2

Ekmek Arası Domates Peynir


  • Oluşturulma Tarihi : 18.12.2021 08:17
  • Güncelleme Tarihi :

Bahçemizde, sokağımızda oyun oynarken ekmek arası yiyerek büyüdüm ben. Sokakta ip atlardık, mahalleden arkadaşlarım vardı. E tabi bir de akşam ezanı okununca eve girme sendromumuz...

Tatil günleri gün ışıyınca kaçardık evden oyuncak bebeklerimizle. Kendimize evler kurup evcilik oynardık. Çamurdan yaptığımız yemeklerimizi komşularımızla paylaşmak için heyecanlanırdık. Çünkü öyle görmüştük annelerimizden. Zeliş, Gülten, ben oynardık genelde. Acıkınca kısır yapmaya heveslenirdik. Herkes evinden bir şeyler getirir, kısır yapardık. Bitişik komşumuz Elif Teyze görmüşse bahçesinden taze yeşillik verirdi. Dünyanın en kötü ama en güzel kısırı olurdu. Şanslı günümüzdeysek yanına Hasan Bakkaldan fanta da alabilirdik. 5 milyonluk bebeklerimize yorgan, kıyafet dikerdik. Birimizin kumaşı yetmiyorsa diğeri verirdi hemen, her şeyimizi paylaşırdık. Evimizde bir şey kırılınca mutlu olurduk gizliden. Çünkü o artık “bizim evimizin” eşyası olacaktı. Tabi o zaman akıllı telefon yok, sabahı bekleyecektik bu müjdeli haberi vermek için. Akşamüzeri birimizin annesi ekmek arası yapardı. Domatesin suyu ekmeği ıslatmış, üzerinde peynir ezilmiş, yalancı tost gibi bişi yani, dünyanın en güzel lezzetiydi. Şimdikiler bilmez, sandviç yer onlar. Ama bizi havaya uçuran bir lezzet vardı ki, Zeliş’in annesi Sultan Teyzenin yumurtalı makarnası…

Velhasıl tabletlerimiz, telefonlarımız, olağanüstü konsol oyunlarımız yoktu (bir ara Super Mario belasına bulaşmıştık o kadar), mutluyduk biz çamurun içinde, bisikletin üzerinde. Ailelerimiz fotoğraf makinesine 36’lık poz alınca, en güzel kıyafetlerimizi giyerdik hevesle. Çok üzülüyorum ben şimdiki çocuklara. Oyunları çalındı, arkadaşları çalındı, ekmek araları çalındı, bisikletleri yok. Her an her saniye fotoğrafları, videoları çekiliyor ama hiç heyecanlanmıyorlar… 3 yaşında başlıyorlar okulda savaşa, 5 yaşında gelecek kaygısı. 15 yaşına geldiğinde çoktaaann sosyal medya belasına bulaşılmış, takipçi derdi ayrı, beğeni derdi ayrı (bu arada İnstagram hesabım (@1soylu), coin dünyalarına girilmiş, sınav derdi desen apayrı bitmiyor. Aileyle kuşak çatışması derken 18’e stres yumağı şeklinde giriyorlar. Sonra neden suçlar artıyor, neden insanlar mutsuz, neden intiharlar artıyor, neden neden neden? Çünkü sevgiyle değil öfkeyle büyüyoruz, nefretle yaşıyoruz biz artık. Bir çikolatayı paylaşmadan, elimiz ayağımız toprağa değmeden, mavi ışık hapishanesinde büyüyoruz. Her çocuk Kraliçe ve Kral olarak yetiştiriliyor e büyüyünce bir sınıfta 30 tane kral kraliçe olamıyor haliyle, bir evlilikte en önemli kişi 2 kişi olamıyor, bir işyerinde herkes yönetici olamıyor. Hal böyle olunca her yaştan Kral ve Kraliçeler sürekli çatışıyor. Hasta doktoru beğenmiyor, müşteri restoranı, veli öğretmeni, öğretmen öğrenciyi, herkes herkesi beğenmiyor. Sonra oturup vay efendim retrodan, yok efendim dolunaydan, aman tutulma var, aman küresel güçler hepimizi ele geçirdi... Hayır efendim SEVGİSİZLİKTEN, SAYGISIZLIKTAN…

Şimdiki çocuklara herkesten uzak durması gerektiği öğretiliyor, malına sahip çık, kimseye hakkını yedirme. Biri bir şey derse-yaparsa sakın altta kalma sen de O’na yap, öğretmenin kızarsa hemen bize haber ver. Çünkü etin de kemiğin de benim (Bizim öğretmenlerimize hep eti senin kemiği benim denirdi de) Okuldan çıkar çıkmaz eve koş. Eve koş ki tabletin ağlamasın.

Dijital yaptılar bizi, yalnızlaştırdılar, bencilleştirdiler, paylaşmayı unutturdular, hasta ettiler. Hal böyle olunca koşarak evimize girdik hep, kaçtık insanlardan telefonlarımıza sarıldık. Ödümüz kopuyor biriyle selamlaşıp hal hatır sorarız diye. Ölüyoruz korkumuzdan birine 1 kuruşumuz geçer diye. Kimsenin annesi kimseye ekmek arası yapıp uzatmıyor artık. Hem ekmekte pahalı zaten, peynir de, domateste…

Bu düzenden kurtulup eskiye dönmek mümkün olur mu? –Hiç sanmıyorum. Peki, bu şekilde nereye gidecek sonumuz? Gerçekten kapsülle beslenen birer robot yapacaklar mı bizi? Yeni virüsler var deyip farklı gezegenlere götürülecek miyiz? Bu sorular karşısında o kadar çaresiz, o kadar etkisiz ki.. Gelinen veya getirildiğimiz noktada bireysel olarak farkındalık duygumuzu ve bilincimizi artırıp her şeyi iyileştirme, iyi olma, iyi kalma savaşı vermekten ve iyi şeyler dilemekten başka çaremiz yok sanıyorum.

Hepimize ekmek arası peynir domateslerimizi paylaşabildiğimiz, tertemiz bir dünya diliyorum…

Ekmek Arası Domates Peynir
Fatma Soylu
Yazarımız Kim ?

Fatma Soylu