Sayfa Yükleniyor...
Çocuk yazınında, yazıya geçildikten sonra, ilk olarak halk ağzındaki sözlü ürünlerin derlenmesiyle işe başlandı. Matbaanın icadıyla başlayan “Aydınlanma Çağı”nda İngiltere ve Fransa başta olmak üzere her alanda olduğu gibi bu alanda da ortaya yeni çalışmalar çıktı.
Türkiye’de çocuk edebiyatının gelişimi; sözlü edebiyatımızdaki masal, bilmece, tekerleme, Nasreddin Hoca fıkraları, atasözlerinin evlerde çocuklara anlatılması, topluma açık yerlerde Karagöz Hacivat, Meddah gösterileri eğitim ve eğlence olarak sunulması batıyla benzerlikler taşır. Tanzimat dönemi Türk Çocuk Edebiyatının da başlangıcı sayılır (1839). Önceleri, çocukları eğlendirmek amacıyla çocuk hikâyeleri, fabl çevirileri, kısa hayvan öyküler yazılırken Milli Edebiyatla devam eden ve Cumhuriyet döneminden itibaren pek çok yazar ve şair de çocuklar için kitap yazmaya başladı.
Ülkemizde çocuk edebiyatının gelişmesi batıdaki sözlü edebiyatın gelişmesiyle paralellik arz eder. Matbaanın icadı, matbaanın ülkemize gelmesiyle diğerlerinde olduğu gibi çocuk kitaplarında da kendini gösterdi; ancak, bu gelişme çocuk edebiyatını didaktizimden 19. yüzyıla kadar kurtaramadı. 19. yüzyıldan sonra çocuk edebiyatının uzmanlık işi olduğu anlaşıldı, bu iş uzmanları tarafından yapıldı. Türkiye’de de yetmişli yıllardan sonra daha başarılı ve içinde çocuk olan eserler yazılmaya başlandı.
Aile planlamasının olmadığı doğum ve çocuk ölümü sayısının çok olduğu toplumlarda ya da sanayi öncesi toplumların geçmişini irdeleyerek ana-baba çocuk ilişkilerinin kötü olduğunu söylemek doğru olmaz; çünkü günümüzde bile bazı toplumlarda aileden gelen baskılarla cinsel ve eğitsel olarak karartılmış çocukların çocukluklarının cehenneme dönüştüğü unutulmamalı.
1980 sonrası küreselleşme sürecinde oluşmaya başlayan çocukluk ve çocuk farklılıklarının öne çıktığı bir anlayışla toplumsal değerler yerine, bireyci değerlerle çocuğun toplumsallaştırılması yönünde çalışmalar ivme kazandı.
Hangi kültürde, uygarlıkta, kılanda, kabilede olursa olsun “Çocuk ve Çocukluk” kavramı belli bir gelişme dönemini kapsayan önemli bir süreçtir. Bu süreçte bireyin, ilerde üretken bir zekâya sahip olabilmesi için geniş bir hayal gücüyle beslenmeli ve donatılmalıdır. Bu da ancak çocuğun sözcük haznesinin çokluğuyla mümkündür. Zira kişinin hayal gücü, kullandığı sözcük sayısıyla doğru orantılıdır. Çocuğa sözcük haznesini geliştireceği olanaklar bebekliğinden itibaren sağlanmalı. Yazar, şair, ressam, yontucu, müzisyen hangi sanat dalıyla ilgileniyorsanız, çocuğa hitap eden çocuk için yapacakları çalışmada onun bireysel gelişime yönelik profesyonel çalışmaları ile mümkün olacaktır.
Çocuklar sanıldığı gibi güçsüz, etkisiz elaman hiçbir zaman olmamıştır. Toplumlarda her ana baba çocuklarının çocukluk döneminde yasal ve ekonomik olarak onlara söz geçirme yetkisine sahiptir, çocuklar da bedensel ve ekonomik olarak onlara bağımlı; ama çocuklar da yetişkinlerin isteklerine karşı bireysel tepkilerle onların davranışlarını, yaşayışlarını etkileyip kendi farklılıklarını ortaya koyma iradesinde olduğu unutulmamalıdır.