Sayfa Yükleniyor...
İmkan varsa kulağı iftardan veya ramazandan sonra yıkattırmak oruca zarar vermeme adına daha uygundur. Ancak böyle bir imkan yoksa oruçluyken de kulak yıkattırılabilir. çünkü kulak ile boğaz arasında bir kanal vardır. Kulak zarı bu kanalı tıkadığından, kulak yıkandığında su boğaza ulaşmamaktadır. Bu nedenle kulağın yıkattırılması orucu bozmaz. Ancak kulak zarının delik olması durumunda, kulak yıkattırılırken suyun mideye ulaşması mümkündür. o zaman da yıkama esnasında suyun mideye ulaşması hâlinde oruç bozulur.
Üvey çocuklara zekat verilebilir mi?
Babası ölmüş ise üvey anneye, buluğ çağına erişip evden ayrılmış ise üvey çocuklara ve üvey babaya, fakir olmaları halinde zekat verilebilir. Çünkü bunlarla zekatı veren kişi arsında usul ve füru ilişkisi olmadığı gibi, zekat veren şahıs bunlara bakmakla yükümlü de değildir.
Ramazanda televizyondan mukabeleyi abdestsiz takip etmek caiz mi?
Abdest başlı başına amaç olan bir ibadet değildir. Belli ibadetleri yerine getirmeyi mubah kılan, kulun bu ibadetlere manen ve ruhen hazırlanmasına ve bu ibadetlerden azami verim elde etmesine yardımcı olan vasıta bir ibadettir. Abdestsiz olan kimsenin Kabeyi tavaf etmesi, Kur’an’a dokunması, onu elle tutması caiz görülmez.( Beyhaki, Sünen, I, 87-88) Abdestsiz kimsenin mushafa sadece bakarak yada ezberden Kur’an okuması caiz görülmüştür. Ancak mümin’in Kur’an okurken abdestli olması, hatta hayatının her safhasında abdestli olması hem Kur’an’ın bereketinden istifade etmesi, hem de maddeten ve ruhen kötülüklerden arınıp, yapmış olduğu güzel amellerden azami ölçüde verim elde etmesi açısından önemlidir. Dolayısıyla Televizyondan Kur’an okurken abdestli olmak güzel ve hayırlı bir davranıştır. Ancak abdest olmadan da televizyondan kur’an-ı okumak ya da dinlemek caizdir. Çünkü abdestsiz de olsa kişi televizyonda kur’ana dokunamıyor. Onun için kur’ana dokunulmadığından televizyondan kuran okumak caizdir.
Emlakçılık yapan kimse mülkiyetindeki dairelerin zekâtını vermekle yükümlü müdür?
Ticaret malları zekâta tabidir. Emlakçıların ticari amaçlı olarak alıp sattıkları daireler de ticaret malı kapsamında yer alır. Buna göre, büro, ikamet gibi kullanım amaçlı olmayıp alıp satmak amacı ile Emlakçıların ellerinde bulundurdukları dairelerin, borçları çıktıktan sonra değeri nisap miktarına ulaşmış ve üzerinden bir yıl geçmiş ise kırkta bir oranında zekâtının verilmesi gerekir.
Ramazanda hayatta olan kimseye hatim indirmek caiz mi?
İnsan imanlı olmak kaydı ile hayattayken yapmış olduğu bütün ibadetlerden sevap alır. Kur’an-ı Kerim okumakta bir ibadet olduğuna göre kişi Kur’an okuyarak bir hatim indirebilir. İndirdiği hatmin sevabını başkasına da bağışlayabilir kendisine de bıraka bilir. Dolayısıyla kişi hatim indirdiği zaman onun sevabına nail olur amel defterine de yazılır.
Sivil toplum kuruluşlarına zekat vermek caiz mi?
Zekâtın ve fıtır sadakasının geçerlilik şartlarından biri de temliktir. Temlik, bir malı, mal edinmeye ehil bir kişinin mülküne geçirmektir. Vakıf, dernek gibi yerlere temlik söz konusu olmadığından, buralara zekât ve fıtır sadakası verilemez.
Günün Ayeti
Rahmetim her şeyi kuşatmıştır. Ben onu, sakınan, zekat veren ve ayetlerime iman edenlere yazacağım. A’râf, 7/156.
Günün Hadisi
Bir kimse oruçlu olduğunu unutarak yer, içerse orucunu tamamlasın, bozmasın. Çünkü onu, Allâh yedirmiş, içirmiştir. (Buhari, “Savm”, 26)
Günün Sözü
Allah’ın, gözlerin görmediği, kulakların işitmediği ve hiç kimsenin hayaline bile gelmeyen nimet dolu sofrasına, ancak oruçlular oturur. Taberani
Günün Duası
Ya rabbi bu mübarek ayın hürmetine bizi cehennem ateşinden koru ve cennetine al.
Ramazan Kavramları
Ta’dîl-İ Erkân Nedir?
Namazın rükünlerinin düzgün ve kıvamında yerine getirilmesini ifade etmekte olup, namazın vaciplerindendir.
Günün Nüktesi
Cimrilik ile Cömertlik…
Ebû Hüreyre radıyallahu anh şöyle dedi: Bir gün Peygamber Efendimiz bize şu kıssayı anlattı: Vaktiyle İsrailoğulları arasında biri ala tenli, biri kel, biri de kör üç kişi vardı. Allah Teâlâ bunların kendisine ne kadar bağlı olduğunu denemek istedi. Onların yanına insan kılığında bir melek gönderdi. Melek önce ala tenliye gitti: “En çok neyi istersin?” diye sordu. Ala tenli adam, “Güzel bir renge, güzel bir tene sahip olmak, insanların iğrendiği şu halden kurtulmak isterim” dedi. Melek ona eliyle dokununca, adamın rengi güzelleşti, teni pırıl pırıl oldu. Melek bu defa, “En çok hangi hayvana sahip olmak istersin?” diye sordu. Deveye sahip olmak istediğini söyleyen adama on aylık gebe bir deve verildi. Melek, “Allah sana bu deveyi bereketli kılsın!” diye dua etti ve yanından ayrıldı. Sonra kelin yanına gitti ve ona, “En çok neyi istersin?” diye sordu. O da, “Güzel bir saça sahip olmayı ve insanların benden tiksindiği şu halden kurtulmayı isterim” dedi. Melek ona dokununca kellikten kurtuldu; güzel bir saça sahip oldu. Bu defa melek, “En çok hangi malı seversin?” diye sordu. Adam ineğe sahip olmak istediğini söyleyince ona da gebe bir inek verildi. Melek, malının bereketli olması için dua ederek yanından ayrıldı. Sonra gözleri görmeyen adamın yanına gitti ve, “En çok istediğin şey nedir?” diye sordu. Adam, “Allah’ın gözlerimi geri vermesini ve insanları görmeyi çok isterim” dedi. Melek adamın yüzüne dokununca gözleri açılıverdi. Bu defa, “En çok sevdiğin mal hangisidir?” diye sordu. Adam koyunu sevdiğini söyleyince, ona yeni doğurmuş bir koyun verildi. Derken her üçünün de hayvanları üreyip çoğaldı. Birinin bir vadi dolusu devesi, diğerinin bir vadi dolusu sığırı, ötekinin de bir vadi dolusu koyun sürüsü oldu. Bir gün melek, ala tenli bir adam kılığına girdi ve bir zamanlar ala tenli olan adamın yanına vardı, “Ben yoksul bir adamım” dedi, “Yoluma devam edecek param kalmadı. Önce Allah’ın, sonra da senin yardımınla memleketime gidebileceğim. Sana şu güzel rengi, şu pırıl pırıl teni ve bu malları veren Allah aşkına, beni gideceğim yere götürecek bir deve ver.” Adam,
“Sana gelinceye kadar verilmesi gereken çok yer var” dedi. O zaman melek adama şunları söyledi: “Ben seni bir yerden çıkaracak gibiyim. Sen insanların kendisinden iğrendiği, fakirken Allah’ın mal verip zenginleştirdiği ala tenli adam değil misin?” Adam, “Hayır, bu mal bana atalarımdan miras kaldı” dedi. Melek ona, “Eğer yalan söylüyorsan, Allah seni eski haline çevirsin!” diye beddua etti. Sonra da bir zamanlar kel olan adamın eski kılığına girerek yanına vardı. Ondan da bir inek istedi. Kel de tıpkı ala tenli gibi, ona vereceği bir şeyi olmadığını söyledi. Melek ona, “Yalan söylüyorsan, Allah seni eski haline çevirsin!” diye beddua etti. Daha sonra körün eski kıyafetine girip yanına gitti ve, “Ben fakir bir yolcuyum. Yoluma devam edecek param kalmadı. Önce Allah’ın sonra senin yardımınla yoluma devam edebileceğim. Sana gözlerini geri veren Allah aşkına senden bir koyun istiyorum” dedi. Bir zamanlar kör olan adam şunları söyledi: “Doğru söylüyorsun. Ben eskiden kördüm, Allah bana gözlerimi geri verdi. Fakirdim, beni zengin yaptı. İstediğin kadar koyun al. Allah’a yemin ederim ki, bugün, Allah rızâsı için alacağın hiçbir şeyden dolayı sana zorluk çıkarmayacağım.” Melek adama şunları söyledi: “Malın senindir. Siz bir imtihandan geçtiniz. “Sen Allah’ın rızasını kazandın; diğerleri Onun gazabına uğradı.” (Buhari, Enbiyâ 51; Müslim, Zühd 10)