Sayfa Yükleniyor...
Aziz milletimiz tarih boyunca çok büyük mücadeleler vermiş ve büyük zaferler kazanmıştır. Milletimiz, devletimiz ve ülkemiz tarihsel süreç içerisinde iç ve dış hain odaklarca sürekli olarak yıpratıcı ve yıkıcı girişimlere maruz kalmıştır. Ancak milletimizin basiret ve feraseti hainlerin planları bozmuş ve devletimiz güçlenerek bu günlere gelmiştir. Milletimiz tarihin hiçbir devresinde başka bir milletin egemenliğini kabul etmemiş, özgürlüğünden ve bağımsızlığından asla ödün vermemiştir. Milletimizin bağımsızlık ve özgürlüğe olan bu bağlılığı Milli Şairimiz Mehmet Akif Ersoy’un yazıp aziz milletimize hediye ettiği İstiklal Marşı’nda da yerini almıştır. Nitekim milli şairimizin yazdığı İstiklal Marşımızdaki, “Ben ezelden beridir hür yaşadım hür yaşarım” dizesi bu durumu açıkça ifade etmektedir.
Milletimiz iç ve dış odaklı hainlerle tarih boyunca hep mücadele etmiş, her seferinde hainlerin planlarını bozmayı başarmış ve büyük zaferler kazanmıştır. Milletimizin tarihinde nice kazanılmış zaferler ve bu zaferleri ifade eden nice destanlar vardır. Ancak 15 Temmuz 2016 tarihinde aziz milletimizi, vatanımızı ve devletimizi hedef alan iç ve dış odakların birleşerek yaptıkları hain kalkışma önceki yıkıcı ve bölücü eylemlerden farklıydı. Çünkü bu kalkışmanın odağında suret-i haktan görünen ama batıla hizmet eden içerdeki hainler tarafından yapılmıştır. Bu hainler dış odaklı güçlerle bir araya gelerek vatanımızı işgal etme ve
Öğretmen kavramı öğretide bazen muallim, bazen hoca bazen de öğretici gibi kelimelerle ifade edilmektedir. Ancak kapsam bakımından öğretmen kavramına baktığımızda öğretmenlik kavramının dar ve geniş anlam olmak üzere iki önemli işlevi ihtiva ettiği görüyoruz. Dar anlamda öğretmen kavramı; belirli bir eğitimi almış, hayatını idame ettirmek için öğretmenliği kendisine meslek edinmiş ve resmi olarak bu işi okullarda yapan kişileri ifade etmektedir. Ancak geniş anlam itibariyle öğretmen kavramına baktığımızda ise; okuldaki öğretmenlerimizin yanı sıra etrafımızda olup bizlere informal yolla bir şeyler öğreten annelerimizi, babalarımızı da içerisine alan geniş bir alandan bahsedebiliriz. Bu yönü ile bakıldığında bizlere programlı ve/veya spontan bir şekilde bir şeyler öğretmeye çalışan herkesin aslında birer öğretmen olarak kabul edilmesi gerektiği sonucu ortaya çıkmaktadır.
Bugün yeni bir eğitim ve öğretim yılı başlıyor. Örgün eğitime devam edecek olan yaklaşık 18 milyon öğrencimiz için ilk ders zili bu gün çalacak. Eğitime başlayacak öğrenci sayısını ülke nüfusumuza oranladığımızda yaklaşık yüzde 25 gibi büyük bir rakam çıkmaktadır. Bu durum ülkemizin genç bir nüfusa sahip olduğunu göstermektedir. Genç nüfus ülkenin kalkınması ve gelecekteki hedeflerine ulaşması anlamında çok büyük bir anlam ifade etmektedir. Hele ki bu genç nüfusun eğitim kalitesini arttırabilirsek o zaman muazzam bir güç kazanmış olacağız. Gelişmiş ülkelerde ve özellikle AB ülkelerindeki yaşlı nüfusun hızla artma eğitimi içinde olduğunu düşündüğümüzde ülkemizdeki genç nüfusun fazla olmasının hem kendi ülkemiz için hem de bulunduğumuz coğrafyadaki ülkeler için önemli bir potansiyel olduğunu söyleyebiliriz. Bu anlamda bu gün başlayacak olan yeni eğitim ve öğretim yılı son derece önemlidir. Geçen yıl ülkemizde eğitim anlamında sağlamış olduğumuz kazanımlarımızı ve başarılarımızı bu yeni eğitim ve öğretim yılında daha da yükseğe çıkararak nitelikli insan gücümüzü zenginleştireceğiz. Daha donanımlı ve daha nitelikli öğrenciler yetiştireceğiz.
Kurban Bayramı Müslümanların en büyük bayramıdır. Bayram arabi ayların sonuncusu olan Zilhicce ayının onunda, gün doğuşundan sonra başlar ve dört gün devam eder. Bu bayramda kurban kesme ibadeti söz konusu olduğu için bu bayrama Kurban Bayramı denilmektedir. Kurban kesme, insanı Allaha yaklaştıran ve ulaştıran bir ibadet olarak bütün semavi dinlerde yer almaktadır. Kurban, Allaha yakınlık (kurbiyet) anlamına gelmektedir. Kurban kesmenin özünde, Allaha şükretme, maddi bir fedakârlık gösterme ve onun emirlerine uyma manası yatmaktadır. Nitekim kutsan kitabımız Kuranı Kerimin Kevser Suresinde kurban üzerinde durulmuş Rabbin için namaz kıl ve kurban kes buyurulmuştur. Bu bağlamda maddi imkânları uygun olan Müslümanlar Allaha olan yakınlıklarını göstermek ve onun rızasını kazanmak için ibadet niyetiyle ve belirlenen hususi bir vakitte kurban şartlarına uyan büyükbaş veya küçükbaş bir hayvanı kurban olarak kesmektedirler. Kesilen kurban etinin bir kısmı kurbanı kesenler tarafından tüketilmekte geri kalanı ihtiyaç sahiplerine dağıtılmaktadır. Bu anlamda kurban ibadeti, fakirlerin gıda ihtiyacını karşılamakta, toplumda zengin fakir kaynaşması gibi işlev görmekte, sosyal yardımlaşma ve dayanışmayı pekiştirmektedir.
İstiklal, bağımsızlık demektir. İstiklal, başkasının egemenliği altına girmeksizin hür olarak yaşayabilmektir. İstiklal, asil ve onurlu milletlerin tarihleri boyunca verdikleri büyük mücadelelerin bir başka adıdır. İstiklal; onurlu, şerefli, haysiyetli yaşamak isteyen milletlerin hayat ve var olma felsefesidir. İstiklal; İnsanca yaşamayı ve evrensel değerlere sahip olmayı savunan milletlerin azimli çabasıdır. İstiklal; birbirlerine sevgi, saygı, hoşgörü, kardeşçe ve barış içerisinde yaşamayı tercih eden milletlerin soylu tercihidir. İstiklal; büyük milletlerin tarihsel zenginliğinin ve yüceliğinin özüdür, olmazsa olmazıdır. İstiklal asil ve büyük milletlerin izmihlali göze aldığı bir cevherdir. İstiklal milletleri ayakta tutan ruhtur. İstiklal, Yurtta Sulh Cihanda Sulh sözünün yaşam bulduğu bir mücadeledir.
Yaz tatilinin sonuna yaklaştık. 18 Eylül 2017 Pazartesi günü okullar açılıyor. Yaklaşık 19 milyon öğrenci yeni bir eğitim ve öğretim yılına başlayacak. Yaygın eğitim kurumlarında açılacak kurslara katılacak kursiyerleri de eklediğimizde bu rakam 20 milyonu geçebilecektir. 08.06.2017 tarih ve 30090 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Milli Eğitim Bakanlığı Eğitim Kurumları Sosyal Etkinlikler Yönetmeliğine göre resmi ve özel örgün ve yaygın eğitim kurumlarında eğitim görecek her öğrencimizin birer kulübü olacak. Öğrencilerimiz ve kursiyerlerimiz okul açılışına müteakip eylül ayı içerisinde sınıf ve şube öğretmenlerinin rehberliğinde seçecekleri kulübe üye olacak ve yıl boyunca bu kulüp çalışmalarına katılacaklar.
Dedelerimiz, ninelerimiz, anneannelerimiz, babaannelerimiz ve bu anlamdaki büyüklerimiz yaşça ilerde oldukları için günlük yaşamda genelde onlara yaşlı veya ihtiyar denilmektedir. Oysaki bu kelimeler; tükenmişliği, zaafı, güç kaybını, hayatın sona ermek üzere olduğunu ve işe yaramaz hale gelme gibi olumsuz anlamları çağrıştırmaktadır. Bundan dolayı bu kelimeler insanı incitmekte ve rahatsız etmektedir. Bu rahatsızlığı ortadan kaldırmak, onları onure etmek, gönüllerini okşamak, hürmet ve saygımızı ifade etmek için yaşlı ve ihtiyar kelimeleri yerine büyüklerimiz kelimesini tercih etmemizde fayda var.
İşsizlik gerek ülkemizde ve gerekse dünyanın diğer ülkelerinde ciddi bir sorun olmaya devam etmektedir. TUİK 2017 Nisan istatistiklerine göre ülkemizdeki işsizlik oranı 10,5 seviyesindedir. İşsizlik büyük bir sıkıntıdır. Bu anlamda gerek ülkemizde ve gerekse dünyada devam eden bu sıkıntıyı yok etme ve/veya azaltma noktasında sürdürülen çalışmalar aralıksız olarak devam etmektedir.
Günlük yaşantımızda değişik değerlendirme ve kanaat bildirme durumu ile karşı karşıya kalıyoruz. Gün içinde farklı olaylar yaşıyoruz. Farklı olaylara tanık oluyoruz. Yaşadıklarımızı bazen kendi içimizde değerlendiriyoruz bazen de başkaları ile paylaşıyoruz. Bütün bu değerlendirmeleri yaparken içimizde oluşturduğumuz bakış açısına bağlı kalırız. Geçmişteki yaşantılarımız, isteklerimiz, ihtiyaçlarımız, bilgi dağarcığımız, hayat tecrübelerimiz, statümüz, yaşadığımız yer, hava şartları, beslenme durumumuz, sosyal çevremiz, ruh halimiz gibi faktörler bizim bakış açımıza etki etmektedir. Bunun sonucunda bakış açımız bazen olumlu bazen de olumsuz olabilmektedir. Çekimser veya kararsız kaldığımız durumlar çok nadirdir.
Teknolojideki gelişmeler insanlara yeni fırsatlar sunmakta ve günlük hayatı kolaylaştırmaktadır. Ancak itiraf etmek gerekir ki, teknolojideki gelişmeler bir yandan insanlara faydalı alanlar açarken diğer yandan bazı sıkıntılara da zemin hazırlamaktadır. Bu sıkıntılardan birisi sosyal medya araçlarını kullanan insanlarda görülen sosyal medya depresyonudur. Facebook, Twitter, Whatsapp ve Instagram gibi sosyal medya araçlarını kullanan bazı insanlarda oluşan sosyal medya bağımlılığı zamanla sosyal medya depresyonuna dönüşmektedir. Bu depresyon türü insanlarda ruhsal çöküntülere, yaşam kalitesinin düşmesine, üretkenliğin zayıflamasına ve gerçek hayattan kopmaya neden olmaktadır. Bu tür depresyona kapılan kişiler sanal alemin bağımlısı olmakta ve sanal mutluluklar peşinde koşturup durmaktadırlar.
Okullar haziran ayında tatile girdi. Öğrencilerimizin yaz tatili devam ediyor. Ancak bu günlerde ortaokulu bitiren öğrencilerimiz ile liseyi bitiren öğrencilerimiz için tatilden bahsetmek pek mümkün değil. Çünkü bu iki gruba giren öğrencilerimiz doğru tercih yapıp iyi bir okula yerleşmek için yoğun bir çaba harcamaktadırlar. Tabi çaba harcayanlar sadece öğrenciler değil; öğrenci velileri ve konu ile ilgili öğretmenlerimiz de çok yoğun bir çaba sarf etmektedirler. Hatta bu da yetmez. Öğrenciler tercihlerine son şekli vermek için tanıdıklarından ve üniversitede okuyan öğrencilerden de yardım almaya çalışmaktadırlar. Amaç en doğru tercihi yapmak.
Bugün 15 Temmuz 2016 tarihinde yaşadığımız darbe girişiminin birinci yıl dönümüdür. Bugüne kadar ülkemiz pek çok darbe girişimlerine maruz kalmış ancak milletimiz şimdiye kadar böylesine hain bir darbe yaşamamıştır. Çünkü 15 Temmuz 2016 tarihinde yapılan darbe girişimi önceki darbe girişimlerinden çok farklıydı. Ülkemize ve milletimize zarar vermek isteyen içerdeki ve dışardaki hain odakların birleşerek yaptıkları bu darbe girişiminde ilk kez Türkiye Büyük Millet Meclisimiz bombalanmıştır. Devletimizin önemli kurumlarına ve halkımızın üzerine acımasız bir şekilde bombalar yağdırılmıştır. Milletimizin dişinden tırnağından biriktirerek aldığı savaş uçakları, helikopterler, tanklar, silahlar ve diğer mühimmatlar hainler tarafından milletimize karşı kullanılmıştır. Bu darbe girişiminde 249 vatan evladımız şehit olmuş ve çok sayıda insanımız yaralanmıştır.
Kıyafet insanın vücudunun bir bölümünü veya tamamını örten bir giysidir. Kıyafet aynı zamanda insanı soğuk ve zor doğa şartlarına karşı koruyan bir araç olarak da görülmektedir. Kıyafet insanların daha güzel ve hoş görünmesine vesile olduğu da bilinen bir gerçektir. Kıyafet bir insanın kişiliğini ve karakterini etkilediği gibi aynı zamanda o insanın ait olduğu milletin kültürel yapısını da etkilemektedir. Çünkü kıyafet bir milletin kültürel değerlerinin önemli unsurlarından birisidir. Bu anlamda kıyafete salt insan vücudunu örten bir giysi gözü ile bakmanın doğru olmadığını özellikle vurgulamak gerekir. Zira kıyafetin üzerindeki desenlerin, motiflerin, yazıların, renklerin ve kıyafete yapılan eklentilerin aslında değişik anlam ve mesajlar içerdiği bilinmektedir. Günümüzde bu konuda pek çok bilimsel araştırma yapılmış ve yapılmaya devam edilmektedir. Bu açıdan bakıldığında renk, desen, motif, yazı ve üzerindeki eklentiler bakımından kıyafetlerimizi seçerken çok dikkatli olmamız gerektiği sonucu ortaya çıkmaktadır.
Yüce dinimiz İslamın kutsal kitabı Kuran-ı Kerimin Cebrail Aleyhisselam tarafından Peygamber Efendimiz Hz. Muhammede (S.A.V) indirilmeye başlandığı ve içinde Kadir Gecesi olmayan bin aydan daha hayırlı olan bu geceye Kadir Gecesi denilmektedir. Başka bir değişle; sema kapılarının ardına kadar açıldığı, dua ve tövbelerin kabul edildiği kutlu geceye Kadir Gecesi denilmektedir.
Bizim dünyaya gelmemize vesile olan; bizi büyüten, koruyup kollayan, eğitip terbiye eden, hayatımızı şekillendiren, evine getirdiği helal rızık ile bizleri besleyen, iyi yetişmemiz için her türlü fedakârlığı göze alan, hayattaki en önemli varlıklarımızdan birisi olan babalarımızın hatırlandığı güne Babalar Günü denilmektedir.
Bugün mayıs ayının ikinci pazar günü, yani bugün anneler günüdür. Yıllar önce Amerika Birleşik Devletlerinde yaşayan bir genç kız, annesini mayıs ayının ikinci pazar gününde kaybeder. Annesinin ölümüne çok üzülen genç kız bulunduğu şehirdeki politikacılara, bakanlara ve iş adamlarına bir mektup yazarak annesinin ölüm yıldönümü olan mayıs ayının ikinci pazar gününün anneler günü olarak kutlanmasını ister. Ancak genç kızın bu isteği hemen kabul edilmez. Fakat genç kız annesinin ölüm yıldönümü olan mayıs ayının ikinci haftasındaki pazar gününün anneler günü olarak ilan edilmesi için sabırla ve azimle çalışmaya devam eder. Nihayet bu çabalar sonuçsuz kalmaz ve 1911de Amerika Birleşik Devletleri ülkedeki tüm eyaletlerde mayıs ayının ikinci pazar gününün anneler günü olarak kutlanmasına karar verir. Böylece Anneler Günü resmi olarak 1911 yılında kutlanmaya başlar. Amerika birleşik Devletlerinde başlayan bu kutlama sonradan diğer ülkelere de yayılır. Ülkemizde ise 1955 yılından beri mayıs ayının ikinci pazar günü anneler günü olarak kutlanmaktadır.
Büyük konuşma deyimi günlük konuşmalarda sıkça kullanılan deyimlerden birisidir. Ancak bu deyim günlük konuşmalarda bazen büyük söz söyleme şeklinde de kullanılmaktadır. Türk Dil Kurumunun sözlüğüne göre bu deyimin anlamı; Başkasının düştüğü kötü duruma düşmeyeceğini söyleyerek övünmek anlamına gelmektedir. Bu deyim aynı zamanda Emin olmadan önemli şeyler söyleyerek utanılacak ve pişmanlık duyulacak duruma düşme anlamına da gelmektedir.
Hediye Arapça kökenli bir kelime olup bir insanı sevindirmek için verilen bir malı ifade etmektedir. Türk Dil Kurumu sözlüğüne göre hediye armağan demektir. Buradan hareketle hediyeyi dar ve geniş olmak üzere iki farklı şekilde tanımlayabileceğimizi söyleyebiliriz. Bu çerçevede dar anlamda hediyeyi; bir malı karşılıksız olarak birine verme geniş anlamda ise bir insanın birisini sevindirmek için imkânları ölçüsünde ve karşılık beklemeden bir malı, bir hizmeti veya güzel bir sözü, bir duayı karşı tarafa armağan etmesi şeklinde tanımlayabiliriz. Ancak şunu ifade etmek gerekir ki, hediyede maddi değerden ziyade manevi değer önemlidir. Ayrıca hediyenin verildiği yer ve zaman faktörlerinin de hediye almada ve hediye vermede önemli olduğunu belirtmek lazım.
Başarı; insanın belirlediği hedefe ulaşmak için harcadığı çaba ve bu çabanın sonunda elde ettiği sonucu ifade etmektedir. Buradan hareketle başarı için olmazsa olmaz iki unsurun olduğunu görüyoruz. Bu unsurlardan birincisi hedef belirleme ikincisi de hedefe ulaşmak için çalışmak yani çaba harcamaktır.
Günlük hayatta yaptığımız konuşmada ağzımızdan çıkan kelimelerin salt bir harf ve hece topluluğundan ibaret olmanın ötesinde kelimelerin sihirli güce sahip olduğu artık bilimsel olarak kabul edilmektedir. Kelimelerin sihirli gücü ile ilgili bugüne kadar pek çok araştırma yapılmış, makale ve kitaplar yazılmıştır.
Tükenmişlik sendromu ile ilgili birinci yazımızda; sendromun tanımı, belirtileri ve nedenleri üzerinde durmuştuk. Bu yazımızda da tükenmişlik sendromuna karşı bireysel ve kurumsal düzeyde alınabilecek tedbirler ve konu ile ilgili çözüm önerileri üzerinde durulacaktır.