Sayfa Yükleniyor...
Ruh yaratılış itibari ile Allaha ibadet etme eğilimindedir. Nefis ise kötü şeyleri şeytani istekleri şehveti aslı olmayan fakat var sandığı şüphe, kuşku, kuruntu gibi duygulardır. Bunlar insanı devamlı kemirir onu isyana, kötü yollara sevk eder. Ancak ikisi de uyum içerisinde yaratılmıştır. Aralarında sürekli rekabet , birbirine üstünlük sağlamaya çalışsa da bunların biri olmadan diğerinin de yaşaması mümkün değildir.
Yüce Allah insanların ruhsal yönden sağlıklarını koruması veya bozulan ruh sağlıklarının iyileştirilmesi için peygamberler ve ilahi kitaplar göndermiştir. Günahların hepsi insan nefsini çeşitli hastalıklara uğratır. Farzlar, ibadetler ise insanı ruhsal olarak geliştirir. Özellikle namaz, oruç, zekât gibi ibadetlerin insanı ruhen, sosyal yönden, bedenen ne derece sağlıklı kıldığını açıklamaya bile gerek yoktur sanırım. Allahın (c.c.) ibadetlere ise hiç ihtiyacı yoktur. İbadetler sadece bizlerin ebedi ahret yurdumuzu bayındır kılmazlar, onların ayrıca bu dünyaya bakan tarafları da vardır. En başta ruh sağlığımızın korunmasına hizmet ederler. Tıpkı gıdasız kalan bir vücudun en sonunda zayıf düşerek hastalanması gibi ibadetten uzak olan bir insanın da ruhsal yönden hastalanmak dışında başka bir seçeneği yoktur.
Şeytanlar insan soyuna karşı amansız düşmandırlar. Hadislerde ifade edildiği üzere yanında kötü yola düşürmek üzere görevli şeytanı olmayan Müslüman yoktur. Şeytanlar sürekli vesvese verirler. Bu vesveseler bilince sanki kişinin kendi özgün düşünceleriymiş gibi gelirler. Oysa şeytanlardan kaynaklanırlar. Bu tür olumsuz düşünceler şeytanlar tarafından bilinç dışında işlenirler. Buradan bilince yükselirler. Amaçları insanları kötülüklere yönlendirmektir. İnsan ilişkilerinde aklımıza gelen bütün olumsuz düşünceler, hep onlardan kaynaklanır. Peygamberimiz (s.a.s) Nefsini bilen Rabbini bilir demiştir.
Nefis Allah rızası için iş görmekle, çeşitli mahrumiyetlere katlanmakla ezilir, düzelir, kendisine gelir; ruh ise zikirle nurlanır ve feyizlenir. Nefsini Allahın kitabına göre terbiye eden, ruhunu ibadetlerle besleyen bir insanın ruh hastalıklarının esiri olarak kalmasına imkân yoktur. Böyleleri hem dünyada hem ahrette mutluluğa ererler.