1
Halil Yaylak
İlkses Gazetesi Yazarımız

Halil Yaylak

Yazarın Köşe Yazıları

Merkez Bankası ve Dijital Para Birimi

Son zamanlarda birçok ülkenin Merkez Bankası, dijital para çıkarmak için çalışmalar yürütüyor. Türkiye de 2019-2023 dönemini kapsayan 11. Kalkınma Planı’na göre kendi dijital parasını çıkaracak. Uygulama blockchain tabanlı olacak ve koordinasyonu ise bir kamu kurumu tarafından sağlanacak. Türkiye’nin kripto parası uygulamaya geçtiği zaman, Merkez Bankası tarafından denetlenecek. Örneğin Venezuela’da petrol rezervleri ile desteklenen “petro” gibi. 
Türkiye’de hali hazırda halkın bir çoğunluğu kripto paraya ve bu teknolojiye ilgi duyuyor. Daha önce ING tarafından yapılan bir araştırmada ülkemizde halkın yüzde 18’nin kripto paraya sahip olduğu ifade edilmişti. Coinlib verilerine göre ise Türkiye’ye kripto para birimleri cinsinden para girişinin hacmi, İngiltere’deki miktarın yaklaşık yarısına denk geliyor. 
Kripto Paralar Fırsat mı?
Peki kripto paralar ülkemiz için fırsat mı? Yoksa bir tehdit unsuru mu? Bu konu hakkında birçok farklı görüş var. Tabi bu görüşler sadece bizim ülkemizle de alakalı değil. Örneğin kripto para birimlerinin kara para aklama gibi illegal işlerde kullanılabiliyor olması, bu teknolojinin dezavantajı ve tehlikesi. Fakat tam tersi birçok işlemi daha kolay ve hızlı hale getirmesi de teknolojinin günümüz ihtiyaçlarına ne kadar yararlı olacağını gösterir nitelikte.
 


2020'de Ekonomi

Ekonomi anlamında zor bir 2019 yılını geride bıraktık. Yüksek işsizlik rakamlarına yine yüksek enflasyon rakamları eklendi. İnsanların ceplerindeki Türk Lirası her geçen gün eridi. Bu yılda ekonomiyle ilgili adımlar atıldı. Özellikle konut kredilerinin 0,99’a indirilmesi bu sektörde biriken stokların tükenmesinde büyük fayda sağladı. 2020 yılının ilk günlerinde sıfır konutlar için bu oranın 0,79’a indirilmesi yine bu sektör için can simidi olacaktır. Faiz oranlarının düşmesi konut fiyatlarını da yukarıya doğru tırmanmasına neden oldu. 2020 yılında kalan konut stokları da tükendiği takdirde konut fiyatlarının daha da yukarılara çıkacağı öngörülebilir. Tabi bu durum ekonomimizin düzelmesiyle de doğru orantılı olacaktır. 2020 yılı için beklenti artık ekonominin düzelmesidir. Eğer bu yılda ekonomi de iyi gelişmeler olmazsa bu kriz bizi daha da kapsayabilir. O yüzden 2020 yılı çok önemli. Doğru adımlar atılmalı. Mobilyada KDV oranı düşürüldü. Sektörün hareketlenmesi için önemlidir. Ama ülke ekonomisini düzeltemediğimiz takdirde bu tür indirimleri yapmamızın bir anlamı da kalmayacak. Çünkü insanların parası değersizliğini sürdürür yatırımcı da karamsar bulutların dağılmadığını görüp parasını piyasaya istihdam getirecek şekilde sürmezse ekonomik yükseltiye ulaşmamız çok zorlanır. Ekonominin ana unsurları vardır. Bence en önemlisi temel ihtiyaçlar. Bunların başında da gıda geliyor. Bunun için ilk olarak iyi bir tarım politikası ortaya sunmamız gerekiyor. Buğdayı şu an savaş


Temel Ekonomi Kavramları

Merhaba sevgili İLKSES okurları, bugünkü köşemde sizlere temel ekonomik kavramlardan bahsedeceğim. 
Enflasyon: Temelde fiyatların sürekli olarak artması olarak tanımlayabileceğimiz bir kavram. Enflasyon, dolanımda bulunan para miktarıyla, malların ve satın alınabilir hizmetlerin toplamı arasındaki açığın büyümesi nedeniyle ortaya çıkan bir fiyat yükselişidir. Bunun sonucunda para değeri düşer. 
Deflasyon: Bu kavram, enflasyonun tam tersi bir durumu ifade etmek için kullanılmaktadır. Kısacası fiyatların düşmesi olarak anlatılabilir. Deflasyon, genel olarak piyasada fiyatların belirli bir zaman aralığında sürekli düşüş göstermesi durumudur. Bunun yanında enflasyon durumundan fiyat yükselişini durdurmayı ya da yavaşlatmayı veya enflasyon eğilimi karşısında fiyatları düşürmeyi öngören iktisat siyasetidir.
Durgunluk/Resesyon: Bu kavram bir ülkenin ekonomik büyüme hızının üst üste 2 ya da 3 çeyrek boyunca sıfır veya sıfıra çok yakın olmasını anlatmaktadır. 
Dış Ticaret: Bir ülkenin diğer ülkelere yaptığı ihracat ile ithalatın toplamı bu kavramla ifade edilir. Bu gösterge sayesinde ülke ekonomilerinin dışa olan açıklığı hakkında da bilgi sahibi olmuş oluruz.
Repo: Repo kavramı, kısa dönemli bir menkul kıymetin belirli bir dönem sonunda ilk satıcısı tarafından geri alınmasını öngören bir satış işlemi olarak açıklanır. Repoları diğer para piyasası araçlarından ayıran en belirgin özellik, bir menkul kıymetin gerçek vadesinin alıcı ve satıcının ihtiyaçlarını karşılamak için kısaltılmasıdır.
Politika Faizi: Merkez


Dış Politika Nedir?

Bir devletin dış politikası, uluslararası ve yerel çıkarlarını korumak için kullandığı stratejilerden oluşur ve diğer devlet ve devlet dışı aktörlerle nasıl etkileşim kuracağını belirler. Dış politikanın birincil amacı, bir ülkenin şiddet içermeyen veya şiddet içeren ulusal çıkarlarını savunmaktır. Dış politika, bir ulusun kendi çıkarlarını daha da ileriye taşımak için diğer uluslarla etkileşime girdiği taktik ve süreci kapsar. Dış politika diplomasiyi veya askeri güç gibi daha doğrudan araçları kullanabilir. Birleşmiş Milletler ve selefi Milletler Cemiyeti gibi uluslararası organlar, ülkeler arasındaki ilişkilerin diplomatik yollarla düzgünleştirilmesine yardımcı olmaktadır. Başlıca dış politika teorileri gerçekçilik, liberalizm, ekonomik yapısalcılık, psikolojik teori ve yapılandırmacılıktır.
Dış Politika Örnekleri
Dış politika diplomasiye dayandığında, devlet başkanları çatışmayı önlemek için diğer dünya liderleriyle müzakere eder ve işbirliği yaparlar. Genellikle diplomatlar, bir ülkenin uluslararası etkinliklerde dış politika çıkarlarını temsil etmek üzere gönderilir. Diplomasiye vurgu birçok devletin dış politikasının temel taşı olmakla birlikte, askeri baskıya veya daha az diplomatik yollara dayanan başkaları da vardır. Diplomasi, uluslararası krizlerin azaltılmasında önemli bir rol oynamıştır ve 1962’deki Küba Füze Krizi bunun en iyi örneğidir. 
İster beğenin isterseniz de beğenmeyin, illa ki komşularınız olur. Dış politika komşularla iyi ve sağlıklı ilişkiler sürdürmeyi sağlar.  Dış politika, ülkenin diğer ülkelere ve bir grup ülkeye yönelmesidir. Dilden,


Siyasette Kanal İstanbul Tartışması

Siyaset sahnesini son günlerde Kanal İstanbul projesi meşgul ediyor. Muhalefet kanadı bu projenin kesinlikle yapılmaması gerektiğini savunuyor. Gerekçenin en önemli unsurlarından birisi ekonomik kaygı ve çevresel faktörler. Kanal İstanbul’a harcanacak paranın gereksiz olduğu söyleniyor. Bu projenin ülkenin gereksinimi olmadığı söylemi en önemli argüman. Kanal İstanbul ile orada oluşacak çevresel sorunlarda tam olarak bilinemiyor. Orada yapılacak patlamaların ve hafriyatın sorun oluşturacağı diğer söylemler. Birde olayın Montrö Boğazlar Sözleşmesi kısmı var. Muhalefet bu anlaşmanın devre dışı kalabileceğini ve bağımsızlığın tehlikeye gireceğini ileri sürüyor. Prof.Dr. Celal Şengör konuyla ilgili bir açıklama yaptı ve Montrö ile bu konunun alakası olmadığını söyledi. Buna rağmen kanal çevresinin yapılaştırılmasının ise büyük bir çevresel tehlikeye yol açacağını belirtti. Hükümet tarafı ise bu proje ile ülkenin kalkınacağını ifade ediyor. Önümüzdeki günlerde bu sorun daha da tartışılacağa benziyor.


Kooperatifleşme

Kooperatif, halk dilinde imece usulü denilen topluca yardımlaşmanın resmi olarak belli kural kanun ve düzene göre yapılma işlemine verilen addır. Kelime kökeni olarak Fransızca coopérative kelimesinden gelmektedir. Kooperatifler tür ve üyelik boyutlarına göre değişmekle birlikte, hepsi üyelerin belirli hedeflerini karşılamak üzere oluşturulmuştur ve üyenin değişen ihtiyaçlarına uyum sağlamak için yapılandırılmıştır. Kooperatifler, ticari faaliyetlerinde dikey entegrasyon sağlamak için kendi aralarında koordine eden (yatay koordinasyon) bireyler tarafından oluşturulmaktadır.
İnsanlar, insanlık tarihi boyunca karşılıklı yararları için birlikte çalışmış olsalar da, kooperatif iş örgütü Sanayi Devrimi döneminde başladı. Kooperatifler, toplumun daha az güçlü üyelerinin çıkarlarını teşvik etmek için kullanılmışlardır. Çiftçiler, üreticiler, işçiler ve tüketiciler, bireysel olarak yapabileceklerini kolektif olarak daha iyi başarabileceklerini keşfetmiştir. 
Kooperatif bir şirketin en büyük avantajlarından biri, yönetiminde yer alan eşitlik ve demokratik olmasıdır. Üyeler, tüm ihtiyaçlarını tek bir kişiye ertelemek zorunda kalmadan karşılayabilirler. Bu adil kuruluş türü, kooperatif işletmesini normal bir işletmeden çok daha istikrarlı kılar. 
Kooperatifler, birlikteliğin gücünün farkına varan işletmelerdir. “Birlikten kuvvet doğar” sloganını esas alırlar. Kooperatifleşme tek bir kişinin tek başına altından kalkamayacağı işi birlik olarak yapmasını sağlar. Bu yapı aynı zamanda gelir dağılımında da denge oluşturmayı sağlamaktadır.
Kooperatifçilik ile en az gider ve maliyetle, üretim yapılabilmektedir. Bu sistem israfı önler. Aynı zamanda


Asgari Ücret ne Kadar Olacak?

7 milyon asgari ücretli çalışan yeni yılda maaşlarına ne kadar zam yapılacağını merakla bekliyor. 2019 yılı için asgari ücretin işverene toplam maliyeti, bir işçi için 3 bin 6 lira 12 kuruş. Bunun 2 bin 558 lira 40 kuruşunu brüt asgari ücret, 396 lira 55 kuruşunu sosyal güvenlik primi, 51 lira 17 kuruşunu işveren işsizlik sigorta fonu oluşturuyordu. Bu yılla beraber asgari ücret için Türk-İş beklentisinin net 2 bin 578 lira olduğunu ve bunun aşağısında masaya oturmayacaklarını belirtti. Asgari ücret komisyonu 15 kişiden oluşuyor. 5’inin Türk-İş temsil ederken 5 kişiyi işveren tarafı diğer 5 kişiyi de devlet temsil ediyor. Burada devletin takınacağı tutum çok önemli. İşverenler bilindiği gibi bu oranın aşağılarda tutulmasını isteyecektir. Her taraf kendince haklı olan kısma sarılacak. Lakin bir de bu işin çarşı pazarı var. Doların yükselmesi bahane edilerek yapılan zamlara yeni yıl zamları gibi zamlarda eklenince hayat işçi için çok zor bir hal almaya başladı. 4 kişilik bir ailenin aylık açlık sınırının 2.014 lira olduğu bir yerde asgari ücretin ne kadar düşük olduğu ortadadır. Küçük işletmeler için de asgari ücretin çok yüksek olması oraların batmasına neden olacaktır. Peki böyle bir durumda ne yapılmalı. Bence işletmelerin karlılık esaslarına göre farklı bir asgari ücret tanımlaması yapılmalı. Çünkü işçisini asgari


Halil Yaylak

Ünlü banka Deutsche Bank’ın hazırladığı bir rapora göre, gün geçtikçe insanlar kritpo para birimlerine daha çok ilgi duymaya başlıyor. Bu ilginin devam etmesiyle beraber 2030 yılına kadar kullanacağımız tek birim kripto paralar olacak. Bildiğiniz gibi teknolojinin de gelişmesiyle beraber, insanlar daha farklı teknolojilere yönelmeye başladı. Özellikle gizliliğe ve merkeziyetsizliğe önem veren kişiler, işlemlerini kripto para birimleriyle yapmak istiyor. Bu anlamda da ilgi gün geçtikçe artıyor. Hatta birçok hükümet dahi kendi kripto para birimlerini çıkarabilmek için çalışmalara başladı.
Ülkemiz de bu çalışmalara en yakın zamanda başlayacak. 2019-2023 dönemini kapsayan 11. Kalkınma Planı’na göre Merkez Bankası’nın da kendi kripto (dijital) parasını çıkarması bekleniyor.
Bu para Merkez Bankası tarafından desteklenecek. Bilindiği gibi aynı tip uygulama Venezuela’da da var. Petrol rezerviyle desteklenen ve petrol varil fiyatına sabitlenmiş bir para birimi olan “petro” da çok ses getirmişti. 
Kalkınma Planı’nın “Mali Piyasalar” kısmında yer alan bilgilere göre Türkiye, 2020’den itibaren “alternatif para ve ödeme sistemlerini geliştirmek” konusunda çalışmalara başlayacak. Atılacak ilk adımlar arasında da blok zinciri (blockchain) merkezli bir dijital para projesini uygulamaya koyma konusu var.  Geçmiş zamanlarda yapılan bir araştırmaya göre, Türkiye’de halkın yüzde 18’i kripto paraya sahip. Hatta bu verilere göre Türkiye’ye kripto para birimleri cinsinden para girişinin hacmi, İngiltere’deki miktarın


Yalan Üzerine Bir Gündem

Türkiye son zamanların belki de en anlamsız tartışmalarından birini yaşadı. Her şey Sözcü Gazetesi Yazarı Rahmi Turan’ın köşesinde CHP’li bir ismin Saray’a gittiği iddiasıyla başladı. Bu iddiada Saray’a giden kişinin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dan icazet aldığı ve Erdoğan’ın da bu kişiye, CHP’nin başına geçmesi için yardım edeceği ileri sürülüyordu. İddianın ise asıl önem kazanması CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun bir televizyon programında bununla ilgili sorulan soruya “doğrudur” şeklindeki yanıtı oldu. Rahmi Turan daha sonra bu kişinin Muharrem İnce olduğunu açıklamasıyla oklar bu isme çevrildi. İnce ise yaptığı basın açıklamasında kendisine bu kumpası kuranların CHP içinde oluşmuş bir çete olduğunu ileri sürdü. Erdoğan’da konuyla ilgili Kılıçdaroğlu’na hodri meydan diyerek “Ben Cumhurbaşkanlığımı ortaya koyuyorum, Kılıçdaroğlu kanıtlayamazsa genel başkanlığını ortaya koyuyor mu?” dedi. Erdoğan’ın da bu şekilde kesin konuşması olayın yalan ya da birileri tarafından ortaya atılan kumpas olduğunu ortaya koydu.  Rahmi Turan üzerinde oluşan baskı ile kaynağının bir başka gazeteci olan Talat Atilla olduğunu açıkladı. Atilla’da kaynağının bir CHP’li olduğunu söyledi ve asla kaynağını açıklamayacağını ifade etti. Gazetecinin kaynağını açıklamaması saygın bir tutumdur ama kaynağ;ı gazeteciyi oyuna getirdiyse ve tezgahına düşürdüyse durum değişir. O yüzden kaynağın açıklanması gerekirdi. Nitekim Rahmi Turan’da olayın yalan olduğunu kendisinin kandırıldığını ve bu konuya müdahil olanların hepsinden


Mikroekonomi Nedir?

Kabaca konuşursak, mikroekonomi, ekonomiye makro düzeyde inceleyen makroekonominin aksine, mikro düzeyde alınan ekonomik kararlarla ilgilenir. Bu açıdan bakıldığında, mikroekonomi bazen ekonomiyi analiz etmek ve anlamak için daha “aşağıdan yukarıya” bir yaklaşım gerektirdiğinden makroekonomi çalışmasının başlangıç ​​noktası olarak kabul edilir.
“Mikroekonomi, bireyler ve gruplar tarafından verilen kararların, bu kararları etkileyen faktörlerin ve bu kararların diğerlerini nasıl etkilediğinin analizidir.”
Hem küçük işletmeler hem de bireyler tarafından alınan mikroekonomik kararlar temel olarak maliyet ve fayda hususları ile motive edilir. Maliyetler, ortalama sabit maliyetler ve toplam değişken maliyetler gibi finansal maliyetler açısından olabilir veya önceden belirlenmiş alternatifleri göz önünde bulunduran fırsat maliyetleri açısından olabilir. Mikroekonomi, bireysel kararların toplamının ve bu fayda-maliyet ilişkilerini etkileyen faktörlerin belirttiği şekilde arz ve talep modellerini dikkate alır. Mikroekonomi çalışmasının merkezinde, bireylerin piyasa davranışlarının karar alma süreçlerini daha iyi anlayabilmeleri ve mal ve hizmetlerin maliyetini nasıl etkilediğinin analizi yapılmaktadır.
 


Tarım Ekonomisi

Son zamanların gündem maddesi ıspanaktan ötürü yaşanan zehirlenmeler. Kimi zehirlenmeleri üründe kullanılan zirai zehirlere bağlarken kimi ıspanakların arasına karışmış yabani otlara bağlıyor. Sonucu ne çıkarsa çıksın tarımda kullanılan zirai zehirlerin suçunu hafifletmez. Yine son zamanlarda haberlere sıkça konu olan diğer olayda ihraç etmek istediğimiz tarım ürünlerinde çıkan zirai ilça kalıntıları nedeniyle o ülkeler tarafından satın alınmaması. Yani ülkemizdeki tarım ilaçların yoğun olarak kullanıldığı bir tarım boyutuna yöneldi. Çok uluslu tarım şirketlerinin yönlendirdiği dünya tarım politikasının ister istemez içine doğru sürükleniyoruz. Kullanılan zararlı tarım ilaçlarıyla sağlığımızı bozuyoruz. Burada çiftçiye de suç bulmamak gerekir. Çünkü onlarda yazın iyi bir verim alamazsa kışı aç geçirecektir. O yüzden tarım politikamızın üzerine eğ


Tam Bağımsız Ekonomi

Tarih boyunca insanlık tarihi stabilden ziyade haliyle bir gelişim ve değişim dönemi yaşamıştır. İlk insanlar toplayıcılık ve avcılıkla yaşamlarını sürdürürken zaman içinde herkesi içine kaplayan bir ekonomik düzenin içine doğru çekilmiştir. Bireyin sahipliğinden kabilenin, topluluğun, devletin, imparatorluğun ve son olarak tüm dünyanın ekonomik sahipliğine ulaşılmıştır. Günümüzde dünya devletlerinin ekonomileri de birbiriyle bağlantılı bir seyir içindedir. İşgal ve savaşların yerini ekonomi savaşı almıştır. Demem o ki ekonomisi güçlü olan siyasi bağımsızlığını da elde eder ama ekonomisi güçsüz olan siyasi bağımsızlığını sağlayamaz. Dünyanın güçlü ekonomisine sahip devletlerde oluşan krizler tüm dünyayı da etkisi altına alabilmektedir. Bu bir nevi kapitalizm gerekliliğidir. Kapitalist sistemde görülmüştür ki ortalama her on yılda bir kriz ortaya çıkmaktadır. 1929 büyük buhranını bilenler bilir. O dönemde ABD başta olmak çoğu ülke bu krizden etkilenmiştir. Kapitalizmin en etkileyici ve kendini gösteren kriziydi bu. Türkiye bu krizden fazla etkilenmemiştir. Çünkü sanayi toplumuna geçişi ve küresel ekonomide ki konumunun zayıflığı nedeniyle. Birde ekonomide uygulanan karma ekonomi anlayışı nedeniyle. Bu karma ekonomi anlayışı yani devletçilik 1980 yılına kadar devam etmiştir. Bu tarihten sonra darbenin olması ve Özal hükümetinin kurulmasıyla devletçilik anlayışından çıkılarak liberal ekonomiye dahil olunmuştur. Böylece Türk ekonomisi de küresel kapitalist sistemin içine dahil olmuştur. Liberal ekonomi bilindiği gibi devletin ekonomiden elini


Çiftçinin Hali Ne Olacak?

Her gün basına çiftçinin sorunuyla ilgili haberler düşüyor. Hangi mahsulü üretirse üretsin çiftçi zarar ediyor. Çiftçi zarar ettikçe üretimden vazgeçip şehre göç ediyor. Bu tarımsal üretimi azaltıp fiyatları yükseltirken göçle beraber şehirlerde artan nüfusla işsizlik ortaya çıkıyor. Bu nüfus artışı eğitim, sağlık, konut vb. bir sürü sektörü olumsuz etkiliyor. Küresel ısınmayla beraber değişen iklim koşullarıyla birlikte geleceğin en büyük sorununun gıda sorunu olduğunu düşünürsek çiftçinin varlığı aynı zamanda bizimde varlığımızdır. Gel gör ki çiftçi bu ülkede her geçen gün değersizleştiriliyor. Ürettiği ya tarlada kalıyor ya da alın terini karşılayacak bir para alamıyor. Örneğin patates üreticisi tarladan mahsulünü karşılamıyor diye toplayamazken yurt dışından ihraç ürün getiriliyor. İç piyasa da tarım ürünleri azaltılıyor ya da değersizleştiriliyor. Bunun sonucunda ne üretici bu durumdan kazançlı çıkıyor ne de tüketici. Üretici malını çok ucuza satmak zorunda kalırken tüketici aynı malı çok yüksek bir orandan alıyor. Üretici ile tüketiciyi buluşturma serüveninde ürün yüzde 500- yüzde 1000 oranında zamlanıyor. Peki ne yapmalı? Öncelikle çiftçinin belini büken mazot ve gübre fiyatlarını aşağıya çekmek gerekir. Bu ülkenin hemen her köşesine iyi yetiştirilmiş ziraat mühendisleri gönderilmelidir. (Ziraat Fakültesi bitirenlerin çoğu işsiz ya da başka sektörde çalışıyor) Her bölgenin dinamiğine göre en doğru ürün tercih edilmeli ve hala babadan kalma tarımsal


Gözler Derbide

TFF 1. Lig’de yarın oynanacak "Altınordu-Altay" derbisi, İzmir’de heyecanla bekleniyor. Bu maçın en önemli özelliğiyse iki takımdan da bazı futbolcuların ilk kez iki köklü kulüp arasındaki tarihi rekabette boy gösterecek olması. Altınordu Altay maçının her anlamda gerçekten de keyifli bir maç olacağına eminim. Maçta kıyasıya rekabet içerisine girecek 2 isim var. Biri Altınordu’nun kaptanı Sinan Osmanoğlu, diğeri de siyah beyazlıların gol kralı Paixao. İki takımın arasındaki mücadelenin kaderini bu iki isim belirleyecek. Çok uzun yıllardır Altınordu formasını giyen Sinan Osmanoğlu takımın kilit isimlerinin başında yer alıyor. Altay'ın hücumlarını kesecek tecrübeli oyuncu Osmanoğlu’nu ise en çok zorlayacak isim Portekizli forvet Paixao. Altınordu ve Altay’ın geçtiğimiz sezonun ilk maçında Osmanoğlu ve Paixao karşı karşıya geldi Maçı Altınordu 2-1 kazandı. Bu maçta Paixao takımının 1 golünü penaltıdan attı. Ligin ikinci yarısında ise bu ikili Osmanoğlu’nun sakatlığı yüzünden karşı karşıya gelemedi. Bu maçta da yine Paixao penaltıdan Altınordu filelerini havalandırmıştı. 
Farklı amaçlar…
Altınordu ve Altay bu maçta farklı amaçlarla mücadele edecek. Lige istediği gibi başlayamayan Altınordu, Altay’ı yenerek bu gidişe bir dur demek istiyor. Altınordu’nun 7 maçta sadece 1 galibiyeti bulunuyor. Bununla beraber Altay ise zirve yarışına ağırlık koymuş durumda. Sıralamada 12 puanla 6. sırada yer alan Altay, maçı kazanarak daha da


Kenetlenme Zamanı

Türk ordumuz Barış Pınarı Harekatı ile Suriye’de barışı temin etmek ve oluşturulmak istenen terör devletine engel olmak için Suriye’ye girmiş bulunmakta. Öncelikle Allah ordumuza yardımcı olsun. Hepimiz eminiz ki ordumuzun daha önce de gerçekleştirmiş olduğu harekatlar gibi bunda da başarılı olacaktır. Ülke olarak sağcısından solcusuna, Kürt’ünden Çerkez’ine, ulusalcısından liberaline, yani herkesimin birlik olması ve kenetlenmesi gerekiyor. Çünkü ülkemizin bu harekatı yapması gerekiyordu. Bu bir nevi bizim için kaçınılmaz bir hale gelmişti. Nitekim Amerika destekli PKK/YPG terör örgütü orada bir terör devleti kurma girişimi içerisindeydi. Hiçbir devlet sınırlarının yanı başında bir terör devleti kurulmasına müsaade etmez. Hele hele yıllarca PKK gibi bir terör örgütünden çeken bir devlet yanı başında böyle bir örgütün devletleşmesini asla istemez. Bu harekat başarılı olmasıyla birlikte hem kurulması planlanan terör devletine engel olunacak hem de oluşturulacak güvenli bölge ile ülkemiz de bulunan Suriyelilerin bir bölümü oraya yerleştirilecek. Burada başa Amerika olmak üzere belli başlı devletlerle karşı karşıya geleceğiz. Yine de ülke olarak kenetlenirsek bu zorlu günlerinden üstesinden geliriz. Allah ordumuzun yanında olsun
 


Enflasyon Tek Haneye Düştü

Tüketici Fiyat Endeksi eylül ayında geçen yılın aynı ayına göre yüzde 9.26 oldu. Böylece enflasyon Temmuz 2017'den bu yana ilk kez tek haneye inmiş oldu. Eylül ayının zam şampiyonu yüzde 42.58'lik fiyat artışı ile sarımsak oldu. Fiyatı en fazla düşen ürün yüzde 24.62 ile limon oldu. Ana harcama grupları itibarıyla 2019 yılı Eylül ayında endekste yer alan gruplardan, giyim ve ayakkabıda yüzde 2,13, çeşitli mal ve hizmetlerde yüzde 2,09, alkollü içecekler ve tütünde yüzde 1,79 ve ulaştırmada yüzde 1,61 artış gerçekleşti. Ana harcama grupları itibarıyla 2019 yılı Eylül ayında endekste yer alan gruplardan eğlence ve kültürde yüzde 0,53 ve haberleşmede yüzde 0,07 düşüş gerçekleşti. TÜFE'de, bir önceki yılın aynı ayına göre sağlık yüzde 15,41, çeşitli mal ve hizmetler yüzde 14,98, lokanta ve oteller yüzde 14,87 ve eğitim yüzde 14,00 ile artışın yüksek olduğu diğer ana harcama gruplarıdır. İşlenmemiş gıda ürünleri, enerji, alkollü içkiler ve tütün ile altın hariç TÜFE'de 2019 yılı Eylül ayında bir önceki aya göre yüzde 0,99, bir önceki yılın Aralık ayına göre yüzde 7,95, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 8,90 ve on iki aylık ortalamalara göre yüzde 17,56 artış gerçekleşti. Eylül 2019'da endekste kapsanan 418 maddeden; 42 maddenin ortalama fiyatlarında değişim olmazken, 292 maddenin ortalama


Bitcoin

Kripto para birimlerinin en önemlisi olan Bitcoin’de düşüş devam ediyor. Şu sıra bütün analiz sitelerinde ve forumlarda bu konunun tartışıldığını görüyoruz. Hal böyle olunca ben de bugünkü yazımda sizlere kripto para haberlerle alakalı bilgilendirmede bulunmak istedim. Cryptocurrency, finansal işlemleri yürütmek için şifreleme işlevlerini kullanan, internet tabanlı bir değişim aracıdır. Kripto para birimleri, ademi merkeziyetçilik, şeffaflık ve değişmezlik kazanmak için blockchain teknolojisinden yararlanır. Bir kripto para biriminin en önemli özelliği, herhangi bir merkezi otorite tarafından kontrol edilmemesidir: blok zincirinin merkezden dağıtılmış doğası, kripto para birimlerini teorik olarak hükümet kontrolü ve müdahale yöntemlerine karşı bağışık kılar. Kripto para birimleri, özel ve genel anahtarlar kullanılarak doğrudan iki taraf arasında gönderilebilir. 
Bunu çok az insan bilse de kripto para birimleri başka bir buluşun yan ürünü olarak ortaya çıktı. Bitcoin’in bilinmeyen mucidi Satoshi Nakamoto, ilk ve hala en önemli olan kripto para birimini asla para birimi yaratmayı amaçlayarak ortaya çıkarmamıştır. Bitcoin’in 2008’in sonlarında yaptığı duyuruda Satoshi, “Eşler Arası Elektronik Para Sistemi” geliştirdiğini söylemiştir. 
Bütün merkezi girişimlerin başarısız olduğunu gördükten sonra Satoshi, merkezi bir varlık olmadan dijital bir nakit sistemi kurmaya çalıştı. Dosya paylaşımı için Eşler Arası bir ağ gibi.
Bu karar kripto para biriminin doğuşu oldu. 
Bitcoin, sınırlı bir tedarik olması


Kıbrıs'ta Son Söz

Türkiye Barolar Birliği tarafından düzenlenen “Kıbrıs’ta Son Söz” konulu panelde birçok önemli isim konuşma yaptı. Panelde genel olarak KKTC’nin izolasyonlarla karşı karşıya kalmasından sonra Kıbrıs Türklerinin “acımasız ve haksız” ambargolara karşı kendisini ayakta tutacak ve insanlığa katkı sağlayacak bir yol izledikleri dile getirildi.
Ankara’da “Kıbrıs’ta Son Söz” konulu iki günlük panelde, birçok önemli konu tartışıldı. Bugün de tartışılmaya devam edecek. Üç ana başlığın yer aldığı panelde, “Kıbrıs müzakereleri”, “Doğu Akdeniz ve Ege’de değişen jeopolitik ve jeostratejik ortamda güvenlik ihtiyaçları” ve “Kapalı Maraş açılımıyla Vakıf mallarının hukuki statüsü” tartışılıyor. Türkiye ve KKTC’nin yanı sıra yurtdışından uzmanlar da panelde yer aldı. Panelde sunulan bildiriler, daha sonra İngilizce ve Türkçe basılıp yayınlanacak. Panelde İngilizce sunumlardan oluşan bir bölüm de var. “Kıbrıs müzakere süreci”yle ilgili Ergün Olgun,  Hüseyin Işıksal ve Sabahattin İsmail; “Doğu Akdeniz’de yeni enerji politikaları” konusunda Hüseyin Gökçekuş; “Vakıf mallarının tarihsel süreci ve hukuki statüsü”yle ilgili Nazif Öztürk, İbrahim Benter, Ergin Ulunay; “Hukuki ve siyasi yönleriyle Kapalı Maraş açılımı” konusunda ise UBP Milletvekili Oğuzhan Hasipoğlu sunum gerçekleştiriyor.  
Bildiğiniz gibi, Türkiye Barolar Birliği Başkanı Prof.Dr. Metin Feyzioğlu ve Prof.Dr. Necdet Basa koordinatörlüğünde 2016 yılında “Kıbrıs’ta Son Söz Söylenmedi” panel düzenlenmişti. Bu paneli, “Kıbrıs”ta Son Sözü Kim Söyleyecek” isimli panel izlemişti.


İş Arama Sürecinde Yapılan Hatalar

İş arama sırasında, kişiler genellikle birçok hata yapmakta ve bu nedenle diledikleri kariyer hedeflerine ulaşamamaktadır. İş arama ve bulma süreci, geçmiş zamanlara bakıldığı zaman artık çok daha farklı ve kapsamlı bir durum haline gelmiştir. Bireyselliğin ön plana çıktığı iş bulma aşamalarında, kişilerin dikkat etmesi gereken birçok kural bulunmaktadır. Özellikle modernleşme ile beraber kişiler, daha nitelikli bir hale bürünmek durumundadır. Çünkü artık firmalar, daha nitelikli eleman aramaktadır. 
Modernleşme ile beraber özellikle kişilerin bireysel olarak kaliteli özelliklerle ön plana çıkması gerekmekte ve bunu iş görüşmesi yaptıkları kişilerle net bir şekilde paylaşması gerekir. Aksi takdirde bu tip görüşmelerden olumlu sonuçlar beklememek gerekmektedir.  
Peki nedir iş arama sürecinde yapılan hatalar? Nelere dikkat etmek gerekir? Bu konu hakkında size bilgilendirmelerde bulunacağım. 
Hazırlıksız olmak: İş arama sırasında kişileri mutlaka görüşmelere çağıran firmalar olmaktadır. Bu görüşmelere hazırlıksız gitmek, olumsuz izlenim doğuracak ve işi yapabilecek potansiyelde olunduğu halde işi alamamaya neden olacaktır. Bu sebeple iş görüşmelerine firma hakkında bilgi sahibi olarak gitmek mühimdir.
Her işte uzman olduğunu kanıtlamaya çalışmak: Bir kişi iş görüşmesi sırasında “Elimden her iş gelir” dediği zaman, karşı tarafa güven vermez. Tek bir konuda uzman olmak her zaman için en çok tercih edilen özellikler arasındadır.
Güncel olmayan CV: Günümüzde


Yangından Sonra Fidan Dikimi

İzmir’in en büyük yangınlarından biri olan ve üç gün boyunca yüzlerce hektarlık bir alanın yanmasına neden olan orman yangınından sonra birçok kurum ve kuruluştan yanan alanlar için fidan dikimiyle ilgili kampanya çalışmaları başladı. İrili ufaklı birçok grup bu çalışmaya dahi olma çabasında. Bu çalışmaların başında İzmir Büyükşehir Belediyesi gelmekte. Bence belediye tüm dernek, vakıf, sendika vb. kuruluşları bir araya getirerek ortaklaşa bir çalışma yürütmeli. Çünkü şu ana kadar görüldüğü üzere her kurum kendine has bir kampanya yürüttü. Böyle bir durumda daha faydalı bir çalışma yürütülmesi için her kesimin ortak olması lazım. Burada bazıları belki de buna yanaşmayacaktır. Yanaşmayanlar kusura bakmasın ama kalabalık içinde kaybolarak kendi isminin geride kalmasını istemeyenlerdir. Burada reklam, tanıtım değil ormanlarımızı ağaçlandırmak doğamızı korumaktır mesele. Herkes bu çalışmada isimsiz birer kahraman olmalıdır. Bir de bu alanların ağaçlandırılmasıyla ilgili farklı söylemler var. Kimisine göre fidan dikilmemeli ormanın kendini yenilemesi beklenmeli. Kimisine göre aynı tarz ağaçların dikilmesi gerekir. Kimine göre yanıcı özelliği az olan ağaçlar tercih edilmeli. Ve yine kimilerine göre bal ormanları yapılmalı. Bu konunun uzmanı olmadığım için detaya girmeyeceğim. İşi bilenler en uygun çalışmayı gerçekleştirmelidir. Ve bu çalışma çok uzamadan yapılmalıdır. Çünkü maalesef bu olay popülerliğini kaybedince bu gün çok iştahlı görünenler o gün geldiğinde ortadan kaybolacaktır.


Şimdi fidan dikme zamanı

Maalesef geçtiğimiz pazar günü Karabağlar’da başlayan ve Menderes ve Seferihisar ilçelerine sıçrayan yangınla ormanlarımız yanmıştı. Orman ve Tarım Bakanı Bekir Pakdemirli’ye göre 500 hektar orman yanarken Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer bu rakamın 5 bin hektar olduğunu belirtti. Rakamlar ve uçak polemiği açıkçası bu günlerimizin ana konusu oldu. Bu iki konuda haliyle çok önemli. Özellikle uçak sayılarının yeterliliği bir özel şirketle yapılan anlaşmanın detayları halkın merak ettiği konular. Bakan Pakdemirli’de bu konuda kamuoyunu aydınlatmaya çalışıyor. Tabi muhalefette görevi olan sorgulama işini yapıyor. Nitekim bu tartışmalar süregelsin yangın sonrası büyük bir sosyal sorumluluk örneği gördük ve yediden yetmişe birçok kurum, dernek, vakıf vb. yerlerden fidan dikimiyle ilgili çağrılar geldi. Her kurum kendine göre bir kampanya düzenledi. Bunlara sanatçılarında destek olduğunu görüyoruz. Eğer bugün için destek açıklamalarında bulunan kurumlar yarında sözlerini yerine getirirse yanan ormanlarımızın ya da ağaçlandırma ihtiyacı duyulan yerlerin kısa zamanda fidanlarla donatılacağını düşünüyorum. Dediğim gibi sözlerinde dururlarsa! Bunu dememin en önemli nedeni yangını kendine reklam aracı olarak görenler ya da bugün için duyarlılık sergileyip yarın için konu gündemden düşünce başka alanlara kayacaklarından endişe duyuyorum. Ama inanıyorum ki çoğu kurum yüreğinde hissederek ve bunun peşini bırakmayacağını emin olarak bu kampanya çalışmalarına girişmiştir. Şimdi yanan ormanlarımızı yeniden ağaçlandırma zamanı diyorum. Bunu


Faizler Düştü Konut Hareketlendi

Merkez Bankası’nın faiz indirimine gitmesi ile birlikte kamu bankaları da (Ziraat Bankası, Vakıfbank, Halkbank) harekete geçerek konut kredilerini 0,99’a çekti. Darboğaza girmiş olan inşaat sektörü açısından bir can suyu niteliği taşıyan bu hamleyle piyasa da hareketlendi diyebiliriz. Vatandaşlarda uzun zamandır yüksek faiz oranlarının altında ezilmekteydiler. Onlar için de yeniden konut almak için bir fırsat doğdu. Konuştuğum emlak danışmanları düşen faiz oranlarından sonra çok sayıda kişinin kendilerini aradığını önemli bir yoğunluk yaşadıklarını belirtti. Bu yoğunluk kendisini de satışlarda hissettirmeye başladığını belirttiler. Yüksek faiz oranı varken dairesinin fiyatını düşüren ama faiz oranının düşmesiyle fırsatçılık yapıp artıranlar da ne yazık ki var. Emlak danışmanları ev sahiplerini fiyat artırmamalarını için direttiklerini ifade ettiler. Birkaç örnek dışında fiyatlar faiz indirimi öncesindeki seviyede yer alıyor. Yine sektörün içindekilerle konuştuğumuzda hepsinin vardığı ortak kanı ise; konut almak için en uygun zamanın bu dönem olduğu noktası. Şu an piyasada satılan sıfır konutlar eski maliyetlerle inşa edilmiş bulunmakta. İnşaat girdi maliyetleri son yıl içinde çok fazla arttı. Bu da dairenin fiyatını yükseltecek. Yani demem o ki bu sene alacağınız sıfır daire fiyatını 1 yıl beklide 5-6 ay sonra bulmanız mümkün olmayacak. Size şöyle bir örnek verebilirim. Müteahhit bir tanıdığımla konuşurken 1+1 evi 170 bine sattığını söyledi. Yeni yapımına başladıkları


Bayramda Yardımlaşalım!

Yarın Kurban Bayramı’nın ilk günü. Yapacağımız şeyler belli. Büyüklerimizle görüşeceğiz, beraber vakit geçireceğiz. Yardıma muhtaç insanlara yardımlarımızı elimizden geldiğince yapmaya çalışacağız. Bu husus asla atlamamamız gerekiyor. Çünkü İslam dinine göre, bu bayramın ana hedefi zaten zor durumda olanlara yardım etmek. Onlarla beraber olmak, onların dertlerine çare bulmak. Biliyorsunuz onlarca mülteci var ülkemizde. Ülkelerinde belki senelerce kutladıkları bu bayramı, annelerini, babalarını ya da kardeşlerini ölüm yolculuğunda kaybettikleri için bu sene içleri rahat ederek kutlayamayacak. Belki de unutacaklar bile bugünün bayram olduğunu. Sarılacak, konuşacak, para ya da şeker verecek kimseleri olmayacak bu sefer. Hatta bazıları bayramda çalışmak zorunda bile kalacak. Onları asla unutmamamız gerekiyor. Elimizden geldiğince her zor durumda olan  insanın yardımına mutlaka koşmalıyız. Bu sadece mültecilerle de sınırlı değil tabi ki. Herkes için, her canlı için geçerli.
Tabi bu yardımlarımızı asla ama asla Kurban Bayramı ile sınırlandırmamalıyız. Eğer elimizde imkan varsa, her zaman yardıma koşmalıyız. Bu sadece maddi anlamda olmak zorunda da değil. İnsanların dertlerini dinlemek, onlarla konuşmak ve sohbet etmek de bir yardımdır. Örneğin herhangi bir gün bir huzur evine giderek oradaki yaşlılarımızla vakit geçirebiliriz. Ya da Çocuk Esirgeme Kurumu’ndaki çocukları mutlu etmek için bir şeyler yapabiliriz. Belki de


Kredi Faiz İndirimi Ekonomiyi Canlandırır mı?

Kredi faiz oranları ile ilgili son dakika müjdeleri peş peşe geldi. Ziraat Bankası ve Vakıfbank konut kredisi faiz oranını yüzde 1’in altına 0.99’a indirirken bir güzel haber de Halkbank’tan geldi. Halkbank da konut kredisini 0.99’a çekti. Öte yandan, tüketici kredisinde ise 60 aya kadar vadede faiz yüzde 1.49’a düşürüldü. Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak geçtiğimiz günlerde kredi faiz oranlarında indirime gidileceğini duyurmuştu.
uzmanlara göre bu faiz indirimi daralan piyasaları bir nebze de olsa rahatlatmak ve nakit girişini sağlamak. Kamu bankalarının bu denli büyük bir indirimi yapmasının sebebi ekonomiyi canlandırmak. Umarım etkisini kısa sürede gösterir ve iyice durma noktasına gelen ekonomik çarkın yeniden dişlilerinin çevrilmesini sağlar.
Ziraat Bankası, VakıfBank ve Halkbank’ın konut kredi faiz oranlarını yüzde 0,99’a çekmesi ve vadeyi 15 yıla çıkarması kira öder gibi ev sahibi olmanın yolunu açacak. Kredi ödemelerinin uzun vadeli ve taksit miktarlarının kira tutarlarına yakın hatta bazı vadelerde bire bir olması, reel gelirin orta ve uzun vadede artacak olması göz önünde bulundurulduğunda söz konusu kredinin ödemeleri orta ve uzun vadede hane halkının geliri içerisinde düşük bir paya sahip olacak. Kredinin uzun vadeli finansman sağlaması peşinat sıkıntısı çeken tüketicileri için de avantaj sağlayacak. 180 ay vade 0,99 faiz oranı ile 250 bin TL