2

Tükenmişlik Sendromu-1


  • Oluşturulma Tarihi : 29.11.2016 08:28
  • Güncelleme Tarihi :

Tükenmişlik sendromu; dünyada meydana gelen küreselleşme ve buna bağlı olarak artan acımasız rekabet şartlarının özellikle çalışanlarda meydana getirdiği bir sendromdur. Ancak ifade etmek gerekir ki, tükenmişlik sendromu bir hastalık değildir. Tükenmişlik sendromu, depresyon ve stres ile eş anlamlı da değildir. Tükenmişlik sendromu; ağır iş şartlarının çalışanlar üzerinde yarattığı tahribatın adıdır. Başka bir değişle tükenmişlik sendromu; çalışma hayatında artan rekabete karşı ayakta kalma ve büyüme isteğinde olan işverenlerin; çalışan bireyi önemsemeyen, bireye robot gözü ile bakan, kazancı ön planda tutan ve kendi kazancı için her yolu mubah gören tutum ve davranışları sonucunda ortaya çıkan bir olgudur. Ancak ifade etmek gerekir ki, tükenmişlik sendromu sadece çalışanlarda değil aynı zamanda ev hanımlarında,  öğrencilerde ve bu kategoriye giren diğer kişilerde de görülebilen bir durumdur.     

Tükenmişlik sendromu, konusu itibariyle insanların işleri nedeniyle kurdukları ilişkiler ve bu ilişkilerin kötü gitmesiyle ortaya çıkan sorunlarla ilgilidir. İlk kez 1974 yılında Herbert Freudenberger tarafından, “Başarısız olma, yıpranma, enerji ve gücün azalması veya tatmin edilemeyen istekler sonucunda bireyin iç kaynaklarında meydana gelen tükenme durumu” şeklinde tanımlanmıştır.

Tükenmişlik konusu üzerine yoğunlaşan psikolog Dr. Christina Maslach tükenmişliği, duygusal ve fiziksel bitkinlik, kişisel başarının azalması ve duyarsızlaşma olarak üç boyutta tanımlıyor. Dr. Maslach’ın tanımına göre, tükenmişlik yaşayan kişi, fiziksel ve ruhsal çöküntü yanında yaptığı işe dair isteğini, hevesini tüketir, işe ve kendine karşı olumsuz, alaycı, şüpheci bir tavır içine girer.

Tükenmişlik sendromu ile ilgili yapılan bilimsel çalışmaları incelediğimizde bu sendromu dar ve geniş anlamda olmak üzere iki farklı şekilde ele alabileceğimizi söyleyebiliriz. Bu bağlamda dar anlamda tükenmişlik sendromu sadece çalışanları ancak geniş anlamda tükenmişlik sendromu ise çalışanların yanında öğrenci ve ev hanımı gibi daha pek çok bireyi kapsadığını ifade edebiliriz.

Tükenmişlik sendromunun ani gelişen bir rahatsızlık olmadığını ve uzun bir süreç içinde ortaya çıkan bir durum arz ettiğini de belirtmek gerekir. Bu açıdan tükenmişlik sendromunun genel anlamda dört aşamada geliştiğini söyleyebiliriz. Birinci aşamada; kişi, ağır iş yükü, aşırı stres ve yoğun taleplerle baş etmeye çalışıyor. Bir süre sonra işi, kişisel ihtiyaçlarının önüne geçiyor. İkinci aşamada; fiziksel ve duygusal bitkinlik başlıyor. Yorgunluk kronikleşiyor ve rutin yapılan işlerin üstesinden gelebilmek için eskisinden daha fazla enerji gerekiyor. Uykusuzluk, baş ağrıları ve diğer fiziksel şikayetler başlıyor. Üçüncü aşamada; işe karşı duyarsızlık, ilgisizlik, kendini işe ait hissetmeme, işe karşı alaycı ve olumsuz bir tutum gelişmeye başlıyor. Kişilere karşı olumsuz tavırlar ve işin performansında düşme gözleniyor. Dördüncü ve son aşamada ise; çaresizlik, nefret ve kaçınma duyguları öne çıkıyor. Kişi kendinden ve başkalarından hoşlanmamaya başlıyor. Yorgunluk ağırlaşıyor, en ufak bir efor bile gözde büyüyor. Kas ağrıları, baş dönmesi, uyku problemleri, dinlenememe, baş ağrıları artıyor. Kişi dinlenmeyi, başka işlerle meşgul olarak eğlenmeyi denese bile gevşeyemiyor.

Değişik belirtileri olmakla beraber genel anlamda tükenmişlik sendromunun belirtilerini şöyle sıralayabiliriz; “Çalışan kişide; sabah işe gitme istek ve sevincinin azalması, uyandığında kendisini yorgun ve işe başlama modunda hissetmemesi, iş veriminin düşmesi, yaptığı işe saygısının azalması, yaptığı işin önemi ve gerekliliği konusunda şüpheye düşmesi, sürekli hastalanma, fevri ve kırıcı davranma, kızgınlık, çaresizlik, hayattan zevk alamama, yediklerinin tadını alamama, kimse ile konuşmak istememe, insanlardan kaçma, yaşama sevincinin azalması, yaşam enerjisinin zayıflaması, vücut direncinin azalması, kilo alma, sigara – içki gibi bağımlılık yapan maddeleri kullanma, çalışma verimliliğinin düşmesi ve iş kazalarının artması vb. Dolayısıyla bireyde bu saydığımız belirtilerin bir veya daha fazlasının görülmesi durumunda bu bireyin genel olarak tükenmişlik sendromuna yakalandığını söyleyebiliriz. Ancak tükenmişlik sendromunun bireylerdeki etki şiddetinin; sendromu tetikleyen etkenlerin katsayı şiddetine bağlı olarak değişkenlik arz ettiğini belirtmek lazım. Bunun yanında bireylerin; kişilik yapısı, aile yapısı, sosyal çevresi, iş çevresi, manevi zenginlik düzeyi, eğitim seviyesi, hayata bakış açısı gibi faktörlerin de tükenmişlik sendromu üzerinde etkili olduğunu vurgulamak gerekir.

Tükenmişlik sendromuna yakalanan kişi; işe gider ama çalışmak istemez ve yaptığı iş adeta ona bir işkence gibi gelir. Bu sendromun görüldüğü kişiler sırf sosyal güvenceleri devam etsin ve maaş alabilsinler diye işe giderler. Yaptıkları işlerden bir gram zevk almazlar, negatif düşünceye bürünürler, eleştirel tutum ve davranış sergilerler.

Yapılan bilimsel araştırmalarda bireylerde görülen tükenmişlik sendromunun bulaşıcı bir özelliğe sahip olduğu tespit edilmiştir. Ayrıca tükenmişlik sendromu yaşayan bireylerin duygusal yönden çok yoğun, hassas ve kırılgan bir yapıya büründüklerini belirtmek gerekir. Bu hassasiyet; tükenmişlik sendromunun şiddeti arttıkça artmakta ve bireyi mutsuz etmektedir.

Tükenmişlik sendromunun nedenlerini genel olarak şöyle sıralayabiliriz: “stres, uzun mesai saatleri, ulaşım sorunları, işyerindeki yöneticilerin veya çalışma arkadaşlarının psikolojik baskısı (mobbing), depresyon, işsizlik, geçim sıkıntısı, gelecek kaygısı, yaptığı işten hak ettiği maddi ve manevi karşılığı alamama, sağlık sorunları ve sağlıksız beslenme, işyerinde kayırmacı ve adil olmayan çalışma şartları, iş güvenliği tedbirlerindeki eksiklikler, kültürel baskılar ve buna benzer nedenlerdir.

Tükenmişlik sendromu; gerek birey, gerek toplum ve gerekse devlet tarafından dikkate alınması gereken ciddi bir durum arz etmektedir. Bu sendrom bulaşıcı bir özelliğe sahip olduğu için tedbir alınmazsa toplumda hızla yayılma ve toplumu tehdit etmeye neden olabilir. Bunun için gerek birey ve gerekse toplum düzeyinde öncelikle tükenmişlik sendromu nedenlerinin önüne geçilmesi ve bu nedenlerin ortadan kaldırılmasına çalışılması gerekir.  Akabinde bu sendromun bulaştığı bireylere profesyonel yardım sağlanarak tükenmişliğin yok edilmesi gerekmektedir.

Bir sonraki yazımızda; tükenmişlik sendromunun çözüm yolları ile bu sendromun bireysel ve toplumsal boyutları üzerinde durulacaktır.

Son söz şudur ki, hayat bir gül bahçesi gibidir. İçinde güzel renkler ve güzel kokular olduğu gibi içinde dikenler de mevcuttur. Ancak marifet bu dikenlerden korkmadan, onları dikenlikten çıkarıp güzelliklere dönüştürebilmektir. Yani hayatın zorluklarını rafine ederek onları güzellik ve mutluluklara çevirebilmektir.

Hayat bahçenizdeki gül dikenlerini güzellik ve mutluluklara  çevirebilenlerden olabilmeniz dileği ile…

Hayat bahçenizde sağlık, mutluluk, huzur ve esenliği simgeleyen güller hep var olsun.

Umutlarınız yeşil ve geleceğiniz aydınlık olsun.

Tükenmişlik Sendromu-1
Dr. Mehmet Ali Noyan
Yazarımız Kim ?

Dr. Mehmet Ali Noyan