2

Oruç ibadetinin hikmet ve faydaları


  • Oluşturulma Tarihi : 29.06.2014 07:21
  • Güncelleme Tarihi :
Oruç ibadetinin hikmet ve faydaları

Oruç ibadeti, insanın Allah’a itaat ve teslimiyetle bağlandığı ve bu sayede azim ve iradesinin güçlendiği bir ibadettir. Oruç, Allah’ın ihsan ettiği nimet ve faziletleri tercih ederek bedeni arzuları yenmek ve nefsi baskılara tahammül etmek demektir.

     Psikolojik açıdan incelendiğinde görülecek ki oruç, beden ve ruh dengesini sağlayan en kolay ve en pratik bir araç ve ibadettir. İnsan, beden ve ruhtan meydana gelen bir varlıktır. İnsan, varlığını meydana getiren bu iki unsurdan biri lehine veya aleyhine dengesi bozacak olursa, mutlaka huzursuz olacak ve bu rahatsızlığı daima hissedecektir. İşte oruç, beden ve ruh dengesini sağlayan en kolay ve en pratik bir araç ve ibadettir.

         İnsanın hem ruh hem beden dengesini sağlayan bu muazzam ibadet Hz. Muhammed ümmetinden önceki ümmetlere de farz kılınmış, biz Müslümanlara da hicretin 2. yılında İslam’ın beş erkanından biri olarak farz kılınmıştır.

     Nitekim Allah-u Teala bunu Kur’an-ı Kerim’de şöyle bildirmektedir: “Ey iman edenler! Oruç sizden önce gelip geçmiş ümmetlere farz kılındığı gibi size de farz kılındı. Umulur ki korunursunuz.” (Bakara, 2/183) Peygamber efendimiz de orucun farziyetini şu mübarek sözleriyle dile getirmiştir: “İslam beş temel üzerine kurulmuştur. Allah’tan başka ilah olmadığına ve kendisinin O’nun kulu ve elçisi olduğuna tanıklık etmek, namaz kılmak, zekat vermek, ramazan orucunu tutmak ve gücü yetenler için hacca gitmektir.” (Buhari, İman, 34-40; İlim, 25)

Oruç ibadeti, insanlar üzerinde maddi ve manevi bir çok faydaları olduğundan Allah tarafından önceki ümmetlere farz kılındığı gibi bize de farz kılınmıştır.

     Oruç ibadetinin insanlara sağladığı faydaları şöyle özetleyebiliriz:

-Allah’ın rızasını kazanmak:

     Her şeyden önce oruç Allah’ın rızasını kazanmaya vesiledir. Çünkü bütün ibadetlerden maksat Allah’ın rızasını kazanmaktır. O’nun rızası ise her şeyin üstündedir.

Oruç, riyanın en az karışacağı bir ibadet olduğu için ancak Allah rızası için tutulur. Allah’ın rızası olmazsa hiç kimse riyakarlıkta olsa sabahtan akşama kadar aç kalmaz, kalamaz. Kişi orucu bu niyetle tutuğu zaman Allah indinde sevabı büyüktür. Nitekim sevgili peygamberimiz bir hadisinde şöyle buyurmaktadır:

“Oruç benim içindir, onun karşılığını ben vereceğim.” (Buhari, Savm, 2)

-Oruç günahları bağışlatır:

       Oruç ibadeti yerine getirildiği zaman Allah’ın rızasına ulaştırdığı gibi aynı zamanda daha önce işlenmiş günahların da bağışlanmasına vesile olur. Hz. Peygamber efendimiz bir veciz sözünde buna şöyle işaret etmektedir:

“Kim inanarak ve mükafatını Allah’tan bekleyerek ramazan orucunu tutarsa geçmiş günahları bağışlanır.” (Riyazü’s- Salihin, II, 489, Had. No. 1223)

-Oruç tutan cennete Reyyan kapısından girer:

       Oruç tutmanın bir mükafatı da, oruç tutanın kıyamet gününde kendileri için özel olarak ayrılan “Reyyan” denilen kapıdan cennete girmesidir.

Resulu Ekrem efendimiz Reyyan kapısı hakkında şöyle buyurmuştur:

“Cennette Reyyan denilen bir kapı vardır ki kıyamet gününde oradan sadece oruçlular girer. Onlardan başkaları girmez.” (Buhari, Savm, 4)

-Oruç kişiye sabrı öğretir:

       Oruç, insana sabır ve tahammülü öğretir. Hayat içerisinde zahmetle rahmet, acı ile tatlı, mihnet ile nimet bir arada bulunur. Çoğu kere nimet ve rahmete ulaşmanın yolu zahmet ve mihnetlere katlanmaktan geçer. Bu yönüyle sabır ve tahammül başarı ve zaferin anahtarıdır.

İnsanın sabra ihtiyacı, sadece zorluk ve sıkıntılarını aşmak için değildir. Genişlik ve rahatlık zamanlarında da insan, elindeki nimetlerle şımarmak, onları harama ve isyana vasıta yapmamak için sabra muhtaçtır.

     İşte oruç, insanı güçlüklere katlanmaya ve meşakkatlere karşı tahammüle alıştırır. İnsanda sabır duygusunu geliştirir ve olgunlaştırır. Bu sebeple Peygamber efendimiz:

“Oruç sabrın yarısıdır.” (İbn Mace, Sıyam, 44)

-Oruç nefsi terbiye eder:

       Oruç, insanı kötülüklerden uzaklaştırır, iffetini korur. Ramazan orucunun farz olduğunu bildiren ayetin sonunda bu husus açıkça belirtilir. “Umulur ki oruç sayesinde kötülüklerden korunursunuz.” (Bakara, 2/183)

     Bazen insan çeşitli sebeplerden dolayı evlenme imkanı bulmayabilir, yada uzun müddet ailesinden uzak kalabilir. Bu sebeple karşı cinse rağbeti artabilir. İşte peygamber efendimiz bu durumda insanın iffetini muhafaza etmesi için oruç tutmasını tavsiye etmiştir. Çünkü oruç şehevi arzuları kırar, gem vurur.

-Oruç nimetin kadrini bildirir:

Denizdeki balıklar suyun kendileri için ne kadar önemli, hayati bir nimet olduğunu suyun içerisinde iken anlayamazlar. Ancak sudan mahrum olunca anlarlar.

       İnsanlar da Allah’ın cömertçe vermiş olduğu sayısız nimetlerden ve güzelliklerden faydalanırlar, yerler, içerler, fakat bunun yokluğunu ve sıkıntısını çekmedikleri için kadrini hakkıyla bilemezler, anlayamazlar. Bu sebeple ramazan ayı boyunca aç ve susuz kalan insan, Allah’ın vermiş olduğu sayısız nimetlerin kadrini bilir, O’na şükreder.

-Oruç fakirlere yardımı hatırlatır:

Oruç sayesinde insanın merhamet duyguları kabarır, yoksullara acır, merhamet ve yardım eder. İnsanda merhamet hissi elemden doğar, hastalanan kimse hastaların halinden anlar, aç acın halinden anlar. Bu yönüyle oruç, insanda acıma ve merhamet duygusunu geliştirir. Kendinden yukarıya değil, kendinden aşağıya bakmasını öğretir. Kişi oruç vesilesiyle aç ve susuz kaldığından ekmeğe, suya muhtaç insanların halini düşünerek onlara yardımcı olur.

-Oruç insanın sağlığını korur:

Orucun sağlık ve tedavi yönünden de önemi büyüktür. Peygamberimiz:

“Oruç tutunuz ki sıhhat bulasınız.” (Keşfü’l-Hafa, II, 33) buyurmuştur.

İnsan vücudunun bütün gün çalışarak yorulan organları uyku ile dinlendiği gibi, bir yıl durmadan çalışan mide ve sindirim organları da oruç sayesinde dinlenir ve görevlerini daha iyi yapma imkanı kazanır.

-Oruç bedenin zekatıdır:

Zekatın malı temizlediği gibi oruç da vücudu temizler. Hadis-i şerifte: “her şeyin bir zekatı vardır. Bedenin zekatı da oruçtur.” Buyrulmuştur.

-Oruç kişiyi bir kalkan gibi cehennemden korur:

Allah için ihlaslı tutulan oruç, sahibini cehennem ateşinden korur. Peygamber efendimiz orucun bu yönü hakkında şöyle buyurmuştur: “Savaşta sizden birinizi koruyan bir kalkan gibi oruç da cehennemden koruyan bir kalkan, ateşe karşı bir siperdir.” (Buharı, Savm, 2)

-Oruç tutan orucun şefaatine nail olur:

Allah-u Teala kıyamet gününde Kur’an’ın ve Orucun şefaat etmesine izin verecektir. Nitekim Hz. Peygamber bu konuda şöyle buyurmaktadır: “Oruç ve Kur’an kula kıyamet gününde şefaat edecekler.” (el-Fethu’r-Rabbani, IX, 216)

-Oruç tutanın duası makbul olur:

Ramazan ayı rahmet ve mağfiret ayıdır. Allah’ın rahmetinin, feyiz ve bereketinin taştığı bütün müminleri kuşattığı bir aydır. Bu ayda ona açılan eller boş çevrilmez. Resül-ü Ekrem efendimiz buna atıfta bulunarak şöyle buyurmuşlardır: “Üç kişinin duası geri çevrilmez. İftar edinceye kadar oruçlunun, adaletle hükmeden devlet başkanının, zulme uğrayanın duası.” (Müsned, II, 445)

-Oruç kişinin ahlakını güzelleştirir:

Oruç, fertlerin ahlakı üzerinde olumlu ve derin tesirler bırakır. Oruç, kalpteki katılığı yumuşatır, şefkat ve merhamet duygularının kalbe yerleşmesine vesile olur. Nefsin kötü arzularını kontrol altına alarak kişiyi ruhen yükseltir, ahlaken olgunlaştırır.

Soru ve cevaplar

Oruç ibadeti kimlere  farzdır?

     Akıllı, ergenlik çağına ulaşmış ve oruç tutmasına engel bir mazereti olmayan her Müslüman’ın Ramazan orucunu tutması farzdır

Hangi hâllerde Ramazan Ayında oruç tutulmayabilir?

     İslam dini kiileri, güçleri nispetinde sorumlu tutmuş güçlerini aşan veya sıkıntıya yol açan durumlarda kolaylaştırıcı hükümler getirmiştir.

     Şu mazeretlere sahip kimselerin Ramazanda oruç tutmakla yükümlü olmayıp daha sonra kaza etmelerine veya yerine fidye

vermelerine ruhsat tanınmıştır:

a) Yolculuk:

     Yolculuk, Ramazan ayında oruç tutmamak için ruhsat olarak kabul edilmiştir. Yolculuk esnasında tutulmayan oruçlar, daha sonra kaza edilir. Kur’an’da “Ey inananlar! Oruç sizden öncekilere farz kılındığı gibi, Allâh’a karşı gelmekten sakınasınız diye, size de sayılı günlerde farz kılındı. İçinizden hasta olan veya yolculukta bulunan, tutamadığı günler sayısınca diğer günlerde tutar. Oruca gücü yetmeyenler, bir düşkünü doyuracak kadar fidye verir. Kim gönülden iyilik yaparsa, o iyilik kendisinedir. Eğer bilirseniz, oruç tutmanız sizin için daha iyidir.” buyrulmaktadır. (Bakara, 2/183-184).

     Geceden oruç tutmaya niyetlenip de gündüzleyin yolculuğa çıkak zorunda olan kimse yolculukta zorluk çekerse, daha sonra kaza etmek üzere orucunu bozabilir. Ancak orucunu tamamlaması daha uygundur. Hz. Peygamber, Mekke’nin fethi için sefere çıktığında oruçlu iken, Kedîd denilen yere varınca orucunu bozmuştur.

(Buharî, “Savm”, 34)

     Bu uygulama, sefere çıkınca orucun bozulabileceğini göstermektedir.

b) Hastalık:

     Oruç tuttuğu zaman, hastalığının artmasından veya uzamasından endişe edilen kimse ile hastalığı sebebiyle oruç tutmakta zorlanan kişilerin Ramazan ayında oruç tutmayıp, iyileştikten sonra bunları kaza etmelerine izin verilmiştir.

       Yukarıda zikredilen ayet buna işaret etmektedir. Uzman bir hekim tarafından oruç tutması hâlinde hasta olacağı bildirilen kimse de hasta hükmündedir.

c) Hamilelik ve çocuk emzirme:

         Oruç tutmaları kendilerine veya çocuklarına zarar vermesi hâlinde, hamile kadınlar oruçlarını tutmayabilirler. Emzikli kadınlar da, sütlerinin kesilmesi ve çocuklarının zarar görebileceği durumlarda oruç tutmayabilirler. Hz. Peygamber buna müsaade etmiştir (Nesâî, “Sıyam”, 50-51).

e) Yaşlılık:

     Oruç tutamayacak kadar yaşlı olan kimseler, oruç yerine fidye verebilirler. Bakara suresinin 184. ayetinde, bu şekilde olup da oruca güç yetiremeyenlerin, oruç tutmayıp fidye vermeleri gerektiği hükme bağlanmıştır. iyileşme umudu olmayan hastalar da aynı hükme tabidir.

Oruç fidyesi ne demektir?

     Fidye, bazı ibadetlerin eda edilmemesi ya da edası sırasında bir takım kusurların işlenmesi hâlinde ödenen dinî-malî yükümlülüktür. İbadetlerle ilgili fidye, oruç ve hacda söz konusudur. İhtiyarlık ve şifa ümidi olmayan bir hastalık sebebiyle oruç tutamayan ve daha sonra da kaza etmesi mümkün olmayan

kimse, oruç tutamadığı her güne karşılık bir

fidye öder. Kur’an-ı Kerim’de, “Oruç tutmaya güç yetiremeyenler, bir fakir doyumu kadar fidye öder.” (Bakara, 2/184) buyrulmaktadır.

     Bir fidye miktarı, bir sadaka-i fıtır miktarıdır. Sadaka-i fıtır ise bir kişiyi bir gün için doyuracak yiyecek veya bunun para olarak karşılığıdır.

     Oruç fidyeleri, Ramazan ayının sonunda toptan verilebileceği gibi, Ramazan ayı içinde günlük olarak veya Ramazan ay› başında da verilebilir.

Eski ümmetlerde de oruç ibadeti var mıydı?

Oruç, namaz, zina, adam öldürme gibi ibadet ve yasaklar bütün peygamberler döneminde vardır. Oruç ibadeti de Hz. Peygamberin ümmetinden önceki ümmetler döneminde de vardı ve farzdı.

     Nitekim Kur'an-ı Kerim'de orucun bizden önceki ümmetlere ve şimdi de bize farz olduğunu ifade eden ayet: "Ey iman edenler oruç sizden önceki ümmetlere farz kılındığı gibi size de farz kılındı." (Bakara 183) vardır.

     Dolayısıyla oruç ibadeti sadece Hz. Muhammed’in ümmetine farz kılınmamıştır. Daha önceki toplumlara da farz kılınmıştır.

Teravih namazı Hz. Peygamber döneminde cemaatle mi kılınıyordu?

 Hz. Peygamber döneminde teravih namazı sadece bir kaç defa kılınmış. Kılınan teravih namazı bazen cemaatle bazen de münferit olarak kılınmıştır. Hz. Peygamberin vefatından sonra teravih münferit olarak kılınmış. Bir ramazan gecesi Hz. Ömer mescide çıktığında halkın dağınık bir şekilde teravih namazı kıldığını görmüş. Ve dağınık bir şekilde kılmak yerine insanları bir imamın arkasında toplayıp teravih namazının cemaatle daha derli, toplu ve düzenli bir şekilde kılınmasının uygun olacağını düşünmüş ve ertesi gün teravih namazının cemaatle kılınmasını emretmiş.

Dolayısıyla teravih namazının cemaatle kılınması Hz. Ömer döneminden günümüze kadar böyle gelmiştir.

Günün Ayeti

Ramazan ayı içerisinde Kuran’ın indirildiği aydır.

Günün Hadisi

Ramazan ayının başı rahmet, ortası mağfiret sonu cehennemden kurtuluştur.

Günün Sözü

Bu aya Ramazan denmesinin sebebi, günahları yakıp erittiği içindir.

İ.Mansur

İftar Duası

Allah’ım senin için oruç tuttuk, sana iman ettik, sana tevekkül ettik ve rızkınla orucumuzu açıyoruz.

Ramazan Kavramları:

Teravih Namazı Nedir?

Ramazan ayına mahsus olmak üzere, yatsı namazından sonra kılınan sünnet bir namazdır.

Günün Nüktesi

Tövbe etsem kabul olur mu?

Ebû Saîd el–Hudrî ’den rivayet edildiğine göre Hz. Peygamber efendimiz şöyle buyurdu:

“Vaktiyle doksan dokuz kişiyi öldürmüş bir adam vardı. Bu zat yeryüzünde en büyük âlimin kim olduğunu soruşturdu. Ona bir arifi gösterdiler.

Bu adam arife giderek:

– Doksan dokuz adam öldürdüm. Tövbe etsem kabul olur mu? diye sordu.

Arif:

– Hayır, kabul olmaz, deyince onu da öldürdü. Böylece öldürdüğü adamların sayısını yüz’e tamamladı. Sonra yine yeryüzünde en büyük âlimin kim olduğunu soruşturdu. Ona bir âlimi tavsiye ettiler. Onun yanına giderek:

– Yüz kişiyi öldürdüğünü söyledi; tövbesinin kabul olup olmayacağını sordu.

Âlim:

– Elbette kabul olur. İnsanla tövbe arasına kim girebilir ki! Sen falan yere git. Orada Allah’a ibadet eden insanlar var. Sen de onlarla birlikte Allah’a ibadet et. Sakın memleketine dönme. Zira orası fena bir yerdir, dedi.

Adam, denilen yere gitmek üzere yola çıktı. Yarı yola varınca eceli geldi ve öldü.

Rahmet melekleriyle azap melekleri o adamı kimin alıp götüreceği hususunda ihtilafa düştüler.

Rahmet melekleri:

– O adam tövbe ederek ve kalbiyle Allah’a yönelerek yola düştü, dediler.

Azap melekleri ise:

– O adam hayatında hiç iyilik yapmadı ki, dediler.

Bu sırada insan kılığına girmiş bir melek çıkageldi. Melekler onu aralarında hakem tayin ettiler.

Hakem olan melek:

– Geldiği yerle gittiği yeri ölçün. Hangisine daha yakınsa, adam o tarafa aittir, dedi. “Allah Teâlâ öteki köye uzaklaşmasını, beriki köye yaklaşmasını, meleklere de iki mesafenin arasını ölçmelerini emretti. Melekler iki mesafeyi de ölçtüler. Gitmek istediği yerin daha yakın olduğu dolayısıyla adamın beriki köye bir karış daha yakın olduğu görüldü. Bunun üzerine affedildi. Onu rahmet melekleri alıp götürdü.

Bir Ayet bir Yorum:

“Ey iman edenler, Allah’tan korkun. Herkes yarın için neyi takdim ettiğine baksın. Allah’tan korkun. Hiç şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.” (Haşr Suresi, 18)

Ayette Allah korkusuna dikkat çekilmiş ve herkesin ahiret günü bu dünyada yaptıklarıyla karşılık göreceği bildirilmiştir.”

Geçici bir yurt olan dünyanın yaratılış sebebi Kuran’da bildirildiği gibi “imtihandır”. (Enbiya Suresi, 35) Allah an an karşımıza çıkardığı çeşitli olaylarla bizleri denemektedir. Asıl yurt ise ahirettir. Herkes din gününde Allah’ın huzurunda hesap verecek ve dünya hayatı boyunca yaptıklarının ve yapmayıp ertelediklerinin karşılığını görecektir. Bu sebeple insanın yaşadığı her anın çok büyük değeri vardır. Bu gerçeğin bilincinde olan müminler, hayatlarının her anını Allah’ı daha fazla razı etmek için çaba göstererek geçirir, hayırlarda yarışırlar.

     Ayette de bildirildiği gibi bir müminin her an ahireti için bir hazırlık yapması ve sık sık ahireti için neleri takdim edip gönderdiğine, hangi fırsatları değerlendirip ahireti kazanmaya çalıştığına bir bakması şarttır. İnsan sabah kalktığı andan, akşam yatana kadar geçen her anından sorumludur. Her anın tek tek hesabını verecektir. Bu nedenle dünya hayatında ne kadar çok salih amelde bulunursak ahirette ona göre karşılık göreceğimizi hiç unutmamamız gerekir.

Oruç ibadetinin hikmet ve faydaları
Doç. Dr. Zeki Uyanık
Yazarımız Kim ?

Doç. Dr. Zeki Uyanık