Sayfa Yükleniyor...
Küresel anlamda en büyük sorunlardan biri olan iklim değişikliğiyle mücadele sürecindeyapılan ilk uluslararası çalışma, 1992 Rio Birleşmiş Milletler Çevre ve Kalkınma Konferansı’nda imzaya açılan ve 1994 yılında yürürlüğe giren Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi oldu. Daha sonra gelişmiş ülkelerin yükümlülüklerini artırmak için Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’ne taraf olan ülkeler, var olan sözleşmenin kalitesini güçlendirmek amacıyla Kyoto Protokolü'nü müzakere etmeye başladılar.
Aralık 1997’de Kyoto’da gerçekleştirilen BMİDÇS 3. Taraflar Konferansı’nda kabul edilenKyoto Protokolü’nün 2020 yılında sona erecek olması sebebiyle, 2015 yılında Fransa’nın Paris kentinde gerçekleştirilen 21. Taraflar Konferansı’nda (COP21), 2020’den sonra geçerli olacak Paris Anlaşması kabul edildi. Anlaşma, küresel sera gazı emisyonlarının yüzde 55’ini oluşturan en az 55 tarafın anlaşmayı onaylaması koşulunun karşılanması sonucunda yürürlüğe girdi. Ülkemiz Paris Anlaşması’nı, 22 Nisan 2016 tarihinde, New York’ta düzenlenen imza töreninde 175 ülke temsilcisiyle birlikte imzaladı fakat henüz taraf olmadı.
Aralık 2019’da göreve başlayan Avrupa Komisyonu’nun önceliklerinde Avrupa Yeşil Mutabakatı yer almakta. Yeni AB Komisyonu’nun göreve başlar başlamaz ortaya koyduğu Yeşil Mutabakat, son dönemde sıkıntı ve sorunlarla boğuşan AB için bütünleyici bir anlayış da oldu. Yeşil Mutabakat, AB’nin 2050’ye kadar sera gazı emisyonlarının sıfırlaması, ekonomik büyümenin kaynak kullanımına bağlılığının sona ermesi ve kimsenin ve hiçbir bölgenin geride bırakılmaması temel hedeflerini içeren yeni büyüme stratejisi. Yani Mutabakat, emisyonları azaltırken iş imkanları yaratacak ve yaşam kalitesini de artıracak.
AB Yeşil Mutabakat Yol Haritası; döngüsel ekonomi eylem planı, iklim yasası, yeni sanayi stratejisi, çiftlikten çatala stratejisi, biyo çeşitlilik stratejisi, emisyon ticareti ve sınırda karbon düzenlemelerini içeriyor.
Yeşil Mutabakat çerçevesinde konulan hedeflere ulaşmak için AB’nin yılda 520-575 milyar Euro (ek olarak 260 milyar Euro) yatırıma ihtiyacı bulunmakta. Mutabakat kapsamında öngörülen yatırım planı ise 1 Trilyon Euro. Avrupa Birliği, hedeflere ulaşılması adına yenilikçilik ve araştırma geliştirme programları ile ülkelere hibe destek sağlayacak.
Yeşil Mutabakatın kalbinde AB İklim Yasası bulunuyor. Çünkü bu yasa tüm üye devletlere yönelik bağlayıcı bir hedef koyar; 2050 yılında net sıfır sera gazı salınımına ulaşmak. Aynı zamanda AB kurumları ve üye devletlere AB ve ulusal düzeyde gerekli önlemleri alma zorunluluğu getiriyor. Bu ilerlemeyi denetlemek için 5 yılda bir gözden geçirme gibi bir sistem oturtuldu; Ulusal Enerji ve İklim Değişikliği Eylem Planları, Avrupa Çevre Ajansı raporları gibi.
Kyoto Protokolü doğrultusunda oluşturulan AB emisyon ticaretinin, Yeşil Mutabakat ile önümüzdeki yıllarda hareketlenmesi beklenmekte. Bu kapsamda, karbon salınımı çok olan kurumlara cezalar verilecek ya da azaltan kurumlar karbon kredisi alabilecek. AB’de son yıllarda en çok eleştirilen şey enerji kullanımı ve bu konuda hedefler olmasına rağmenne yazık ki ekonomik olarak yenilenebilir enerjiye geçişin önünü kesen durumlar bulunmakta. Yeşil Mutabakat ile enerji verimliliği ve yenilenebilir enerji alanlarında istihdamın artması ile büyüme politikasının desteklenmesi bekleniyor. Bu Mutabakat ile ülkelerin sürdürülebilir kalkınma, sosyal kalkınma gibi alanlardaki ilerlemesi, AB’nin bu ülkelerle ticari anlaşmalarına da yansıyacak. İthalat ve ihracatta AB standartlarına artık karbon ayak izi, sera gazı salınımı gibi kriterlerin de dahil olması bekleniyor. AB, bu Mutabakat ile önemli bir ticari aktör haline gelmek ve ciddi bir avantaj elde etmeyi öngörüyor. Bu yeşil dönüşüm ne kadar hızlı olursa AB’nin bu hedeflere ulaşması ve bu anlamda önemli bir aktör haline gelmesi bir o kadar hızlı olacaktır.