2

Bir ölüm kaç gram


  • Oluşturulma Tarihi : 21.02.2024 08:43
  • Güncelleme Tarihi : 21.02.2024 08:43

Çöpler köyünde altın üretimi yapan Anagold madencilik şirketinin ortaklarından biri merkezi ABD ‘de bulunan SSR Mining şirketi, diğer ortağı ise Çalık Holding’e ait. Lidya Madencilik. Anagold’da SSR Mining’in yüzde 80, Çalık Grubu’nun da yüzde 20 ortaklığı var.

Maden sahası içerisinde kalan 230 nüfuslu Çöpler Köyü maden sınırlarının 1,5 kilometre dışına Karasu Nehri’nin yakınındaki Gembaşı Mevkii’ne, köy halkının ve köy tüzel kişiliğinin rızası ile taşınır. Köylülerden her birine iki katlı olmak üzere 33 konut yapan şirket, bunun yanında imamevi ve cami yapar. Herhangi bir olumsuzluğa karşı da 130 bin Türk lirası vererek suyu baştan keser.

Yıllık ortalama 6,2 ila 6,5 ton arasında üretim yapan şirket şimdiye kadar 21 ton altın üretimi yapar. 30 ton üzerinde altın üretimi yapılması hedefleniyor.

Çöpler ‘deki altın madeninde binin üzerinde insan çalışıyor. Mavi yakalı dediğimiz kısmın yüzde 90’ı yöresel istihdam ile sağlanmış. 

Yasalar gereği çıkarılan altının ons fiyatı sekiz yüz dolardan düşükse devlet hakkı yüzde bir, eğer iki bin yüz bir dolardan yüksekse devlet hakkı, yüzde on beş. Çıkarılan altın Türkiye ekonomisine 10 yılda 750 milyon dolar katkı sağladı.

Uzaktan bakınca güzel bir tablo... Yöre insanları istihdam ediliyor, milli gelire katkı sağlanıyor. Altın yumurtlayan tavuk kesilir mi? Bu altın ocağı kapatılır mı? Kapatılmaz. Kapatmamak için gerekirse fay hattını yeri bile değiştirilir. Peh!..

Doğada hiçbir şey yoktan var olmaz, var olan da yok olmaz. Ancak yapı değiştirir, şekil değiştirir. Dünyanın her tarafında altın arama çıkarma çalışmaları siyanürle yapılmaktadır. Bu bilinen bir gerçek.

Altın çıkarmakta kullanılan siyanür, sülfürik asit, yıllar sonra da olsa doğaya karışmayacağının, bölgede yaşayan canlılara zarar vermeyeceğinin garantisi var mı, yok. Er ya da geç doğaya karışacak. Üstelik bölgede bir fay hattının olduğu gerçeği ortadayken olumlu ÇED raporu verilerek bu işletmenin kapatılmaması akla ziyan.

Bir deprem olduğunu varsayalım. Olmaması için bir neden yok… Çünkü bölgeden aktif fay hattı geçiyor. Siyanür havuzunun parçalandığını düşünürsek Fırat nehrine karışan o suların, doğaya, insanlara verdiği zararın boyutlarını düşünmek bile istemiyorum.

Bir zamanlar Çernobil kazası felaketi sonucu bir bakan Karadeniz de çay içerek bir şey olmadı dedi. Bir deprem felaketi sonrası Fırat nehrinden alınan su ile çay demleyen çıkarsa hiç şaşmamak gerek.

2021 de atık su boruları patladı. Yetkiler onun için şirkete ceza kestiler. Milyar dolarlar kazanan bir şirket için kesilen en yüksek ceza devede tüy bile değildir. Su borusu patladıysa, yarın, yarından sonra daha büyük felaketlerin olmayacağını kim garanti edebilir? Yapılacak işlem tesisin kapatılması ya da sıfır hatalı önlemlerin alınmasıydı. Hiçbir önlem, tedbir alınmamış ki kaza, ben geliyorum diyerek geldi, dokuz kişiye siyanürlü topraklar mezar oldu. Atalarımız  “Perşembenin gelişi, çarşambadan bellidir” Atasözünü boşa söylememişler.  Bu söz tam da bunun içindir.

Altınlı torağın siyanürle yıkandıktan sonra bir yerlere depolanması sonucunda oluşan, toprak kaymasıyla sonuçlanan felaket, bir doğa katliamı. Siyanürle yıkanmış topraklar, yağmur ve kar sularıyla yeraltı sularına ya da Fırat nehrine karışacak.

Uluslararası bu ve benzeri şirketler kendi ülkelerinde böyle bir çalışma içinde olmazlar. İnsana ya da doğaya verecekleri zarar karşısında korkunç yaptırımlarla karşı karşıya kalırlar. Gelişmekte olan ya da az gelişmiş ülkeler için doğanın, insanın önemi yok. Bir bölgenin insanı zarar görmüş bu önemli değil. Önemli olan yatırımlardan kazanacakları kârlar. Anagold ve benzeri şirketlere verilen kıytırık bir ceza onlar için önemsiz, cezadan sonra her şey kaldığı yerden devam ediyor. 

Bu şirketlerin birçoğunun Türk şirketlerle ortaklığı var. Hükümetlere yakın, yerli ortaklar. Bunlar arka planda işleri kolaylaştırmak, gerekli birimlerle iş birliği yaparak o şirketlerin önünü açmak için varlar. Yerli ortaklarda görev yapan yetkililer, bir zamanlar hükümetlerde görev almış, bürokratlar, milletvekilleri, müdürler ya da onların yakınları olduğu unutulmamalı. Onların görevi hükümetlerle işi bağlamak, var olan her türlü sorunu çözmek.

Madenler, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının sorumluluğunda, iş güvenliği, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının sorumluluğunda, çevreyle ilgili her türlü raporlar ÇED, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığının sorumluluğunda. Hâl böyleyken maden kazaları oluyorsa hükümetlerdeki ilgili birimler şapkalarını önlerine alıp düşünmeliler.

Avrupa’ da uygulanan madencilik yasaları bizde olmadığı için mi kazalar oluyor; yoksa, yasalar  var da yasaların boşluğundan, uygulamadan mı kaynaklanıyor? Bu belirsizlik yıllardır sürüp gidiyor.  Maden kazaları Avrupa’da ya da gelişmiş ülkelere nazaran bizde fazlaysa, ortada bir sorun var demektir. Kazaların oluşmasında ilgili bakanlıkların sorumluluğu var. Kazalara neden olana sebepler araştırılmalı, bulunmalı, sorumlular hesap vermeli.

Bir ölüm kaç gram
İlhan Soytürk
Yazarımız Kim ?

İlhan Soytürk