Top sakal bırakmak caizdir. Fakat efendimizin sünnetine uygun değildir. Sevgili peygamberimiz bir hadisi şeriflerinde Bıyıkları kısaltın, sakalı da uzatın diyerek sakal bırakmayı teşvik etmişlerdir.
Hz. Peygamberin bu hadisinden hareketle İslam alimleri sakal bırakmayı sünnet kabul etmişlerdir. Ancak sünnet olan sakal bırakma bildiğimiz klasik sakal bırakmadır. Yoksa halk arasındaki tabir ile top sakal değildir. Top sakal bırakmak her ne kadar caiz olsa da bir Müslümanın yaşam tarzı ile bağdaşmadığından daha da ötesi Müslümanın bir yaşam tarzı olmadığından bilakis gayrı Müslimlerin tarzı olduğundan onu bırakmamak daha iyidir.
Nitekim Hz. Peygamber efendimiz giyimde, kuşamda ve ahlak hususunda gayrı Müslimleri kendimize örnek almamamız gerektiğini söylemektedir.
Ölüler için Yasin dışında bir sure okuyabilir miyiz?
Kuran-ı Kerimin bütün ayetleri ve sureleri değerlidir. Bu ayetler ve surelerin hepsi de ölülerimize okunabilir. Ölülerimize özellikle yasin suresi okumamız Hz. Peygamberin tavsiyesine binaendir.
Buna göre ölülerimize yasin okuyabildiğimiz gibi Kuran-ı Kerimi herhangi bir suresini de okuyabiliriz. Dinen de bunda hiçbir sakınca yoktur.
Nazar boncuğu nazara engel olur mu?
Nazar, nazar etme, nazara gelme İslamiyette vardır. Yani insan bu olumsuz durumla karşı karşıya kalabilir. Onun için nazar değmesine karşı Allah'a sığınılmalıdır, ondan yardım dileyip ona ibadet edilmelidir. Nitekim Peygamber efendimiz nazar ile ilgili şöyle buyurmaktadır:" Bir kimsenin kendisini veya kardeşlerinin bir şeyi hoşuna giderse, bereketle ona dua etsin. Çünkü göz değmesi haktır"
Nazarın vaki olduğu bir hakikattir. Bundan sakınmak için çeşitli yollar denemekte fayda vardır. Ayet-el kürsi, Nas, Felak, İhlas sûrelerini okumak bunun bir yoludur. Ama nazar değmesin diye, çocukların elbisesine boncuk işlenmesi ve nazarlıklar takılması caiz değildir. Böyle şeylerin İslam ile bağdaştırılması düşünülemez. Bunlar daha çok cahiliye devrine ait adetlerdendir. Bunlardan kaçınmak lazımdır.
Namaz kılmayan kimsenin nikahı geçerli olur mu?
Namaz kılmayan insanın inancına ve namazı kılmayış sebebine bakılır. Namazı kılmayışı farz olduğuna inanmayışından mıdır, yoksa tembellik ve ihmalden midir? Şayet (Allah korusun) namazın farz olduğuna inanmayışından kılmıyorsa imanı gider, küfre düşmüş olur. Ne kendisine kız verilir, ne nikahı geçerli olur, ne de kestiği yenir? Zira Allahın açık ve kesin olan bir emrini inkâr etmiş, bu inkârıyla da imandan çıkmış, mürted olmuş olur.
Ancak, imansızlıktan değil de, ihmal ve tembellikten kılmıyorsa ki günümüzde kılmayan Müslümanlar öyledir. O zaman bu kişi namazı kılmadığı için iman sahibi günahkâr bir Müslüman sayılır.
Günahkâr Müslümanın nikahı ise geçerlidir. Şu kadar var ki, namazında niyazında imanı ameline sebep olan bir mümine, kız verip, akrabalık tesis etmek daha münasip ve uygun olur. Resûl-i Ekrem Efendimiz, kızını fasık birine verene Allahın lânet edeceğini hadîsinde haber vermiş, kız ve oğlan ana-babalarını böylece ikazda bulunmuştur.
Günün Ayeti
Dünya hayatı kâfirlere cazip görünür. Bunlar müminler ile alay ederler. Oysa Allah'ın azabından sakınanlar, Kıyamet günü, kâfirlerden üstün konumdadırlar. Allah dilediğine hesapsız olarak rızık verir.
Bakara 212.
Günün Hadisi
"Kim Allah rızası için bir derece tevazu izhar eder (alçak gönüllü) olursa, Allah, onu bu sebeple, bir derece yükseltir. Kim de Allah'a bir derece kibirde bulunursa, Allah da onu bu sebeple bir derece alçaltır, böylece onu esfel-i safilîne (aşağıların aşağısına) atar."
Günün Sözü
İnsanların kimlikleri güç ve makam sırasında ortaya çıkar.
Abraham Lincoln
Günün Duası
Allahım bugün dünyasını da ahiretini de kazananlarda eyle.
Bunları biliyor muyuz?
Teberru Nedir?
Bir fıkıh kavramı olarak, iyilik ve ibadet maksadıyla kişinin karşılıksız olarak bir mal veya menfaati peşin veya ileriye dönük başkasına vermesini ifade eder.
Günün Nüktesi
İki Köle
Bir gün padişah iki tane köle satın aldı. Kölelerden biri çok temiz yüzlü inci dişli biriydi, nefesi gül gibi kokuyordu. Diğeri oldukça çirkindi, dişleri çürümüş ağzı kokuyordu.
Padişah o güzel yüzlü köleye ihsanlarda bulunarak onu hamama gönderdi. Dişleri çürümüş ağzı kokan köleyi yanına çağırdı. Kendini çok beğendiğini fakat arkadaşının kendisi hakkında çok kötü şeyler söylediğini belirterek, onun da arkadaşının kötü huylarını söylemesini istedi. Fakat köle arkadaşına toz kondurmadı hep onu övücü sözler söyledi. Padişah ne yaptıysa bir türlü o köleye arkadaşı hakkında kötü bir söz söyletemedi.
Nihayet ikinci köle hamamdan geldi. Padişah onu da sınamak için huzuruna çağırdı. Onu övücü sözler söyledi.
Sıhhatler olsun ne kadar zarif ve latif olmuşsun. Keşke öbür kölenin sayıp döktüğü kötü huyların da olmasa ne olurdu. dedi ve onu da diğer köle gibi denemek istedi.
Bunun üzerine köle kızdı, köpürdü ve arkadaşı hakkında kötü şeyler sayıp dökmeye başladı.
Biraz konuştuktan, arkadaşının kötülüklerinden bahsettikten sonra padişah onu susturdu:
Yeter artık ikinizin de özünü, aslını anladım, onun ağzı kokuyor, senin ise için kokmuş, bundan sonra sen o doğru sözlü ve güzel huylu kölenin emrindesin haydi git. dedi.
Güzel ve iyi yüz, kötü huyla birlikte olursa bir kalp akça bile etmez.
Mesneviden Hikayeler