Bilerek yemek içmek ve oruca aykırı olan işleri yapmak orucu bozar. Ancak unutarak bir şey yemek, içmek orucu bozmaz. Bu hususta farz, vacip, nafile oruçlar arasında bir fark yoktur. Çünkü unutma ve yanılma ile yapılan işler bağışlanmıştır. Ama kişi oruçlu olduğunu hatırladığı anda veya “Sen oruçlusun” denildiği halde, hiç aldırış etmeden yemesine devam ederse orucu bozulur. Buna göre üç aylarda veya kandillerde oruç tutarken unutarak yemek yemek ya da bir şey içmek oruca zarar vermez.
Bir işin ya da fiilin haram olup olmaması zamandan ziyade İslam’a uygun olup olmamasına bağlıdır. Herhangi bir gecede ya da Kandilde nişan veya düğün yapmanın herhangi bir sakıncası yoktur. Ancak zaman açısından nişan veya düğün haram olmamakla beraber yapılan düğünün şekli helallık veya haramlık açısından önemlidir. Şayet yapılan merasimde Kur’an, mevlid ve benzeri sevap kazandıran şeyler okunursa bu düğün, nişan şekli hangi gün gece olursa olsun caizdir. Ancak yapılan düğün kadınlı erkekli birbirine haram olan kişilerin karışık bir şekilde el ele ve benzeri şekilde oynaması şekli ile sazlı sözlü bir düğün ise yine hangi gün gece yapılırsa yapılsın dinen caiz değildir.
İstiğfar, işlenilen günahlardan ve hatalardan dolayı Allah’tan af ve mağfiret niyaz etmek demektir. Kur’an-ı Kerîm’de işledikleri kötülüklerden pişman olup tövbe-istiğfarda bulunanlar övülmektedir. Nitekim bu hususta mealen şöyle buyrulmaktadır: “Ve onlar çirkin bir günah işledikleri yahut nefislerine zulmettikleri zaman Allah’ı hatırlayarak hemen günahlarının bağışlanmasını dilerler. Allah’tan başka günahları kim bağışlayabilir? Bir de onlar, bile bile, işledikleri (günah) üzerinde ısrar etmezler.” (Âl-i İmrân, 3/135.) Kur’an-ı Kerim’de, “istiğfar duası” adında özel bir dua yoktur. Ancak içeriği bakımından “istiğfar” anlamı taşıyan pek çok dua vardır. Ancak Hz. Peygamber seyyidü’l-istiğfar duası vardır. Hz. Peygamber’in “seyyidü’l-istiğfâr” (istiğfârın en güzeli) diye nitelediği dua şöyledir: “Allah’ım! Sen benim Rabbimsin! Senden başka hiç bir ilâh yoktur. Beni sen yarattın. Ben senin kulunum; gücüm yettiği kadarıyla senin ahdin ve va’din üzere bulunuyorum. Yaptığım fenalıkların şerrinden sana sığınırım. Üzerimde olan nimetlerini itiraf ederim; günahımı da itiraf ederim. Beni bağışla; çünkü senden başka hiçbir kimse günahları bağışlamaz.” (Buhârî, “Daevât”, 2.)
Gusül veya abdest alırken, yıkanması gereken organların kuru yer kalmayacak şekilde yıkanması gerekir. Aksi halde gusül veya abdest geçerli olmaz. Dolayısıyla, gusledecek veya abdest alacak kimsenin bedeninde veya abdest organlarında suyun ulaşmasına engel olacak bir madde bulunmamalıdır. Ancak mesleğini icra ederken tırnaklarının arasına boya giren boyacı veya tırnaklarının arasına çamur girip de çıkartamayan çiftçi ve benzeri meslek sahipleri bundan müstesnadır. Buna göre bir meslek gereği olmayan bir nedenden dolayı bedene ya da tırnağa bir cisim yapışmış ise bu cisim temizlenmeden abdest ve gusül eksik kalır. Fakat meslek icabı bu cisimden kaçınma imkanı olmayan meslek erbabının cildine yapışan ve tırnak aralarında kalan hamur, mum, zamk, boya vb. şeyler abdest ve gusle engel olmaz.
Günün Ayeti
Ey iman edenler yakıtı insanlar ve taşlar olan cehennem ateşinden nefsinizi ve ehlinizi koruyunuz. Tahrim, 66/6.
Günün Hadisi
Ezan ile kamet arasında yapılan dua reddedilmez. Ebû Dâvûd, “Salât”, 35.
Günün Sözü
İnsanlar sahip olduklarını küçümser, sahip olamadıklarını önemser. Konfüçyüs.
Günün Duası
Allah’ım beni insanlara zarar veren kullardan değil hizmet edebilen kullardan eyle.
Bunları Biliyor Muyuz?
Kasem Nedir?
Bir şeyi yapmak veya yapmamak üzere Allah’ın ismini vererek söz vermek anlamına gelir.
Günün Nüktesi
Kınalı Hasan…
Çanakkale savaşları sırasında cepheye devamlı gencecik, pırıl pırıl insanlar yağmıştır. Bu gencecik çocuklar savaşa gitmeden evvel kısa bir eğitimden geçer sonra cepheye giderlerdi. Yeni erleri denetleyen komutan Sırrı Bey genç er Hasan’ın saçındaki kınayı görüp ona sorar. “Nerelisin?” “Tokat zile.” “Hiç erkek adam saçına kına yakar mı?” “Bilmiyorum komutanım anam yakmıştır.” Genç adam gerçekten de anasının neden saçına kına yaktığını bilmez. Anasına bir mektup yazarak neden böyle bir şey yapma ihtiyacı duyduğunu sorar. Anasının cevabı çok duygusaldır. “Oğlum aslanım sen bu yaşa gelene kadar bu vatanın ekmeğini yedin suyunu içtin artık bu vatana borcunu ödeme vaktin geldi. Sen babanın, benim, kardeşlerinin bu vatana bir kurbanısın. Oğlum söyle kumandanına bizim buralarda kurbanlık diye ayrılan koyunlar kınalanır. Bende seni evlatlarımın arasından vatana kurban adadım onun için saçını kınaladım.” Ne yazık ki kınalı Hasan mektubu kumandanına okuyamadan girdiği çatışmada yaralanmış ve kurtulamamıştır. Kınalı Hasan’ı defnetmeden evvel üzerindekiler alınır, cebinden anasının mektubu da çıkar; o anın heyecanı ile bitmemiş bir şiir yazmıştır. “Anam yakmış kınayı, aday diye. Ben de vatan için kurban doğmuşum. Anamdan Allah’a, son bir hediye. Kumandanım! Ben İsmail doğmuşum…”