Sayfa Yükleniyor...
Canı, malı ağır bir şekilde tehdit edilen ve bu tehdidi başka türlü defetmeye gücü yetmeyen kimseye İslam fıkhında mükreh denir. Bu şartlar altında tehdit edilip karısını boşaması istenilen ve de boşayan kimsenin boşaması fıkıhçılar arasında tartışma konusu olmuştur.
Hanefi fıkıhçılar, tehdit edilenin tehdit karşısında rızası yoksa da ifade ve ihtiyarı yani seçimi vardır. Dolayısıyla iradesinin sakatlandığı söylenemez iradesi sakatlanmadığından bu kişinin boşaması geçerlidir. Fakat diğer mezhepler buna karşı çıkarak tehdit altında olanın sözüne itibar edilmemesi gerektiğini söyleyerek canın veya malın ağır şekilde tehdit edilmesini iradeyi sakatlayan bir sebep olarak kabul ettiklerinden tehdit altında yapılan boşamayı geçersiz saymışlardır. Boşamayı kabul etmeyenlere göre boşayan kimse hür iradesi ile karısını boşamamıştır. Bunun için bu boşama geçersizdir.
Bu görüşte olanlar, "Gönlü imanla dolu olduğu halde zor altında olan kimse müstesna, inandıktan sonra Allah'ı inkar edip gönlünü küfre açanlara Allah katında bir gazap vardır. Büyük azap da onlar içindir." Ayetini kendilerine delil kabul etmektedirler. Bu görüşte olan fıkıhçılara göre şirk, küfür... talaktan daha büyüktür. Dolayısıyla böyle bir durumda (tehdit altında) iman zarar görmüyorsa nikah hayli hayli zarar görmemelidir. Bunun için de tehdit altında olanın boşaması geçersiz sayılması lazım.
Kadınların oje kullanması caiz mi?
Tırnakları oje ile boyamak haram değildir. Ancak oje tırnak üzerine bir tabaka meydana getirdiğinden abdest ve guslün sıhhatine manidir. Bunun için abdest almak, cünüp veya hayızdan yıkanmak isteyen ojeli kadın mutlaka ojesini kazımak zorundadır. Aksi takdirde abdesti veya guslü sahih olmadığından namazı sahih değildir.
Yalnız hayız halinde bulunan bir kadın hayızın sonuna kadar tırnaklarını ojeli bulundurabilir. Aynı zamanda bir kadın abdest aldıktan sonra yine tırnaklarını oje ile boyayıp ikinci defa abdest almaya muhtaç oluncaya kadar ojesini bırakabilir. Abdest almak istediğinde kazımak zorundadır.
Abdestliyken tavla oynayan kimsenin abdesti bozulur mu?
Tavla, okey veya kağıt oynamak dinen yasaklandığı ve kumar kabul edildiği için haramdır. Dolayısıyla Müslüman kimse ister parasına, ister çayına, isterse zaman geçirmeye olsun kumar oynayamaz oynadığında haram işlemiş olur.
Ancak kumar oynayan kimse, günah işlemekle beraber oynadığı kumarın abdestine bir zararı yoktur. Zira abdesti bozanlar arasında manevi şeyler yoktur. Maddi hadiseler abdesti bozar. Hanefilere göre vücuttan kanın çıkması, Şafiilere göre erkeğin kadına kadının erkeğe engelsiz dokunması ya da her iki mezhebe göre küçük veya büyük abdesti bozmak gibi hadiseler abdesti bozar.
Buna göre abdestliyken tavla, okey, kağıt oynayan kimse oynadığı oyun haram olmakla beraber abdestine zarar vermez. Ancak adap açısından namaz kılmak istediğinde en azından ellerini yakarsa güzel olur.
Güneşin batımına çok az bir zaman kala ikindi namazı kılınsa geçerli olur mu?
İkindi namazının son vakti güneşin batışından hemen öncesidir. Ancak mazeret yoksa bu ana kadar geciktirmemek gerekir. Zira Hz. Peygamberin ifadesi ile: En hayırlı amel vaktinde kılınan namazdır.
Yine efendimiz, ikindi namazını güneş sararıncaya kadar bırakıp sonra tavuğun yem topladığı gibi aceleyle kılmayı, münafıkların namazı olarak nitelemiştir (Ebû Dâvud, Salât, 5).
Ancak daha önce uyku, unutma ya da bir başka mazeretten veya bilerek kılınmamışsa, güneş batmak üzere de olsa ikindi namazı kılınır.
Günün Ayeti
Ne elinizden gidene, ne de başınıza gelene üzülmeyesiniz
Bakara 2/153
Günün Hadisi
Allah Teala şöyle demiştir: Ben kimin iki sevdiğini almışsam ve o da sevabını umarak sabretmişse, ona cennet dışında bir mükâfat vermeye razı olmam.
(Tirmizi, Zühd, 58)
Günün Duası
Allahım bugün bana nasip etmeyeceğin bir şeyin peşine düşürme
Günün Sözü
Hüzünsüz bir neşe ve darlıksız bir bolluk olmaz
Abdülkadir Geylani
Bunları biliyor muyuz?
Ashab-ı Sefine Kimdir?
Gemi halkı demektir. Bundan maksat, Nuh'ın gemisine binerek tufandan kurtulan mü'minlerdir.
Günün Nüktesi
Sen Vali olamazsın!
Hz. Ömer hilafeti zamanında vali olmak üzere atayacağı bir şahsı çağırmış, onunla yapacağı işler hususunda görüşüyordu. Tam bu sırada içeriye küçük bir çocuk girdi. Hz. Ömer konuşmaya ara vererek hemen çocuğu kucaklayıp, yanaklarından öptü ve yanına oturttu.
O zat;
Ya emiral müminin oğlunuz mu? diye sordu.
Hayır dedi halife hazretleri, Babası gazada şehid düşmüş bir öksüzdür.
Adam şaşa kaldı: Sen böyle yabancı bir çocuğa sevgi gösteriyorsun. Hâlbuki benim üç çocuğum var. Hiçbirini böyle öpüp kucağıma almadım.
Bu sefer hayret sırası Hz. Ömere geldi; Öyle ise, evladına şefkati olmayanın, Allahın kullarına da şefkati olmaz. Bu itibarla, sen oraya vali olamayacaksın.