Sayfa Yükleniyor...
Türkiye Futbol Federasyonunun 12 Haziran’da ligleri başlatma kararı tartışılmaya devam ediyor. TFF Başkanı Nihat Özdemir, liglerin 12 Haziran’da başlayacağını açıklamıştı. Bu kararın ardından Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın, “TFF özgür iradesiyle karar aldı. Bundan sonraki sorumluluk TFF’nin” açıklaması dikkat çekmişti. TFF’nin açıkladığı 39 sayfalık maddede her şey var, peki uygulama koşulları nasıl olacak? Gerçekleşmesi mümkün mü? Fiziki temasa dayalı oyun sahada nasıl olacak bilinmiyor. Hayati tehlikesi olan futbolcular, sahaya çıkmayı kendi iradesiyle kabul edecek mi? Ölümüne oynamak dediğimiz bu mu? Sporda statlar dolmadan maç izlemenin keyfi olmayacaktır. Bunun getirdiği ekonomik döngü zarara uğrayacak. Yayıncılar, sponsorlar değişim içerisinde olabilirler. Maçlar oynanırsa evden maçları izleyeceğiz. Ekonomik kaygılardan dolayı insanlar yayıncı kuruluşa abone olmaya devam etmeyebilir. Krizin eşiğinde futbolda çıkmaz bir yola girdik. Sporda kriz anların da kriz yönetiminde ne kadar başarılıyız? Alternatif seçenekler üretebiliyor muyuz?
Gündemde sürekli Süper Lig, Avrupa kupaları ve büyük organizasyonlar konuşuluyor. Küçük organizasyonlarda, amatör branşlar, altyapılar ve alt liglerde ‘sahaya geri dönüş’ çok zor gibi görünüyor. Alt liglerde yer alan, düşük bütçelerle var olan takımlar, temizlik ve hijyen kuralları nasıl olacak? Otobüs, otel vb. organizasyonları sosyal mesafeyi koruyarak nasıl gerçekleşecek? Bunlar da ayrı bir tartışma konusu. Normal dönemlerde, alt liglerde yaşanan sıkıntılar ve sorunlar hep vardı. Amatör takımların verdikleri ekonomik mücadeleyi, deplasman hikayelerini, ayakta kalabilmeyi acaba TFF yöneticileri biliyor mu?
Kriz anlarında yöneticiler irade kullanmalıdır. Yönetim, en basit şekilde kıt kaynakların etkili ve verimli bir şekilde kullanılması olarak tanımlanabilir. Spor yönetiminde bu kaynakları kullanacak olan yöneticiler yeterli özelliklere ve niteliklere sahip midir? Türkiye’de spor, diğer iş sektörlerinde uygulanan yönetim modelleri ile yönetilmeli, spor yönetimi konusunda eğitim görmüş profesyonel yöneticiler ile çalışılmalı ve kişilere bağlı kalmadan kurumsallaşmış bir yapıya geçilmelidir. Bu vizyonun ortaya konulması zorunluluk haline gelmelidir. Spor kulüplerinin sürekli mali kriz içinde kalmaları, kaynaklarını doğru kullanmamalarının veya yeni kaynak yaratacak projeleri ortaya koyamamalarının nedenlerinden biri profesyonel yöneticiler ile yönetilmemeleridir.
Türkiye’de spor kurumları ve kulüpleri kriz sonrası farklı yapısal kimliklere dönüşebilir. Kulüpler kendi öz yapısına, altyapısına dönebilir. Çünkü kriz yaşanmadan Türkiye’de hiçbir kurum kendini toparlamaz, değiştirmez. İnsanlar, krizden sonra hayatımızda ve ekonomide radikal değişimlerin olabileceğini tahmin edebiliyorlar. Bu değişim her ülkede farklı olabilir. Spor kulüplerinin gelir kayıpları uzun sürebilir. Futbolcu maaşları düşebilir, gelir ve gider değişip, tüm dengeler bozulabilir. Futbolun yapısında, paraların sürekli harcandığı bir döngü var. Yeni harcamalar yapılmış, para yok. Eskisini ödüyorsun, kulüp borçları var, tazminatlar var, maaşını alamayan oyuncular var, vergi borçları var. Sürekli bir harcama var. Bu nedenlerden dolayı artık spor kulüplerinin özünü dönmeleri, altyapı ve tesisleşmeye yatırım yapmaları gerekmektedir. Yurt dışından, pahalı ve yüksek maaşlı oyuncuları transfer etmek yerine, altyapılardan kendi yetiştirdiğimiz sporcuları a takım, milli takım seviyelerine getirebiliriz.
Türkiye’de futbol ligini bir şekilde bitirecekler. Tabi ne kadar adil ve hakkaniyetli olacak bilmiyoruz. Futbolcular, antrenörler, teknik ekip ve tüm spor çalışanlarının hayatları söz konusu. Bu gelişmelerden sonra basketbol, voleybol gibi branşlarda yakın bir zamanda süreçle ilgili kamuoyu açıklaması yapılacağını düşünüyoruz.