Oruçluyken duş almak da denize girmek de orucu bozmaz. Fakat ağız ve burundan vücuda su girerse o zaman oruç bozulur. Duş alırken belki buna dikkat edebilirsiniz ama yüzerken ağız ve burna su kaçması sıkça rastlanılabilir bir durumdur. Bu yüzden oruçluyken denize girmek riskli ve doğru olmayan bir davranıştır.
Umumi belva kabilinden olup kaçınılması mümkün olmayan, rüzgârın kaldırdığı toz, yanan ocaktan çıkan duman, arabadan çıkan egzoz dumanı, elenen veya öğütülen unun ve benzeri şeylerin oruca bir zararları yoktur. Çünkü bunlar devamlı olarak insanlar tarafından karşılaşılan ve sakınılması mümkün olmayan şeylerdir.
İmkân varsa kulağı iftardan veya ramazandan sonra yıkattırmak oruca zarar vermeme adına daha uygundur. Ancak böyle bir imkân yoksa oruçluyken de kulak yıkattırılabilir. Çünkü kulak ile boğaz arasında bir kanal vardır. Kulak zarı bu kanalı tıkadığından, kulak yıkandığında su boğaza ulaşmamaktadır. Bu nedenle kulağın yıkattırılması orucu bozmaz. Ancak kulak zarının delik olması durumunda, kulak yıkattırılırken suyun mideye ulaşması mümkündür. O, zaman da yıkama esnasında suyun mideye ulaşması hâlinde oruç bozulur.
Oruçlu kimse imsakten iftar vaktine kadar orucu bozan yeme, içme ve cinsel ilişkiden uzak durmak zorundadır. Vücutta belirli noktalara iğne batırarak çeşitli hastalıkların tedavi etme metodu olan akupunktur ise besleyici bir özelliğe sahip olmadığı için orucu bozmamaktadır.
Krem sürmek, makyaj yapmak veya yaptırmakla oruç bozulmaz. Ancak, makyaj malzemeleri, herhangi bir şekilde ağız ya da burun yoluyla boğaza ulaşması halinde oruç bozulur. Tabii böyle bir şüpheye ve tehlikeye düşmemek için gerekmediği sürece oruçlu halde makyaj yapmamak daha doğrudur.
Hanefi mezhebine göre, zekat, para olarak verilebileceği gibi aynı zamanda gıda veya benzeri bir madde olarak da verilebilir. Dolayısıyla Ramazan kolisini zekat olarak vermek dinen caizdir. Bu bağlamda zekâtımızdan gıda kolisi yaparak ihtiyaç sahibi kişilere vermek caizdir.
Zekat, Usül ve Fürû’a verilemez. Yani zekatı verecek kimse, alt ve üst soyu olan anası, babası, dedesi, ninesi, çocukları ve torunlarına veremez. Aynı şekilde hanımına da zekat veremez. Çünkü akrabalarına bakma yükümlülüğü söz konusudur. Fakat bunların dışında kalan amca, hala, teyze, dayı gibi akrabalara ve bunların çocuklarına zekat vermesinde bir sakınca yoktur.
Üvey çocuklara ve üvey babaya, fakir olmaları halinde zekat verilebilir. Çünkü bunlarla zekatı veren kişi arsında usul ve füru ilişkisi olmadığı gibi, zekat veren şahıs bunlara bakmakla yükümlü de değildir.
İnsanın zaruri ihtiyaçları arasında ev, ev eşyası, giyeceği, yiyecek ve içeceği yanında binek vasıtası da sayılmaktadır. Meseleye zaruri ihtiyaç maddeleri açısından bakıldığında, arabaya zekat düşmeyeceği anlaşılmaktadır. Ev ve işyerinin işleri için kullanılan arabanın zekatı yoktur. Ama bir araba ticaret için alınmış ise ona zekat düşer. Aynı şekilde ticari taksinin gelirine de zekat düşer.
Günün Ayeti
Hidayet ve müjde namaz kılan, zekat veren müminler içindir.
Lokman, 31/3-4.
Günün Hadisi
“Kim inanarak ve sevabını Allahtan umarak Ramazan orucunu tutarsa geçmiş günahları affolunur.”
(Buhari, “İman”, 28.)
Günün Sözü
“Oruçlunun susması tesbih, uykusu ibadet, duası makbul, ameli de çok sevaptır.”
Deylemi
Günün Duası
Allah’ım, sen affedicisin, affetmeyi seversin bizi ramazan ayının ve orucun hürmetine affet.
Ramazan kavramları
Tövbe nedir?
Kulun işlediği kötülük ve günahlara pişman olup, onları terk ederek Allah’a yönelmesi, emirlerine uymak ve yasaklarından kaçınmak suretiyle Allah’a sığınarak bağışlanmasını dilemesi demektir.
Günün Nüktesi
Cimri ile cömerdin durumu…
Ebû Hüreyre’den radıyallahu anh rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
“Cimri ile cömerdin durumu, göğüsleri ile köprücük kemikleri arasına zırh giyinmiş iki kişinin durumuna benzer. Cömert, sadaka verdikçe, üzerindeki zırh genişler, uzar, ayak parmaklarını örter ve ayak izlerini siler. Cimri ise, bir şey vermek istediğinde zırhın halkaları birbirine iyice geçer, onu sıkıştırır; genişletmek için ne kadar çalışsa da başaramaz.”
(Buhârî, “Cihâd”, 89; “Zekât”, 28.)