1
Halil Yaylak
İlkses Gazetesi Yazarımız

Halil Yaylak

Yazarın Köşe Yazıları

E-Ticaret Nedir?

Günümüzde ticaret kavramı dijitalleşme ile beraber ciddi bir dönüşüme uğramıştır. Hayatımıza son yıllarda iyice yerleşen e-ticaret, ticaretin dijital ortamda çevrimiçi bir biçimde yapılmasını anlatan kavramdır. E-ticaret, herhangi bir ürün ya da hizmeti web siteleri üzerinden, çeşitli ödeme yöntemleri ile satın almayı ifade etmektedir. E-ticaret kavramı özellikle küçük ve orta ölçekli işletmeler için çok uygundur. Bu faaliyet hem firmanın tanıtılmasını sağlar hem de hedef kitlesini ciddi oranda arttırmasına yardımcı olur. 
E-ticarette birden fazla iş modeli vardır. Sizler için bunları kısaca tanıtacağım. 
İş Dünyası (B2B): B2B işletme modeli, işletmeler arası ticaret yapmaya yaramaktadır. Bu modelde ürün ya da hizmet öncelikle aracıya satılır aracı da daha sonra bunu nihai müşteriye satar. Örnek olarak fabrika makineleri satan bir firmanın bunu öncelikle toptancıya satması, toptan satın alan firmanın da bunu perakende olarak müşterilerine sunması örneğini verebiliriz. 
İş Dünyasından Tüketiciye (B2C): B2C modelinde işletme direkt olarak tüketiciye satış yapar. Müşteri web sitesine girerek tüm ürün ve hizmetleri görüntüler ve dilediğini satın alır. Örnek olarak Gittigidiyor, Hepsiburada gibi siteler B2C modelini uygular.
Tüketiciden Tüketiciye (C2C): C2C modelinde satışlar tüketiciden tüketiciye yapılır. Örneğin tüketiciler ellerinde olan otomobil, konut ya da elektronik eşyaları bir profil açarak web sitesine koyar ve bunların sayışını yapar. Örneğin Letgo


Yapay zeka ve ekonomi

Yapay zeka (AI), bilgisayarların, davranışlara göre yeni beceriler ve yetenekler öğrenmesine izin veren bir grup teknolojinin adıdır. Günümüzde IBM, Google ve Microsoft gibi dev firmalar, bu konuda kendilerini geliştirmekte ve yapay zekayı her geçen gün hayatımıza daha çok sokmaktadır. Yapay zekanın gelişimine bakılarak birçok ütopya ve distopya üretmek mümkün. Bu distopyalardan en önemlisi de yapay zeka ile çalışan makinelerin, insanların işini ellerinden alacağı ve bu nedenle gelir dağılımının daha da uç noktalara ulaşacağı yönünde. Bu da ekonomiye direkt olarak etki edecek etmenlerden birisi. Bu nedenle yapay zekanın ekonomi ile olan ilişkisi sürekli olarak tartışılmakta ve farklı teoriler ortaya atılmaktadır.
2016 yılında Beyaz Saray tarafından yayınlanan bir rapora göre ise durum tam tersi. Bu rapordaki sonuçlara bakarak ütopyadan bahsetmemiz mümkün. Raporda, teknolojik gelişmelerin insanlardaki üretkenliği arttırdığı ve bu sayede de ortalama ücretlerle yaşam standartlarının yükseldiği ifade ediliyor.
Yapay zeka temelde 4 temel ekonomik etkiye neden olacaktır. Uzmanlar genellikle bu temel etkenler üzerinde durmaktadır. Bunlar:

  • Toplam verimlilik artışına pozitif katkı sunması
  • İş piyasasının talep ettiği becerilerde değişikliklerin ortaya çıkması bununla beraber üst düzey teknik beceriye olan


Bilinçli Kalın

Geçtiğimiz haftayı Enerji Tasarrufu Haftası olarak geçirdik. Enerji özellikle günümüzde yaşamımızın temelini oluşturuyor. Evimizde, iş yerimizde günlük rutinimizde kullandığımız her araç enerjiye ihtiyaç duyuyor. Öyle ki cep telefonlarımız olmadan bir an bile yaşayamaz duruma geldik. Her gittiğimiz noktada priz arar olduk. Evet enerji hayatımız için çok önemli ancak bilinçsiz kullanım gelecek nesilleri büyük ölçüde tehdit ediyor. Gelecek nesilleri ve dünyamızı düşündüğümüzde enerji kullanımını verimli hale getirmek büyük önem taşıyor. Enerji tasarrufunda; gaz, buhar, ısı, hava ve elektrikteki enerji kayıplarını önlemek, çeşitli atıkların geri kazanımı ve değerlendirilmesi veya ileri teknoloji ile üretimi düşürmeden enerji talebini azaltması, daha verimli enerji kaynakları, gelişmiş endüstriyel süreçler, enerji geri kazanımları gibi etkinliği artırıcı önlemlerin almamız gerekiyor.
Günlük hayatımızda küçük gibi görünen ama milyonlarca insanın bu küçük tasarruflarla oluşturabileceği kazanç düşünüldüğünde ‘Bende enerji tasarrufu yapmalıyım’ demeli ve buna göre önemlerimizi almalıyız. Öncelikle cep telefonlarımızda enerji tasarrufu yapmak için titreşim modunu kullanmamalıyız. Bluetooth ve Wi-Fi’yi gereksiz yerlerde kapalı tutmanızda da fayda var. Çamaşırlarınızı düşük sıcaklıkta yıkamaya da özen göstermeli mümkün olan en kısa program seçilmeli. Elektrik süpürgesi de mümkün olduğu kadar düşük güçte çalıştırmalı ve torba veya hazne temizliği sık


Borçlulara Büyük Müjde

Ziraat Bankası’nın geçen hafta açıkladığı kredi kartı borçlarının yapılandırılmasına ilişkin bütün detayları hakkında Ziraat Bankası basına gerekli açıklamaları yaptı. Kafalarında soru işareti bulunanlar adına çok faydalı ve açıklayıcı bilgiler kamuoyu ile paylaşıldı. Bende sizler için gerekli gördüğüm bu konu hakkında hatırlatma ve bilgilendirme yapmak istedim.
Öncelikle artık kredi kartları hayatımızın her alanına fazlasıyla girmiş durumdadır. Günümüzde alışverişlerin çoğu kredi kartı banka kartı ya da buna benzer kartlar ile yapılıyor. Teknolojik imkanlar geliştikçe insanlar üzerlerinde daha az para taşımaya hatta hiç taşımamaya başladılar.
Kredi kartı konusunda ülkemizin vatandaşları biraz dertli. Vatandaşlarımızın bilinçsiz oluşu, ödeme sorumluluğunun yeterince olmayışından dolayı kredi kartı borçları çığ gibi artmaya devam ediyor. Son dönemde artan kredi kartı borçlularına karşılık hükümetimiz de kayıtsız kalmadı ve harekete geçti. Ziraat Bankası ve ardından Vakıfbank ile anlaşan hükümet kredi kartı borçlularının azaltılması için düğmeye bastı.
Hükümet tarafından atılan bu adımı öncelikle çok doğru ve yerinde buluyorum. Ödemek isteyipte borcunu ödeyemeyen vatandaşlar için bu bulunmaz bir fırsat. Kredi kartında bildiğiniz gibi ödemedikçe borç olduğu gibi yerinde sayıyor. Ancak kredi imkanı ile kredi kartı asgarisine verdiğiniz parayı kredi borcuna verdiğiniz takdirde 24 ay ya da 60 ay sonra borcunuzdan tamamen kurtulmuş oluyorsunuz.
Son olarak yapılan düzenleme ile kredi kartını


KOBİ'lere cansuyu

Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak önceki gün gerçekleştirdiği toplantı ile KOBİ Değer Kredisi’nin ayrıntılarını açıkladı. KOBİ’lere can suyu olması beklenen kredi desteğinin piyasada rahat bir nefes alınmasını sağladı diyebiliriz. Dengelenme sürecinin başarılı şekilde adım adım devam ettiğini belirten Bakan Albayrak, konuşmasının tamamında güven vermeye devam etti. 2018 hedeflerinin tutturulduğuna işaret eden Bakan Albayrak, 2019 motivasyonunu da daha yukarı taşıdıklarını ve KOBİ’lerin geleceğe daha güvenli bakmaları adına önemli bir adım attıklarını kaydetti. 

Destek kredisinin ayrıntılarına girersek eğer imalatçı ve ihracatçılar başta olmak üzere yıllık cirosu 25 milyon TL'nin altında olan şirketlere finansman desteğinin sağlanacağı bilgisi verildi. Bu sayede yüksek katma değerli üretim döneminin vurgusu yapıldı. Reel sektör oluşturulan bu ekosistem ile önümüzdeki dönemde rahat bir nefes alacaktır.  

İmalatçı ve ihracatçı şirketlere azami 1 milyon, hizmet sektöründeki şirketlere azami 500 bin TL kredi verileceği, paketin toplam büyüklüğünün ise 20 milyar TL olacağına bakacak olursak destek paketinin büyüklüğünü çok daha net görebiliriz. Kredi kullandırıldıktan sonra 6 ay kredinin geri ödemesinin olmaması ise piyasanın üzerindeki baskıyı kıracaktır. Yüksek faiz oranlarına kıyasla KOBİ Değer Kredisi’nin aylık yüzde 1.54 faizle verilmesi de dikkat çeken başka bir ayrıntı. Yaklaşık olarak bu krediden ise 40 milyon işletmenin faydalanması bekleniyor. 


Paralı Poşete Destek Olalım

Plastik poşetlerde ücret uygulaması 1 Ocak 2019 tarihinden geçerli olmak üzere yürürlüğe girdi. yapılan duyurulara rağmen 1 Ocak’tan itibaren marketlere giden bazı vatandaşlar duruma tepki göstermeye devam ediyor. Yasaya göre plastik poşetler marketlerde 25 kuruştan satılıyor. Ücretsiz poşet veren işletmelere ise cezai işlem uygulanıyor. Buraya kadar her şey normal gibi gözüküyor. Yıllardır tüketmeye alışkın olan toplumumuz marketlere alışverişe gittiği zaman ihtiyacından fazla plastik poşeti da yanından alıp gidiyordu. Çevre kirliliği açısından baktığımızda plastik atıkların çevreyi ne kadar kirlettiğini artık bilmeyen yoktur.
Şöyle bir bilgiyi de sizinle paylaşmak istiyorum. Akdeniz’in açık sularını, deniz tabanını ve kıyılarını kirleten atıkların yüzde 95’i plastik. Bu atıkların başlıca kaynağı ise Akdeniz’e günde 144 ton plastik atık boşaltan Türkiye’den geliyor. Bu yüzden paralı poşet uygulamasının desteklenmesi ve daha az plastik poşet kullanmamız gerekiyor. Gelecek nesillere iyi bir çevre ve dünya bırakmak istiyorsak geri dönüşümü olmayan ve doğada çözünemeyen her türlü madde ve materyallerden uzak durmamız gerekiyor. Gelecek nesillerimizin devamı için plastik poşetlere biz de hayır diyelim. Paralı plastik poşet uygulaması insanlarımızı bir nebze olsun plastik kullanımından uzaklaştırırsa bizim için çok hayırlı olur. Paralı plastik poşet uygulamasına çevre duyarlılığı ve bilinci için desteklememiz


Kalkınmanın Yılı Olsun

2018’in son günlerini yaşıyoruz. 2018’de ülkemiz pek çok sıkıntıyla uğraştı. Bizleri en çok zorlayan ise ekonomide yaşanan olumsuzluklar oldu. Piyasalardaki dengesizlik, kurdaki artışa alım gücümüze çok yansıdı. Tabi ki devletimiz bunun içinde önlemler aldı ve Enflasyonla Topyekun Mücadele başlattı. Pek çok firma mücadeleye destek verdi. Verilen mücadelede enflasyonun gerilediğini de gördük. Tüm yaşanan olumsuzluklara rağmen ihracatımızda da artış yaşandı. Özellikle Ege Bölgesi’nde sebze ve meyve ihracatı rekor kırdı. Olumsuz havanın yanında güzel gelişmeleri de sayfalarımızdan okudunuz. 2019 yılı için iş dünyası endişe taşısa da umutlu olan da var. Ancak ekonomik refahlık için yerli üretim ve yatırım vurgusu yapılıyor. Bu iki kavram ülkemizin içinde bulunduğu durum için çok büyük önem taşıyor. Yerli üretim yaygınlaşması ve teşvik edilmesi, küçük üreticinin desteklenmesi gerekiyor. Üretim ve pazarlama ağının iyi bir şekilde planlanması ve doğru yönetilmesi gerekiyor. Yaşadıklarımızdan ders alarak dışa bağımlılığın önüne geçmek için bu konular çok elzem. Yaşadığımız verimli coğrafyayı iyi kullanmalı ve har alanda üretimi arttırmalıyız. Yatırım konusuna gelirsek. Devlet eliyle veya özel, yatırım ihtiyacı olan bölgelere yatırımcı çekmeli özel teşvikler yapılmalı. Sanayi bölgeleri ihtisaslaşmalı, cazibeli hale getirilmeli. Umut ediyorum ki 2019 yılı ekonomimiz açısından çok daha ferah geçsin. Yatırımlar, teşvikler artsın üretici üretmeye devam etsin. Vatandaşın alım gücü artsın.2019 kalkınmanın ve


Üreticiler Kooperatifleşin

21 Aralık Dünya Kooperatifçilik Günü, günümüzde daha çok önem kazandı. Sürdürülebilir üretim,  sorumlu tüketim ve en önemlisi yerelde kalkınma için büyük öneme sahip olan kooperatifler daha önemli anlam kazandı. İlk olarak 1893 yılında devlet eliyle kurulan kooperatifler, Cumhuriyet döneminde büyük bir gelişime katkı sağladı. 21 Aralık Dünya Kooperatifçilik Günü dolayısıyla yazılı bir açıklama yapan Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, dünyada 145 ülkede 1 milyarın üzerinde ortak ve müşteriye sahip 2,6 milyon kooperatif bulunduğunu bildirdi. Bu rakam çok büyük görünse de işleyiş ve katkı açısından her kooperatif aynı eşdeğerde değil. Türkiye’deki kooperatiflere baktığımız da ise Avrupa’dakileri geriden takip ettiğimizi söyleyebiliriz. Maalesef ki kalkınmanın temeli olan kooperatifler, yeterince destek göremiyor. Üretici ise hala zor durumda. Türkiye’de istenilen seviyelere gelebilmek için kooperatifleşmenin teşvik edilmesi ve güçlendirilmesi gerekiyor.
Türkiye’de kooperatifçilik açısından güzel örnekler de yok değil. Yerel bazda kurulmuş şimdi tüm ülkeye ürün satan Torku, kooperatifleşmenin en güzel örneklerinden. Torku markası, bir üretici kooperatifi olan Konya Şeker’in sonucu olarak 2007 yılında kuruldu. Güvenli gıda zinciriyle de herkesin benimsediği Torku, Anadolu’nun verimli topraklarını işleyen doğal üretim yapan 900 bin çiftçi ile kendi fabrikalarından çok geniş bir ürün yelpazesinde


Poşetten Vazgeç

Resmi Gazete’de yayımlanan Çevre Kanunu değişikleri ile her bir poşet için en az 25 kuruşluk ücret getirildi. Çevre kirliğinin önüne geçmek ve israfı önlemek için alınan bu karar pek çok Avrupa ülkesinde de uygulanıyor. Bu kararı daha önce desteklediğimi söylemiştim. Hem çevremiz açısından hem de milyonlarca dolarlık zararın önlenmesi açısından bu karar çok olumlu. Ancak bu kararı tepki gösterende var. Vatandaşlar zaten düşük olan alım güçlerinin yanında bir de böyle bir yükün altına girmek istemiyor. Hatta sosyal medya üzerinden bu karara tepki göstermek için eylem planı bile hazır. Ancak yıllık uğradığımız 400 milyon dolarlık zarar düşünülürse yapılabilecek bir eylemi gereksiz buluyorum. Alınan kararın uygulanması kaynakların verimli kullanılmasının yanında doğaya çok büyük bir katkısı var. Bir plastik poşetin doğada kaybolma yılı 500. Aynı zamanda hayvanlara da büyük zararı var. Türkiye Esnaf ve Sanatkarlar Konfederasyonu Başkanı Bendevi Palandöken’in poşetler konusunda verdiği öneriyi de çok olumlu buluyorum. Palandöken, marketlerde bir kere mahsus olarak bez çantaların satışı yapılması ve alışverişlerde bu çantaların kullanılmışı gerektiğini söylüyor. Bu öneri hem sağlıklı bir şekilde gıdaları muhafaza etmemizi sağlar hem de poşet israfın önlemesine katkı koyar. Alışverişte kullanılan poşetler konusunda çıkar bu değişikliğin önyargılarla karşılandığının farkındayım ancak geleceğimiz ve ülke ekonomimiz düşünüldüğünde


Yerli Üretim Yerli Tüketim

Yerli Malı Haftası’nı bu yıl 12-18 Aralık’ta kutlayacağız. Çocukluğumda büyük bir sevinçle kutladığımız, dayanışmanın yardımlaşmanın ve öz benliğimiz olan yerli ürünlerin önemini hatırladığımız bu hafta birlik beraberlik içinde geçerdi. Ancak bu haftanın önemi günümüzde daha çok arttı. Haftanın amacı, yerli tüketimin bilinçli olarak artmasıdır. Bu hafta süresince tutumlu olmanın, yatırım yapmanın ve yerli malı kullanmanın önemi vurgu yapılır. Özellikle günümüzde bu haftanın öneminin arttığını düşünüyorum. Tüketim şartlarının değişmesi, yeri üretim konusunda yaşadığımız sıkıntılar haftanın önemini daha da ortaya çıkardı. Bilinçli tüketim yapar çocukların sayısı azaldı. Geçmişte olduğu gibi okullarımızda bu konu daha detaylı işlenmeli. Bilinçli bir nesil için öğretmenlerimize bu konuda büyük görev düşüyor. Aileler de bu haftayı baz almadan ancak bilinçli tüketimin farkında olarak çocuklarının gelişimine yön vermeli. Herkes parasını, malını, zamanını iyi kullanmalı. Tüketim çılgınlığına kapılarak hareket edilmemeli. Pazarda manavda yerli ürün tercih edilmeli. Geleceğimiz için de çok önemli olan bu haftada herkesi bilinçli düşünceye davet ediyorum. Yerli Malı Haftamız kutlu olsun.
 


Küçük Esnafa Kulak Ver

Türkiye İstatistik Kurumu İzmir Bölge Müdürlüğü, kentin ihracat ve ithalat rakamlarını açıkladı. Türkiye’nin 3. büyük ve liman kenti olan İzmir’de 2018 yılı Ekim ayında bir önceki yılın aynı ayına göre ihracat yüzde 8,4 artarak 921 milyon dolar, ithalat yüzde 26,9 azalarak 611 milyon dolar olarak gerçekleşti. İhracat sıralamasında ise ilk ülkeyi Almanya aldı. Rakamlar İzmir ve Türkiye için olumlu olsa da vatandaşın umutları hala yarım. Alım gücünün artmaması hem vatandaşı hem de esnafı olumsuz etkiliyor. Özellikle küçük esnaf, pazarcılar bu durumdan oldukça muzdarip. Rakamlar umut verse de sokağın derdi hala geçim sıkıntısı. Kentimizde de durum çok farklı değil. Yapılan tüm yerelde kalkınma planlarına rağmen üretici hala sorunlar yaşıyor. Yaklaşan yerel seçimleri de göz önünde bulundurursak adayların özellikle vatandaşa dokunması gerekiyor. Küçük üreticinin her zaman yanında olunmalı. Vatandaşın derdi dert edinilmeli. Özellikle İzmir’in orta kesim olarak tabir edilen bölgelerindeki pazarlara adaylar uğramalı gerçek dertler, gerçek çözümler orada aranmalı. Yerelde kalkınma hamleleri bölgesel kalkınma teşvikleri kentimiz için büyük öneme sahip. Bu bilinçle hareket edilmeli ve vatandaşın gerçek sorunlarına kulak verilmeli. Çözüm noktasında gerçekçi adımlar atılmalı.


Türkiye İstatistik Kurumu İzmir Bölge Müdürlüğü, kentin ihracat ve ithalat rakamlarını açıkladı. Türkiye’nin 3. büyük


Poşetiniz Naylon Olmasın

Geçtiğimiz hafta Meclis’e sunulan kanun teklifinde marketlerde kullanılan poşetlerin ücretli olması sunuldu. Düzenlemenin yasalaşmasıyla plastik alışveriş poşetleri, market kasalarında tüketiciye ücretli olarak verilmeye başlanacak. Uygulanacak taban ücret 25 kuruştan az olmayacak. Naylon poşetlerin ham maddesi petrol türevleri olduğundan uygulama ile 1 milyar doların üzerinde bir cari açık da önlenecek. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından oluşturulacak komisyon aracılığı ile fiyat belirlenecek ve her yıl için güncellenecek. Teklife göre, gerçekleştirmesi planlanan faaliyetler sonucu çevre sorunlarına yol açabilecek kurum, kuruluş ve işletmeler, A ve B Sınıfı Çevresel Etki Değerlendirmesi Raporu hazırlamakla yükümlü olacak. A ve B Sınıfı Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumlu Kararı alınmadıkça bu projelerle ilgili onay, izin, teşvik, yapı ve kullanım ruhsatı verilemeyecek, proje için yatırıma başlanamayacak ve ihale edilemeyecek.
A Sınıfı Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumlu Kararı alınmaksızın başlanan faaliyetler Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca, B Sınıfı Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumlu Kararı alınmaksızın başlanan faaliyetler ise mahallin en büyük mülki amirince süre verilmeksizin durdurulacak. Üretici, ithalatçı ve piyasaya sürenlerin, bireysel olarak atık toplama faaliyetlerini yapabilmeleri ve yetkilendirilmiş kuruluş oluşturma yükümlülüğü, zorunluluktan çıkarılıyor. Verilen teklif gayet olumlu. Marketlerde verilen naylon poşetlerin zararları


İsrafı Engelleyebiliriz

Ekmeğin günümüzde israf edilmesi sıklıkla tartıştığımız konulardan birisidir. Bu nedenle bu konuda birçok farkındalık çalışması yürütülmektedir. Süregelen beslenme alışkanlıklarımızdan ötürü, öğünlerimizde önemli bir yer kaplayan ekmek, en çok israf edilen gıda ürünlerinin de başında gelmektedir. Yapılan birçok araştırmaya göre ülkemizde her yıl yaklaşık 44 milyar adet ekmek üretilmekte, üretilen ekmeğin yaklaşık 40 milyar adeti tüketilmekte 4 milyar adeti ise israf edilmektedir. İsraf edilen ekmek ülke ekonomisini yılda yaklaşık 700 milyon dolar kayba uğratmaktadır. Günlük israfın 750 milyar liralık kısmı Ankara, İstanbul ve İzmir illerinde gerçekleşmektedir. İstanbul ilimizde günde 2 milyon ekmek israf edilirken, Ankara ve İzmir illerinde bu sayı yaklaşık 600 bini bulmaktadır. Yine yayınlanan raporlarda; Düşük gelir gruplarında ekmek tüketimi fazla olmasına karşın israf daha az olmakta, gelir düzeyi yükseldikçe ekmek tüketimi azalmakta ancak israf artmaktadır.
Ekmeğin çöpe atılmasındaki faktörler gereğinden fazla ekmek satın alınması, satın alınan ekmeğin uygun koşullarda saklanmaması ve kalitesinin düşük olması şeklinde sıralanabilir. Ekmek israfında yüzde 70 oranı ile yemekhaneli işyerleri, hastane, yatılı okul, öğrenci yurdu, otel ve lokantalar ilk sırada yer almaktadır.

ÖNLEM ALMALIYIZ
Peki ekmek konusunda nasıl önlem almamız gerekir?
-İhtiyaçtan fazla ekmek alınmamalı,


Kitaplar Yaşamı Sevdirir

Okuma alışkanlığı kazandırmak ve kitap sevgisini arttırmak için her yıl kasım ayının ikinci pazartesi günü başlayan Çocuk Kitapları Haftası’nda, okumanın gerçekliğini ve bize kazandıracaklarını bir kez daha gözler önünde bulundurmalıyız. Özellikle günümüzde artan sosyal medya kullanımı ve oyunlar, akıllı telefon ve tabletler çocuklarımızı kitaplardan uzaklaştırmakta. Kitaplardan yoksun büyüyen çocuklarımızın hayal kurma ve sorgulama becerileri de yok olmakta. Körelen zihinler ise en korkuncu. Geleceğimizin teminatı olan çocuklarımız için özellikle ebeveynlere ve öğretmenlerimize büyük iş düşüyor. Çocuğunu ilk olarak taklit etme özelliği kazandığı düşünülürse rol modellerini örnek alması kaçınılmazdır. Bu gerçeklikten yola çıkarak anne ve babalar kitaplara yönelmeli, yaratıcı oyunlarla çocuklarının gelişimine katkı sağlamalı. Öğretmenlerimiz ise ders kitapları dışında çocuğun gelişime katkı sağlayacak kitap önerileri sunmalı. Yaratıcı zekayı geliştirecek çocuğun özelliklerini keşfedebileceği kitapların okunması sağlanmalı.
Unutmayalım kitap bize bilmediklerimizi öğretir. Görmediğimiz yerleri tanıtır. Kitap okunduğu zaman göze, dinlendiği zaman kulağa seslenir. Kitaplar zamanımızı değerlendiren birer arkadaştır. Kitaplarla arkadaşlık küçük yaşta başlarsa bu güzel alışkanlık büyüyünce de sürer gider. Kitaplar doğruyu, güzeli, iyiyi, yararlıyı bulmamıza yardım eder. Kitaplar yaşamı sevdirir. Dünyayı güzelleştirir. İçimizi aydınlatır. Yazarlar, kitaplar aracılığıyla yüz binlerce insana seslenirler. Yazarın düşünceleri, kitaplar aracılığıyla ülkeden ülkeye yayılır. Bilgiler


Yeni Bir Hayat

Ülkemizde her yıl 3-9 Kasım Organ ve Doku Bağışı Haftası kutlanmakta. Kutlanmakta diyoruz ancak kutlama yerine daha çok organ bağışı konusunda bilinçlenme gerekiyor. Yasal dayanağa sahip olmasına rağmen organ nakli konuşanda bilinç maalesef istenilen düzeyde değil. Türkiye’de son rakamlara göre 300 bin hasta organ bağışı bekliyor. Her an ölüm tehlikesi altında olan organ naklinin hayati değer taşıdığı bazı hastalarda ise bu durum daha önemli. Maalesef toplumumuzda organ bağışı konusunda hala yanlış bir algı var. Duygusal olarak kayıplarının ardından yas tutanlar, dinen sakıncalı olduğunu düşünenler organ bağışının istenilen düzeyde gerçekleşmemesine neden oluyor. Ancak Diyanet İşleri Yüksek Kurulu Başkanlığı, organ ve doku bağışının dinen sakıncalı olmadığı konusunda fetvası var.
Ülkemizde organ bağışları Sağlık Bakanlığı kontrolü ve denetiminde yapılmaktadır. “Türkiye Organ ve Doku Nakli Bilgi Sistemi” vasıtasıyla organ dağıtımı en adaletli ve şeffaf biçimde yapılmaktadır. Ülkemizde organ olarak, böbrek, deri, karaciğer, kalp, akciğer, pankreas ve incebağırsak nakilleri; doku olarak kemik, kemik iliği, kornea ve kalp kapağı nakilleri yapılmaktadır. Organ bağışı yapmak isteyen vatandaşlar, il sağlık müdürlükleri, hastaneler, organ nakli yapan merkezler, aile hekimliklerine başvurabilir, detaylı bilgi alabilirler. Her zaman insani yönüyle bakmamız gereken organ bağışında daha duyarlı


Tarımsal Kooperatifçilik Stratejisi Çalıştayı

Geçen hafta ki yazımda da belirttim. Tarımsal Kooperatifçilik Stratejisi Ne Olmalı? Konulu çalıştay gerçekleştirilecek diye. İzmir Büyükşehir Belediyesi, Urla Belediyesi ve Bademler Kooperatifi ile ortaklaşa düzenlenen “Tarımsal Kooperatifçilik Stratejisi Ne Olmalı?” Çalıştayı Bademler Doğal Yaşam Köyü Toplantı Salonu’nda yapıldı. Çalıştaya katılım oldukça yoğundu.
Alanda kurulan kıl çadırlarda gün boyu akademisyenler önderliğinde “Tarımsal kooperatifler nasıl bir örgütlenme stratejisi benimsenmeli”, “Tarımsal kooperatiflerde demokrasi ve katılımcılık nasıl olmalı”, “Tarımsal kooperatifler ile yerel yönetimler ve demokratik kitle örgütleri arasındaki nasıl olmalı” ve “Devletin tarım ve tarımsal kooperatifçilik politikası nasıl olmalı” konulu başlıklı konular ele alındı.
Toplantı oldukça faydalı geçti ama katılımcıların açılışta vurguladığı önemli noktaları tekrar değinmekte fayda buluyorum.
Çalıştayın açılışında konuşan Urla Belediye Başkanı Sibel Uyar, “Hedefimiz kırsal kalkınma, tarımsal sürdürülebilirlik. Bunun en sağlıklı yöntemi ise kooperatifler aracılığıyla üreticilerimizi desteklemek. İzmir’de 14 yıldır uygulanan bu planlama sayesinde artık bir İzmir modeli var. Doğayı, toprağı, suyu, kaynakları ve üretimi koruyarak sürdürülebilir bir kalkınmayı hedef alarak bunu aklın ve bilimin rehberliğinde gerçekleştiriyoruz. Biliyoruz ki, gelişmiş ülkelerin kalkınma politikalarının geçmişinde en önemli dayanak noktası kooperatifçilik olmuştur. Zira Birleşmiş Milletlerin Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri içinde kooperatifçilik önemli bir rol üstlenmektedir” şeklinde değerlendirdi.
Başarılı bir kooperatifin kurumsallaşması ve profesyonelleşmesi gerektiğinin altını çizen Türkiye Milli Kooperatifler


Tarım ve Kooperatifler

Kooperatifler ortak ekonomik, sosyal ve kültürel ihtiyaç ve istekleri müşterek sahip olunan ve demokratik olarak kontrol edilen bir işletme yoluyla karşılamak üzere gönüllü olarak bir araya gelen insanların oluşturduğu özerk bir teşkilattırlar. Uluslararası Kooperatifler Birliği, kooperatifleri bu şekilde tanımlıyor. Kooperatifler, toplumsal kalkınmayı geliştiren ve ticari işletmeler için temel sağlayan özgün bir modele dayanmaktadır. Yani Türkiye’nin ihtiyacı olan kalkınmada kooperatifler büyük öneme sahip. Üreticinin her zaman yanında olan kooperatifler sürdürülebilir bir kalkınma modeli ortaya koyuyor. Yerel ekonomiye baz alarak ülke ekonomisine büyük katkı sağlıyor. yaşam şartlarını arttırıp bilinçli sorumluluk sahibi insanlar yaratıyor. Bulunduğumuz ekonomik koşullar düşünüldüğünde kooperatiflerin önemi bir kez daha artıyor. Bu bilgiler ışığında önemi artan kooperatifler yarın İzmir’in Urla İlçesi’ne bağlı Bademler Doğal Yaşam Köyü’nde bir araya gelecek. ve Kooperatifçilik Çalıştayı düzenleyecek. Mahmut Türkmenoğlu Kooperatifçilik Vakfı’nın düzenlediği bu çalıştayın günümüz koşullarında ne kadar önemli olduğu yadsınamaz. Kooperatifçiliğin yol haritasının çizileceği çalıştayda, tarımsal kooperatiflerin nasıl bir örgütlenme stratejisi izlemesi gerektiği, yerel yönetimler ve kooperatiflerin arasında nasıl bir ilişki olması gerektiği, devletin tarım ve tarımsal kooperatifçilikte nasıl bir yol izlemesi gerektiği konuşulacak. Türkiye’ye örnek olan İzmir’in yerelde kalkınması katılımcılara anlatılacak. Bu çalıştayı bizler de çok önemsiyoruz. Ülkemizin geleceği, tarımsal ithalatın en aza indirilmesi açısından büyük


Akıllı Tarım

Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, hafta başında Enflasyonla Topyekun Mücadele Eylem Programı’nı açıkladı. Plan, yüzde 25’lere dayanan enflasyon rakamının düşürülmesi için büyük önem taşıyor. Planın açıklanmasıyla birlikte pek çok şirketten indirim haberleri gelmeye başladı. Tüm Türkiye programa sahip çıktı. Tüm desteklemelere rağmen küçük esnafta yaşanan sıkıntılar bitmek bilmiyor. Özellikle pazarcılar, düşüşe geçen alım gücünden şikayetçi. Büyük firmaların indirime gitmesine rağmen vatandaşın en çok ziyaret ettiği pazarda fiyatlara yansımalar henüz gerçekleşmedi.
Birkaç ay önce 50 liraya dolan pazar arabaları, şimdi eve boş dönüyor. Hem vatandaş hem de esnaf gidişattan memnun değilken yapılması gerekenler, büyümeye yönelik yatırımları arttırmaktan geçiyor. Kalkınma odalık sürdürülebilir yatırımlar bu süreçte daha da önem kazandı. Özellikle Tarım 4.0 projesi daha da önemli bir yere sahip olmaya başladı. Akıllı ve sürdürülebilir tarım uygulamaları. Verimi, kazancı ve kaliteyi daha da arttıracak. Tarım 4.0 olarak adlandırılan tarım devrimiyle şüphesiz ki akıllı insanlar hızlı bir ve ucuz bir şekilde en kaliteli ürünleri üreteceklerdir. Tarım 4.0’ın uygulanabilir olması durma noktasına gelen tarım sektörümüz için de hayati öneme sahip. Bu durumun bilinciyle yapılan eğitimler araştırmalar her zaman desteklenmeli. Türkiye’nin tarım sektörü yeniden ayağa kalkmalı tarım ürünlerinde ihracat


Hak mı Gerçek mi?

Geçtiğimiz günlerde 4 Ekim Hayvanları Koruma Günü’ydü. 4 Ekim’de herkes elime bir kap mama bir tas su alıp sokaklara çıktı. Hayvanların korunup beslenmesi gerektiği bangır bangır bağırıldı. Özellikle sosyal medyadan hemen hemen tüm kullanıcılar, hayvanlarla çekilmiş fotoğraflarını paylaştı. Her şey çok güzeldi. Ama gerçekler. Herkes yaşam hakkının eşit olduğunu savunda ama daha geçtiğimiz günlerde hayvanlara yapılan eziyetler, işkenceler haberlerde yer almıyor muydu?
Hayvan Hakları İzleme Komitesi’nin (HAKİM), hayvan hakları ihlallerine ilişkin hazırladığı raporda, 2016 yılında en az 1 milyar 156 milyon 407 bin 473 yaşam hakkı gaspı vakası yaşandığı belirtildi. Bu rakam 2016’nın. Zevk için yapılan avcılıklar, sokak hayvanlarına yapılan eziyet yetmedi mi? İnsanlığın ölmediğini göstermek için yapılan paylaşımları ne kadar samimi bulmasam da aslında var olan durum, yapılan haberler ve veriler her şeyi ortaya döküyor. Gerçek bir hayvan sever olarak, yapılan hayvan hakları ihlallerine gerçekten sesimizi yükseltmeliyiz. Okullarda hayvan sevgisini aşılamalı daha küçücük çocuklarımıza sevgiyi merhameti öğretmeliyiz. Yapılan zulümleri sadece bakışlarından anlayabildiğimiz hayvanların sesi olmalı, onların da bir can taşıdığını asla unutmamalıyız. Tüm hayvanlar yaşam önünde eşit haklara sahipler ve bu hakları asla unutmamalıyız. En önemlisi ise çoktan birbirimize bile yitirdiğimiz saygılı hayvanlara da göstermeliyiz.