Ölüye faydası dokunan ibadetlerden bir tanesi de Kur’an okumaktır. Kur’an okumak veya okutmakla sevabını ölen kişiye bağışlamak dinimizce uygun bir davranıştır. Cumhuru ulemaya göre bir kimse hiçbir maddi menfaat beklemeden ve almadan Kur’an-ı okur ve bunun sevabını ölüye bağışlarsa yaptığı bu davranış sünnete uygun ve faydalı bir davranıştır. Fakat pazarlıklı menfaat karşılığında başkalarına Kur’an okumak dinen uygun değildir. Bunun yanında pazarlıksız bir şekilde kişinin ölüsüne hatim indirilmiş ise bu kimse de hediye kabilinden bir miktar para verirse okuyana dinen bunda bir sakınca yoktur.
Zekât verecek olan kimse bakmakla yükümlü olduğu anne, baba, nine, dede, çocuk ve torunlarına zekât veremez. Aynı şekilde kızı evli de olsa ona zekât veremez. Çünkü bu kızı ona mirasçı olmaktadır. Ancak damadı fakir ise damadına zekât verebilir.
Birisinden alacağı olan kimse bu alacağının zekatını vermek zorunda mı?
Geri ödeneceği kesin olan alacakların, her yıl alacaklı tarafından zekatlarının ödenmesi gerekir. Alacak tahsil edilmeden önce zekâtı verilmemişse, tahsil edildikten sonra, geçmiş yıllara ait zekatlar da ödenmelidir. İnkâr edilen veya geri alınma ihtimali olmayan alacakların her yıl zekatının verilmesi gerekmez. Şayet böyle bir alacak daha sonra ödenirse zekatını öder.
Fakir, yetim ve kimsesizlerin doyurulması, okutulması, cami, mescid, yol, köprü yapımı gibi amaçlarla hayır kuruluşlarına vakfedilen mallar zekâta tabi değildir. Ancak oğluna, ailesine veya falanın oğullarına gibi belirli bir kişi veya kişilere yapılan vakıflar böyle değildir. Böyle vakfedilen mallar zekâta tabidir. Çünkü bu durumda vakfedilen malların mülkiyeti vakfedenden vakfedilene geçmekte ve onda sürekli kalmaktadır.
Malın zekâtı, kendi cinsinden verilebileceği gibi başka maddelerden de verilebilir. Buna göre, hayvanların zekatını vermek isteyen kimse, kendi cinsinden verebileceği gibi, değerleri üzerinden de verebilir. Ancak daima fakirin yararına olanı tercih etmek daha uygundur.
Fıtır sadakasının sarf yerleri ile zekâtın sarf yerlerinin aynı olduğu hususunda fakirler görüş birliği içindedir. Buna göre zekât dinen kime verilebiliyorsa aynı şekilde fıtır sadakası da verilebilir. Zekât dinen kime verilemiyorsa aynı şekilde fıtır da verilemez. Anne, baba, dede, nine, çocuk, torun gibi akrabalara normal zekât verilemediği için fıtır sadakası da verilemez. Bunun için her Müslüman ister normal zekât ister fıtır sadakası, zekâtı olsun yerine getirirken hak eden kişilere vermesi gerekir.
Sadakalarınızı başa kalkarak ve eziyet ederek boşa götürmeyin.
(Bakara, 2/264.)
“Kim Allah yolunda bir gün oruç tutsa, Allah onunla ateş arasına, genişliği sema ile arz arasını tutan bir hendek kılar.”
(Tirmizi, Cihad, 3)
Hayırlarda bulunmak, malı yitmekten korur.
Hz. Mevlâna
Ey afı ve mağfireti bol olan Allah’ım geçmişte işlemiş olduğumuz bütün günahlarımızı kıldığımız namaz ve tuttuğumuz oruçların hürmetine bağışla ve razı olduğun kullarından eyle.
Furkan Nedir?
İmanı küfürden, ihlası riyadan, tevhidi şirkten, hakkı bâtıldan, doğruyu eğriden, hayrı şerden, iyiyi kötüden, helalı haramdan, tayyîbi habisten... ayıran ve gerçekleri açıklayan demektir.
Cimri ile cömerdin durumu…
Ebû Hüreyre’den radıyallahu anh rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
“Cimri ile cömerdin durumu, göğüsleri ile köprücük kemikleri arasına zırh giyinmiş iki kişinin durumuna benzer. Cömert, sadaka verdikçe, üzerindeki zırh genişler, uzar, ayak parmaklarını örter ve ayak izlerini siler. Cimri ise, bir şey vermek istediğinde zırhın halkaları birbirine iyice geçer, onu sıkıştırır; genişletmek için ne kadar çalışsa da başaramaz.”
(Buhârî, Cihâd 89; Zekât 28.)