Sayfa Yükleniyor...
Süper lig’ de yeni sezonun ilk haftasında Beşiktaş’a sahasında 3-1 mağlup olan Trabzonspor, sezona kötü bir başlangıç yaptı. Sezonun ilk derbisinde yenilen Trabzon, İstanbul takımlarına karşı olan yenilmezlik serisini bıraktı. 2018- 2019 sezonunun 21. Haftasında 10 Şubat 2019 tarihinde deplasmanda Galatasaray karşısında aldığı 3-1’lik yenilginin ardından İstanbul ekipleri önünde yenilgi yaşamayan Karadeniz ekibi, Beşiktaş karşısında aldığı yenilgiyle 581 gün sonra sahadan puansız ayrıldı. Karadeniz ekibi, Galatasaray, Fenerbahçe, Beşiktaş ve Medipol Başakşehir ve Kasımpaşa’ya karşı oynadığı son 13 maçta 5 galibiyet alırken, 8 kez de sahadan beraberlikle ayrılmıştı.
BAŞLANGIÇLAR ÖNEMLİDİR
Sezonun ilk derbisinde maça dezavantajlı başlayan takım Beşiktaş oldu. Deplasmanda; Sergen Yalçın hoca Kovid-19 testi pozitif çıkması, sağ beki olmayan, hücumda güven vermeyen, eksikleri olan Beşiktaş ilk 20 dakikada zor anlar yaşadı. Maça hızlı ve tempolu başlayan takım Trabzonspor oldu. Trabzonspor’un Novak, Sosa ve Sörloth gibi takımın en önemli oyuncusunu yitiren takım; en azından beraberliğe razı, çok pozisyon üretemeyen, uzun paslarla isabeti düşük bir oyun oynuyordu.
GOL SONRASI DENGELER DEĞİŞTİ
A Milli Futbol Takımı, UEFA Uluslar B Ligi 3.grup ikinci maçında tarihinde ilk kez karşılaştığı Sırbistan ile deplasmanda0-0 berabere kaldı. Millilerimiz, turnuvada ilk puanını aldı. Milli takımımızda, 19 yaşında Hollanda doğumlu Türk futbolcu Orkun Kökçü ilk kez A Milli formayı giydi. Gruptaki diğer mücadelede Rusya, Macaristan’ı deplasmanda 3-2 yenerek puanını 6’ya yükseltti. Macaristan maçından sonra sahada daha iyi oynayan, umut veren bir milli takım izledik.İki maç da farklı oyuncularla, geniş bir rotasyon ile sahaya çıktık.
İLK YARI: Maça her iki takımda kontrollü başladı. Maçın ilk dakikaları sakin ve kontrollüydü. Maçın ilk pozisyonu Sırbistan’da Kostic ile gelişti. 15. Dk. Orkun’un vuruşuyla top kornere gitti, Yusuf Yazıcı’nın köşe vuruşuyla yaptığı ortayı Ozan Kabak kafayla dışarıya attı. 18. Dk. Ozan Kabağın yaklaşık 30 metreuzaktan sert vuruşuyla top kornere gitti. Her iki takımda hızlı hücumlardan pek fırsat bulamadı. Sırbistan sağ kanat üzerinden hücum organizasyonu geliştirmeye çalıştı. Maçın ilk oyuncu değişikliği 27.dk da sakatlanan Lazovic yerine Gacinovic girdi. İlk yarının sonlarında oyunun kontrolü Sırbistan’ın elindeydi. Maçın en kritik pozisyonlarından biri 45. dakikada Çağlar’ın ayağının kaymasıyla yapılan hatada Sırbistan net gol pozisyonu kaçırdı.
İKİNCİ YARI: İkinci yarıya hızlı ve tempolu başlayan takım Türkiye
Amerika’da yaşanan ırkçı olaylar ve polis şiddeti sebebiyle NBA Takımları maçlara çıkmayarak boykot etti. ABD’nin Wisconsin eyaletinin Kenosha kentinde Jacob Blake, polisin açtığı ateş sonucu felç kalırken, bu olay Amerika’ da büyük yankı uyandırdı. Milwaukee Bucks’ın başlattığı boykot kararıyla, Orlando Magic ve diğer takımların oyuncuları da boykot kararı alarak sahaya çıkmayacaklarını açıkladılar. Artan ırksal eşitsizlikleri protesto etmek için maçı, kazanmayı, şampiyonluğu bir kenara bırakan takımlar hükümeti protesto etti. Cesur karar alarak, toplumun eşitliği için sahaya çıkmayan, grevde bulunan NBA oyuncularını, milyonlarca insan destekledi.
Los Angeles Lakers’ın yıldızı Lebron James, sosyal medya hesabı üzerinden yaptığı küfürlü açıklamada, başkan Trump’ı eleştirerek “Değişim istiyoruz, bıktık” ifadelerini kullandı. Sadece gösteri toplumunun parçası olmayan, her zaman sosyal eşitliği ve sosyal adaleti savunan Lebron James’in Twitter’da yaptığı açıklama bir milyonun üzerinde beğeni aldı. Amerika’ da yaşanan ırkçılık olayları, eşitsizlikler ve derinleşen kutuplaşma toplumsal hareketlere, kitlesel eylemlere neden olmuştu. Demokrat analist Karen Finney bu süreçte Lebron James’in büyük bir ilgi yarattığını belirterek, “James siyah toplum arasında güvenilir bir yere sahip. Kendisine ciddi saygı duyuluyor ve önemli işler yapıyor’’ dedi. Lebron James’in önderliğinde kurulan küçük bir grup milyonlarca dolar harcayarak siyah bireylerin bu
Şampiyonlar ligi 2019-2020 sezonu şampiyonu Alman takımı Bayern Münih oldu. UEFA Şampiyonlar ligi finalinde Paris Saint Germain’i 1-0 mağlup ederek Bayern Münich kupanın sahibi oldu. Avrupa futbolunun kulüpler düzeyinde bir numaralı kupasının sahibi, Portekiz’in başkenti Lizbon’da ki Luz Stadında oynanan maçla belli oldu. Büyük final, yeni tip korona virüs (Covid -19) salgını nedeniyle seyircisiz oynandı.
Bayern Münih maça hızlı başladı. İki takımda maçın başında basit hatalar yaptı. İki takımın oyuncuları çok tecrübeli ve deneyimli olsa bile bu tarz büyük maçların başlarında çok basit hatalar olabiliyor. İki takımda hatalar üzerinden kontra atak yakaladılar, kontradan pozisyon bulamadılar. PSG 14. Dakikada Mbappe’nin topla buluştu pozisyonu kaçırdı. Bayern kalesini zorlayan PSG 17. dk. Neymarın 1/1 pozisyonu ile sonuç elde edemedi.
NEUR GECEYE İMZASINI ATTI
Bayern Münih yine kanat organizasyonlarından gol bulmaya çalıştı. Oyunun temposunu hızlandırdı, kanatlar üzerinden yan toplar ile çok etkili oldu. 22. dk. yan top sonrası Lewandowskinin kafa vuruşu isabetli olmadı. İlk yarıda en etkili gol pozisyonlarından biriydi. İlk yarıda PSG bazı fırsatları değerlendiremedi. Hızlı hücum sonrası
İki Escobar (The two Escobar) Belgeselin ismini veren iki Escobar’dan biri Medelin Karteli’nin başı Pablo Escobar, diğeri ise 1994 Dünya Kupası’nda yaptığı hatayla bilinen hatanın neden olduğu bir tartışma sonucu vahşice öldürülen futbolcu Andres Escobar. The two Escobar, Jeff Zimbalist’in yönetmenliğini yaptığı 2010 yılında çekilen ABD ve Kolombiya ortak yapımı spor belgesel filmi.
Pablo Escobar, günde neredeyse 50 milyon dolar kazanan, para aklayan, yeraltı dünyasının gelmiş geçmiş en zengin suçlusu. Pablo, dünyanın en zengin, en güçlü uyuşturucu taciri. Pablo Escobar ismini mutlaka en az bir kere dahi olsa duymuşunuzdur. Hakkında birçok film çekildi, kitap yazıldı, belgeseller hazırlandı. Hatta en ünlüsü Narcos dizisidir. Pablo’nun aksine Andres Escobar (13 Mart 1967 – 2 Temmuz 1994) ise “beyefendi” lakabıyla tanınan çok ünlü bir futbolcu. Atletico Nacional, BSC Young Boys ve Kolombiya Milli takımlarında forma numarası 2 olan defans oyuncusuydu. Andres, toplumsal sorunlara duyarlı, yoksul ve yardıma muhtaç çocuklara yardımlarda bulundu. Andres Escobar, 1994 FİFA Dünya Kupası’ndan sonra, takımının turnuvadan elenmesine yol açan, kendi kalesine attığı gol sebebiyle öldürüldüğü açıklandı. Andres Escobar cinayeti Kolombiya’nın uluslararası imajını zedelemişti. Cinayetin işlendiği
Şampiyonlar Ligi’nde oynanan Real Madrid – Manchester City maçı sonrası yayıncı kuruluşta yayımlanan programda Madrid’in pembe forması üzerinden yapılan eleştiri sosyal medyanın gündemindeydi. Uzun yıllardır spor medyasının içinde yer alan Melih Şendil canlı yayında “Futbol o kadar ataerkil bir oyun ki mesela kadınlara voleybol oynamak çok yakışıyor ama benim şahsi düşüncem kadınlar futbolda olmamalı. Basketbolda bence erkek oyunu” diye yaptığı cinsiyetçi yorum ve ayrımcılıkla söylemde bulundu. Bu açıklamanın ardından gerek sosyal medyadan gerek kurumlardan yoğun tepkiler geldi. Tepkilerde bulunan kurumlar ve spor kulüpleri ne kadar samimi? Kadın futbolcuların aldıkları ücretlerden, Kadın futboluna verdikleri destek ve yatırımlardan belli gibi görünüyor. Kadın futbolu bu ülkede yok sayılıyor. Kadın futbol hakkı neden yok sayılıyor? Kadın futbolu sahipsiz. Yeterli değer ve ilgiyi görmüyor. Kadın futbolunun TFF( Türkiye Futbol Federasyonu ) yönetimi içinde bir sorumlusu, sorunlarını ifade edebilecek bir mecra yok. Türkiye’de Kadın Futbolu, Futbol gelişim Direktörlüğü altında yer alıyor. Altyapılarda ise bazı yaş kategorilerinde Türkiye Şampiyonları bile yok. Bu şekilde oyuncu yetiştirmemiz ve geliştirmemiz de mümkün değil. Futbolda yeni normal döneme geçiş sürecinde TFF tarafından Süper Lig’den İkinci Amatör Liglere kadar her tür erkek ligi için açıklama yapıldı. Kadın futboluyla ilgili hiçbir açıklama yapılmadı. Ne olacağına
Koronavirüs (Kovid- 19) salgını nedeniyle 11 Mart’ ta ara verilen Amerikan Basketbol Ligi (NBA) yeniden başladı. Yaklaşık 5 ay önce ara verilen ve sezonun kalan bölümünün Orlando kentinde ESPN Wide Spor Kompleksi’nde oynanmasına karar verilen NBA yeniden başladı. Pandemi döneminde fiziksel ve psikolojik olarak daha hazır olan oyuncuların performansları daha verimliydi. Genel olarak çoğu NBA oyuncusunun kendine çok iyi baktığını ve özel idmanlarını sık sık yaptığını sahada fark ediyoruz. Uzun bir aradan sonra sahalara dönen oyuncular için çok kolay bir durum değil. Oyunun ritmi ve hızı, şutörlerin şut ritmi, mekaniği ve tempolu oyun için bir devamlılık gerekiyor. 5 ay sahalardan uzak kalmak çok uzun bir dönem. Normal dönemde neredeyse her gün ya da gün iki günde bir maç yapan ve yoğun antrenman temposunda çalışan NBA takımları için yeni normal dönemde bazı alışkanlıkları sürdürmek önemli.
Dünyanın en büyük basketbol organizasyonu NBA, koronavirüs nedeniyle lige verilen arada bilet, yayın ve sponsor gelirlerinde ciddi kayıplar yaşadı. Ekonomik kayıplar yaşayan takımlar ve NBA yönetimi yeni normal dönemde tekrardan başlama kararı aldı. Hazırlık maçları ile başlayan takımlar sezona tekrardan devam edebilmenin sancılarını yaşıyor. Ara vermenin oyun disiplinine ve oyunun kontrolüne
Türkiye Basketbol Federasyonu (TBF) tarafından organize edilen Uluslararası Basketbol Antrenör Semineri’nin 14’üncüsü, bu yıl 24-26 Temmuz tarihleri arasında “TBF Akademi” platformu üzerinden online olarak canlı düzenlendi. Kovid-19 pandemi sürecinin sebep olduğu şartlar göz önünde bulundurularak, antrenörlerin sağlığını riske atmamak için seminer online gerçekleşti. TBF’nin organize ettiği uluslararası seminer’de, Dünya Basketbol Antrenörler birliği (WABC) ve Türkiye Basketbol Antrenörler Derneği (TÜBAD) işbirliğiyle düzenlendi. FİBA onaylı Seminer İngilizce, Türkçe ve Arapça dillerinde yayınlandı. İlk kez online düzenlenen seminere yoğun katılım oldu. 42 farklı ülkeden yaklaşık 4 bin antrenör semineri takip etti.
TBF akademi üzerinden gerçekleşen çevrim içi olan seminerin açılış konuşmasını federasyon başkanı Hidayet Türkoğlu yaptı. Dünya Basketbol Antrenörler Birliği (WABC) ve Türkiye Basketbol Antrenörler Derneğinin (TÜBAD) iş birliğinde düzenlenen semineri, yeni tip koranavirüs (Kovid 19) salgını nedeniyle çevrim içi düzenlediklerini belirten Türkoğlu, “Katılımcı sayısı bizi çok mutlu ediyor. Yapmış olduğumuz işlerin insanlar tarafından takdir edilmesi ve sahiplenilmesi bizi gururlandırıyor. FİBA ve WABC ile kurduğumuz iyi ilişkiler de böyle işler çıkartmamızı kolaylaştırıyor. Bizler için bu denli organizasyonlar engel ve imkânsızlık tanımadan düzenlemeye devam ediyoruz. Seminerimizin hem yurt içinden hem yurt dışından katılan, çok güçlü konuşmacı kadrosu var. Her katılımcıya çok
Kovid-19 nedeniyle ulusal ve uluslararası spor organizasyonları iptal edilmişti. Pandemi sürecinde Futbol, basketbol, voleybol gibi takım sporları belirli bir süre sahalardan uzak kaldı. Yeni normal dönemde, belirli kurallar çerçevesinde seyircisiz sahalarda oynanan futbol maçları izleyici zevkini de düşürdü. Maçın duygusunu yaşayamayan taraftarlar’ da tepkisini dile getirdi. Her ülkenin federasyonu ve spor bakanlığı pandemi sürecinde farklı kararlar aldı, değişik yollar izledi. Federasyonlar özerk bir kurum olsa da neticede spor bakanlığına bağlı kurumlar. Federasyonlar çözüm önerileri ve alternatif yöntem sunabilse de nihai karar yine bakanlıkların oluyor.
Her zaman olduğu gibi yine hep futbol konuşuldu ve tartışıldı. Dünyanın en popüler, en çok izlenen sporu olabilir. Evet futbol sadece futbol değildir! Fakat her şey de futbol değildir. Ortadoğu toplumlarında ve bizim ülkemizde futbol en beğenilen, en çok arzu edilen sporlardan biridir. Spor dediğimizde bazen sadece futbolu algılıyoruz. Hep futbol odaklı düşünüyoruz. Bir toplumda ‘spor kültürünü oluşturmak istiyorsanız eğer bütün spor branşlarına aynı değeri vermeniz gerekir. Yatırım ve harcamalara mümkün olduğunca eşit yaklaşılmalıdır. Açılacak olan tesis, salon vb. gibi yerler geniş yelpazede farklı spor branşlarında yapılabileceği yerler olmalıdır. Bakanlıklar ve yerel yönetimlere önemli rol ve görevler düşmektedir. Bana göre yapılacak ilk çalışma park
“Hayatta hiçbir şey adil değildir. Bazılarımız uzun bazılarımız kısa olabiliriz; bazılarımız güçlü, bazılarımız güçsüz olabilir. Ancak aklımızı kullandığımız takdirde başarılı olmamamız için hiçbir neden yok. Takım halinde hareket etmek, birbirimizin hatalarını kapatmak, iş bölümü yapmak, rakibi doğru analiz etmek, bunlar da basketbolun bir parçası.” Basketbolcu Çocuk Kedican...
“Basketbolcu çocuk Kedican” bir çocuğun gözünden basketbolun değerlerini, temelini ve güzelliklerini anlatan kitap. Sadece çocuk kitabı değil. Yetişkinlere, velilere, antrenörlere, sporculara referans olabilecek, herkesin okuyabileceği sade bir dil ile anlatılan Kedican’dan basketbol ve hayat derslerini okuyoruz. Basketbolun ve sporun kazanımlarından olan arkadaşlık, yardımlaşma, birlikte sevinip, birlikte üzülmeyi, kolektif bilinç ve dayanışma ruhunu hikâyelerinde anlatıyor. Basketbolun sadece kazanmak ve kaybetmek olmadığını; mücadele etmeyi, birlikte hareket etmeyi, çok çalışmayı, gelişmeyi, dürüst oyunu, etik ve ahlaki değerlere sadık olmayı okuyucuya sunuyor. Kitabın başında ana karakterimiz kedi can her çocuk gibi mahallede futbol oynuyor. Mahallede gönüllü kaleci olan Kedi can, İzmir’ den İstanbul’ a taşınıyor. Mahalle arkadaşlarının kendisine neden? Kedi can ismini verdiklerini söyleyerek başlıyor. Futboldan basketbola geçişini, arkadaşlarıyla ve coach ile antrenman’ da ki diyalogları, yaşadığı anılarını bizlere anlatıyor. Cin Emah, Uzun Remzi, Tahta Sedat, Bay Forty Murat ve
Kovid-19 pandemisi, spor endüstrisi üzerinde derin etkiler bıraktı. Kulüpler finans ve ekonomik anlamda büyük sıkıntılar yaşadı. Kapanmanın eşiğinde borç batağında olan takımlar, sözleşmesi belirsiz oyuncu ve antrenörler de sancılı bir dönem geçirdi. Transfer politikaları değişti, takımların bütçeleri düştü. Bazı amatör branşların kapanması söz konusu oldu. Belki de bu dönem kulüplerin kendi özüne, altyapıya dönmesinin artık zamanıdır. Pahalı, yüksek bütçeli oyuncular almak yerine altyapımızdan geliştirdiğimiz oyunculara şans vermek gerekebilir. Pandemi sebebiyle 19 Mart 2020 tarihinde ülkemizde futbol, basketbol, voleybol, hentbol liglerimizin ertelenmesine karar verilmişti. Pandemi döneminde Tokyo 2020 Olimpiyat oyunları, Şampiyonlar Ligi, UEFA Avrupa Ligi, NBA, Formula 1 ve birçok spor organizasyonu ertelendi. Salgın sürecinde e-spora olan ilgi arttı. Büyük firma ve markalar e-spora yatırım yapmaya başladı. Ulusal ve uluslararası e-spor etkinlikleri düzenlendi, profesyonel sporcular bile kendi aralarında dijital oyunlara katıldılar. Karantina, F1 pilotlarını, motor sporlarını da değiştirdi. Simülasyon dünyası gelişti, pilotlar evlerinde yarışmaya başladılar. Youtube’dan yayınlanan yarışmalara büyük ilgi oluştu.
***
Şampiyonaların ertelendiği, liglerin ara verildiği ve sporcu sağlığının tartışıldığı uzun bir sürecin ardından, dünyanın birçok ülkesinde futbol liglerinin tekrar oynanma kararı verilmesi yeni tartışmalara neden oldu.
Koşmak her yönüyle ele alındığında ilkçağdan beri insanlığın en temel hareket etme şekillerinden biridir. Kendine özgür bir kültürü vardır. Koşmak, yürümek gibi değildir cesaret ister, sabırlı ve iradeli olmanız gerekir. Daha zor bir eylem içerir. İyi bir kondisyonun yanında dayanaklık esneklik, güç ister. Koşarken nefes alış verişinizi düzenli almanız, kendi tempo ve ritminizi belirlemeniz gerekir. Kendi vücudunuzla, kaslarınızla iletişime geçersiniz, nasıl çalıştıklarını fark edersiniz. Koşmak ister profesyonel ister amatör olsun bir tutkudur. Bu tutkuyu gerçekleştirmek keyif vericidir. Hele eşsiz güzelliğe sahip doğanın içerisinde koşmak inanılmaz bir deneyimdir. Uzun mesafe, Ultra maraton koşucuları dağlarda, patikalarda, ormanlarda ve doğanın güzelliklerin olduğu ortamlarda koşarlar. Hedefine varmak için mücadele ederler. Yorulduğunda, kendini kötü hissettiğinde tempoyu biraz düşürüp, çevresine bakındığında doğada ki güzellikleri görüp kendini motive eder.
“Koşunun ailemiz içinde her zaman önemli bir yeri olmuştur. Özellikle polislerden kaçarken, akıl erdirmesi zordur. Tek bildiğim toprakların ve çamurların arasından nedenini bilmeden koşmak zorunda olduğum için.. Aptal kalabalıklar çılgınca alkışlıyor olsa da... Varış noktası sonsuz uzunluktadır, işte uzun mesafe koşucusunun yalnızlığı böyle bir şeydir” Uzun mesafe koşucusunun yalnızlığı (The Loneliness of the Long Distance Runner) filmi
Basketbol, dinamik ve tempolu bir spordur. Oyuncuların birçok karmaşık beceriyi çok kısa sürede ve hızlı bir şekilde yer, yön değiştirerek yaptıkları bilinmektedir. Nitelikli düzeyde basketbol oynayan sporcuların başarılı olmak için basketbolun gerektirdiği düzeyde kuvvet, güç ve hareketlilik özelliklerine sahip olmaları gerekmektedir. Basketbol antrenmanları çok yoğun yapıldığında oyuncuların üzerinde yüksek şiddette fiziksel ve psikolojik etki bırakır. Basketbol ağırlıklı olarak anaerobik spor disiplinidir. Yüksek şiddetli aktiviteler sıklıkla yapılır. Basketbolda ani durma, koşma, sıçrama gibi hareketler olduğu için çalışma-dinlenme oranlarına göre kullanılan enerjiyi uzun süre devam ettirebilmek önemlidir. Fiziksel aktivitelerin sınırlarını belirmede üç metabolik sistem öne çıkar. Bunlar; fosfojen sistem, glikojen- laktik asit sistem ve aerobik sitemdir. Basketbolda uygulanacak antrenmanlar ve beslenme planı performans özelliklerinin ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde tüm enerji sistemlerini geliştirecek şekilde planlanmalıdır. Basketbolda kasların ihtiyacı olan enerji iki yoldan anaeorobik ve aerobik olarak elde edilir. Sporcuların, basketbolcuların günde ne kadar enerji tüketeceği birçok faktöre bağlıdır. Bunlar; yaş, cinsiyet, vücut ölçüsü, fiziksel aktivite, aktivite şiddeti ve süresi ile günlük yaşamın getirdiği aktivitelerdir. Enerji tüketiminde ve beslenmede gündelik sosyal hayatımızda ki aktiviteler, alışkanlıklar, aile-sosyal yaşam, sosyo-ekonomik durumlar ve demografik özelliklerde etkilidir.
Uygun beslenme ve düzenli
“Özgürlük yürümekse, açılmamış belirsiz yollarda yürümektir, Yürünmemiş yol, yol değildir”
ORUÇ OUROBA
Postmodern toplumlarda yaşayan bireylerin; kent hayatının getirdiği stres ve sıkıntılar, her gün bir yerlere yetişme telaşı, hıza ve zamana karşı yarışı, aynı şeyleri tekrar eden, sıradanlaşmış, tekdüze yaşamlara mahkum olmaktayız. Büyük şehirlerde trafik kalabalığı, işe yetişme kaygısı, gürültü, karmaşa ile sürekli hızlı bir yaşam içerisinde keyif alabildiğimiz işlere zaman ayıramıyoruz. Zamanımız olsa bile her yerin beton yığını ve AVM olduğu şehir yaşamında; dinlenip sakince nefes alabileceğimiz doğal yaşam alanları neredeyse hiç yok. Doğadan uzaklaştıkça kendimize ve çevremize de yabancılaşıyoruz. Doğada her şey sizinle konuşur, sizi selamlar, sizden ilgi ister: ağaçlar, çiçekler, rüzgârın iniltisi, derelerin sesi, böceklerin vızıltısı...
Yaklaşık üç ay süren, evlerde kaldığımız karantina döneminde, en çok özlediğimiz eylemlerden biri yürümektir. Yürümek hareket demektir, kalp daha hızlı ve güçlü atar, kan dolaşımı hızlanır. Yürüdüğümüzde, bedenimiz ve ruhumuz dinginleşir, sakinleşir ve kendimizi iyi hissederiz. Gün boyunca takip ettiğimiz vaka ve ölüm haberleri, maske, sosyal mesafe, resmi açıklamalar, radikal belirsizlikler yaşamımızın bir parçası oldu. Haberler birbirleriyle yer değiştirir, birbirlerine karışır, birbirlerini tekrar eder ve sonra unutulur.
Amerika’da polislerin boğarak öldürdüğü George Floyd’a uygulanan şiddete tepkiler devam ediyor. Dünyaca ünlü birçok sporcu, sanatçı, kulüp, kurum ve kuruluşlar sosyal medya üzerinden ‘ırkçılığa’, ‘şiddete’ karşı mesajlar yayınladı. NBA’in yıldız oyuncusu Lebron James, ırkçılığa karşı Ulusal Marş sırasında diz çöken ve spordan uzaklaştırılan Colin Kaepernick’in fotoğrafını yeniden paylaşması üzerine tartışmalar alevlendi. Diz çökme protestosu; ünlü NFL (Amerikan Futbol Ligi) oyuncusu Colin Kaepernick, 2016 yılında ırk kökenli olayları protesto etmek amacıyla, spor karşılaşmasında milli marş çalarken diz çökerek Trump’ı protesto etmesiyle başlatılmıştı. Bu protesto sosyal medyada #TakeAKnee etiketiyle yayıldı. 1.2 milyon kez paylaşıldı. Twitter’ da Lebron James ve Donald Trump arasında geçen tartışmalı tweet atışmalarına daha önceden tanıklık etmiştik. 2014 yılında, Amerika’ nın New York kentinde, polisin aşırı güç kullanarak ölmesiyle sonuçlanan ‘Eric Garner’ adına spor dünyasında protestolara neden olmuştu. NBA takımı Chicago Bulls oyuncusu Derrick Rose, Golden State Warriors’ a karşı maç öncesi “I Can’t Breathe’’ (Nefes alamıyorum) yazan tişörtü giyerek protesto etmişti. Rose’ ın ardından protestoya öncülük eden Lebron James, protesto meşalesine yakarak ülke genelindeki eylemlerin sahalara taşınmasına neden olmuştu.
Agresif, popüler milliyetçilik ve emperyalizm dünyanın her yanına yayılırken hükümetler de giderek otoriter bir tutum takınmaya
Simülasyon: Bir araç, bir makine, bir sistem, bir olguya özgü işleyiş biçiminin incelenme, gösterilme ya da açıklanma amacıyla bir maket ya da bir bilgisayar programı aracılığıyla yapay bir şekilde yeniden üretilmesi. (Jean Baudrillard)
E-sporun tarihsel geçmişini incelediğimizde; ilk olarak 1970’ li ve 80’ li yıllarda atari salonlarının açılmasıyla gençlerin oyun oynayarak ve rekabet ederek sosyalleşmesi e-sporun başlangıcı olarak görülebilir. Kişisel bilgisayarların üretilmesi ve internetin yaygınlaşmasıyla eğlence aracı olarak ‘oyun’ ortaya çıkmıştır. Günümüzde e-spor, hızlı bir şekilde gelişmektedir. E-spor, kullanıcı ve takipçi sayısı hızla artmaktadır. E-spor 2018 Dünya Şampiyonası final maçını99.6 milyon kişi izleyerek rekor kırdı. Z kuşağının içinde doğduğu dijital çağda, eğlenceli bir platform olan E-spora ilgi her geçen gün artmaktadır. Hukuki anlamda, lisanslı profesyonel sporcu ve takımlar bulunmaktadır. Ulusal ve uluslararası alanda birçok E-spor organizasyonu düzenleniyor. E-spor takımları mental ve fizksel olarak belirli bir disiplin ve rekabetçi yapısı ile günde 6-7 saat antrenman yapmaktadır. Pazarlanabilen ve izlenebilen bir mecra olan ‘E-spor’ artık pazarlama teriminin içinde yer alıyor. Sponsorlar ve markalar ‘e-spor’ organizasyonlarına değer vermektedir. Rekabetçi oyunun pazarlama dili ‘ E-spor’ diyebiliriz. Peki E- spor, spor mu? Değil mi? Fiziksel aktivite var mı? Sporun değerlerine, olimpik ruha aykırı mı?. Bu soruların
“Açık ve kat’i olarak söyleyeyim ki, sporda muvaffak olabilmek için, her türlü yardımdan ziyade, bütün milletçe sporun maliyeti ve değerinin anlaşılmış olması ve ona kalpten muhabbet ve onu vatani bir vazife eylemek lazımdır…” Mustafa Kemal ATATÜRK
Toplumların ortak olarak andığı dini ya da milli bir takım özel günleri vardır. Tören, şenlik, kutlama, bayram olarak adlandırılan bu özel günler, toplumların uluslaşma sürecinde ortak değerlerinden, tarihi olaylarından ve geleneklerinden ortaya çıkmıştır. Gençlik ve Spor Bayramı, Türkiye’de ilk defa 24 Mayıs 1935 tarihinde “Atatürk günü” adında kutlanmıştır. Beşiktaş’ın attığı adımlarla Fenerbahçe stadında kutlanan ilk 19 Mayıs, Galatasaray ve Fenerbahçe forması giyen yüzlerce sporcunun katılımıyla spor günü olarak kutlanmaya devam edilmiştir. Uzun bir süre bayramın ismi konusunda çelişki yaşandı: “Atatürk günü” , “İdman bayramı” , “Jimnastik bayramı” gibi farklı isimler adı altında anıldı. 20 Haziran 1938 tarihinde “Ulusal bayram ve Genel tatiller Hakkındaki 2739 sayılı Kanuna ek kanun” olarak “Gençlik ve Spor Bayramı” olarak kabul edilmiştir. 1981 yılında çıkarılan “Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı” olmuştur. 1 Ekim 1981 günü yayımlanan Resmi Gazetede başkentte ve diğer illerde bayramın nasıl kutlanacağına dair program yayınlanmış. Programı Gençlik ve Spor
Türkiye Futbol Federasyonunun 12 Haziran’da ligleri başlatma kararı tartışılmaya devam ediyor. TFF Başkanı Nihat Özdemir, liglerin 12 Haziran’da başlayacağını açıklamıştı. Bu kararın ardından Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın, “TFF özgür iradesiyle karar aldı. Bundan sonraki sorumluluk TFF’nin” açıklaması dikkat çekmişti. TFF’nin açıkladığı 39 sayfalık maddede her şey var, peki uygulama koşulları nasıl olacak? Gerçekleşmesi mümkün mü? Fiziki temasa dayalı oyun sahada nasıl olacak bilinmiyor. Hayati tehlikesi olan futbolcular, sahaya çıkmayı kendi iradesiyle kabul edecek mi? Ölümüne oynamak dediğimiz bu mu? Sporda statlar dolmadan maç izlemenin keyfi olmayacaktır. Bunun getirdiği ekonomik döngü zarara uğrayacak. Yayıncılar, sponsorlar değişim içerisinde olabilirler. Maçlar oynanırsa evden maçları izleyeceğiz. Ekonomik kaygılardan dolayı insanlar yayıncı kuruluşa abone olmaya devam etmeyebilir. Krizin eşiğinde futbolda çıkmaz bir yola girdik. Sporda kriz anların da kriz yönetiminde ne kadar başarılıyız? Alternatif seçenekler üretebiliyor muyuz?
Gündemde sürekli Süper Lig, Avrupa kupaları ve büyük organizasyonlar konuşuluyor. Küçük organizasyonlarda, amatör branşlar, altyapılar ve alt liglerde ‘sahaya geri dönüş’ çok zor gibi görünüyor. Alt liglerde yer alan, düşük bütçelerle var olan takımlar, temizlik ve hijyen kuralları nasıl olacak? Otobüs, otel vb. organizasyonları sosyal mesafeyi koruyarak nasıl gerçekleşecek? Bunlar da
‘The last Dance’ yani Son Dans belgeseli yayına girdiği andan itibaren dünyada izlenme rekoru
kırıyor. Amerika’ da ESPN (Entertainment and Sports Programming Network) yapımı olan belgesel
Netflix’de yayınlanıyor. Michael Jordan ve Chicago Bulls’un altıncı şampiyonluğunu yaptığı
yolculuğu konu alan spor belgeseli ‘The last Dance’, Netflix’in dünya çapında en büyük talep gören
belgeseli oldu. Amerika’da, belgesel bu hafta 11. sırada yer aldı. ESPN’e göre, ‘The Last Dance’
tarihteki en popüler spor belgeseli oldu. ‘The Last Dance’, başlangıçta Haziran 2020’de yayınlanması
planlanıyordu. Koronavirüs nedeniyle yayın daha önceye alındı.
Michael Jordan ve Chicago Bulls, 1990’lı yıllarda tam 6 kez NBA şampiyonluğu kazandı. Bulls’un
1991, 1992 ve 1993 yıllarında üst üste üç kez şampiyon olmasının ardından Michael Jordan basketbola
erken veda etti. Jordan, babasının ölümüyle basketbolu bırakmıştı. Babası, çocukluğunda beyzbol
oyuncusu olmasını istediği için beyzbol oynamayı denedi ancak istediği gibi başarılı olamadı.
Majesteleri, 1995 yılında basketbola tekrar geri döndü. Jordan, Chicago’yu 1996, 1997 ve 1998
sezonunda bir kez daha üst üste üç kez şampiyonluğa taşıdı. Belgeselde Michael Jordan’ın Chicago
Bulls formasıyla 1997 ve 1998 sezonunda son şampiyonluğu yer alıyor. Belgeselin adı olan ‘The Last
Dance’ son dansın hikayesi
Türkiye Basketbol Federasyonu, bir ilke imza atarak tarihi projeyi hayata geçirdi. Yaklaşık iki buçuk yıllık detaylı bir çalışmanın sonucunda, eğitimde teknolojinin gücü kullanılarak bilgiyi, basketbola gönül veren herkesle buluşturacak TBF Akademi faaliyete geçti. TBF Akademi (akademi.tbf.org.tr) adı altındaki uzaktan eğitim platformu ücretsiz olarak basketbol severlerin kullanımına açıldı.
Yaşadığımız Dijital Çağ’da, bilgi çağında; erişim ve paylaşımın sürekli olduğu, etkileşimin kaçınılmaz, enformasyonun yoğun, öğrenmenin ve bilginin devinim halinde olduğu bir dönemdeyiz. TBF Akademi, koronavirüs günlerinde spora ve basketbola gönül veren insanların üretim sağlayabileceği, bilgi birikimi ve tecrübe edinebileceği platform. TBF Akademi uzaktan eğitim platformun kullanıcılara 7/24 erişim imkanı sağlamaktadır. TBF Akademide online kurslar ve dijital kütüphanede yer alacak. Dünyanın önde gelen uzaktan eğitim platformları arasına giren TBF Akademi’nin eğitmen kadrosunda, alanında uzman akademisyenlerin yanı sıra Ufuk Sarıca, Ergin Ataman, Zeljko Obradovic, Çetin Yılmaz gibi Usta Antrenörler de yer almaktadır. TBF Akademi’ de kullanıcılar; 60 ‘ın üzerinde eğitmenin 185’ in üzerinde hazırlamış olduğu eğitime ve bin 250’nin üzerinde ki videoya ulaşma olanağını sağlayacaktır. TBF Akademinin hedef kitlesinde; antrenörler, yöneticiler, hakemler, veliler kondisyonerler ve sağlık çalışanları bulunmaktadır. TBF Akademi’ de ‘yöneticilik’ ve ‘hakemlik’ meslek edinme sertifikalı kurslar
Çocuklar her gün aktif olmalıdırlar. Fiziksel etkinlik, büyümeyi uyarmakta ve gelişmiş bir fiziksel,
ruhsal sağlık kazandırmaktadır. Araştırmalarda, çocukların fiziksel etkinliğe katılımının çok önemli
olduğu söylenilmektedir. Sağlık ve spor ile ilgili araştırmalar; etkinlik düzeyi yüksek çocukların ileriki
yaşlarda yüksek kan basıncı, şeker hastalığı, kanser, aşırı kilo ve kalp- damar hastalıklarından çok
daha az etkilenebileceğini göstermektedir.
Fiziksel aktivitede bulunmak da aynı zamanda stresi azalttığı bilinmektedir. Bazı çocuklar okul, aile
vb. demografik özelliklerden, çeşitli rekabet ve baskıdan dolayı neredeyse yetişkinler kadar kaygı
duymaktadır. Eğitimde sürekli değişen sınav sistemleri, rekabet, karşılaştırma, başkalarını geçme
arzusu çocukların stres seviyesini yükseltmektedir. Bazen ebeveynlerde, rekabetin seviyesi ve dozu
çocuklardan daha yüksek görülmektedir. Gündüz Vassaf’ın söylediği, “Batı modelinde, birey
modelinde evlatlarını, ‘Sen lider olacaksın, sınıf birincisi olacaksın. Her şeye muktedirim, her şeyi
yaparım, köşeyi dönerim’ rüyasıyla yetişen modelin sonucunda şımartılmış bireylerin ortaya çıktığını
ifade eder. ‘Benci’ birey modelinde organizasyon sistemi çökmektedir.
Spor etkinliğinde bulunan çocuk kaygı ve stresini kontrol edebilir. Orta düzeyde bir fiziksel
etkinliğinin bile çocuğun aritmetik, okuma, anımsama, görsel hafıza vb. yeteneklerini güçlendirdiği
görülmektedir. Sporun içerisinde yer alan çocuk, hem psikolojik hem de toplumsal gelişimine katkıda
bulunmaktadır. Illnois Üniversitesi’nden Spor Psikoloğu
Türk Sporunun ‘Sinyor’ lakaplı efsanesi : Sinyor Can Bartu, Fenerbahçe ve Türk sporunun efsane ismi olan futbolcu, Türkiye’de hem futbol hem de basketbolda milli formayı giyen ilk ve tek isim... kaleci, basketbolcu, futbolcu Sinyor Can Bartu... Can Bartu’nun futbol maçından çıkıp, basketbol maçına gittiği birçok gün olmuştur. Galatasaray’a bir basketbol maçında 22 sayı attıktan sonra vapurla karşıya geçip 2 de gol atan bir efsaneden bahsediyoruz. Türkiye’de oyun zevki ve karakteriyle hayranlık bırakan, neredeyse üç kuşak boyunca adını taşıyan hiç tanımayacakları çocuklara isim babası olmuştur. Ülkemizde Adı ‘Can’ olan ‘Bartu’ olan ne çok insan vardır. Onun ismini taşımak ne güzeldir. Bizim çocukluk dönemlerimizde futbol oynamadı. İsmini ilk kez lise döneminde duymuştum. Onun hakkında televizyonda anlatılanlar benim için hayranlık uyandırıyordu. Futbolu mahalle aralarında, arsada oynadığımız zamanlar ismini zikrettiğimiz oyuncuların çoğu popüler futbolculardı. Neredeyse hiçbiri rol model alınabilecek sporcular değildi.
Futbol tarihine baktığımızda birçok yetenekli, yıldız, popüler sporcu vardır. Futbolun sembolü, oyunun zarifliği ve kıvrak oyun zekası dediğimizde ise sadece yetenek değil sporcunun karakteri ortaya çıkar. Bu sporcu karakteri de saha içinde ve saha dışında alçakgönüllü, mütevazı tavırları ile Can Bartu’nun asil duruşunda vardı. 1955-56 sezonunda Fenerbahçe’de
Zor dönemlerden geçtiğimiz koronavirüs günlerinde, sağlıklı günlere tekrar kavuşmak için evdeyiz. Bakanlıkların ve bilim insanlarının da söylediği gibi; Her yurttaşın sorumluluk bilinciyle evde kalması, mecbur kalmadıkça evden çıkmaması, sosyal izolasyon ve toplumun sağlığını düşünerek evde kalmasının çok önemli olduğunu belirttiler. Aile kahvaltılarını, dostlarımızla bir arada olduğumuz zamanları, sokaklarda ıslık çalarak yürümeyi özledik. Kolektif yardımlaşma, dayanışmaya ihtiyacımızın olduğunu tekrardan öğrendik. Kaos ortamında belki de üretim ilişkilerini, tüketim alışkanlıklarını sorguladık.
Karantina günlerinde sporun sağlımız için ne kadar önemli olduğunu anladık. Gençlik ve Spor Bakanımız Dr. Muharrem Kasapoğlu, ‘Evde Kal’ çağrısına bakanlık olarak destek vererek, çektikleri kamu spotunu TV de yayınladılar. Kamu spotunda yer alan Dünya şampiyonu sporcularımız ‘Virüsten korunmanın yolu evde kalmaktan, evde kaldığımız süreçte iyi hissetmenin yolu hareket etmekten geçiyor ‘ mesajını verdi. Kamu spotunun başında, aile karakterlerinin izolasyon sürecinde evde mutsuz ruh hallerini ve telefon, TV gibi bağımlılığını görmekteyiz.
İnsanlık tarihini her geçen gün ileriye taşıyan teknolojik değişim ve gelişmeler sayesinde, modern şehir hayatını benimsemiş bireyler, bu gelişmelerle beraber gündelik yaşamda kullandıkları pek çok iş ve eylemi daha zahmetsiz ve daha az enerji kullanarak yapılmasını sağlayan birçok araçlar geliştirmektedir. Bu
Her geçen gün hızla yayılan ve tüm dünyayı etkisi altına alan ‘Covid 19’ salgınıyla mücadele içerisindeyiz. Salgın Türkiye’de başladığında bakanlıklar ‘Evde Kal’ çağrılarında bulundu. Koronavirüsün bireysel yaşamlarımıza etkisi oldukça fazladır. Hayatımıza doğrudan etki eden koronavirüs tehdidi yaşam ve hareket alanımızı kısıtlamıştır. Salgın ve karantina günlerinde Gündelik alışkanlarımız, yaşam pratiklerimiz ve belirli rutinlerimiz değişmektedir. Yoğun bir enformasyon akışı, veri, analizler, istatistikler ve ölüm haberlerini takip ettikçe belirli bir düzeyde kaygı ve korkularımız artmaktadır.
Bu dönemde özellikle medyada Psiko Sosyal tedbirlerin de alınması gerektiği önemle belirtildi. Ruh sağlığı da fiziksel sağlıkla bir bütündür. Sağlık bilimcilere göre de Fiziksel sağlığımızın iyi olabilmesi için beslenme, uyku ve spor egzersizleri önemlidir. Son günlerde sporun insan sağlığında nasıl etkili olduğunu, bağışıklık sistemimizi nasıl güçlendirdiğine dair birçok haber gördük. Sporun bizi belirli bir stres ve gerilimden uzaklaştırdığı ve mutluluk hormonu salgıladığımızı bilimsel olarak bilinmektedir. Ülkemizde Milli ve profesyonel sporcular ‘Evde kal, Sporla kal’ çağrısıyla sosyal medya da paylaştıkları videolarla topluma örnek oldular. Çoğu profesyonel sporcu, kulüp kuvvet kondisyoner antrenörlerinin verdikleri program doğrultusunda evde spor yaparak formda kalmaya çalışıyor. Topluma örnek olan profesyonel sporcular bile sahalarda değil evde kalarak antrenmanlarına devam ediyor. Son zamanlarda