Kainatın yaratıcısı Allahu Teala, kainattaki varlıkları birbiriyle uyumlu ve düzenli bir biçim ve sistem içerisinde yaratmıştır. İnsanların ve bütün canlıların rızıklarını ve çeşitli ihtiyaçlarını aynı düzen ve denge içinde sağlamıştır.
Bütün yaratılmışların en mükemmeli olan insanı, diğerlerinden üstün ve hakim bir konumda yaratmıştır. Canlı-cansız bu dünyadaki her şeyi, onun emrine vermiştir. Bütün bunların yanında yüce Mevla, insana bunları yönetme ve bunlardan faydalanma imkanını da bahşetmiştir. Bunca nimete ve güzelliğe rağmen beşerin çoğu tarih boyunca hep nankör olmuştur. Nitekim konuyla ilgili olarak Kuran-ı Kerimde Allahu Teala mealen şöyle buyurmaktadır: Doğrusu biz sizi yeryüzüne yerleştirdik ve orada size geçim kaynakları sağladık. Ne de az şükrediyorsunuz
Şüphesiz Allahın yarattığı tabiatı oluşturan bütün varlıklar, birbirini tamamlayan bir yapı oluşturmaktadır. Bu unsurların hepsi birbirine muhtaçtır ve birbirini destekleyip besleyen bir özelliktedir. Kara ve denizlerde yaşayan binlerce canlı türünden hiçbirisi, başıboş ve gereksiz yere yaratılmış değildir. Rabbimiz, bunların her birini bizim için ya bir deva olması veya bir ihtiyacımızı gidermesi için lütfetmiştir. Zira hiçbir şey boşuna var edilmemiştir.
Bu doğal hayatın dengesini oluşturan unsurlar gün geçtikçe yara almaktadır. Ne yazık ki, dünyada yapılan bazı bilinçsiz işler nedeniyle başta yer altı ve yer üstü kaynakları olmak üzere bir çok kaynak tükenme noktasına gelmiştir.
Öyle ki kullanılan gaz ve yakıtlar üretilen silah ve sanayiden dolayı mevsimler ve iklimler değişmekte, denizler ve göller kurumakta, hava kirliliği artmakta, buzullar erimekte bunun sonucunda da küresel ısınma meydana gelmekte, insan ve hayvan hastalıları gün geçtikçe artmaktadır Hatta, zamansız ve usulsüz yapılan avlanma sonucunda, birçok hayvan türü yok olmuş ve tabii denge bozulmuştur.
Evrensel ve son hak kitap olan Kuran-ı Kerimde, bu konuya dikkatimiz çekilerek şöyle buyrulmaktadır: İnsanların kendi elleriyle yaptıkları yüzünden karada ve denizde bozulma meydana geldi. Vazgeçip dönerler diye, Allah yaptıklarının bir kısmını kendilerine tattıracaktır.
Bütün mahlukatın, insanın hizmetine verildiği bir gerçektir. Ancak gereksiz yere cana kıyma, körpe yavruları öldürme yetkisi ve özgürlüğü kimseye verilmemiştir. Rabbimizin, İnsanoğlu başıboş bırakılmamıştır. Her yaptığından hesaba çekilecektir ilâhi uyarısı göz önüne alınırsa; insanın çevre dengesi ile ilgili olarak daha bilinçli hareket etmesi gerektiği, kendiliğinden anlaşılır.
Şunu unutmayalım ki; doğal dengenin bozulması, insan hayatının da alt-üst olması demektir. Bu ise, insanın kendi felaketini kendi eliyle hazırlaması anlamına gelmektedir.
Halbuki Allahın verdiği yer altı ve yer üstü kaynakları hem istifademiz için yaratılmış bir nimet hem de gelecek kuşaklara aktarmak için bir emanettir. Bu nimetler ve güzellikler sadece bize ait olmadığına göre. Bizden sonra gelecek nesillerin haklarına saygılı olmak ve doğal hayatı korumak hem insani hem de dini bir görevdir.
Onun için her kul Kuranın size verilen nimetlerden dolayı muhakkak ki hesaba çekileceksiniz. hitabını unutmaması gerekir.
Soru ve Cevaplar
Oruçtan dolayı hayati bir tehlikesi olan kimse orucunu bozabilir mi?
İslam dini, insan hayatına çok önem vermiş ve bu hayatı korumayı da esas almıştır. Oruçlu bir kimse açlıktan veya susuzluktan ya da başka bir nedenden dolayı helak olacağından, beden ve ruh sağlığının ciddi boyutta bozulacağından veya hayati bir tehlikeden endişe ediyorsa veya böyle bir şeyin olması kuvvetli muhtemel ise, orucunu bozmasında dinen bir sakınca yoktur.
Çıkarılan zekat kaç kişiye verilmelidir?
Hanefi mezhebi fıkıhçılarına göre, zekat çıkaran kimse zekatını ayetteki sekiz sınıf insanın her birine verebileceği gibi sadece bir sınıfa da ödeyebilir.
Hanefi fıkıhçılarına göre zekatın sarf yerlerinde söz eden bu ayet, zekatta her bir grubun ayrı ayrı ve eşit hakkı olduğunu ve bunlar arasında bölüştürülmesi gerektiğini açıklamak değil, zekatın bu yerlere verilebileceğini açıklamak içindir. Dolayısıyla Hanefi fıkıhçılarına göre zekat bir kişiye tek olmak üzere de verilebilir.
Şafii fıkıhçılarına göre ise, söz konusu bu ayette geçen sınıflara bulunabilenlere eşit olarak dağıtılmalı ve her sınıftan en az üç kişiye verilmelidir. Çünkü Şafiilere göre, ayette zekat verilecek sınıfların ayrı ayrı hak sahibi oldukları belirtmek istenmiştir.
Ağır işte çalışanlar sıcak ve uzun günlerden dolayı orucunu kazaya bıraka bilir mi?
Ramazan ayının sıcak günlere rastlaması ya da bir kimsenin çalışmak mecburiyetinde olması veya futbolcu, basketbolcu gibi yaptıkları iş fizik gücüne dayalı olan kimselerin oruç tutmaması caiz değildir. Yani bu kimselerin orucu tutmayıp kazaya bırakması dinen uygun değildir.
Müslüman bir kimse her işini Allah'ın emrine göre ayarlamak mecburiyetindedir. Dinin hükümlerini kendi durumuna ve işine göre ayarlaması değil. Bu anlamda futbolcu, basketbolcu Orucu tutmak zorundadır. Şayet maçım, antrenmanım var fiziken tutamıyorum derse ve orucunu tutmasa bu kimse bir farzı terk ettiği için günah işlemiş olur. İleriki bir zamanda imkan bulduğunda bu orucu kaza etmelidir. Kazasız fidye vermek kişiyi bu sorumluluktan kurtarmaz.
Kimler zekat vermekle mükelleftir?
Zekatın farziyetinin temelinde her ibadette olduğu gibi iman şartı vardır. Yani zekatı verecek kimsenin Müslüman olması şartı vardır.
İmandan sonraki şart kişinin hür, akıllı, tabi ihtiyaçlarından fazla artıcı vasıftaki mala tam bir mülikiyetle sahip olup ve bu mülkiyetinin üzerinden bir sene geçmesi halinde kendisine zekat farz olur.
Zekat bir ibadet olduğundan İslam topraklarında yaşayan gayr-i müslim (zımmiler) vatandaşların yükümlü olması hiç gündeme gelmemiştir. Çünkü kişinin bir ibadetten sorumlu olması için İslam inancına göre öncelikle iman etmesi lazım. Akıllı ve baliğ olma şartları da fıkıhçılar arasında tartışma olmuştur. Bu kimselerin zekat vermeleri gerekir diyen olduğu gibi vermelerine gerek yoktur diyenlerde olmuştur.
Camii Kuran Kursu gibi hayır kuruluşlarına zekat vermek caiz mi?
Zekat; camii, Kur'an Kursu, okul, medrese gibi tüzel kuruluşlara verilemez. Verilse de dinen uygun değildir. Aynı zamanda kişinin zimmetinde borç kalır. Zekatı alacak kişinin Kabul iradesi olması lazım onun için zekat ancak insanlara verilebilir.
Dolayısıyla saydığımız bu ve benzeri kuruluşlara zekat verilemez. Ama burada okuyan fakir çocuklara, öğrencilere verilebilir.
Oruçlu iken boy abdesti almak caiz midir?
Ağız veya burundan su girip yutulmadıkça yıkanmakla oruç bozulmaz. Bu itibarla ağız ve burundan su kaçırmamak şartıyla oruçlunun (ihtiyarî veya zarurî olarak) boy abdesti alması caizdir. Nitekim Hz. Aişe ile Ümmî Seleme validelerimiz Peygamberimizin Ramazanda imsaktan sonra boy abdesti almış olduğunu haber vermişlerdir.
Buna göre geceden cünüp olarak imsak vaktine girmek oruca zarar vermediği gibi, oruçlu iken boy abdesti almak da orucu bozmaz.
Günün Ayeti
Sevdiğiniz şeylerden bağış yapmadıkça gerçek iyiliğe erişemezsiniz
Günün Hadisi
Kul bir hayra niyet ettiğinde bir sevabı var. Onu işlediğinde de bir sevabı var.
Günün Sözü
Kim yalan söylemeyi ve batılla iş yapmayı bırakmazsa Allahın onun aç ve susuz kalmasına ihtiyacı yoktur.
Hz. Muhammed
Günün Duası
Allahım bugün kıldığımız namazları, tuttuğumuz oruçları, verdiğimiz sadakaları, yaptığımız dua ve tövbeleri kabul et.
Ramazan kavramları
Amel-i Salih nedir?
İyi, güzel, faydalı, sevaba ve Allah'ın rızasına sebep olacak, haram sınırına girmeksizin kişinin iman, iyi bir niyet ve ihlâs ile yapmış olduğu davranışlar.
Günün Nüktesi
Evinde bir şey yok mudur?
Ensardan biri Peygambere gelip kendisinden dilendi. Peygamber efendimiz o kişiye: Evinde bir şey yok mudur? Diye sordu. Adam: Evet bir hasır ve bir de su kabımız vardır. dedi.
Resulullah: Git onları bana getir. Dedi. Onları getirince iki dirheme satmış. Dirhemleri de adama vererek dedi ki: Bir dirhemle çocuklarına yiyecek al, diğer dirhemle de bir balta satın al ve bana getir.
Adam baltayı getirince Hz. Peygamber baltaya bir sap taktıktan sonra adama: Al götür onunla odun kes sat, geçimini sağla, seni on beş güne kadar görmeyeyim. Buyurdu.
Adam da gidip odunculuk yapmaya başladı ve Hz. Peygamberin yanına on dirhem kazanmış olarak döndü. Peygamber efendimiz adama Bu senin için, yüzünde dilencilik lekesi olduğu halde yanımıza gelmekten daha iyidir. Dedi.
Bir Hadis Bir Yorum
İnsanlar, iman ettik diyerek sınanmadan bırakılacaklarını mı sandılar
(Ankebut Suresi, 2)
Bu ayette Allah, iman ettim diyen kullarını dünya hayatında imtihan edeceğini bildirmektedir. Allah insanlardan gerçek ve samimi bir iman istemektedir. Bu ise kişinin yalnızca ben inandım demesiyle elde edilemez.
İnsanın dünyadaki vazifesi, Allaha ve ahirete iman etmek, Kuranda belirtildiği şekilde güzel ahlak sahibi bir insan olmak, Allahın sınırlarını korumak ve Onun hoşnutluğunu kazanmaya çalışmaktır. Dolayısıyla her insan, Allaha ve Onun dinine gerçekten inandığını, şeytanın kendisini saptırmak için göstereceği bütün çabalara rağmen doğru yoldan dönmeyeceğini göstermelidir.
Aynı şekilde inkarcılara uymayacağını, kendi nefsinin tutkularını Allahın rızasına tercih etmeyeceğini de ispatlamalıdır. Bunu ise karşılaştığı olaylara verdiği tepkilerle ortaya koyacaktır. Allah, din ahlakını yaşamayı kabul eden insanın karşısına sabretmesi gereken bazı zorluklar çıkaracak, bunlara karşı gösterdiği tavırlarla onu imtihan edecektir.
Gerçek bu iken mümin, karşısına çıkan her olaya imtihan gözüyle bakmalı, Allaha tevekkül etmeli ve Onun rızasına uygun olan tavrı göstermelidir. Allah Kuranda müminleri korku, açlık, mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle imtihan edeceğini bildirmektedir. (Bakara Suresi, 155)
Sadece zorluklar değil, dünya hayatındaki nimetler de Allahın birer imtihanıdır. Allah verdiği her nimetle beraber insanın Kendisine şükredici olup olmadığını da dener. Nimetlerin yanında, Allah insanın karşısına hayatı boyunca, karar vermesi gereken pek çok olay çıkarır. Elbette yaşadıklarının bir imtihan olduğunun farkında olan ve Allahın rızasına uygun olduğunu düşündüğü şekilde karar veren müminler bu imtihanı kazanmayı ve Allahın Kuranda bildirdiği gibi cennet hayatı ile mükafatlandırılmayı umabilirler.