Zekât verirken ister yakında ister uzakta bulunsun öncelikle yoksul akrabaların tercih edilmesi gerekir. Akrabalar içerisinde yoksul kimse yoksa yakın komşulardan başlamak üzere kişi bulunduğu yerdeki fakirlere zekat verebilir. Zekât, öncelikle kişinin bulunduğu yerde yaşayan akraba ve fakirlere verilmelidir. Ancak bölgenin dışında fakir akraba ve muhtaç kimseler varsa onlara göndermek de caizdir.
Oruçlu olan kimsenin, abdest esnasında ağzına su verirken boğazına su kaçarsa orucu bozulur mu?
Oruçlu olan kimsenin, abdest esnasında ağzına su verirken boğazına su kaçsa; oruçlu olduğunu hatırlamadan ağzına su almışsa ittifakla orucu bozulmaz. Oruçlu olduğunu hatırladığı takdirde ağzına su verirse Hanefî mezhebine göre orucu bozulur Bilahare bir gün kaza etmek zorundadır. Şafiî mezhebine göre ise oruçlu olduğunu bildiği halde mübalağa yapmadan ağzına su almış ve boğazına kaçmışsa orucu bozulmaz amma mübalağa etmiş ise orucu bozulur.
İkamet ettiği şehirden başka bir şehre yolculuk eden bir kimse iftarı hangi şehre göre açar?
İkamet ettiği şehirden başka bir şehre veya ülkeye herhangi bir sebepten yolculuk eden kimse orucunu iftar vakti bulunduğu şehre göre yapar. Farazi Adana’da ikamet eden bir kimse Ramazan ayında Adana’dan İzmir’e gittiğinde sahurunu Adana’ya, iftarını da İzmir’e göre yapar.
Ölüye faydası dokunan ibadetlerden bir tanesi de Kur’an okumaktır. Kur’an okumak veya okutmakla sevabını ölen kişiye bağışlamak dinimizce uygun bir davranıştır. Cumhuru ulemaya göre bir kimse hiçbir maddi menfaat beklemeden ve almadan Kur’an-ı okur ve bunun sevabını ölüye bağışlarsa yaptığı bu davranış sünnete uygun ve faydalı bir davranıştır. Fakat pazarlıklı menfaat karşılığında başkalarına Kur’an okumak dinen uygun değildir. Bunun yanında pazarlıksız bir şekilde kişinin ölüsüne hatim indirilmiş ise bu kimse de hediye kabilinden bir miktar para verirse okuyana dinen bunda bir sakınca yoktur.
Hanefi mezhebine göre fıtır sadakası yükümlüsü sayılmak için kişinin varlıklı olması gerekir. Varlıklı olma ölçüsü Hanefilere göre meskeni, ev eşyası, elbisesi, ailesinin bir yıllık geçim masrafları ile borçları dışında artıcı nitelikte olsun olmasın 85 gram altın değerinde malı olan kimse bu mala sahip olduktan sonra bir yıl geçmiş olma şartı da aranmaksızın fıtır sadakası ile yükümlüdür. Şafii mezhebi fıkıkçılarına göre ise, fıtır sadakasının farz olması için zenginlik ölçüsü olan nisaba malik olmak şart değildir. Şafiilere göre zengin, fakir her Müslüman fıtır sadakası ile yükümlüdür. Ancak Şafiilere göre fıtır sadakası için kişinin temel ihtiyaçlarının yanı sıra bayram günü ve gecesini yetecek kadar azığa sahip olması gerekir.
Zekat vermenin belli bir zamanı olmayıp, farz olduğu andan itibaren verilmesi gerekir. Bunun için belli bir ayı veya Ramazan’ı beklemeye gerek yoktur. Yani zekat vermekle yükümlü olanların, yükümlü oldukları andan itibaren en kısa zamanda zekatlarını vermeleri gerekir. Dinen bu böyle olmakla beraber Ramazan ayında ibadetlerin sevabı daha fazla olduğu için Müslümanlar zekat ödemeyi bu aya denk getirmektedirler.
Ramazan ayı, insanlara yol gösterici, doğrunun ve doğruyu eğriden ayırmanın açık delilleri olarak Kur’an’ın indirildiği aydır. (Bakara, 2/185)
Kim inanarak ve sevabını Allahtan umarak Ramazan orucunu tutarsa geçmiş günahları affolunur. (Buhari, “İman”, 28.)
Oruç, bedenin hem fiziksel hem ruhsal dinlenişidir. Pier Mulen
Allah’ım kıldığımız namazları, tuttuğumuz oruçları, verdiğimiz sadakaları, yaptığımız dua ve tövbeleri kabul et ve bizlere ahirette şefaatçi kıl.
Nisap Miktarı Nedir?
Zekat vermek için kişinin dinen zengin sayılmanın ölçüsüdür.
Günün Nüktesi
Cimri ile Cömerdin Durumu…
Ebû Hüreyre’den radıyallahu anh rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Cimri ile cömerdin durumu, göğüsleri ile köprücük kemikleri arasına zırh giyinmiş iki kişinin durumuna benzer. Cömert, sadaka verdikçe, üzerindeki zırh genişler, uzar, ayak parmaklarını örter ve ayak izlerini siler. Cimri ise, bir şey vermek istediğinde zırhın halkaları birbirine iyice geçer, onu sıkıştırır; genişletmek için ne kadar çalışsa da başaramaz.” (Buhârî, Cihâd 89; Zekât 28.)