalmak yakışmaz. Her zaman ibadete hazır olması için gusül abdestini sahurdan önce alması uygundur. Fakat almaması demek haram işliyor demek değildir.
Kişinin kullandığı arabasına zekat düşer mi?
İnsanın zaruri ihtiyaçları arasında ev, ev eşyası, giyeceği, yiyecek ve içeceği yanında binek vasıtası da sayılmaktadır. Meseleye zaruri ihtiyaç maddeleri açısından bakıldığında, arabaya zekat düşmeyeceği anlaşılmaktadır. Ev ve işyerinin işleri için kullanılan arabanın zekatı yoktur.
Ama bir araba ticaret için alınmış ise ona zekat düşer. Aynı şekilde ticari taksinin gelirine de zekat düşer.
Kiraya verilen eve zekat vermek gerekir mi?
Ticaret için olmayan ev, arsa, araba ve benzeri malların kıymetleri üzerinden zekat gerekmez. Eğer bu ev ve benzeri malların kazancı, getirisi varsa ve bu getiriler, sahibinin diğer zekata tabii malları ile birlikte nisap ölçüsüne ulaşırsa yıl sonunda getirilerinin zekatı verilir.
Fakat araba gibi mallar binmek için değil de ticaret için kullanılıyorsa her yıl kıymetleri üzerinden zekat vermek gerekir.
Kişi evli kızına zekat verebilir mi?
Zekat verecek olan kimse bakmakla yükümlü olduğu anne, baba, nine, dede, çocuk ve torunlarına zekat veremez. Aynı şekilde kızı evli de olsa ona zekat veremez. Çünkü bu kızı ona mirasçı olmaktadır. Ancak damadı fakir ise damadına zekat verebilir.
Günün Ayeti
Onların mallarından zekat al. Onunla kendilerini temizlemiş ve arıtıp geliştirmiş olursun.
Günün Hadisi
Kul, bir günah için veya sılah-i rahmi terk için dua etmedikçe ve duanın kabulü için acele etmedikçe duası kabul olunur.
Günün Duası
Allahım kıldığımız namazları, tuttuğumuz oruçları, verdiğimiz sadakaları, yaptığımız dua ve tövbeleri kabul et ve bizlere ahirette şefaatçı kıl.
Günün Sözü
Bugün amel yarın hesap günüdür.
Hz. Ali
Ramazan Kavramları
Sabr-ı Cemîl Nedir?
Başa gelen belâ ve musîbetten dolayı feryad etmeden, insanlara şikâyette bulunmadan yapılan sabır, gösterilen tahammüldemektir.
Günün Nüktesi
Hz. Ebu Bekir oruç açıyor
Hz. Ebu Bekir kavurucu bir yaz günü oruç tutmuş ve akşam iftar sofrasında sadece bir tas su vardı. İftar vakti gelince su ile orucunu açmak için bardağı ağzına götürdü. Fakat bardağı ağzına götürmesiyle bırakması bir oldu. Ve hıçkırıklara boğuldu. Yanındakiler Hz. Ebu Bekir'in bu haline bir anlam vermediler. Hz. Ebu Bekir kendine gelince neden bir anda hıçkırıklara büründüğünü sordular.
Hz. Ebu Bekir şöyle cevap verdi:
Bir gün Allah Resulü ile otururken eliyle hareketler yapıyordu. Sanki karşısında birisi varmış gibi ona git diyordu sordum.
-Ya Resulallah elini iter gibi hareket yapıyordunuz? Diye sordum.
Şöyle cevap verdi;
Dünya yanıma geldi kendini bana kabul ettirmek istedi, git dedim kendini bana kabul ettiremezsin dedim.
-Yeminler olsun sana, sen benden kaçıp kurtulsan senden sonrakiler benden kurtulamayacaklar kendimi onlara kabul ettiririm.
Hz. Ebu Bekir:
-Ben de bu suyu içerken dünyayı kabul edenlerden mi oldum diye ağladım.
Kısa Surelerin Mealleri
FATİHA SURESİ:
1 - Rahmân ve Rahîm olan Allahın ismiyle.
2 - Hamd o âlemlerin Rabbi,
3 - O Rahmân ve Rahim,
4 - O, din gününün maliki Allahın.
5 - Ancak sana ederiz kulluğu, ibadeti ve ancak senden dileriz yardımı, inayeti. (Ya Rab!).
6 - Hidayet eyle bizi doğru yola,
7 - O kendilerine nimet verdiğin mutlu kimselerin yoluna; o gazaba uğramışların ve o sapmışların yoluna değil.
Kutsal Mekanlar:
Kâbe:
Kâbe, Müslümanların kutsal mekânlarındandır. Yeryüzünde yapılan ilk mescid ve binadır. İslamiyet, üç şehri kutsal kabul etmektedir. Bu şehirler Mekke, Medine ve Kudüsdür. Kâbe, Mekkede yer almaktadır.
İlk olarak Hz. Âdem tarafından inşa edilmiştir. Daha sonrasında Hz. İbrahim ve oğlu Hz. İsmail tarafından tekrar yapılmıştır. Mescid-i Haramın tam ortasında yer almaktadır. Kâbenin etrafını halen çevirmekte olan, Kâbe yüksekliğini aşmayan kubbeli yapı (revaklar) II. Selim zamanında yapılmış planlarını Mimar Sinan hazırlamıştır. Müslümanların Namaz ibadetleri sırasındaki yöneldikleri kıbleleri durumundadır.