1
Halil Yaylak
İlkses Gazetesi Yazarımız

Halil Yaylak

Yazarın Köşe Yazıları

Katar'ın Tarihi

Son zamanlarda en önemli müttefiklerimiz biri haline gelen Katar’ın tarihini bugün sizler için derledim. Katar, resmî adıyla Katar Devleti Arap Yarımadası’nın doğusunda bulunan bir Basra Körfezi ülkesi. Tek kara sınır komşusu Suudi Arabistan olup diğer tarafları Basra Körfezi ile çevrilidir. Kuzeybatısında Bahreyn, batı ve güneyinde Suudi Arabistan, doğusunda Birleşik Arap Emirlikleri ve kuzeyinde İran bulunur. 2,15 milyon nüfuslu Katar, artan petrol fiyatları ve sahip olduğu doğal gaz rezervleri sayesinde kişi başına düşen gelire göre dünyanın en zengin ülkesidir. Katar, Orta Doğu’daki bütün körfez ülkelerinde olduğu gibi ekonomik olarak hızla gelişmektedir.
Katar, uzun yıllar bölge aşiret beylerinin emri altında yönetilmiştir. Bölge genellikle göçebe kabilelerin yaşadığı yer olduğu için idaresinde de sık sık değişmeler meydana gelmiştir. 19. yüzyılda bölgenin idaresi bugünkü emir’in büyük dedesi olan Muhammed al Sani’ye geçmiştir. Ülkede fiilî Türk egemenliği ilk olarak 1852’de, daha sonra ve kesin olarak 1871’de Muhammed el-Sani’nin daveti üzerine başlamıştır. Katar’ın bugünkü başkenti Doha (Kal’atü’t-Türk adı verilen kale) ve yine bugün ABD üssünün bulunduğu el-Obeid’e yerleşen Türk birlikleri 1913’e kadar kaldılar. Katar da Basra Vilayeti’nin Lahsa sancağına bağlı bir kaza (ilçe) oldu. Al-Sani ailesi de Osmanlı kaymakamları olarak görev yapmaya


Varna Savaşı

Osmanlı’nın Balkanlar’da tam otorite kurmasının önünü açan Varna Savaşı’nı anlatacağım bugün size. Vikipedi’den derlediğim bilgilerle birlikte savaşın tarihine bir bakalım. 10 Kasım 1444 tarihinde, Papalık önderliğinde Macar, Leh, Eflak ve çeşitli Balkan milletlerinden oluşan, Kral I. Ulászló komutasındaki Haçlı ordusu ile II. Murat önderliğindeki Osmanlı ordusu arasında bugünkü Bulgaristan’ın Varna şehri yakınında yapılmış bir savaştır. Osmanlı ordusu kazanmıştır.
II. Murat, Papa IV. Eugenius’un önayak olmasıyla oluşturulan Haçlı ordusu ile Niş Muharebesi ve sonrasında Izladi’de yapılan savaşların ardından 1444 yılının yaz aylarında Edirne-Segedin Antlaşması’nı imzalamıştı. Bu antlaşma 10 yıl sürelik bir barış dönemini öngörüyordu. Antlaşmanın imzasından kısa bir süre sonra şehzade Alaüddin’in av sırasında attan düşerek ölmesi nedeniyle II. Murat tahtı 12 yaşındaki oğlu şehzade Mehmet’e bırakarak Manisa’ya çekilmişti. Ancak Edirne-Segedin Antlaşması’nın koşullarından hoşnut kalmayan Papalık, Kardinal Julian Cesarini vasıtasıyla Macar kralını ikna ve kutsal kitaba el basılarak antlaşmanın bozulması için çalıştı. Müşriklere karşı yapılan yeminin hükmü olmayacağını beyan ile antlaşmayı bozdurdu ve Krallık Meclisi Türklerle tekrar muharebeye karar verdi. Sonbaharda harekata başlayan müttefikler Orşova’ dan Tuna nehrini geçip Vidin’e geldiler ve şehri yaktıktan sonra Niğbolu’da Eflak voyvodası Vlad II Dracul’un kuvvetleriyle birleşerek Şumnu üzerine hareket ettiler. Şumnu’ya geldikten sonra


Kaddafi'nin Hayatı

Son dönemlerde Libya politikamız ve sahadaki etkinliğimizle üzerimizdeki oyunu bozduk. Bugün sizlere Libya tarihi için önemli bir kişi olan Muammer Muhammed Ebu Münyar el-Kaddafi’yi anlatacağım.  Muammer Muhammed Ebu Münyar el-Kaddafi (7 Haziran 1942, Sirte - 20 Ekim 2011, Sirte), eski Libya lideri. 1969 yılında yapmış olduğu darbe sonucu iktidara gelip, 1970’ten 1972’ye kadar Libya başbakanlığı, 1972’den 1979’a kadar ise Libya devlet başkanlığı görevini yürüttü. 1979-2011 yılları arasında Libya Arap Halk Sosyalist Cemahiriyesi’nin Kardeşçe Lideri ve Bir Eylül Büyük Devriminin Rehberi unvanını kullanarak, resmî bir görevi olmadan toplam 42 yıl boyunca Libya’yı yönetti. Her ne kadar dünya kamuoyu tarafından bir diktatör olarak görülmüş olsa da Kaddafi bunu reddetmekte ve kendisinin Libya halkı için sadece bir rehber ve yol gösterici olduğunu söyledi. Başlangıçta kendisini ideolojik olarak Arap milliyetçiliği ve Arap sosyalizmine adamıştı, ancak daha sonra kendisi tarafından önerilen bir hükûmet tarzı olan Üçüncü Uluslararası Teorisine göre hüküm sürdü. İtalyan Libyası’nda, Sirte yakınlarında fakir bir Bedevi ailesinin yanında doğan Kaddafi, Sabha’daki okulunda Arap milliyetçisi oldu ve daha sonra Bingazi Kraliyet Askeri Akademisi’ne kaydoldu. Ordu içinde, Batı destekli Senussi I. İdris monarşisini 1969 darbesinde deviren devrimci bir grup kurdu. İktidara gelen Kaddafi, Libya’yı Devrim Komutanlığı Konseyi tarafından


Büyük İskender

Bugün sizlere köşemde bir dönem tarihe damgasını vurmuş bir isim olan Büyük İskender’i anlatacağım. İskender veya orijinaliyle III. Aleksandros (MÖ 20 Temmuz 356, Pella – MÖ 10/11 Haziran 323, Babil), II. Philippos’un oğlu ve MÖ 336–323 yılları arasındaki Makedonya kralıdır.
Pers İmparatorluğu’nu yıkarak Persepolis’i alır. Zor kazanılan savaşların sonucunda, Makedonya’dan Hindistan’a kadar uzanan büyük bir imparatorluk kurmuş, Antik Yunan uygarlığının Doğu’ya yayılmasında etkili olmuş ve efsanevi bir kahramana dönüşmüştür. II. Filip ile Epeiros (Epir) kralı Neoptolemos’un kızı Olimpias’ın oğlu olan İskender, 13-16 yaşlarında Aristo’dan aldığı derslerin etkisiyle felsefe, tıp ve bilime ilgi duydu. Babası II. Filip’in Byzantion’a saldırdığı MÖ 340’ta Makedonya’yı yönetti ve bir Trak kabilesini yendi, iki yıl sonra II. Filip’in Yunanlara karşı kazandığı Kaironeya Çarpışması’nda ordunun sol kanadını komuta etti. II. Filip’in öldürülmesinin (MÖ 336) ardından komutanlarca kral ilan edildi. Öncelikle bütün olası hasım ve rakiplerini öldürttü. Babasının sağlığında Asya seferini gerçekleştirmek üzere oluşturulan, Korintos’taki Helen Birliği sinhedrion’da (meclis) bu birliğin hegemonu ve başkomutanı seçildi. Delphoi üzerinden Makedonya’ya dönerken MÖ 335 ilkbaharında Trakya’ya girdi. Şipka Geçidini aşarak Triballileri (Triballoi) ezdikten sonra Tuna’nın öbür yakasına geçerek Getaları dağıttı. Ardından batıya dönerek Makedonya’yı istila etmiş olan İliryalıları yendi. Bu


Rönesans

Bugün önce Avrupa kıtasını sonra etkileriyle tüm dünyayı etkileyen Rönesans akımını ele alacağım. Rönesans (Yeniden Doğuş), Orta Çağ ve Reformasyon arasındaki tarihi dönem olarak bilinir. 15 - 16. yüzyıl İtalya’sında batı ile klasik antikite (Eski Roma ve Yunan Eserlerinin incelenmesi) arasında sanat, bilim, felsefe ve mimarlıkta bağın tekrar kurulmasını sağlayan, Antik Yunan filozof ve bilim insanlarının çalışmalarının çeviri yoluyla alındığı, deneysel düşüncenin canlandığı, insan yaşamı (hümanizm) üzerine yoğunlaşıldığı, matbaanın bulunmasıyla bilginin geniş kitlelerle paylaşımının arttığı ve radikal değişimlerin yaşandığı dönemdir.
Bu çağ uzun zamandır geriye düşmüş olan Avrupa’nın ticaret ve coğrafi keşiflerle yükselişinin öncüsü olmuştur. İtalyan rönesansı bu dönemin başlangıcı sanatsal ve bilimsel gelişmeyi ifade eder. İlk kez İtalyan sanatçı Giorgio Vasari tarafından Vite’de kullanılmış, 1550 yılında basılmıştır. Rönesans teriminin kökeni Fransızca’dır. Fransız tarihçi Jules Michelet tarafından kullanılmış ve İsviçreli tarihçi Jacob Burckhardt tarafından geliştirilmiştir (1860’larda). Yeniden doğuş iki anlamı içerir. İlki antik klasik metinlerin tekrar keşfi, öğrenimi, sanat ve bilimdeki uygulamalarının tespitidir. İkinci olarak bu entelektüel aktivitelerin sonuçlarının Avrupalılık kültürünü genelde güçlendirmesidir. Bu yüzden Rönesans’tan bahsederken iki farklı fakat anlamlı yoldan söz edilebilir: Klasik öğrenmenin ve bilimin antik metinlerin tekrar keşfiyle yeniden doğması ve genel anlamda


İran Devrimi

Bugün sizlere komşumuz İran’da gerçekleşen Humeyni devriminden bahsedeceğim. İran Devrimi veya İslam Devrimi, 1979 yılında İran’ın Muhammed Rıza Pehlevi liderliğindeki bir monarşiden, Ayetullah Ruhullah Humeyni yönetiminde İslam hukuku ve Şiî mezhebi görüşlerini esas alan İslam Cumhuriyeti kurulmasına dönüşen popüler hareketin adıdır. Devrimin nedenleri arasında Şah yönetiminin halktan destek görmemesi ve son zamanlarda Şah’ın özellikle Amerikalı yetkililerle fazlaca içli dışlı olması sayılabilir. Aslında güç düşüncesi ve Cumhuriyet isteyen Mollalar tarafından güce kavuşmak için Devrim isteği eski zamanlardan beri sürüyordu. Ancak kısa süren ikinci monarşi döneminin ardından Tebriz’den gelen Settar Han ve Bagir Han komutasındaki Kuvayı millî Tahranı ele geçirdikten sonra Cumhuriyet yanlısı mollalar yargılanmış, Şeyh Fazlullah Nuri idam edilmiş ve Devrimciler böylece bastırılmışlardı. bu baskı şiddetli bir şekilde Rıza şah döneminde de sürmüş oğlunun döneminde ise daha serbest kalmışlardı. 1902 doğumlu Ayetullah Ruhullah Humeyni, özellikle Ak Devrim’in ardından kadınlara oy hakkı verilmesiyle beraber ülke içindeki Batı nüfuzunu bahane ederek, Şah’ın politikalarına açıkça karşı çıktı ve İslam’ın uzlaşmaz bir şekilde devlet politikası olması gerektiğini belirtti. 1960’larda sürgüne gönderilen İmam Humeyni önce Türkiye’de, sonra Irak’ta kaldı. 1978’de Saddam Hüseyin Humeyni’yi Irak’tan kovunca ABD tekeliyetinden çekinen Fransa ona sahip çıktı. Ali Şeriati, devrimin ana felsefecisi olarak kabul edilen ve


Amerika Birleşik Devletleri (2)

Geçen hafta ABD’nin tarihsel süreciyle ilgili yazı kaleme almıştım. Bu haftada konumuzu sürdüreceğim. ABD doğal kaynaklarının zenginliği, genç ve dinamik bir insan gücüne sahip olması nedeniyle 19. yüzyıl boyunca hızla sanayileşti. Ancak 1861-1865 yılları arasında çıkan Amerikan İç Savaşı ülkeyi parçalanma tehdidi altına soktu. Savaş kuzeydeki eyaletlerin başarısıyla sonuçlandı ve ABD tekrar hızlı bir gelişme dönemine girdi. 20. yüzyıl başlarında çıkan I. Dünya Savaşı’nın İtilaf Devletleri tarafından kazanılmasında önemli bir rol oynadı. II. Dünya Savaşı’nda da Almanya, İtalya ve Japonya’ya karşı başarılar elde eden ABD artık bir süper güç hâline gelmişti. Bu iki dünya savaşından sonra dünya ülkeleri iki kutba ayrıldı. Soğuk Savaş adıyla anılan bu dönemde ABD NATO örgütü çatısı altında Batı Bloğunun liderliğini üstlenirken Sovyetler Birliği Doğu Bloğu’nun (Varşova Paktı) lideri durumundaydı. Soğuk Savaş yılları boyunca ABD başta Kore Savaşı ve Vietnam Savaşı olmak üzere birçok savaşa katıldı. 1989 yılında Berlin Duvarı’nın yıkılışının ardından Soğuk Savaş sona erdi. 1990 yılında Irak’ın Kuveyt’i işgal etmesi üzerine çıkan I. Körfez Savaşı’nda ABD Irak ordusunu yendi. ABD 1995 ve 1999 yıllarında NATO ülkelerinin yardımıyla Bosna Savaşı’na ve Kosova Savaşı’na müdahale etti. 2001 yılında New York ve Washington, DC gibi büyük ABD kentleri El-Kaide tarafından 11 Eylül


Amerika Birleşik Devletleri (1)

Son zamanda Koronavirüs vakalarının çokluğu ve siyahi Floyd’un polis şiddetiyle öldürülmesiyle neredeyse iç ayaklanmanın eşiğine gelen ABD’nin kuruluş dönemini sizler için derledim. Amerika Birleşik Devletleri, (USA), Birleşik Devletler ya da kısaca ABD veya Amerika, elli eyalet ve bir federal bölgeden oluşan bir federal anayasal cumhuriyettir. Ülkenin çoğu (48 eyaleti olan kıtasal ABD ve ülkenin federal bölgesi olan Washington, DC), Kuzey Amerika’nın ortasında, Büyük Okyanus ve Atlas Okyanusu’nun arasında bulunmaktadır. Bu ülkenin vatandaşlarına Amerikalı veya Amerikan denir.
Kuzeyinde Kanada, güneyinde ise Meksika ile sınırı bulunur. Alaska bölgesi, kıtanın kuzeybatısında bulunarak doğusunda Kanada ve batısında Bering Boğazı’nın öbür tarafında bulunan Rusya’nın arasında bulunmaktadır. Hawaii eyaleti, Büyük Okyanus’un ortasında bulunan bir takımadadır. Ayrıca Karayipler ve Büyük Okyanus’ta bulunan denizaşırı topraklara sahiptir. Resmî kuruluş tarihi 4 Temmuz 1776’dır. Doğuda Atlas Okyanusu’ndan, batıda Büyük Okyanus’a kadar 4.500 km genişliğindedir. Alaska ve Hawaii’yi de içine alan Amerika Birleşik Devletleri’nin 9 milyon kilometrekareden fazla yüzölçümü vardır. Hawaii ise, Büyük Okyanus’ta olup, kıta üzerindeki Amerika Birleşik Devletleri’nden 3.200 kilometre uzaklıktadır. Alaska 50 eyaletin içinde yüzölçümü en büyük olanıdır. Ülkenin güney tarafında bulunan Teksas bu bakımdan ikinci sırada gelmektedir. ABD, Basın Özgürlüğü Endeksi’nde 49. sırada yer almaktadır.


SpaceX ve Küresel Dengeler

Önceki gün eğer hava muhalefeti olmasaydı SpaceX, içerisinde 2 Amerikan astronotu bulunan Crew Dragon isimli uzay aracını, ISS’ye fırlatacaktı. Bu durum sadece uzay ve havacılık sektörü için değil aynı zamanda ekonomik ve siyasal anlamda da fark yaratacak bir durum olarak ortaya çıkıyor.
Biliyorsunuz ABD, 2011 yılından bu yana kendi roketi ile uzaya insan yollamamıştı. Eğer Cumartesi gününe ertelenen bu fırlatma başarılı olursa, uzay aracı da dünyaya geri dönerse, Batı uzaylılık anlamında Rusya’ya olan bağımlılığından da kurtulacak. Bu da siyasi anlamda aslında bir dönüm noktası olarak nitelendirilebilir. Uluslararası Uzay İstasyonu yani ISS, 2000 yılından bu yana uzayda alçak bir yörüngede (400 km) bulunuyor. Yörüngeye oturduğu günden bu yana ise birçok ülkeden gelen (Çin buna dahil değil) astronotları ağırlıyor. ABD 2011 yılında daha önce yaşanan 2 ölümcül kaza nedeniyle, uzaya insanlı araç fırlatmayı askıya almıştı. Zaten bu durum maddi anlamda da NASA’yı zorlayan bir şeydi. Fakat Elon Musk’ın SpaceX’inin devreye girmesiyle beraber NASA artık bu maddi yükten de kurtulabilecek.
Hali hazırda ABD’nin uzaya insan yollama görevinden çekilmesiyle beraber astronotları uzaya Rusya’nın Soyuz adlı roketi taşımaya başlamıştı. Bu da Rusya’yı bu alanda bir lider konumuna sokuyordu. İşte SpaceX’in önemi burada daha iyi anlaşılıyor. Eğer Elon


Siyaset Nedir?

Bugün sizlere siyasetin ne demek olduğunu tarihsel gelişimini anlatacağım. Siyaset veya politika, devlet işlerini düzenleme ve yürütme sanatıyla ilgili özel görüş veya anlayış. Siyaset kelimesi Arapça Seyis (At Bakıcısı) kelimesinden türemiştir. Osmanlıca’da ise bu anlamlara ilaveten padişahın hükmettiği ölüm cezası anlamında kullanılır. Esasen İslam kamu hukukunun önemli bir unsuru olan “siyaseten katl”, Türk – İslam devlet nazariyesinde hükümdarın yetkisine bağlı olarak şekillenmiştir. Buna göre siyaseten katl, en genel tanımıyla İslam hükümdarının mutlak otoritesine dayanarak verdiği en ağır cezadır. Kavram bu haliyle, bir hükümdarın ülke idaresi ve politika zorunlulukları gereği hükmettiği ölüm cezasıdır. Kavram, İslam kamu hukukunda, özellikle de Osmanlı devlet düzeninde o denli yerleşmiştir ki siyaset sözcüğü tek başına, esas anlamının yanında ve pek çok kullanımda hükümdarın verdiği ölüm cezasını ifade eder. Yunan siyasal yaşamında ise siyaset, “polis”‘e veya devlete ait etkinlikler biçiminde tanımlanmıştır. Politika bilimi (politoloji) politik hareketler ve güç edinilmesi ve kullanımı konusunu inceler.nPolitika, toplumun halka dair yaptığı tüm etkinliklerdir. (Aristoteles)
Düşünsel gelenek
Eflatun veya Aristo’nun kurucuları olarak kabul edildiği bu gelenekte etik sorunları incelemek önceliklidir. Olması gerekenle ilgilenir. Günümüzde ise bu gelenek, “bireysel özgürlüğün sınırları ne olmalıdır?”


Yeni Dünya Düzeni

Önceki gün hem enteresan hem de biraz komik gelen bir haber okudum. Güney Kore’de koronavirüs nedeniyle ertelenen beyzbol ligi başlıyormuş. Evet ülkede durum şimdilik iyileşiyor gibi görünüyor ancak spor severlerin stadyumlara gelmesi hala yasak. Favori  takımlarını izlemek isteyen hayranlar mutsuz. Fakat yapacak bir şey yok.
Koronavirüs pandemisi nedeniyle bir hafta süren gecikmeden sonra, Güney Kore'nin profesyonel beyzbol ligi yeni sezonunu resmen açtı. Ülke yaklaşık üç ay içinde en düşük sayıda yeni günlük koronavirüs vakasını kaydetti. Ancak, Kore Beyzbol Örgütü'nden yetkililer durumu tamamen güvenli görene kadar taraftarlar oyunları stadyumdan takip edemeyecek. Lig kapalı kapılar ardında başladı fakat işte bana enteresan gelen kısma geliyoruz; stat fake yani sahte seyircilerle kaplandı. Komple koltuklara fanların resimleri yerleştirildi. Bu resimlerdeki kişilerin maske takması da gerçekçi bir detaydı.
Bu benim aklıma şunu soktu, hem siyasi, hem ekonomik hem sportif hem de günlük yaşamımızda böyle sahteliklere maruz kalmaya devam edecek miyiz? Örneğin bir siyasi konuşmasını hologram olarak yapacak mı? Ya da maçları hologram olarak mı izleyeceğiz? Yeni dünya düzeninde bizi böyle şeyler mi bekliyor?
Bunlar tabi ki bir anda olacak şeyler değil. Bir anda şu anki kurulu düzeni arkada bırakmamız beklenemez. Ama zamanla özellikle de teknoloji geliştikçe bu tip şeyleri yapmaya imkan bulabileceğiz. Keza


Ramazan ve Destek Olmak

Yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını gölgesinde bir Ramazan ayı geçiriyoruz. Her ne kadar bu salgın canımızı sıksa da, aslında özellikle bu gibi kriz durumlarında birbirimize destek olmanın önemini daha iyi anlıyoruz. Özellikle de bu durumun Ramazan ayına denk gelmesi yardımlaşmanın daha ön plana çıkmasını sağladı. Biliyorsunuz, Ramazan ayı maddi ve manevi birçok güzelliklerin bir arada yaşandığı,  duygunun ve imanın ibadetlerle daha çok öne çıktığı mübarek bir aydır. Ramazan, rahmet, bereket ve mağfiret ayıdır. Bu ay Müslümanlar arasında sosyal açıdan yardımlaşma ve dayanışmanın en yüksek olduğu dönemlerden birisidir. Bu nedenle aslında Ramazan ayı ile koronavirüsün denk gelmesi, yardımlaşmanın öneminin daha iyi anlaşılmasını sağladı.
Tüm dünyadaki Müslümanlar olarak koronavirüs nedeniyle Ramazan ayına buruk girdik. On bir ayın sultanı Ramazan ayının ülkemize, milletimize, İslam âlemine ve tüm insanlığa sağlık, barış ve huzur getirmesi tüm temennimiz. Ramazan ayı, tüm Müslüman alemi için rahmeti ve bereketi bol olan bir aydır. Ramazan ayına, dünyada büyük bir hızla yayılarak insanlığı tehdit eden koronavirüs salgını ile mücadele ederek girdik. Bu mücadelede bir arada olma, yardımlaşma hep ön plana çıktı. Ramazan ayı; biz Müslümanlar için yoksulların gözetildiği, iftar sofralarının paylaşıldığı, ihtiyacı olana destek olunan aynı zamanda millet / ülke olarak yardımlaşma ve kaynaşma bakımından


Altın ve Politika

Altın fiyatları çok çeşitli değişkenler nedeniyle zaman zaman farklılaşabilir ancak altın yatırımları çoğu zaman para birimlerine yatırım yapmaktan daha istikrarlıdır. Fakat altın fiyatı siyasetten nasıl etkileniyor? Burada size, siyasetin ve ekonominin uzun vadede altının fiyatını nasıl etkileyebileceğine dair ufak bir şeyler anlatacağım.
Ekonomi bir düşüş yapmaya başladığında, birçoğu genel fiyattaki çok az hareket nedeniyle güvenli bir yatırım olarak görüldüğü için altın almayı tercih ediyor. Yaşam maliyeti arttıkça altın fiyatı yükseldiğinden, bu varlık enflasyon için bir risk unsuru olarak yaygın anlamda kullanılmaz. Bu nedenle, enflasyon yükselmeye başladığında içerisine altını almadığı için altını iyi bir zenginlik deposu haline gelir.
Altının fiyatı yükseldikçe, zaman içinde değerini kaybetmediği için yatırımınıza devam etmeye karar verebilirsiniz. Altınınızın değerinin değişeceği tek zaman piyasanın yükselmeye ve düşmeye başladığı zamandır. Buna ek olarak, jeopolitik faktörler, altınların fiyatını etkilememektedir, çünkü çoğu kişi, savaşlar ve diğer devam eden krizler sırasında yatırımları için bu varlığı güvenli bir liman olarak görmektedir.Ekonomik belirsizlik ve siyasi meseleler nedeniyle enflasyon yükselmeye başladığında, altın gibi varlıklara yatırım yapmaya başlayan birçok kişi var. Bunun nedeni, değerini korumasından kaynaklanmaktadır. Paranın değeri düşerse, altın fiyatı yükselmeye başlar, bu nedenle yatırımcıyı bu düşüşe karşı korur.
Hisse senetlerine veya diğer unsurlara


23 Nisan

100. yılını kutladığımız TBMM’nin tarihini sizler için derledim. Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, Türkiye Cumhuriyeti’nin ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin resmi bayramlarından biridir. Türkiye ve KKTC yanı sıra Kosova Cumhuriyeti’nde “23 Nisan Kosova Türkleri Milli Bayramı” olarak kutlanılır. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu ve ilk cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk tarafından dünya çocuklarına armağan edilmiştir. Bu bayram, TBMM’nin açılışının birinci yılında kutlanmaya başlanan 23 Nisan Millî Bayramı ve 1 Kasım 1922’de saltanatın kaldırılmasıyla, önce 1 Kasım olarak kabul edilen, sonra 1935’te 23 Nisan Millî Bayramı’yla birleştirilen Hâkimiyet-i Milliye Bayramı ile Himaye-i Etfal Cemiyeti’nin 1927’de ilan ettiği ve ilki Atatürk’ün himayesinde düzenlenen 23 Nisan Çocuk Bayramı’nın kendiliğinden birleşmesiyle oluştu. 1980 darbesi döneminde Millî Güvenlik Konseyi, bu bayrama resmî olarak “23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı” adını verdi. Hakimiyet-i Milliye Bayramı (önceleri 1 Kasım, sonra 23 Nisan), saltanatın kaldırılışının ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunu gerçekleştiren TBMM’nin açılışının egemenliği padişahtan alıp halka vermesini kutlamak amacını taşırken, Çocuk Bayramı savaş sırasında yetim ve öksüz kalan yoksul çocukların bir bahar şenliği ortamında sevindirmek amacını taşımaktaydı. Türkiye Radyo Televizyon Kurumu, UNESCO’nun 1979’u Çocuk Yılı olarak duyurmasının ardından, TRT Uluslararası 23 Nisan Çocuk Şenliği’ni başlatarak, bayramı uluslararası düzeye taşımıştır. Günümüzde bayrama birçok ülkeden çocuklar


Kovid-19 Ekonomiyi Nasıl Etkiliyor?

Koronavirüs pandemisi küresel ekonomi üzerinde derin ve ciddi bir etkiye sahip ve politikacılar sürekli olarak bu duruma bir çözüm bulmanın yollarını arıyor. Çin’in şimdiye kadarki deneyimleri doğru politikaların hastalıkla mücadele ve etkilerini hafifletmede bir fark yarattığını gösteriyor ancak bu politikaların bazıları zor ekonomik değişimlerle birlikte geliyor.
Virüsün kontrol altına alınmasındaki başarı, sosyal mesafeler, hareketliliğin azaltılması, işe gitmeme ya da evden çalışma gibi durumlara bağlıdır. Bunlarda ister zorunlu isterse de gönüllü olsun ekonomik aktivitenin yavaşlaması pahasına yapılmaktadır. Çin’in durumunda, politika yapıcılar hem ulusal hem de yerel düzeyde katı hareketlilik kısıtlamaları uyguladı. Örneğin, salgının zirvesinde hükümet birçok şehirde karantinayı katı bir biçimde hayata geçirdi.
Çin'de ekonomik normalleşme belirtileri olsa da -çoğu büyük firma kapılarını tekrar açtığını bildirdi ve birçok yerel çalışan işlerine döndü- ciddi riskler devam ediyor. Örneğin, daha fazla ülke salgınlarla karşı karşıya kaldıkça, küresel finans piyasaları da durma noktasına geldi. Şu sıra ithalat ve ihracattan bahsetmemiz pek mümkün değil. İnsanlar, dışarı çıkmıyor, alışveriş yapmıyor. Şu an en fazla gıda sektöründe hareketlilik var ama bu hareketlilik de maalesef eski günlerdeki gibi değil. Bunun en büyük sebebi de sosyal mesafe kurallarına uymamız.
Her şey durma noktasına geldi
Kovid-19


Politika Virüse Yakalandı!

Tüm dünyayı etkisi altına alan koronavirüs maalesef ülkemizde de her geçen gün can kaybının artmasıyla sürüyor. Bu beladan kurtulmak üzere Sağlık Bakanlığımızca belli adımlar atılıyor. Genel itibariyle baktığımızda bu adımlar başarılı görünmektedir. Herkesin kabul ettiği umreden gelenlerin karantinaya alınmalarındaki gecikme haricinde. Sağlık alanında yaşanırken bunun bir de ekonomi bölümü var. İşte orada işler biraz karışık. Bazı kurumların işçi çıkarmaları işsiz kalan kısmın ne yapacağı sorusunu akla getirdi. Bunun dışında küçük esnaf gelirinden oldu. Birde sigortasız çalışan sokak ekonomisiyle geçinen bir kısım var. Tüm bunlar için belli başlı adımlar atılıyor. İşten burada ise iktidar ve muhalefet karşı karşıya gelmiş konuda. Ortak düşmana karşı Amerika ve Rusya bile birbirleriyle yardımlaşırken bizim ülkemizdeki kısır siyasi çekişme bir türlü aşılamıyor. Suriye’ye askeri harekat yapılıyor yine birlik sağlanmıyor, Milli bir gurur yaşanıyor yine senden benden laflarıyla birlik sağlanmıyor. Şimdi zengin fakir demeden herkesi kıran bir virüs var onda da birlik sağlanmıyor. Politikacılarımız bir gün umarım ülke için birlikte hareket etmeyi sağlayabilirler.

 


Virüs Ekonomiyi Vurdu

Koronavirüs tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de etkisini gösteriyor. Dünyada virüse yakalanan kişi sayısı 1 milyona yaklaşıyor. Ülkemizde de son rakamlara göre 13 bini aşmıştı. Koronavirüsün asıl yıkıcı etkisi ise işsizlik olacak gibi duruyor. Bu dönemde işten çıkarmalarla İŞKUR’un önünün dolduğunu görüyoruz. Bu virüsten 13 bini geçkin kişi etkilendi direkt olarak ama bunun bin katı ekonomik olarak etkilendi. İnsanlarda bir panik havası var. İşsizlik, yoksulluk kişilerin korkulu rüyası. Bu dönemde herkes yüzünü devlete dönüyor.  Devletin kısa çalışma ödeneğini başlatması önemli. 3 ay için işverene de işçiye de nefes aldıracaktır. Bu dönemde işten çıkarımlar da yasaklansa insanlar daha huzurlu ve rahat olabilirdi. Virüsten ötürü halkın hayatı daha da kötüye gitmesi durumunda devletin vatandaşı için ek tedbirleri de alacağını düşünüyorum. Burada önemli olan tarım sektörüdür. Buraya ilişkin ek önlemler alınmalıdır. Bu dönemde herkes kendi bacağında asılacağa benziyor. Bizimde gıda yönünden kendi kendimize yetebilmemiz gerekiyor. Aksi takdirde paranız olsa bile gıda alamayabilirsiniz. Bunun için çiftçimiz üretmeli ve çiftçimizin üretmesi için ona kolaylık sağlanmalıdır.
 


Koronavirüs Günlerinde Kültür Sanat

Tüm dünyayı ve ülkemizi etkisi altına alan koronavirüs (Kovid-19) salgını, hayatımızı her anlamda etkiledi. Özellikle ciddiyetin anlaşılmasının üzerine birçok etkinlik iptal edilirken, iş verenler çalışanlarına evden çalışma yöntemini sundu. Hal böyle olunca #evdekal çağrısına uyan insan sayısı da arttı. Evde kalmak fiziksel anlamda bizi koruyabilir fakat ruh sağlığımız? Normalde yapmaktan keyif aldığımız şeyleri şu an yapamıyor olmak biraz can sıkıcı. Özellikle de kültür sanat etkinliklerinin iptal edilmesi kimimiz için üzücü bir şey oldu. Ama merak etmeyin bunun da bir çözümü var elbet! Birçok kurum ve kuruluş; sergilerini ve şovlarını online ortamda sergilemeye başladı. Bununla beraber birçok sanatçı evden konser verip sosyal medya aracılığıyla canlı bir biçimde yayınlıyor.
Sadece bilgisayarınızı açarak dünyanın diğer ucundaki müzeyi gezebiliyor, bir sanatçının evine konuk olabiliyorsunuz. Evet dünya kürese bir köy haline gelmişti ama bu kadarını da tahmin etmezdik! Örneğin; Van Gogh Müzesi, British Müzesi ziyaretimize açık. Bununla beraber birçok web sitesinde online olarak filmler yayınlanıyor. İsterseniz orkestraların canlı konserlerine bile rahatlıkla ulaşabiliyorsunuz.
Süreç Umarım Kısa Sürer
Bu sürecin kısa sürmesi hepimizin tek temennisi. Tamam online olarak kültür sanat aktivitelerine ulaşabiliyoruz ama bu sektörden ekmek yiyenler için durum pek hoş değil. Bu nedenle salgın biter bitmez, kendi belimizi doğrulttuktan sonra kültür sanat sektörüne


Virüs Kıskacında Ekonomi

Koronavirüs tüm dünyayı etkisi altına aldı. Ne yazık ki ülkemizde de görüldüğü günden itibaren hızlı bir şekilde yayılma göstererek ilerliyor. Virüsün daha fazla yayılmaması için bir takım zaruri önlemler alındı. Bu önlemler insan sağlığı için önemini korurken bu zor durumda hem hastalık hem de ekonomik sorunlar yaşayacak kişilerde olacak. Büyük küçük şirketlerden, işsiz kalan vatandaşa kadar bu durum milyonları etkileyen bir hal aldı. İş yapamayan işletme veya esnaf işçisini ya ücretsiz izne çıkartıyor ya da işten kovuyor. İki tarafa da baktığımızda haklılık payı var. Burada devreye girmesi gerekiyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan koronavirüs çerçevesinde ekonomik tedbir paketi açıkladı. Bu paket işverenleri bir nebze olsun rahatlatacak boyutta ama işin komple durduğu yerde tam yeterlide değil. İlerleyen zamanlarla bununla ilgili yeni çalışmalarında yapılacağını umuyorum. Bir de işçi kesiminin durumu var. Onlar işsiz kaldılar. Evlerine nasıl ekmek götürecekler? Ödemeleri varsa onları nasıl karşılayacaklar? Bu kişilerle ilgili pakette bir şey söylenmedi. Bu kesim unutulmamalıdır.  İlerleyen dönemde bu kesimle ilgili de çalışma bekliyorum. Çünkü bu insanlar devletine güvenmek arkasında olduğunu bilmek istiyor.
 


Birlikte Mücadele

Biliyorsunuz dünya bir salgınla mücadele içerisinde. Koronavirüs (Kovid-19) adı verilen bu salgın, şimdiye kadar birçok ülkeyi etkiledi. Bazı ülkelerde ise bu etki yıkım boyutunda oldu. Ülkemizde de şu ana kadar Bakanlığın açıkladığı verilere göre 2 kişide bu virüse rastlandı. Virüs, şu anki kişilere yurtdışı teması nedeniyle bulaşmış. 2 kişi de birbirlerinin çevresinden. Bu nedenle virüsün yayılmasına engel olabiliriz.
Peki koronavirüsü ya da virüsleri nasıl engelleyebiliriz?
Bunun için Dünya Sağlık Örgütünün (DHÖ) önerileri var:
* Eller mutlaka her fırsatta yıkanmalı ve 20 saniye sürmelidir.
* Kullanılacak olan el dezenfektanlarının kaliteli olması gerekir. Mutlaka alkol oranı yüksek olmalıdır. El dezenfektanı için bu oranı yüzde 60 olarak önerilmektedir.
* Temizlik için kullanılacak dezenfektanların ise yüzde 70 oranında alkol içermesi gerektiği ifade edilmektedir.
* Eğer hastaysanız ya da hastalarla temas halindeyseniz maske takabilirsiniz.  Onun dışında maske takmaya gerek olmadığı dile getiriliyor.
* Genellikle kronik rahatsızlıkları olanlar bu virüs için risk grubunda bulunuyor.
* Ellerinizi yüzünüze, ağzınıza, gözünüze ve burnunuza götürmemelisiniz.
* Mümkünse bu süreçte tokalaşmayın, sarılmayın ve öpüşmeyin. 
Sağlıklı Beslenin, Vücut Direncinizi Yükseltin
Virüslerle mücadele etmek için vücut direncimizi, bağışıklığımızı yüksek tutmalıyız. Bu nedenle mutlaka sağlıklı ve dengeli beslenip bol bol su içmemiz


Gıda İsrafı

Gıda israfı veya gıda kaybı, boşa harcanan, kaybolan veya yenmeyen gıdaları ifade eder. Gıda israfı veya kaybının nedenleri çoktur ve üretim, işleme, perakende ve tüketim aşamalarında ortaya çıkar.
Küresel gıda kaybı ve atık üretilen tüm gıdaların üçte biri ile yarısı arasındadır. Kayıp ve israf, gıda tedarik zincirinin veya değer zincirinin tüm aşamalarında meydana gelir. Düşük gelirli ülkelerde, çoğu kayıp üretim sırasında meydana gelirken, gelişmiş ülkelerde çok fazla gıda -kişi başına yılda yaklaşık 100 kilogram- tüketim aşamasında boşa harcanmaktadır. 
Boşa harcanan yiyecekler çevre için kötüdür. Küresel ısınmayı ve iklim değişikliğini artırır. Örneğin, atık dolgu alanına atılan muz atığı, oksijene erişmeden ayrışır ve metan (CH3) oluşturur. Metan (CH3), karbondioksitten (CO2) 23 kat daha tehlikelidir. Yani çevreye karbondioksitten daha hızlı zarar verebilir. Kabaca insan yapımı sera gazı emisyonlarının dörtte biri gıda atığı tarafından yaratılmaktadır ve gıda atığı bir ülke olsaydı, sera gazı üretimi açısından ABD ve Çin'den sonra üçüncü sırada yer alacaktır. Düzenli depolama alanına atıldığında, gıda atığı büyük miktarda metan üretir. Gıda çürümesi ve bozunması nedeniyle, atmosferdeki ısıyı hapsetme açısından karbondioksitten 25 kat daha zararlı olan bu zararlı gazları yayar. 
Gıda atıkları aynı zamanda ahlaken kabul edilemez, çünkü bir ekmek atığı aç bir insana çok şey ifade edebilir. Örneğin,


Satın Almayın!

Bildiğiniz üzere dün Sevgililer Günü’ydü. Yine bir özel günde, birçok evcil hayvanın satın alınarak hediye edildiğini gördük sosyal medyada, sağda solda. Bir canlıyı hediye olarak satın almak ve hediye etmek ne kadar kötü bir şey bunu bir türlü analiz edemiyoruz. Kaldı ki hediye ettiğimiz kişinin sorumluluk bilincini ya da bir hayvana bakıp bakamayacağına hazır olup olmadığını dahi sorgulamıyor, öylece satın alıyoruz. Peki sonrasında ne oluyor? O hayvan ya kendisini sokakta buluyor, ya da sevgisiz bir ortamda sadece nefes almak için yaşıyor. Tüm bunların önüne geçmek için mutlaka bu tip davranışları engellememiz, farkındalık yaratmamız gerekiyor.
Bu konuda sık sık çalışmalar yürüten, farkındalık yaratmaya çalışan Hayvan Hakları Federasyonu (HAYTAP) temsilcileri şu ifadeleri kullanıyor: “İnsanlar sevdiğine hediye etmeye kalkmasın çünkü herkes birlikte yaşayacağı hayvanı, yaşam tarzına, yaşadığı ortama göre kendi seçmeli. Pet shoplardan alınan hayvanların sonu, barınaklar ve sokaklar oluyor.”
Kaldı ki bu konuda birçok dernek belediyelerle ortak çalışmalar yürütüyor. İzmir Büyükşehir Belediyesi de bunlardan birisi. Büyükşehir HAYTAP ile ortak bir biçimde afiş çalışması gerçekleştirdi. ESHOT otobüslerinde ve İzmir’in çeşitli bölgelerinde billboard’larda bunları görmemiz mümkün. Kullanılan posterlerde şu ifadeler yer aldı: “Her yıl Sevgililer Günü’nde ‘hediye’ olarak petshop’lardan satın alınan binlerce evcil hayvan bir süre sonra eskiyen bir ürün gibi ya


2020 Yılında Ekonomi

2019 yılını ekonomik anlamda kötü geçirdik diyebiliriz. Ama 2019 yılı aynı anlamda ekonomiye yönelik önlemlerin alındığı yıldı. Nitekim 2019 yılının sonlarına doğru gelen faiz indirimleri ekonomide belli sektörleri canlandırdı. Öncelikle inşaat sektörü bunların başında geldi diyebiliriz. Devlet bankalarıyla başlanan faiz indirimine özel banklarda eşlik etti. Böylelikle düşük faizler konut almayı düşünenler için cazip hale geldi. Konut faizindeki düşüklük diğer faizlere de yansıdı. İnsanlar düşük ihtiyaç kredileri ile paralarını döndürüp kazanç sağlayabilir hale geldi. Şu anki oranların altına düşürse yatırımcılar için daha da avantajlı bir ortam oluşacaktır. 2020 yılı bu faiz oranlarının daha da düştüğü yıl oldu. Ama ekonomi deki sorun sadece faizlerle alakalı değil. Ülkeli düzlüğe çıkması için yerli yatırımların çoğalması gerekmektedir. Dışa bağımlılık azaltılmalıdır. Çiftçi desteklenmelidir. Çiftçi üretmezse ülke krize her zaman girer. Bağımsız bir ekonomi yapı bağımsız bir siyasi düzeni de beraberinde getirir. Ekonomin ne kadar güçlü olursa siyasetteki elinde güçlenir. Umarız 2020 yılı ekonomi de düzlüğe çıkacağımız bir yıl olur.
 


Çevrimiçi Ödeme

Teknolojinin her geçen gün gelişmesiyle beraber elektronik ödeme sisteminin kullanımı önemli ölçüde artmıştır. Elektronik ödeme sisteminin avantajları saymakla bitmez. Sistem, kullanıcıların nakit ödeme yapmak yerine ödeme ağ geçidi kullanarak internet veya elektronik cihazlar üzerinden ürün veya hizmetler için ödeme yapmasına olanak tanır. E-ödeme ile müşterilere daha iyi hizmet verebilmek için bankalar hızlı bir şekilde online fatura ödeme hizmetleri sunmak için harekete geçti. Hali hazırda birçok banka aracılığıyla günümüzde faturalarımızdan tutun da alışveriş ödemelerimize kadar birçok şeyi elektronik ödeme ile halledebiliyoruz.
Peki nedir çevrimiçi ödemenin avantajları?
Zamandan tasarruf:
Elektronik ödeme sistemi ile bankalarda ve postanelerde çok fazla zaman harcamak zorunda kalmazsınız. Online ödeme ile zaman kaybetmeden birkaç dakika içinde para yatırımı yapabilirsiniz.
Gider kontrolü:
Elektronik ödeme sistemini kullanmak, tüm masrafların ve işlem geçmişinin hesabınıza kaydedildiği elektronik cüzdanınızın olmasını sağlar. Bu nedenle, giderlerinizi e-ödeme sistemi ile kontrol etmek ve yönetmek kolaydır.
Para kaybı riskinin olmaması:
Elektronik cüzdanlar sanal oldukları için bir yerde unutulamaz, ya da yolda gasp edilemez. Sadece güvenli bir e-ödeme hesabına sahip olduğunuzdan emin olmanız gerekir. Bununla beraber para kaybetme ve çaldırma gibi risklerle uğraşmazsınız. E-ödeme, nakit para kullanımı ile ortaya çıkan güvenlik risklerini ortadan kaldırır.
Hızlı ve kolay işlem:
Nakit