Sayfa Yükleniyor...
Şükür namazı nafile olarak, kılınan bir namazdır. Başımıza gelen musibet veya eziyetten kurtulunca ya da umulan bir nimeti elde edince nimeti veren Allaha şükrü eda etmek için iki rekat namaz kılınır. Mesela kişi ev, araba alınca, önemli bir hastalıktan kurtulunca, askerden gelince veya işe başlayınca, arzuladığı bir başarıya ulaşınca şükür namazı kılabilir. Hz. Peygamber müjdeli haber aldığında şükür namazı kıldığı veya şükür secdesi yaptığı rivayet edilir.
Şükür namazının belli bir zamanı yoktur. Namaz kılınabilen vakitlerde (günün namaz kılınmayan üç mekruh vakti dışındaki bir zamanda) kılınabilir. İki rekat kılınabileceği gibi nafile bir namaz olduğu için ikinin katları şeklinde de kılınabilir. Şükür namazında zorunlu olarak okunması gereken bir sure veya dua da yoktur.
Farklı dinden olanlar birbirine mirasçı olur mu?
İslama göre din ayrılığı mirasçı olmaya mani hallerdendir. Yani baba ve oğul birbirine mirasçı olması için ikisinin de aynı inanç ve dinde olması gerekir. Yani ikisinin de Müslüman olması gerekir. Biri kafir diğeri Müslüman olursa ne baba oğula ne de oğul babaya mirasçı olamaz.
Üvey anne dinen anne gibi kabul edilir mi?
Üvey anne, İslam dini nazarında anne, üvey evlat da normal evlat hükmündedir. Dolayısıyla üvey anne üvey oğlunun yanında başını aça bilir dinen de hiçbir sakıncası yoktur. Çünkü bunlar dinen anne ve evlattır.
Nitekim Allah Teâlâ Nur Suresinin 31. Ayetinde bu hususta mealen şöyle buyurmaktadır: Mümin kadınlara söyle: gözlerini haramdan sakınsınlar, iffetlerini korusunlar, kendiliğinden görünen kısım dışında süslerini göstermesinler; başörtülerini yakalarının üzerini de kapayacak şekilde salsınlar. Babaları, kayınpederleri, oğulları, kocalarının oğulları, kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, Müslüman kadınlar, cariyeler, erkekliği kalmamış tabiler (yani yardıma muhtaç hale gelmiş ve erkekliği kalmamış yoksul ve düşkünler) ya da kadınların mahrem yerlerini henüz anlayacak çağa gelmemiş çocuklardan başkasına süslerini göstermesinler.
Ayetten de anlaşıldığı gibi kadınlar, kocalarının başka kadından olma oğullarının yanında başları açık durabilirler.
Nisa Suresinin 22. ayetinde ise şöyle buyrulmuştur: Babalarınızın nikâhladığı kadınları nikâhlamayın. Geçmişte olan oldu. O çirkin, çok iğrenç ve pek kötü bir yoldur!Buna göre üvey annelerle üvey çocuklar birbirlerine ebediyen haramdır. Haram oldukları için de üvey annenin üvey evladın yanında başı açık bırakmasında bir sakınca yoktur.
Formaliteden yapılan boşama geçerli olur mu?
Evlilik gibi, yuva kurmanın ve neslin devamını sağlayan kutsal bir akdin basit çıkarlara alet edilmesi dinen doğru olmayan bir davranıştır.
Maddi bir menfaat elde etmek için veya Avrupanın bir ülkesinde oturma izni almak için ya da işçi olabilmek için anlaşmalı olarak mahkemeye başvurup formaliteden hanımı boşamak dinen geçerli olan bir boşamadır. Zira Hz. Peygamber: üç şeyin şakası da geçerlidir. Ciddisi de geçerlidir. Bunlar da nikah, boşama ve imandan çıkmadır.
Dolayısıyla boşanmanın formalitesi, oyunu olmaz. Kişi kendi isteği ile mahkemeye başvurmakta ve hâkimden kendilerini boşamasını istemektedir. Durum bu olunca mahkeme bu eşleri boşadığında boşama meydana gelir. Buna göre evlilik ciddi bir müessesedir ve bu müesseseyi her daim muhafaza etmek gerekir. Bu tarz şeyler nikaha zarar verir, nikahın düşmesine sebep olur.
Günün Ayeti
Siz bir şeyden hoşlanmazsınız ama Allah sizin hoşlanmadığınız o şeyde bir çok hayır yaratmış olabilir.
Günün Hadisi
Daha vakti var, ilerde yaparım demek, şeytanın müminlerin kalplerine bıraktığı bir vesvesedir.
Günün Sözü
Menfaat bittiğinde ihanet başlar.
Günün Duası
Ya rabbi bugün hakkımda hayırlı olmayan hiçbir işi bana nasip etme.
Bunları biliyor muyuz?
Rahimehullah ne demek?
Daha çok sahabeden başka İslâm büyüklerinden birisinin ismi anıldığı veya yazıldığında, söylenen ve yazılan, Allah Teala ona rahmet eylesin mânâsına gelen duâ, hürmet ve saygı ifâde eden kavramdır.
Günün Nüktesi
Mürşidi Olmayan
Cüneyd-i Bağdadi Hazretlerinin müritlerinden birisi kendi kendine:
Ben artık kemale erdim, bir mürşidin himayesine ihtiyacım yoktur, diye düşünüyor ve sohbeti terk ederek kendi halvetinde kalıyordu. Bu derviş bir gün seher vakti uyurken bir rüya gördü. Rüyasında kendisini gayet güzel bağlar ve bahçeler içinde buldu. Etraftan akan ırmaklar ve kendisine her hizmeti gören hizmetçiler vardı. İstediği leziz yemeklerden yedi ve gönlünce eğlendi.
Uyandığı zaman gayet sürür duyuyordu. Bu rüyasını diğer müritlere anlattı. Müritler de gelip Şeyh Cüneyd-i Bağdadî Hazretlerine anlattılar. Hazreti Şeyh onun halvetine gelip halini şöyle bir seyredince, baktı ki, gurur ve kibir dimağına işlemiş, şeytanın tamamen esiri olmuş, nefs-i emmare tam hakim halde.
Bu gece seni Cennete götürecekler. Cennete girince üç defa «La havle velâ kuvvete illa billahil aliyyil aziym» de, dedi.
Gece müridi rüyasında Cennete götürdüler. Şeyhin sözü aklına gelip üç kere okudu. O anda gördüklerini hep unutup kendisini bir çöplükte buldu. Etrafına baktı ki, çöplük ve pislik içinde kalmış. Hata ettiğini anladı. Çok göz yaşı döktü. Şeyhin huzuruna varıp ayaklarına sarıldı, kusurunun bağışlanmasını diledi. Hazreti Şeyh de onun kusurunu affedip müritleri arasındaki yerini almasını sağladı. Hazreti Cüneyd bu hadise üzerine şöyle söyledi:
Her müride bir mürşit gerek, aksi takdirde şeytan-ı aleyhilâ'ne gelir ona mürşit olur.