Sayfa Yükleniyor...
Doğacak çocuk öz annesi olmayan bir başka kadının rahminde büyüdüğünden soy karışmasına neden oluyor. Bu nedenle taşıyıcı annelik dinen uygun değildir. Ayrıca, kocası dışında yabancı bir erkekten alınan sperm ile bir kadının gebeliğinin sağlanmasına yönelik "sperm bankası" yöntemiyle hamile kalınmasının da "insanlık duygularını rencide etmesi ve zina unsurlarını taşıması" sebebiyle caiz değildir.
Kadın veya erkekteki bir kusur sebebiyle, gebeliğin gerçekleşmesinin mümkün olmadığı hallerde tüp bebek yöntemi ile çocuk sahibi olmada herhangi bir sakınca yoktur. Ancak bunun da belli şartları vardır. Döllendirilecek yumurta ve spermin, nikahlı eşlere ait olması ve döllenmiş olan yumurtanın, başka bir kadının rahminde değil yumurta sahibi annenin rahminde gelişmesi gerekiyor. Ayrıca bu işlemin, gerek anne-babanın; gerekse doğacak çocuğun ruhî ve akli sağlığı üzerinde olumsuz bir etkisinin olmayacağının tıbben sabit olması koşulu ile caizdir.
Bu şartlar sağlandığı takdirde normal yoldan anne olması mümkün olmayan evli kadınların, çeşitli tıbbi yollarla gebeliklerinin sağlanmasında, İslâmi hükümler açısından herhangi bir sakınca yoktur.
Güzellik için estetik yapmak caiz mi?
İslam dini, insanın yaratılıştan var olan güzelliklerini daha belirli hale getiren, takı takma, saçları tarama, meşru ölçüde süslenme, güzel giyinme... gibi davranışları mubah kılmıştır. Ancak, fıtraten yani yaratılıştan verilmiş özellik ve şekillerin değiştirilmesini yasaklamıştır. Nitekim Rasulüllah Efendimiz, süslenmek maksadıyla vücutlarına dövme yapan veya yaptıranlara, dişlerini yontarak seyrekleştiren ve şeklini değiştirenlere lanet etmiştir.
Buna göre, Allah'ın yarattığı şekli beğenmeyerek, ameliyatla bazı uzuvların şekillerini değiştirmek, tabiî güzelliğin fevkinde güzellik aramak dinen caiz değildir. Kur'an-ı Kerim, şeytanın "Şüphesiz onlara emredeceğim de Allah'ın yaratılışını değiştirecekler" (Nisa, 119) dediğini naklederek, bu tür davranışları şeytanî işler olarak nitelemektedir.
Dolayısıyla güzellik için kulağa veya burna estetik yapmak dinen uygun değildir.
Başka çare yoksa haram madde ile tedavi olmak caiz mi?
İslam bilginlerine göre haram maddelerle tedavi bazı durumlarda caizdir. İslam bilginleri başka çare kalmaması halinde ve Müslüman bir tabibin tavsiye etmesi halinde dinen yenilmesi içilmesi haram olan bir madde ile tedaviyi dinen uygun görmüştür.
Bu konu ile ilgili İslam fıkıh doktrinde bira örneği çok verilip örnek gösterilmekte. Taş düşürmek için başka alternatif yoksa ve bunu güvenilir bir tabip tavsiye ediyorsa fıkıhçılar tedavi için biranın içilebileceğini söylemişlerdir.
Yapılan umreler haccın yerine geçer mi?
Umre yapmak sünnet olan ibadetlerdendir. İfa edildiğinde sevap elde edilen ziyaretlerden biridir. Hac ise farz olan ibadetlerden bir ibadettir. Sayısızca umre yapılsa da o umreler hac farizasının yerini tutmaz. Dolayısıyla şartları taşıyan her mümin kendisine farz olduğundan hacca gitmek zorundadır. Ama şartları taşısa da hac olmadan umreye gitmek zorunda değildir.
Durum böyle olmakla beraber hac ve umre arasını ayırmamak gerekir. Çünkü ikisi de aynı mekanlarda ve hissiyatla yapılan biri farz diğeri sünnet olan iki ibadettir.
Günün Ayeti
Kim yolunu Allah ve kitabıyla bulmaya çalışırsa, her işinde ona bir çıkış imkanı sağlar ve ummadığı, hesaplayamadığı bir yönde onu rızıklandırır.
Talâk 65/ 2-3
Günün Hadisi
İman ve amel iki arkadaştır. Her biri ancak diğeriyle ayakta durur.
Camiüs- Sağir, No: 1684
Günün Sözü
"Kalbi kırmaya tek bir söz yeter; ama kırılan kalbi tamir etmeye ne bir özür, ne de bir ömür yeter."
Günün Duası
Allahım bugün beni hep güzel ve hayırlı haber alan ve güzel ve hayırlı haber veren kullarından eyle.
Bunları biliyor muyuz?
İktida Nedir?
Cemaatle namaz kılınırken imama uymayı ifade eder. İmama uyan kimseye de muktedî denir. İmâma uymanın sahih olması için, muktedinin hem namaza, hem de imama uymaya niyet etmesi gerekir. Kadınların imama uymalarının sahih olması için kendilerinin böyle niyet etmelerinin yanında, imamın da imamlığa niyet etmesi gerekir.
Günün Nüktesi
Senin Ağlaman beni ağlattı
Resulullah, bir gece zevcesi Ümmü Selemenin evinde idi. Gece yarısı uykudan kalkıp evin karanlık bir köşesinde dua ve ağlamakla (Allaha yalvarıp yakarmakla) meşgul oldu. Ümmü Seleme, Resulullahı yatağında görmeyince kalkıp onu aramaya koyuldu. Bir de baktı ki Resulullah evin karanlık bir köşesinde durup ellerini göğe kaldırmış, ağlayarak Allaha şöyle yalvarıp yakarıyor:
Allahım! Bağışladığın nimetleri benden esirgeme. Beni, düşmanların bana gülme vesilesi kılma, kıskançları bana musallat etme. Allahım! Beni kurtardığın kötülük ve çirkinliklere geri çevirme. Allahım! Beni hiçbir zaman ve hiçbir an kendi başıma bırakma; kendin beni her şeyden ve her afetten (beladan) koru.
Ümmü Seleme Resulullahin bu durumunu görünce ağlayarak kendi yerine döndü. Resulullah Ümmü Selemenin ağlama sesini duyunca, ona doğru gidip ağlamasının sebebini sordu.
Ümmü Seleme şöyle dedi: Ya Resulallah! Senin ağlaman beni ağlattı. Sen neden ağlıyorsun? Siz Allah indinde olan onca büyük makam ve yakınlığınıza rağmen Allahtan böyle korkuyorsunuz, Allahtan bir an bile sizi kendi başınıza bırakmamasını istiyorsunuz, o halde vay bizim halimize!