Sayfa Yükleniyor...
Çocuklarının dağa kaçırılarak terör örgütü PKK’ya katılmasından HDP’yi sorumlu tutan Diyarbakır annelerinin HDP İl Başkanlığı önündeki oturma eylemi devam ediyor. Eylem bugün 53. gününe girdi. Terör ülkemizdeki en büyük problemlerden birisi ve bu problemlerden özellikle çocuklar çok etkileniyor. Çocuklarını teröre kurban vermek istemeyen aileler de doğal olarak bu duruma tepki gösteriyor. İşte bu anlamda başlatılan oturma eylemleri hala devam ediyor. Bu eyleme, Türkiye’nin her ilinden destek ziyaretleri yapılıyor. Bildiğiniz gibi Başta İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk olmak üzere, şehit aileleri, siyasetçiler, sanatçılar, gazeteciler, yazarlar, sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri, toplumun her kesiminden vatandaşlar aileleri ziyaret ederek, acılarını paylaştı, desteklerini bildirdi.
Bu aileler gerçekten büyük acı çekiyor. Birkaç örnek vermek gerekirse; 4 çocuğunu evde bırakarak eyleme katıldığını anlatan Üçdağ, 2015’ten bu yana bu zulmü ve acıyı yaşadığını aktardı.
Üçdağ, şöyle konuştu: “Evladım için buradayım. Mal mülk için gelmiyoruz. Koltuk peşinde değilim. Evladımı onlardan alana kadar gitmeyeceğim. En azından evladım gelmese bile diğer gençlerin gitmesini engelleyeceğiz. Onlar bari kurtulsun.” İstanbul’dan 4 yıl önce dağa kaçırılan oğlu Mehmet için Diyarbakır’a gelen anne İmmihan Nilifırka da, HDP il binası önünde
Türkiye İstatistik Kurumu tarafından 2019 Eylül dönemi konut satış istatistikleri açıklandı. Bu açıklamaya göre konut satışlarında yaşanan artış yukarı yönlü olarak devam ediyor. Ülke genelinde konut satışları bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 15,4 artış gösterdi. Satış sıralamasında yine tahmin edileceği gibi ilk üç sıra 3 büyük şehrimiz tarafından dolduruldu. Kamu bankalarının konut kredilerini 0,99’a çekmesi bu satışların gerçekleşmesinde en önemli etken oldu. Hali hazırda konut almayı düşünenler kredi faizlerinin düşmesiyle harekete geçti. Konut satışlarının artmasıyla birlikte fiyatlarında yükseldiğini görüyoruz. Ekonomideki arz talep meselesi burada da kendini gösteriyor. Lakin krediler düşmeden evlerini satamadıkları için dert yananlar şimdi bunu fırsat bilerek fiyatlarını artırıyorlar. Bazen ilanları takip ediyorum örneğin faizler düşmeden 235 olan bir daire faizlerin düşmesiyle ilk olarak 250 daha sonra 265 oldu. Aradın geçen onca ayda satılamamasına rağmen fiyatta artış gerçekleştirdi. Piyasa da tok satıcı diye tabir edilen bir kısım var. Bunlar yüksek bir fiyatla evlerini satmaya çalışıyor. Buna görene diğer konutlarda bu fiyatların yanına çekiliyor böylece fiyatlarda artış fazlalaşıyor. Bir de buna maalesef emlakçılarda eklendi son dönemlerde. Piyasayı özellikle yükselterek daha fazla prim alma derdindeler. Örneğin evini 200 bine satmayı düşünen ev sahibini evi 250 bine satacağını söyleyerek fiyatın oraya çekilmesini sağlıyor. Aynı şekilde son dönemlerde
Ordumuzun Amerika’nında Suriye’den çekilmesiyle bölgeye girmesi bekleniyor. Nitekim hiçbir devlet sınırlarının yanında bir terör devleti kurulmasını istemez. Bu savaştan ordumuzun zaferle ayrılacağına inancımız tam. Buna rağmen bizi bu dönemde içeride zorlu bir ekonomik sorun bekliyor olacaktır. Bunun nedeni ise Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Donald Trump’ın Türkiye hakkında açıklamaları. Trump Twitter hesabından “Türkiye, benim büyük ve emsalsiz bilgeliğimle sınırları aşmak olarak değerlendirdiğim bir şey yaparsa, Türk ekonomisini yıkıp ve yok edeceğim (daha önce yaptım). (Türkiye’nin) Avrupa ve diğerleri ile birlikte, yakalanan IŞİD’lileri ve ailelerini gözetmeleri gerekiyor. ABD, IŞİD’in yüzde 100’ünün yakalanması da dahil olmak üzere, beklenenden çok daha fazlasını yaptı. Şimdi bölgedeki diğerlerinin kendi bölgelerini korumalarının zamanı geldi” ifadelerini kullandı. Biliyorsunuz ülkemizde tutuklanan Rahip Andrew Brunson olayı ABD ile ilişkilerimizi germiş ve ABD’nin uyguladığı ekonomik ambargolar sonucunda dolar rekor seviyelere çıkmıştı. Türkiye ekonomisi bu dönemde büyük zarara uğramıştı. Hala da dolar çıktığı seviyen altına inse de şu an hala yüksek bir konumda bulunuyor. Son ayda enflasyon düşmüş olsa da ülke ekonomisinin zor durumda olduğunu herkes biliyor. Ekonomi olarak kırılgan bir dönemde olduğumuzu söyleyebilirim. Trump’ta açıklamasında ülke ekonomimizi yerle bir edeceğini söyleyip arkasından da bunu daha önce yaptığını belirtirken işte bunu ifade ediyor. O dönemde yerli
Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, Türkiye’nin 2020-2022 dönemini kapsayan üç yıllık Yeni Ekonomi Programı’nı (YEP) Ankara’da kamuoyu ile paylaştı. Ekonomide gelecek 3 yılın yol haritası niteliği taşıyan ‘Yeni Ekonomi Programı’nı açıklayan Bakan Albayrak, bu yılki programın ana temasını ‘Değişim Başlıyor’ olarak açıkladı. Albayrak, yılı yüzde 12 enflasyon ve yüzde 0,5 büyüme ile kapatmayı hedeflediklerini bildirdi. Albayrak, Türkiye’nin bu yılı pozitif bir büyümeyle kapatmaya hazırlandığını dile getirirken, ihracatın arttığını ithalatın ise azaldığını dile getirdi. Yine aynı şekilde bu sene dengelenme hedefi başarıyla uygulanmış görünüyor.
Günümüzde girişimcilik kavramını sıklıkla duyuyoruz. Her ne kadar insanları korkutsa da aslında biraz risk aldıktan sonra girişimciliğin faydalarını görmeye başlayabiliriz. Bu zorlu ve heyecan verici alan tutku, odaklanma ve risk alma istekliliği gerektirmektedir. Girişimciler genel olarak hayatlarında sorunlar ya da zorluklar çekiyorlar ve bunları bir ürün ya da hizmet yaratma fırsatı olarak görüyorlar. Yaptığınız işi zevkle yapmak ve işinize tutkuyla bağlı olmak, sizi uzun vadede daha mutlu bir insan yapacaktır. Peki nedir girişimciliğin faydaları? Gelin beraber bakalım.
Kendi zamanınızı yaratabilirsiniz
Girişimcilik genellikle uzun saatler gerektirse de, bir iş kurmanın faydası, ne zaman çalışmak istediğinize kendinize karar verebilmenizdir. Monoton sabah 9 akşam 5 çalışma akışı yerine, daha fazla bağımsızlığa ve özgürlüğe sahip olabilirsiniz.
Yaptığınız işe inanıyorsunuz
Girişimcilik ilham vericidir. Dev, hiyerarşik bir şirket için tekerleğin dişlisi olmak yerine, fikirlerinizin fark yarattığını ve yepyeni bir işletmenin inşasına katkıda bulunduğunu görebilirsiniz. Bu sayede yaptığınız işe inanırsınız.
İş yeriniz değişebilir
Kendi işiniz için çalışırken her zaman bir ofisin içinde çalışmayı beklemeyin. Girişimciler ve diğer yeni girişimciler genellikle ofis içinde değil,
Yeni eğitim-öğretim dönemi başladı. Milyonlarca öğrenci ders başı yaptı. Tüm öğrencilerimize derslerinde başarılar dileriz. Her okul döneminde olduğu gibi bu yılda okullarla beraber trafik yoğunluğu arttı. Büyük şehirlerde bir yerden bir yere gitmek zorlaştı. Şoförlerimizin bu yoğunlukta daha stresli olduklarını biliyorum ama dikkatli olmalılar. Özellikle okul önlerinde araç kullanırken 2 kat daha dikkatli davranmalılar. Biliyorsunuz ülkemizde yol tümsekleri var. Çoğu medeni ülkede olmayan bu uygulama bizde neden var diye sorarken yönetimden önce kendimizi sorgulamalıyız. Çünkü hepimiz bilinçli olsak ve okul tabelasını gördüğümüzde hızımızı kessek çocuklarımıza öncelik versek böyle bir sorunda ortadan kalkardı.
Eğitim döneminin trafik ayağını kapadıysak diğer bir konuya gelelim: Ders kitapları… Bilindiği gibi devlet ders kitaplarını yıllarca ücretsiz olarak dağıtıyor. Sosyal devlet anlayışı açısından bu önemli bir uygulama. Nitekim gördüğüm ve duyduklarım bu ders kitaplarının yetersiz olması! Bu yetersizlik kavramı neye göre oluştu? Benim şahsi fikrim velilerden kaynaklandı. Sebebini de hemen açıklayayım; son zamanlarda çocuklar üzerinden veliler birbirleriyle yarışıyor. Parası olanlar diğer rakip gördüğü ailelerden daha iyi bir özel okula çocuğunu göndermeye çalışıyor. Devlet okulunda ise yarış öğretmen üzerinden dönüyor. Belki iyi olan belki de kendini öyle kabul ettirmiş öğretmenler için veliler çocuğunu onun sınıfına yazdırmak için müthiş çaba sarf ediyor.
Yatırım, gelir elde etme veya değer kazanma amacıyla elde edilen bir varlık veya kalemdir. Ekonomik anlamda, yatırım bugün tüketilmeyen ancak gelecekte servet yaratmak için kullanılan malların satın alınmasıdır. Finansta, yatırım, varlığın ileride gelir sağlayacağı veya daha sonra kar için daha yüksek bir fiyata satılacağı fikri ile satın alınan parasal bir varlıktır. Bir diğer deyişle yatırım her zaman, bugünün bazı varlıklarının (zaman, para, çaba vb.) gelecekte başlangıçta belirtilenden daha büyük bir getiri elde etme umuduyla harcanmasıdır.
Yatırım, bir projeyi başlatmak veya genişletmek, zaman içinde geliri ve değeri arttırma hedefiyle yapılır. “Yatırım” terimi, gelecekteki gelir elde etmek için kullanılan herhangi bir mekanizmaya atıfta bulunabilir. Finansal anlamda, tahviller, hisse senetleri veya gayrimenkul alımını içerir. Ek olarak, inşa edilmiş bir bina veya mal üretmek için kullanılan diğer bir tesis de yatırım olarak görülebilir.
Bilinmesi gerekenler:
Sürdürülebilirlik, sosyal bilimi sivil mühendislik ve çevre bilimi ile geleceğin teknolojisi ile köprülemeye çalışan en yeni konulardan biridir. Sürdürülebilirlik kelimesini duyduğumuzda, yenilenebilir yakıt kaynaklarını, karbon emisyonlarını azalttığını, çevreyi koruduğumuzu ve gezegenimizin hassas ekosistemlerini dengede tutmanın bir yolunu düşünme eğilimindeyiz. Kısacası, sürdürülebilirlik, doğal çevremizi, insan ve ekolojik sağlığımızı koruyarak, yenilikçiliği teşvik eder ve yaşam tarzımızdan ödün vermez. Bu artan gereksinim nedeniyle, sürdürülülebilirlik son zamanlarda en popüler konulardan birisi haline gelmiştir.
Sürdürülebilirliğin ekolojik tanımı 1987’deki Brundtland Raporu’nda yapılmıştır. Sürdürülebilir kalkınma; gelecek nesillerin koşullarını olumsuz yönde etkilemeden, mevcut ihtiyaçları karşılayan bir kavram olarak tanımlamaktadır. Raporda ekonomik, sosyal ve ekolojik süreçlerin birbiriyle bağlantılı olduğu vurgulanmakta ve Rio de Janeiro’daki 1992 Dünya Zirvesi’nde popüler olan üç boyutlu konseptin temeli olmuştur. Bu kavram çevre, toplum ve ekonominin birbirine bağlı üç boyutuna dayanmaktadır. Bu, aşağıdakileri ifade eder:
İzmir’in hatta Türkiye’nin en güzel tatil beldelerinden birisi olan Çeşme, eskiden düzenlediği ve tüm ülkede ilgi gören Çeşme Festivali’ni yeniden başlatacak. Çeşme Festivali’nin lansman toplantısında konuşan Çeşme Belediye Başkanı Oran, “Küllerinden yeniden doğan Çeşme Festivali’ni 18-22 Eylül tarihleri arasında ‘Ege’nin İki Yakası’ temasıyla gerçekleştireceğimiz zengin bir programla yeniden başlatıyoruz” ifadelerini kullandı.
1982 yılında başlayan Çeşme Festivali, o zamanlar insanların çok fazla ilgi gösterdiği festivallerden birisiydi. Hatta ünlü organizatör Ahmet San verdiği bir röportajda, şu ifadeleri kullanmış: “Yaz tatillerimi Çeşme’de geçirirdim. 1982’de Çiftlikköy’de ‘Değirmen’ adlı diskoyu ortaklarımla açtım. Hafta sonları 400 kişilik bu yere bin 500 kişi geliyordu. Bu, iki yaz her hafta sonu sürdü. Ayrıca o yıl, benim önerim olan Çeşme Festivali’nin ilki gerçekleşti. O zamanki adıyla Çeşme Deniz Şenlikleri’ni, Güney Deniz Saha Komutanlığı, Donanma Vakfı’yla düzenliyorduk.” Bu festivaller o zamanlar çok önemliydi. Şimdiki Çeşme Belediye Başkanı Ekrem Oran da, “Kıymetli Ağabeyim Ahmet San’ın organizatörlüğünde 80’li, 90’lı yıllarda dünyaca ünlü birçok ismi Çeşme Festivali’nde konuk ederek Çeşme’nin tanıtımına büyük katkı sağlamıştık” şeklinde konuştu.
Peki festivaller kentlere neler kazandırıyor? Biraz bu konuya değinelim:
İzmir’in Karabağlar İlçesi’nde pazar günü başlayan orman yangını kontrol altına alınarak soğutma çalışmaları gerçekleştiriliyor. Orman yangını tam olarak 2 gün 5 saat sonra kontrol altına alınabildi.Bu sürede Karabağlar’ın Tırazlı Mahallesi’nde başlayan yangın Menderes ve Seferihisar ilçelerine sıçramıştı. Yangında yaklaşık olarak 500 hektarlık bir alanın zarar gördüğü düşünülüyor. Türkiye maalesef her yıl bu tür yangınlarla karşılaşıyor. Terör örgütlerinin saboteleri bilinçsin vatandaşların sebebiyet verdiği yangınlar derken ülkemiz her geçen gün yeşilliğini yok eder hale geldi. Bir ağacın büyüyüp yetişmesi yılları alırken yok olması gördüğünüz gibi sadece 2 günü aldı. Bu yüzden elimizdekilerin değerini iyi bilmeliyiz. Doğayı yok etmek zaman içinde kendimizi yok etmektir. Öncelikli bizlerin ormanlık alanlarda piknik yaparken dikkatli olmamız gerekiyor. Ayrıca araç içinden ormanlık alanlara yanıcı maddeler atmamalıyız. Önce biz bilinçli olacağız ki yangınlar başlamadan engelleyeceğiz. Bir de bunun yangından sonraki boyutu var o da yangın daha da ilerlemeden bir anca söndürülmesidir. Bu yangının neden iki gün boyunca söndürülemediğini yetkililer anlatacaktır. İlk çıktığı tarihte rüzgarın şiddetli olması bir talihsizlikti. Yine de muhalefetin yardım söndürme uçak sayısının yetersizliğine yönelik eleştirileri vardır. Ülkesini seven hiç kimsenin yanan ormanlara karşı kayıtsız kalacağını sanmıyorum. Sayın bakanında eğer bu yangının söndürülememesinde hatası olanlar varsa cezalandıracağını ve uçak sayısına dikkat edeceğini düşünüyorum. Umarız bundan
İzmir ciddi anlamda turizm potansiyeli olan bir kent. Fakat hala bu konuda ciddi adımlar atılmadığı için, turizm kenti haline gelemiyoruz. Birçok doğal, tarihi ve kültürel mirası da bünyemizde barındırmamıza rağmen, bu konuda bir gelişme yaşanmaması çok acı. Aynı şeyi İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Tunç Soyer de düşünüyor ve geçtiğimiz günlerde bu konuda açıklamalarda bulundu. İzmir’in turizm açısından sahip olduğu potansiyelin bugüne kadar kullanılmadığını belirten Soyer, “Antalya yirmi milyon turist alırken İzmir’e yılda bir milyon turistin gelmesi kabul edilemez” dedi. İzmir’in turizm potansiyeline dikkat çeken Soyer, “Bugüne kadar bu potansiyel yokmuş gibi yaşandı” dedi. Antalya yirmi milyon turist alırken İzmir’e yılda bir milyon turistin gelmesinin kabul edilemez olduğunu söyleyen İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, “Bu tablo hazmedilebilir değil. Bu tabloyu ortaya çıkaran şeyin bu ülkenin, bu kentin, bu coğrafyanın gerçekleriyle ilgisi yok” diye konuştu. Soyer, “Bu hak etmediğimiz, tamamen suni bir tablo. Beceriksizlik veya ne derseniz deyin, bunun sonucu ortaya çıkan bir tablo” görüşünü dile getirdi.
NE ZAMAN DÜZELECEK?
Peki bu durum nasıl düzelecek? Bundan böyle turizm sektörünün çatı örgütlerinin temsilcileriyle her ayın üçüncü cuma günü bir araya geleceklerini belirten İzmir Büyükşehir
Bugün bize ulaşan bir basın bülteni dikkatimi çekti. Joyology Talks tarafından iletilen bültende mutsuzluğun maliyetinin 60 milyar TL olduğu dile getiriliyordu. Ben de konusu bana ilginç gelen bültende yer alan açıklamaları sizinle paylaşmak istedim. Gallup tarafından yapılan araştırmaya göre, dünyada çalışanların yüzde 87’si mutsuz, Türkiye için bu oran ise yüzde 85. İfade edilenlere göre mutsuzluğun Türkiye ekonomisine yıllık maliyeti 60 milyar TL.
2019 yılındaki Dünya Ekonomik Forumu’nda “Yalnızlık ve Mutsuzluk” en önemli gündem maddeleri arasındaydı. Uluslararası araştırma şirketi olan Gallup tarafından hazırlanan rapor, mutsuzluk konusuna eğiliyor. Yapılan açıklamalara göre yetkililer mutsuz insanların daha az para kazandığını, mutlu insanların ise gelirlerinin daha yüksek olduğunu ifade ediyor. Galatasaray Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Türker Baş konuyla ilgili olarak “Araştırma sonuçları mutlu bireylerin mutlu olmayanlara göre daha sağlıklı, daha başarılı, daha yaratıcı ve üretken, iş yaşamında gelir düzeyleri daha yüksek bireyler olduğunu gösteriyor” bilgisini verdi.
İş yerinde mutluluk hayal mi?
Joy.ology Talks tarafından düzenlenecek olan konuya multidisipliner bir bakış açısıyla yaklaşmayı amaçlayan Mutluluk Zirvesi’nde “İş Yerinde Mutluluğun Temelleri, Yaşam Kalitesi Odaklı Yönetim, Mutluluğun Varoluşçu Tanımı, Mutluluk ve Ölçümleme
Türkiye ekonomi çevreleri gözü bugün gerçekleşecek olan Merkez Bankası Para Politikası Kurulu toplantısına çevrildi. Hatırlanacağı üzere geçtiğimiz günlerde Merkez Başkanı Murat Çetinkaya görevinden alınmış yerine ise Başkan Yardımcısı Murat Uysal getirilmişti. Eski Başkan Çetinkaya Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile faiz konusunda görüş ayrılığı yaşamıştı. Eski başkanın görevinden alınması da faizde indirim yapılması beklentisini artırdı. Murat Uysal başkanlığında toplanacak kurulun 200-250 baz puan civarında bir indirim yapması bekleniyor. Kimi görüş ise bu indirimin 400 baz puan olacağı yönünde. Yeni Başkan Uysal’da faiz indirimi beklentisini haklı çıkaracak bir açıklamada bulundu. Uysal, enflasyon beklentilerinin gerilediğinin görüldüğünü ifade ederek, “Bütün bu gelişmeler para politikasında hareket için bir manevra alanı oluştuğuna işaret ediyor” demişti. Hatta şu an faiz indirimine kesin gözüyle bakılıyor denilebilir. Peki faiz indirimi kararı doları nasıl etkileyecek? Ekonomi çevrelerinin bugünlerde tartıştıkları en önemli konu bu. Yabancı yatırımcılar 400 baz puanda bir indirim gerçekleştiğinde doların 5,80 seviyesini aşacağını düşünüyor. Bugünden itibaren önümüzde önemli bir süreç bizi bekliyor. Faiz indirimi doları yükseltmez ve piyasayı canlandırırsa indirimin devam edeceğini söyleyebiliriz. Bunun aksi olursa ise işler bir kez daha sarpa sarabilir.
Yaşanabilir şehirler yaratmak bizim elimizde. Bunu yapmak için hem yerel yönetimlere dahil olmalı hem de bireysel olarak çalışmalar yapmalıyız. Bunu öncelikle çevremizi temiz tutma göreviyle başlatabiliriz. Çevremizi temiz tutmak ve çocuklarımıza yaşanabilir kentler oluşturmak için şunları yapabiliriz:
HULUSİ YEĞMEN
Bugün sizlere geçtiğimiz günlerde keşfettiğim bir web sitesini anlatacağım. http://radiooooo.com/ üzerinden giriş yapabileceğiniz bu web sitesinde karşınıza bir dünya haritası çıkacak. Bu dünya haritası üzerinden dilediğiniz ülkeye geçerek oranın müziklerini keşfedebileceksiniz. Üstelik ülke seçtikten sonra web sitesinin alt kısmında yer alan tarihler aracılığıyla zamanda yolculuk bile yapabiliyorsunuz. Web sitesinin kendileri hakkındaki açıklamaları ise şu şekilde: “Radiooooo.com - Müzikal Zaman Makinesi! Bir ülke seçin, tarih seçin ve sizi uzağa götürmesine izin verin! Haritadayken ülke ve tarihi seçerek müziğin çalmasına izin verin. Sitede yer alan tüm parçalar dünyanın her yerinden kullanıcılar tarafından keşfedildi. Sizler de bize hazinelerinizi göndererek katkıda bulunabilirsiniz! Radiooooo.com’dan iyi eğlenceler.”
Fransız sanatçı ve DJ Benjamin Moreau tarafından 2013 yılında hayata geçirilen bu sistem, gün geçtikçe gelişiyor ve bünyesinde daha fazla şarkı barındırıyor. Radiooooo basit algoritmalar kullanmak yerine, kitlelerin ortak bir biçimde veri tabanı oluşturmasını sağlıyor. Bu şekilde hem müzik keşfetmiş hem de müziklerin keşfedilmesine olanak sağlamış oluyorsunuz. Sistemde ayrıca “yavaş”, “hızlı” veya “garip” olmak üzere belirlenen üç tür var. Bu üç türden birini ya da birkaçını seçerek karşınıza modunuza göre şarkılar gelmesini de sağlayabiliyorsunuz.
Açıklamada
Günümüzde teknoloji yaşam biçimlerimizle beraber sanatın da içerisinde etkili bir araçtır. Teknoloji sayesinde sanatta farklı biçimler ve teknikler de ortaya çıkmış hatta sanatçı ve tasarım arasındaki sınır da yavaş yavaş ortadan kalkmaya başlamıştır. Sınırların kalkmasıyla beraber artık sanatçı, dünyanın her yerinde istediği şekilde sanatını icra etmeye, daha fazla insana ulaşmaya başlamıştır. Bu da teknolojinin bizlere sunduğu en önemli şeylerden birisidir. Sanatçı teknoloji sayesinde ayrıca ürünlerine/üretimlerine birçok noktadan yön verebilmektedir. Örneğin laptop sayesinde programlar aracıyla portre çizebilmekte buna dünyanın her yerinde rötuşlar yapabilmektedir. Zaman ve mekansallık da teknoloji sayesinde sanatçı için bir avantaj haline gelmiştir. Bilindiği üzere keşfedilen ilk sanat ürünleri mağaralar içerisinde bulunan resimlerdir. Bunun üzerinden geçen bunca zaman içerisinde artık insanoğlu tasarımlarını farklı şekillerde üretmeye başlamıştır. Hatta öyle bir noktaya geldik ki teknoloji sanat için bir araçtan ziyade, sanatın yapıldığı bir ortam haline gelmiştir. Yani artık dijital sanatlar ciddi önem kazanmaya başlamıştır. Dijital sanat veya sayısal sanat, genel anlamda üretilişinde bilgisayarın rol aldığı, fiziksel olmayan nesnelerin üretilmesiyle gerçekleşen sanat biçimine denir. Bu süreçte bilgisayar geleneksel anlamda bir yardımcı araçtan, vazgeçilmez bir ortak yaratıcı konumuna kadar uzanan tayfın herhangi bir yerinde bulunabilir. Dijital Sanat, teknolojiyi kullanarak oluşturulmuş tüm eserleri ifade eden genel bir kategori olarak kabul edilmektedir. Bu alan hem
Bildiğiniz üzere son yıllarda dünya ekonomisinde yaşanan her alandaki değişimler “yeni ekonomi” kavramı ile açıklanıyor. Birbiriyle direkt olarak ilişkili olan bu gelişmeler sayesinde hem ekonomi hem de dünya gelişiyor, ilerleme kaydediyor. Teknolojide sürekli olarak yaşanan değişim de, yenilik yapma sürecine direkt olarak katkıda bulunmakta bu da ekonomiyi doğrudan etkilemektedir. Teknolojik yeniliklerin özellikle bilişim, iletişim ve ulaşım sektörlerinde ciddi yansımaları bulunmaktadır. Böylece devletler yeni ekonomiye adım atar ve sürekli olarak da gelişir.
Yeni ekonomi olarak adlandırdığımız durum için sürekli değişen koşullara uyum ve anında tepki göstermek oldukça önemlidir. Peki yeni ekonominin özellikleri nelerdir?
Bilgi: Yeni ekonomiye artık bilgi ekonomisi adı verilmektedir. İş dünyasında rekabette avantaj sağlamanın en önemli yolu bilgiyi elde etmek, elde tutmaktır.
Dijitalleşme: Yeni ekonomi dijital bir dünyadır. Günümüzde sürekli olarak dijital ürünler ortaya çıkmakta ve bunlar da iş dünyasında kullanmaktadır. Artık bir iş yeri rekabet edebilmek için mutlaka dijitalleşme sürecine dahil olmalıdır.
Sanallaşma: Günümüzde sanal piyasalar büyük önem kazanmaktadır. Günümüzde birçok kurum sanallaşarak, gelirlerini de arttırmaktadır.
İnovasyon: Yeni ekonomi kavramı, artık inovasyon üzerinden şekillenmektedir. Yeni ve farklı şeyler yapmak
Hayatımızın ayrılmaz bir parçasına gelen teknolojiyle beraber, kentler de dönüşmeye başladı. Günümüzde yeni yeni planlanmaya başlanan teknolojik kentler, birçok ülkede örnek proje olarak hayata geçiyor. Teknolojik kentlerde her şey akıllı olarak planlanıyor. Bununla beraber bu kentlerde çevre düzenlemelerinden bina tasarımına kadar tüm detaylar, ciddi bir biçimde gözden geçirilerek hazırlanıyor. Bununla beraber teknolojik kentlerin hemen hemen hepsi, iklim dostu yapılarla donatılmış halde. Bu da dünyanın geleceği için atılan olumlu bir adım olarak kabul ediliyor.
Günümüzde dünyada toplam enerji tüketiminin artmasıyla beraber, çevreci politikalar ve yapılması gerekenler daha detaylı bir biçimde düşünülmeye başlandı. Çevreci politikaların olmaması ya da göz ardı edilmesi, sera gazları emisyonunun gün geçtikçe artması, küresel iklim değişikliği ve bunun dünyaya olan olumsuz yansımaları, tarım ve orman alanlarının tahribi gibi durumlar, ciddi tedbirlerin alınması gerektiğine işarettir. İşte bu noktada kendi kendisine yetebilen, hem ekolojik hem de teknolojik anlamda yeniden tasarlanmış kentler ön plana çıkmaktadır.
Bu kentler kentsel sürdürülebilirliğe ciddi anlamda katkı sağlamaktadır. Bu kentlerde ekoloji ve teknoloji birleşmekte ve bir bütün oluşturmaktadır. Bu sayede gelecekte doğa ve insan yaşamının uyumlu olduğu alanlar yaratılması amaçlanmaktadır. Teknolojik kentler ile kentsel ekonomi gelişmekte ve kentsel kaynaklar da daha rahat