Sayfa Yükleniyor...
Yerine getirilmesi mümkün ve mubah olan bir şeyi, ileride yapacağına veya yapmayacağına yemin eden kişi, bu yeminini yerine getirmelidir. Yeminin yerine getirilmemesi halinde, kefaret ödemesi gerekir.
Yeminin kefareti ise, on fakiri doyurmak veya giydirmek ya da köle azat etmektir. Buna gücü yetmeyen kimse üç gün oruç tutar. Nitekim Allahu Teala yemin kefareti ile ilgili olarak Kuran-ı Kerimde mealen şöyle buyurmaktadır: Allah sizi kasıtsız olarak ağzınızdan çıkıveren yeminlerinizden dolayı değil, fakat kalplerinizin kastettiği yeminlerden dolay sorumlu tutar. Yeminin kefareti, ailenize yedirdiğinizin ortalamasından on fakiri yedirmek yahut giydirmek ya da bir köle azat etmektir. Bulamayan üç gün oruç tutmalıdır; yemininizin kefareti budur. Yemin ettiğinizde yeminlerinizi tutun.
Farz olan bir şeyi yapmamaya; ya da haram veya günah olan bir şeyi yapmaya yemin eden kişinin, bu yeminini yerine getirmesi gerekir. Çünkü bu yemin şekli yerine getirilmesi halinde Allaha karşı işlenmiş bir günah olur bu da dinen caiz değildir.
Günah işleyen nasıl tövbe etmeli?
Günah işleyen bir insan o günahının affı için evvela ellerini gönlüyle birlikte Rabbine açarak bir daha işlememek üzere yana yakıla yakıla Allah'a tövbe etmeli. "Ya rabbi ben böyle bir günah işledim.. beni bağışla" demeli
Daha sonra ise işlediği bu günah her aklına geldiği zaman bir iç burukluğu yaşamalı ve pişman olmalıdır. Nitekim sahabe-i kiram cahilliye dönemlerinde işlemiş oldukları günahları, -mesela kız çocuklarını diri diri toprağa gömmeleri gibi- akıllarına geldiği zaman gözleri dolar ve Allah'a istiğfar ederlerdi. En son aşamada ve önemli olan ise önemli o günahı artık bir daha işlememektir.
Bütün bu şartlara riayet edilerek yapılan tövbe Allah indinde makbul olan tövbelerdendir. Fakat evla olan ve her Müslümandan istenen günaha düşmemesidir. Tövbenin kapısı açıktır deyip günahlara dalmamak lazım. Belki insan tövbe fırsatı bulmadan dünyadan göçer gider. Onun için her zaman muttaki bir kul olmak gerekir.
Kesilen bir hayvanın eti helal olabilmesi için kesim nasıl olmalıdır?
Eti yenen kara hayvanlarının etlerinin helal olması için, usûlüne uygun olarak kesilmesi gerekir. Usûlüne uygun kesim, Hanefilere göre besmele çekilerek, hayvanın nefes ve yemek boruları ile şah damarının veya iki şah damarından birinin kesilmesi şeklinde yapılır. Besmelenin kasten terk edilmesi hâlinde kesilen hayvanın eti Hanefilere göre haram olur. Ama unutarak terk edilirse helâldir. Şâfiîler besmelenin kasten terkedilmesi halinde de etin yenilebileceği görüşündedirler.
Sığır, manda, koyun ve keçi cinsinden hayvanlar yatırılıp çenelerinin hemen altından boğazlanmak suretiyle (zebh), deve ise göğsünün hemen üzerinden kesilir (nahr) ve hayvanın kanının iyice akması için bir süre beklenilir. Kesimden önce bıçak ve benzeri kesici âletlerin hayvanın gözünden uzak bir yerde bilenmeleri sünnettir. Hayvanlardan biri, diğerinin gözü önünde kesilmemelidir.
Hayvanın, kesim esnasında canlı olması kaydı ile, acıyı azaltmak maksadı ile düşük voltajlı elektrik şokuna tabi tutulmasında sakınca yoktur.
Tavuk ve hindi kesimlerinde kullanılan otomatik kesim makinesini çalıştıran kişinin, düğmeye basarken besmele çekmesi halinde o seride kesilecek bütün hayvanlar besmele ile kesilmiş sayılır.
Günün Ayeti
Yer üzerinde bulunan her şey fânidir.
Günün Hadisi
İslam garip geldi garip gidecek ne mutlu garip kişilere
Günün Sözü
İnsanın gözleri öyle kelimelerle konuşur ki dil onları telaffuz edemez.
Kızılderili Sözü
Günün Duası
Ya Rabbi bizi, başına gelen bela, musibet, dert, keder, ölüm ve hastalıklara sabreden ve şükredenlerden eyle!
Bunları biliyor muyuz?
Fetânet nedir?
Peygamberlerin zeki ve dikkatli olduklarını belirten bir sıfattır. Yüce Allah gönderdiği bütün Peygamberlerine üstün bir zeka, büyük bir dikkat ve olgunlaşmış bir akıl ihsan etmiştir.
Günün Nüktesi
Tekkeye gelen kadı
Kadı Mahmud dervişliğe niyetlenir. Önce Eskici Mehmed Dedenin kapısını çalar. Ama mübarek:
-Senin nasibin bizden değil! der,
-Üftade hazretlerine gitsen gerek!
Kadı Mahmud adamlarına:
-Tiz atım hazırlansın! der, kurulur eyere.
Üftade Hazretlerinin dergahına yaklaştığı sırada atının ayakları kayalara saplanır. Gelgelelim, henüz yaşadıklarını muhakeme edecek halde değildir. Atı bırakır, yürür kapıya. Karşısına ilk çıkana:
-Ben! der,
-Bursa kadısıyım. Geldiğimi söyleyin, Şeyh Üftadeyi göreceğim!
Kapıdaki yaşlı derviş önce acı acı güler, sonra:
-Üftade benim evladım! der,
-Ama bu kapı yokluk kapısıdır, eğer malını, mülkünü, itibarını, rütbeni silemeyeceksen var git işine.
Kadı Mahmut mahçup ve pişmandır.
Üftade Hazretleri kadife gibi yumuşak bir sesle devam eder: