Sayfa Yükleniyor...
Küresel anlamda en büyük sorunlardan biri olan iklim değişikliğiyle mücadele sürecindeyapılan ilk uluslararası çalışma, 1992 Rio Birleşmiş Milletler Çevre ve Kalkınma Konferansı’nda imzaya açılan ve 1994 yılında yürürlüğe giren Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi oldu. Daha sonra gelişmiş ülkelerin yükümlülüklerini artırmak için Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’ne taraf olan ülkeler, var olan sözleşmenin kalitesini güçlendirmek amacıyla Kyoto Protokolü'nü müzakere etmeye başladılar.
Son yıllarda teknolojinin hızla gelişmesiyle birlikte tüm sektörlerde hızlı bir dijital dönüşüm yaşanıyor. Bu hem verilerin saklanmasını ve paylaşılmasını hem de kitlelere daha kolay ulaşmamızı sağlıyor. Son dönemde pandemi sürecinin de hayatımızı birçok yönden etkilemesiyle birlikte artık daha fazla evden çalışma ortamı sağlayan sektörlerde dijital dönüşüm ve uyum çok daha önemli hale geldi. Daha önce evraklarla, klasörlerle saklanan ve paylaşılan veriler şimdi elektronik ortamda googledrive gibi saklama ve paylaşım araçlarıyla depolanıyor. Bu hem daha az kağıt kullanmamıza hem de verileri kaybetme gibi risklerden uzak durmamızı sağlıyor. Artık resmi kurumlardan alınan birçok belge de e-imzalı olarak ve çevrimiçi alınabildiği için zamandan da tasarruf sağlıyor.
Sivil toplum kuruluşları da bu dijital dönüşümden etkilenen sektörlerden sadece biri. Bu dönüşümün en fazla yaygınlaşması ve uyumlu hale gelmesi gereken sektörlerden biri olduğu da aşikar. Anket çalışmaları, sosyal medyada yapılan paylaşımlar, röportajlar, video konferans olanağı sağlayan uygulamaların kullanımı gibi birçok alanda dijitalleşmenin önemi büyük. STK’ların çalışmalarında ve faaliyetlerinde dijital ortamı daha sık kullanmaları, bu uygulama ve sitelerin de yaygınlaşmasında büyük bir öncü. Halka en yakın sektör olan sivil toplum ne kadar fazla bu uygulamaları çalışmalarında kullanırsa dijital dönüşüm de bir o kadar yaygınlaşıyor ve
İnsanlığın yüzleştiği iklim değişikliği, kuraklık, eşitsizlik, açlık gibi zorluklar sadece küresel seviyede ve sürdürülebilir kalkınma sağlanarak çözülebilir. Bu zorlukları aşmanın ve başarıya ulaşmanın yolu ise sosyal ilerleme, çevresel denge ve ekonomik büyümeden geçiyor.
Birleşmiş Milletler, sürdürülebilir kalkınma yol haritasının bir parçası olarak Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerini de içeren 2030 gündemini onayladı. Bu çağrı, gezegenimizi korumak ve tüm insanlığın refahını sağlamak adına yapılan bir eylem çağrısı. Ocak 2016’da yürürlüğe giren bu amaçların hepsine 2030 yılına kadar ulaşmak planlanıyor. Buradaki stratejik plan, yoksulluğun azaltılması, demokratik yönetişim ve barışı yapılandırma, iklim değişikliği ve afet riski ve ekonomik eşitsizliği içeren temel alanlara yoğunlaşmış durumda. UNDP, hükümetlerin Sürdürülebilir Kalkınma Amaçlarını kendi ulusal kalkınma planları ve politikalarına entegre etmelerine de destek sağlıyor.
Bu ortak hedeflere ulaşabilmek adına bireylerin, işletmelerin, idarelerin ve ülkelerin bu amaca yönelik hedefler koyması bekleniyor. Çevresel, sosyal ve ekonomik sürdürülebilirliğin sağlanması adına her ülke hem kendi sürdürülebilirliğini, hem de küresel amaçlara yönelik olarak üzerine düşeni yerine getirmeye çalışıyor. 2016 yılından beri bu alanda projeler ve faaliyetler yürüten sivil toplum kuruluşları, halkı bilinçlendirmeye devam ediyor. STK’ların kamu kurumları, üniversiteler ve özel sektör ile işbirliği
Çağımızın en büyük sorunlarından biri olan ve tüm dünyayı etkisi altına alan iklim krizi konusunda hükümetler, kamu kurumları, sivil toplum kuruluşları ve özel sektör yürüttükleri projeler ve programlar ile gereken önlemleri almaya devam ediyor.
Dünyada ve ülkemizde birçok sivil toplum kuruluşu da çalışma alanlarına iklim krizi ile mücadeleyi eklediler ve bu kapsamda ağlar oluşturarak, faaliyetler yürüterek halkı bilinçlendirmeye ve farkındalık yaratmaya devam ediyorlar. Sivil toplum, diğer kurumların yanı sıra halka yakınlık derecesi ve üst kurumlarla halk arasındaki ilişkiyi kurabilen bir yapı olarak, bu mücadelede en büyük etkiyi yaratabilecek mekanizma diyebiliriz. İklim krizi konusunda halkın bilinçlenmesi, STK faaliyetlerine katılım gösterebilmesi, sivil toplum-kamu-özel sektör-üniversite işbirliği ile düzenlenen etkinliklere katılarak farkındalıklarının artması da bu anlamda en fazla etki yaratan mekanizma olduğunu gösteriyor. STK’lar halkın görüşlerini, talep ve isteklerini benimseyen ve bunu bir üst makama iletebilecek kapasitede kuruluşlar. Bu yüzden, çağımızın en büyük sorunlarından biri olan iklim krizi ile mücadele, sivil toplum kuruluşlarının desteği ve çalışmaları ile bir üst seviyeye çıkıyor. Ülkemizde, bu kapsamda düzenlenen etkinlikler, organizasyonlar, yürütülen programlar ile halkın bilinçlendirilmesi, farkındalıklarının arttırılması hedefleniyor.
İklim krizi ile mücadele, uzun ve engebeli bir yol fakat bunu kolaylaştırmak bizim elimizde. Atılması gereken büyük adımları önce küçük adımlar atarak başarabiliriz. Bu yolda sivil toplum